• Sonuç bulunamadı

FİKİRLERİ VE ŞAHSİYETİ A Meşrutiyet Düşünces

Belgede Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa (sayfa 142-147)

FİKİRLERİ, ŞAHSİYETİ, DEVLET ERKÂNI İLE MÜNASEBETİ, MALİ DURUMU VE ÇOCUKLAR

I. FİKİRLERİ VE ŞAHSİYETİ A Meşrutiyet Düşünces

Abdurrahman Şeref; Mehmed Rüşdi, Hüseyin Avni ve Midhat Paşaların esas olarak meşrutiyet düşüncesini gerçekleştirmek için hal yoluna gittiklerini, buna bazı kişisel nefretlerin de karıştığını söylese de511 Mehmed Rüşdi Paşa ve hal'in asıl organizatörü olan Hüseyin Avni Paşa'nın aklında meşrutiyet fikri yoktur. Buna aşağıda belirteceğimiz konuşmalar delil olsa gerektir. Bununla birlikte meşrutiyet konusunda en hararetli olanlar Midhat Paşa ve Mekâtib-i Askeriye Nazırı Süleyman Paşa idi.512

Esasında Mehmed Rüşdi, Hüseyin Avni ve Midhat Paşalar ile Şeyhülislâm Hayrullah Efendi'den müteşekkil olan heyetin Sultan Abdülaziz'in hal'ini gerçekleştirme niyetleri birbirinden farklı idi. Midhat Paşa, meşrutiyet fikrini gerçekleştirmek için hal olayına karışmış idi. Serasker Hüseyin Avni Paşa ise fikir olarak Midhat Paşa'nın zıttı olmasına rağmen hal'in gerçekleşmesi için Midhat Paşa'nın arzusuna müsaade göstermiştir. Sadrazam Mehmed Rüşdi Paşa ise, eski müstebitlerden olup devletin eski yoldan çıkışını istemeyenlerden idi. Nitekim Sultan V. Murad'a biat merasimi bitince Midhat Paşa, cülûs hattının nasıl olacağının müzakere edilmesi gerektiğini söyleyerek meşrutiyet ve Kanûn-ı Esasî fikrini ima edince Sadrazam Mehmed Rüşdi Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa ve yeni atanan Mabeyn Başkâtibi Sadullah Bey, "Padişahımız millet meclisi teşkil etmek istemiyor. Milletimizin vukûf ve terbiyesi ona müsait değildir. Ancak meydanda olan emniyetsizliği izale için devletin idaresini kavânin-i kaviyye ile takyîd etmeli ve ez-

511 Abdurrahman Şeref, Tarih Musahabeleri, s. 197-198. 512 Age. s. 198.

cümle umûr-ı mâliyyeyi ıslah eylemelidir. Padişahımızın muradı dahi budur." demişlerdir.513

Meşrutiyet ve Kanûn-ı Esasî fikrinin en hararetli savunucusu olan Midhat Paşa, Tuna valiliği zamanında bu konuyu etraflıca düşünmüş, ilân edilmesini arzu ettiği Kanûn-ı Esasî'nin müsveddesini zihninde hazırlamıştı.514 Sultan Abdülaziz'in hal'i ve

V. Murad'ın cülûsu gününden itibaren iki gece Saray'da kalan Mehmed Rüşdi, Hüseyin Avni ve Midhat Paşalar ile Şeyhülislâm Hayrullah Efendi, meşrutiyet taraftarlarının merakla bekledikleri cülûs hattında olması gerekenleri müzakere etmişlerdir. Fakat tasavvur edilen Kanûn-ı Esasî'nin özellikle bazı maddelerine karşı olan Hüseyin Avni ve Mehmed Rüşdi Paşalar, Midhat Paşa'nın Kanûn-ı Esasî'nin cülûs hattında yer bulması düşüncesine karşı çıkmışlardır. Bundan dolayı bu konu cülûs hattında gündeme gelmemiştir. 515 Oysa Dolmabahçe sarayındaki bu müzakerede Midhat Paşa, önceden hazırlayıp yazdığı cülûs hattını Süleyman Paşa'ya da göstermiş idi. Midhat Paşa'nın hazırladığı bu nutukta meşrutiyet idaresi, mebuslar meclisi gibi konular bulunuyordu. Fakat akşam olunca yeniden başlayan müzakerelerde Sadrazam Mehmed Rüşdi Paşa, Midhat Paşa'nın hazırlamış olduğu bu cülûs hattındaki meşrutiyet idaresi, Kanûn-ı Esasî ve mebuslar meclisi gibi maddeleri çıkartıp yeni bir nutuk yazdırmıştır. Zaten Serasker Avni Paşa da Rüşdi Paşa ile aynı fikirde idi. Bununla birlikte Avni Paşa, o vakte kadar Midhat ve Süleyman Paşalara iki yüzlü ifadeler kullanarak onları idare etmişti. Midhat Paşa, bu konu ile ilgili olarak: "Bu iki müttefik müstebite karşı ne yapayım, üçümüz birbirimizin kavline ittiba'a söz virmiş idik."516 demiştