• Sonuç bulunamadı

Sultan Abdülaziz'in Hal'

Belgede Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa (sayfa 108-123)

SADARETTEKİ FAALİYETLERİ VE DAHİL OLDUĞU BAZI OLAYLAR

B. Sultan Abdülaziz'in Hal'

Midhat Paşa'ya göre, Mahmud Nedim Paşa'nın pervasız icraatları ve Rus yanlısı tutumundan dolayı bütün bir halk mükedder olmuştu. Devlet ricali ve umum halk nezdinde bu buhranın yegâne sorumlusu Mahmud Nedim Paşa'nın yanlış faaliyetlerine ses çıkarmayarak zımnen onay veren Sultan Abdülaziz idi. Bu sebeplerden dolayı memurlar ve ekser halk saltanat değişikliği istiyordu. Mahmud Nedim Paşa'nın ilk sadaretinde pek çok üst düzey yönetici nefyedilmiş bu da devlet yönetiminin başka bir şekil almasına sebep olmuştu. Mahmud Nedim Paşa'nın ikinci sadrazamlığında da bu yanlış tutum devam etti. Mahmud Nedim Paşa'nın ilk sadaretinde İstanbul'dan uzaklaştırılan Hüseyin Avni Paşa, Nedim Paşa'nın ikinci sadaretinde ikinci kez sürgün ile tezyif edilince kişisel garazdan değil vatanın selâmeti için ta o zamanlar hal olayını düşünmeye başlamış idi. 1876'daki medrese talebelerinin gösterilerinden sonra değişen kabinede Seraskerlik makamına yeniden gelen Hüseyin Avni Paşa, güvendiği askerî erkan ile hal olayını müzakere etmeye başlamıştır. Daha sonra ise Sadrazam Rüşdi Paşa, Midhat Paşa ve Şeyhülislâm Hayrullah Efendi ile mahremane müzakere edip hal olayının şeklini ve zamanını kararlaştırmışlardır.377 Mahmud Nedim Paşa'nın azlinden sonra iktidara gelen ve hal olayını gerçekleştiren bu kişileri bizzat Sultan Abdülaziz tayin etmiş idi. Bunlardan Mehmed Rüşdi Paşa, sadrazamlığa, Hüseyin Avni Paşa seraskerliğe, Hasan Hayrullah Efendi meşihata, Midhat ve Namık Paşalar da Mecâlis-i Âliyye'ye atanmışlardı. Devletin politikasını Rusya aleyhine döndüren bu kişiler eskiden birbirlerine muhalif ve muteriz iken şimdi birden bire ittifak ile bir araya gelmişlerdi. Bunun sebebi bu şahısların gizli bir murat üzere birleşmeleriydi.378 Yeni iktidarı

oluşturan kadro, göreve geldikten sonra Saray'ın tebligatlarına ehemmiyet vermemeye başlamıştı. Devlet yönetimi ile ilgili işler Saray'a bildirilmeyince Mabeyn-i Humayûn, tezkireler göndererek durumdan haberdar olmak ve her konuda bilgilendirilmek istiyordu. Mecâlis-i Âliyye memuru Midhat Paşa, alışılmışın dışında hemen her gün sadaret dairesine geliyor, ikindi üzeri onlara Serasker Hüseyin Avni Paşa katılıyor ve hafi müzakereler yapıyorlardı. Şeyhülislâm Hasan Hayrullah Efendi

377 Midhat Paşa, s. 161-166.

özellikle vükelâ vapuruna binerek özel kamarada onlarla gizlice görüşüyordu.379 Sadrazam Rüşdi Paşa, Şeyhülislâm Hayrullah Efendi, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Kayserili Ahmed Paşa ve Midhat Paşa kendi aralarında gizliden gizliye sohbetler yapmaya başlamışlardır. Başkaları bu gizli müzakereleri savaş durumu ile ilgili olduğunu zannetmişlerdir. Hal olayını kesinleştirdikten sonra Fetva Emini Kara Halil Efendi ile görüşmüşler ve ondan fetva vereceğine dair söz bile almışlardır. Hal olayına bir gün kala Safvet Paşa gibi bazı şahıslara da haber vermişlerdir.380

Mehmed Rüşdi Paşa'nın bu dördüncü sadaretine tayininden kısa bir süre sonra, yani hal olayından kısa bir zaman önce, 19 Mayıs 1876 tarihli bir layiha saraya takdim edilmiştir. Midhat Paşa'nın yazmış olma ihtimalinin çok fazla olduğu bu layihada sadece Gayrimüslimlere göstermelik imtiyaz vermek yerine Padişah'ın Müslim ve Gayrimüslim bütün Osmanlı tebasına hürriyet ve bunun gereklerinin bahşedilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Layihada, ancak bu şekilde Avrupa insanlarıyla eşit olacağımız ve Avrupa nezdinde itibarımızın artacağı savunulmaktadır. Adı geçen layihaya göre, maliyemizin düzelmesi ve ilerlememizin sağlanması da ancak bu şekilde gerçekleşecektir. Layihada dikkat çeken en önemli cümle ise "Medeniyet ve hürriyet isteyenlere silâhla karşı koymak yanlıştır." ifadesidir.381 Bu ifade, medrese talebelerinin gösterilerine Midhat Paşa ekibinin destek verdiği hatta böyle bir gösteriyi organize ettiği düşüncesini desteklemektedir.

Sultan Abdülaziz'in hal'i konusunda ilk düşünülen plana göre, Müslim ve Gayrimüslim bütün Osmanlı tebası Cuma günü Nuruosmaniye camii avlusunda toplanacak, Müslümanlar Cuma namazını kılacaklar sonra avludaki Gayrimüslimler de içeri davet edilecek ve burada yapılan müzakerelerden sonra içlerinden bir heyet seçilecekti. Bu heyet, yeni sadrazam olan Mehmed Rüşdi Paşa'ya giderek eşitlik ve hürriyeti baz olan bir kanunun ilan edilmesini isteyecekti. Eğer bu öneri kabul edilmez ise Sultan Abdülaziz, mahlû ilan edilecekti. Hatta Şehzade Murad Efendi bile bu planı kabul etmiş fakat hal edilecek olan Sultan Abdülaziz'e sultanlara yakışan tarzda saygı duyulması gerektiği şartını öne sürmüş idi. Ancak sonradan

379 Age. s. 69.

380 Cevdet Paşa, Tezâkir 40-Tetimme, s. 154. 381 Y. EE. 21 / 29.

gelişen bazı olaylar yüzünden bu plandan vazgeçilmiştir. Bu plandan vazgeçilmesinin sebebi olarak iki rivayet bulunmaktadır. Bunlardan biri, Rusya Sefiri General İgnatiyef'in kıyam girişimini önlemek için güya Rusya'dan ordu celbine dair bir arzı olduğu şayiasıdır. Diğeri ise vakit kaybetmeksizin bir an evvel askerî güç ile hal'in yapılması gerektiği tasavvurudur. 382 Bunlardan birinci rivayet olarak ifade

ettiğimiz şayia dikkate şayandır. Mehmed Rüşdi Paşa kabinesi iktidara geldikten sonra halk arasında yayılan bu şayiaya göre, eğer Mahmud Nedim Paşa birkaç gün daha sadarette kalsaymış Rusya'dan İstanbul'a asker sevkiyatı yapılacakmış. Güya, Sultan Abdülaziz de buna muvafakat etmişti.383 Hal olayını gerçekleştirmeyi kafasına

koyanlar, halk arasında böyle şayialar yayarak hal'in gerekliliğini halkın bilinç altına yerleştirmek istiyorlardı. Nitekim bu ve buna benzer söylentiler yayılmaya devam etmekteydi. Ebuzziya Tevfik Bey'in İstanbul halkı ile ilgili olarak söylediği şu cümleler dikkâte şayandır: "Zaten pay-ı taht halkı öyledir, aslını bilemediği her olayda herkes kendi hayalinde düşünüp yarattığı hususu yazmaktan zevk alır."384 Yukarıda belirtilen şayialarda da olduğu gibi o yıllardaki dedikoduların önü alınamamıştır.

Sir Henry Elliot, softaların isyan ettiği günlerde, silahlanan medrese talebelerinin Hristiyanları katledecekleri yönünde söylentiler çıktığını, bu yüzden Hristiyan yerleşimcilerin ve sefaretlerin demir kapılarını kapattıklarını belirtmektedir. Hatta olaylar sırasında kapıları açık olan tek sefarethanenin İngiliz Sefareti olduğunu ifade etmektedir. Oysa bu olayların hükümete yönelik olduğunu daha sonra öğrendiğini söyleyen Elliot, softaların bile ortak amaç uğruna Hristiyanlarla işbirliği yapacak durumda bulunduğunu söylemektedir.385

Halk arasında yayılan söylentilerden biri de Cuma Selamlığında askerler ve halk arasında "Tebdil lâzımdır!" seslerinin yükseleceği şayiasıdır. Hatta bu son söylenti, Sadrazam Mehmed Rüşdi Paşa'ya sorulunca "Merkez-i saltanatta ne

382 Osman Nuri, s. 12-13.

383 Mehmed Memdûh, Mir'ât-ı Şu'ûnât, s. 68.

384 Ebuzziya Tevfik, Yeni Osmanlılar Tarihi, C 1, Haz. Ziyad Ebüzziya, Kervan Yayınları, İstanbul

1973, s. 11.

olabilir? Meselâ, bir tasın içindeki su tûfan gösterecek, dinilmiş olsa kim inanır?" diyerek bu durumu reddetmiştir.386

Hal olayını ilk düşünenler şüphesiz ki Hüseyin Avni Paşa ve Midhat Paşa idi. Bu ikiliye daha sonra Hayrullah Efendi ve Sadrazam Mehmed Rüşdi Paşa dahil olmuştur. Hayrullah Efendi ve Rüşdi Paşa'nın hal'i kararlaştıran Hüseyin Avni ve Midhat Paşalara dahil olması bir dizi müzakerelerin sonucudur. 16 Mayıs 1876 Cumartesi günü, Midhat Paşa, yeni Şeyhülislâm olan Hasan Hayrullah Efendi'yi tebrike gitmiş ve ona şer'î bir mesele için üç gün sonra tekrar geleceğini ifade etmişti. Midhat Paşa, vaat ettiği gibi, üç gün sonra yanında ulemadan birkaç kişi bulunduğu hâlde Hayrullah Efendi'nin yanına gitmiştir. Hal ile ilgili düşüncesini ona anlatmış, tehditvari bir üslûpla Hayrullah Efendi'yi de ikna etmiştir. Hatta Osmanlı hükümet şekline yeni bir çehre verileceğini de beyan etmiştir. Hal planı başarısız olduğu takdirde talebenin onu Padişah'ın hışmından koruyacağını da garanti etmişlerdir. İkna olan Hayrullah Efendi, ertesi sabah Sadrazam Rüşdi Paşa'nın yanına giderek durumu ona anlatmıştır. Rüşdi Paşa da bu planı kabul etmiş hatta bazı arkadaşlarını da buna ikna edeceğini vaat etmiştir. Daha sonra Sadrazam Mehmed Rüşdi Paşa ve Şeyhülislâm Hasan Hayrullah Efendi, Sultan Abdülaziz'i oyalamak ve onun plandan haberdar olmasını engellemek için, saraya giderek talebenin teveccühü olan Midhat Paşa'nın Meclis-i Vükelâ'ya alınarak hükümetin büyük bir düşmandan kurtulacağını, üstelik hükümetin bir müşavire kavuşacağını söylemişlerdir. Bunun üzerine Midhat Paşa'nın Vükelâ Meclisi'ne alınması ile ilgili irade çıkmıştır.387 Görüldüğü üzere Sadrazam Rüşdi Paşa, hal düşüncesini planlayan gruba katıldıktan sonra canla başla çalışmış, Hayrullah Efendi ile birlikte Padişah'ı oyalamayı bile düşünmüştür. Dolayısıyla Rüşdi Paşa'nın tehdit ile Hüseyin Avni ve Midhat Paşalara ses çıkaramadığı şeklindeki fikirler pek inandırıcı gelmemektedir. Zaten Sultan Abdülaziz'in son Başkâtibi olan Âtıf Bey'e göre Mehmed Rüşdi Paşa'nın böyle bir müdahaleye katılma gerekçesi uzun yıllar memuriyetten uzak tutulmasıdır.388

Bundan dolayı da Sultan'a kin tutmuş olması muhakkaktır. Dolayısıyla Sadrazam Rüşdi Paşa'nın hal vak'asını gerçekleştirecek olan ekibe dahil olması, Hüseyin Avni

386 Mehmed Memdûh, Mir'ât-ı Şu'ûnât, s. 68. 387 Osman Nuri, s. 17-19.

ve Midhat Paşaların tehdit ve korkutması ile değil isteyerek olmuştur.389 Bununla birlikte Rüşdi Paşa, İzmir'deki sorgusunda "Midhat Paşa tarafından bir gûnâ tahakküm ve tahbîr görülmediği misillü beynimizde bu husûsa dâ'ir söz cereyân itdiğini dahi mürûr-ı zamân hasebiyle tahattur idemiyorum. Hüseyin 'Avnî Paşa tarafından bil-vâsıta pek çok ihâfe ve tehdîdâta dûçâr oldığım ma'lûmdur. İşte yukarıda elim ayağım bağlı oldığı hâlde erbâb-ı şerrin seyfi tahtına düşürmüş oldığımı beyândan murâdım bu hâli beyân idi. Fakat bunun uzun uzun mukaddemâtı vardır. Tafsîlâtını beyân itmekden hasbelhâl 'âcizim."390 şeklindeki konuşması ile

Hüseyin Avni Paşa'nın tehdidini kabul etmektedir. Midhat Paşa ile bu konunun konuşulup konuşulmadığını hatırlamaması bir taktikten ibaret olsa gerektir.

Hal olayını gerçekleştiren grubun beyin takımı her ne kadar dört kişiden oluşsa da391 hal konusunu ilk gündeme getiren ve bu konuda en istekli olan şahıs Hüseyin Avni Paşa idi. Daha sonra Midhat Paşa da ona katılmıştır. Üss-i İnkılâb'a göre Mehmed Rüşdi Paşa, Hüseyin Avni Paşa'nın tehditleriyle ikna edilerek bu koalisyona en son katılan şahıs idi.392 Başkâtip Muhammed Âtıf Bey, Mehmed Rüşdi Paşa'nın hal koalisyonuna isteyerek katıldığını ifade etse de görünen o ki Midhat Paşa ile Hüseyin Avni Paşa'nın Mehmed Rüşdi Paşa ile tehditkâr bir tarzda konuştukları muhtemeldir. Bu da onu, arzu ettiği hal olayına katılmada cesaretlendirmiş olmalıdır.

Şeyhülislâm Hayrullah Efendi'nin hal olayı ile ilgili olarak yazdığı risaleye göre, Sadrazam Rüşdi, Midhat, Hüseyin Avni, Kayserili Ahmed, Redif ve Süleyman Paşalar Sultan Abdülaziz'in hal'i konusunda hemfikir olmuşlar ve oluşturdukları bu cemiyete Şeyhülislam Hayrullah Efendi'yi de dahil etmek istemişlerdir. Bu maksatla hal olayından beş gün önceki Perşembe günü Ziya Bey, Hayrullah Efendi'ye gelerek Midhat ve Avni Paşaların selâmını iletip bu husustaki fikrini sormuştur. Hayrullah Efendi ise: "Sadrazam'dan selâm getirmediniz, bu işe Sadrazam dâhil değil midir?" diye sorunca Ziya Bey: "Evet, o da dâhildir." diye cevap vermiştir. Ertesi Cuma günü Midhat Paşa gelip Şeyhülislâm ile konuşmuş, Pazar günü de Sadrazam Rüşdi,

389 Muhammed Âtıf, s. 148-149 (v. 135b-136a). 390 HSD. AFT. 3 / 85.

391 Bu dört kişi Hüseyin Avni ve Midhat Paşalar ile Mehmed Rüşdi Paşa ve Hayrullah Efendi'dir. 392 Ahmed Midhat, s. 216.

Midhat, Hüseyin Avni, Kayserili Ahmed Paşalar küçük bir vapurla Hayrullah Efendi'nin sahilhanesine gelerek hal olayını müzakere etmişlerdir. Böylece hal'e kesin olarak karar vermişlerdir.393

İngiltere Elçisi Sir Elliot'a göre ise Rüşdi Paşa'nın hal olayını ta başından beri bildiğine dair bir emare yoktur. Elliot'a göre Sadrazam Rüşdi Paşa, halden sadece üç gün önce Midhat ve Hüseyin Avni Paşalar tarafından milletin halâsı için mebuslar meclisinin zarurî olduğu, bunun için de Sultan Abdülaziz'in hal edilmesi gerektiği hususunda ikna edilmiştir.394 Bu ikna etmeyi, tehdit olarak da anlayabiliriz. Zira

Ahmed Saib'e göre de Mehmed Rüşdi Paşa, başlangıçta Sultan Abdülaziz'in hal'ine iştirakten imtina etmiş, fakat sonradan Midhat Paşa ve Hüseyin Avni Paşa'nın tehditlerine boyun eğerek hal'e rıza göstermiş idi. 395 Her hâlukârda Sultan Abdülaziz'in hal'ine Sadrazam Mehmed Rüşdi Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Meclis-i Vükelâ'dan Midhat Paşa ve Şeyhülislâm Hasan Hayrullah Efendi sebep olmuştur.396

Yıldız evrakları arasında bulunan ve Rüşdi imzalı bir mektup son derece önemlidir. 1 Nisan 1876 tarihini taşıyan bu tezkirenin Mehmed Rüşdi Paşa'ya ait olduğunu düşünüyoruz. Hüseyin Avni Paşa'ya hitap eden bu tezkirenin yazıldığı tarihte Rüşdi ve Midhat Paşalar mazul durumdadır. Hayrullah Efendi de Meşihat makamında değildir. Hüseyin Avni Paşa da Bursa'dadır. Kronolojik olarak baktığımızda talebe olayları da henüz başlamamıştır. "Hüseyin Avni Paşa'ya ma'rûzât-ı uhuvvet-kârânemdir" hitabıyla başlayan bu mektubu aynen derç etmek yerinde olacaktır. Okunaksız bir yazı ile yazılmış olan bu mektupta Rüşdi Paşa, şunları söylemektedir: "Binbaşı Hâlid Efendi ile gönderilen esliha pusulasıyla bahriyye zâbitânının hissiyât ve efkâr-ı 'umûmiyyesi hakkındaki şikâyet Paşa'nın muhtıra-nâmesi vâsıl idiği mefharet ve mübâhatım oldı. Mâbeyn-i Hümâyûn hademelerine silâh virmek ve bunları gûyâ hey'etimize mu'âvin gibi telâkkî itmek bendenizce muvâfık-ı hâl ve maslahat görülmediği gibi Midhat Paşa Hazretlerinin

393 Fahri Bey, İbretnümâ, Haz. Bekir Sıtkı Baykal, TTK, Ankara 1989, s. 121-122. 394 Ahmed Rasim, İstibdâddan Hâkimiyyet-i Milliyyeye, İkinci Kitap, s. 150. 395 Ahmed Sâib, Vak'a-i Sultan Abdülaziz, s. 199.

Necâbetlü Abdülhamid Efendi Hazretleriyle olan münâsebât-ı samîmiyyesi dahi şimdilik gayr-ı câ'iz olmak lâzım gelir. Paşa-yı Müşârünileyh Hazretleri ârzû buyurdukları zamân Saray halkını tehdîd ve ihâfe veya birer sûretle dâhil-i halka-i ittifak iderek tervîc-i makâsıdımıza çalışacaklarını buyurdukları hâlde Sinân Efendi'ye (Hayrullah Efendi'den başka kimseye kolayca fikrimi anlatamıyorum.) dimeleri mübâhasât-ı dâ'imemize bir tezâd-ı 'alenî teşkîl itmez mi? Abdülhamid Efendi Hazretlerinin Hünkâr'a olan garaz ve 'adâveti bu gün değil yalnız bizce hattâ Saray'daki me'mûrînce bile ma'lûm bir hakîkat iken tasavvurâtın teferruât-ı esâsiyyesini Efendi-i Müşârünileyh Hazretleriyle müzâkeresi işi gayr-ı câ'izdir. Henüz padişâhlıka namzed olmayan bir şehzâdeyi şimdiden hal'-i sâ'ir ile îkâz itmemek içün Midhat Paşa'nın biraz ketûm olması ve Hey'et-i Vükelâ'nın umûmiyetle virdiği karârdan tolayı Millet-i 'Osmâniyye'den beklenilen takrîrât-ı umûmiyyeyi yalnız zâta hasr ve tahsîs itmemesi îcâb ider. Midhat Paşa'nın mâ-ba'd Abdülhamîd Efendi Hazretleri nezdine me'mûr i'zâmı veya sûret-i hafiyyede hareketi hâlinde Hey'et-i Vükelâ'dan infisâlim karâr-gîr olduğundan keyfiyyetin Paşa-yı Müşârünileyhe sûret-i menâsibede tefhîmini 'inâyet ve himmet-i uhuvvet- kârânenizden intizar iderim Efendim. Rüşdi."397

Yukarıdaki mektubun altında Rüşdi imzasının olması bize başka bir Rüşdi olma ihtimalini hatırımıza getirmiştir. Özellikle Şirvanizade Rüşdi Paşa'nın imzasının Rüşdi olması ve pek çok yerde Mütercim Paşa ile karışma ihtimalinin bulunması, bununla birlikte Mehmed Rüşdi Paşa'nın imzasının eskiden beri Mehmed Rüşdi şeklinde olması bizi bu tezkirenin Mütercim Paşa'ya aidiyetinde şüpheye sevk etmektedir. Burada açıkça Abdülhamid Efendi'nin başka bir hal ile korkutulmaması gerektiği hatırlatılmaktadır. Demek ki bu tezkire, Sultan Abdülaziz'in halinden sonra yazılmıştır. Abdülhamid'in Hünkâr'a olan düşmanlığından bahsetmesi de aklımıza V. Murad'ı getirmekle birlikte Abdülhamid'in henüz padişahlığa aday olmayan bir şehzade olarak tanıtılması Abdülaziz'in halinden önceki bir zamanı işaret etmektedir. Rüşdi Paşa'nın Midhat Paşa'nın Abdülhamid ile görüşmeye devam etmesi hâlinde vükelâ heyetinden istifa edeceğini belirtmesi Paşa'nın klasik bir yöntemi olsa da, mektubun tarihi olan 1 Nisan 1876 ile çelişmektedir. Çünkü o tarihte Rüşdi ve

Midhat Paşalar, uzun zamandan beri mazul durumdadırlar. Rüşdi Paşa'nın, meşhur talebe olaylarından sonra, 12 Mayıs 1876 tarihinde sadrazam nasbedildiğini, Sultan Abdülaziz'in hal olayının da 31 Mayıs 1876'da gerçekleştiğini düşündüğümüzde, aklımıza gelen tek seçenek, adı geçen belgedeki tarihin yanlış yazılmış olması ihtimalidir. Mektubun içeriği ise Mütercim Paşa'ya tam olarak uymaktadır. Mektuptaki üslup ve tehditler Mütercim Paşa'nın bilindik tavırlarındandır. Mektubun Hüseyin Avni Paşa'ya yazılması, Midhat Paşa ve Hayrullah Efendi gibi isimlerin geçmesi ve özellikle adı geçen şahısların bir hedef için müttefik olduklarından bahsetmesi bize bu mektubun Mütercim Mehmed Paşa'ya ait olduğunu kanıtlamaktadır. Böyle düşündüğümüzde mektup tarihinin yanlış yazılmış olma ihtimalini göz önünde bulunduruyoruz. Bu mektuba göre Midhat Paşa, Abdülhamid'i tahta cülûs ettirmeyi çok önceden düşünmüştür. Rüşdi Paşa'nın tasvip etmediği şey ise Midhat Paşa'nın Saray hizmetçilerine silah vermesi ve Abdülhamid Efendi ile gizlice görüşmesidir. Midhat Paşa'nın istediği zaman Saray halkını tehdit ederek ve korkutarak kendi cemiyetlerine dahil edeceklerini ve böylece hedeflerine yardımcı olacaklarını söylemesi de hal olayının çok önceden planlandığını ve bu amaçla oluşturulan gizli cemiyetin en başat üyelerinin Rüşdi, Midhat ve Hüseyin Avni Paşalar ile Hayrullah Efendi olduğunu göstermektedir. Tabii bu arada şu ihtimali de belirtmekte fayda bulunmaktadır. Sonradan cinayet mahkemesinde yargılananlar hakkında Sultan Abdülhamid'in ilk aylarından itibaren jurnaller yapılmıştır. Acaba Sultan Abdülaziz'in hal olayını gerçekleştiren bu şahıslara karşı kin ve nefret duyan birileri böyle bir mektup icat etmiş olabilir mi? Eğer bu mektup düzmece bir tezkire ise, geçmişe dönük yazıldığı için, tarih de yanlış belirtilmiş olabilir.

Hal olayını tertipleyenler, İngiltere Elçisi Sir Elliot ile görüşerek eğer başarısız olurlarsa İngiliz filosunun kendilerini kurtarmasını istediler. Elçi bu teklifi kabul etmiş ve öyle bir durumda filonun Dolmabahçe önlerine demir atacağını söylemiştir. İngiliz Elçisi ile yapılan görüşmenin ardından Sadrazam Rüşdi Paşa'nın evinde toplanan darbeciler, son müzakerelerini yaparak darbenin gününü Salı olarak kararlaştırmışlardır. 398 Türk Tarih Encümeni Mecmuası'nda yayınlanan ve II.

Abdülhamid'e ait olduğu iddia edilen notlarda Sultan Abdülaziz'in aleyhinde

birleşen, onun hal'ine ve suikasta maruz kalmasına sebep olan, riyasetinde Şehzade Murad Efendi'nin olduğu Namık Kemal, Ziya Paşa, Şinasi ve Mustafa Fazıl Paşa gibi Yeni Osmanlılara vekaleten başkanlık eden ve bu gibi şahısları hanesinde toplayarak her türlü sorunlarını çözen Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa ve oğlundan bahsedilmektedir. Burada Rüşdi Paşa'nın adı geçen şahısların riyasetinde olma meselesi, onların bizzat kendi ifadelerine dayandırılmaktadır.399 II. Abdülhamid'e

göre Mehmed Rüşdi Paşa; Midhat, Halim ve Mahmud Paşalar ile Hasan Hayrullah Efendi gibi, Veliahd Murad Efendi ile müttefik bir şekilde ifsat hareketlerinde bulunmaktaydı. Yani Sultan Abdülaziz'in hal'inden önce vukua gelen talebe gösterilerinde ve diğer entrikalarda bunların dahli vardı. Hatta Mahmud Nedim Paşa'nın yerine sadrazam olan Mehmed Rüşdi Paşa ve Hüseyin Avni Paşa ile Midhat Paşa'nın dahli ile Sultan Abdülaziz'e sadık olanlar azledilerek yerlerine müfsitler getirilmişti. Bu şahıslar, öğrenci gösterilerini de halkın arzusu olarak telakki etmişlerdir.400 Bununla birlikte hal olayından sonra Yeni Osmanlıların en önemli kalemlerinden olan Ziya Bey (Ziya Paşa) Mabeyn Başkâtibi olarak tayin edilmiş, fakat Ziya Bey, Namık Kemal'in serbest bırakılması noktasında ısrar edince Sadrazam Rüşdi Paşa, onun yerine Defter-i Hâkânî Nazırı olan Sadullah Bey'i Mabeyn Başkâtibi olarak tayin ettirmiştir.401 Bu durum Rüşdi Paşa'nın Yeni Osmanlılar Cemiyeti'yle doğrudan bir bağı olmadığının kanıtı olmalıdır. Ebuzziya Tevfik'in anlattığına göre, Yeni Osmanlılar Cemiyetini ve onların niyetlerini mazul durumda olan Mütercim Rüşdi Paşa'ya ihbar ettikleri zaman Paşa buna fazla

Belgede Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa (sayfa 108-123)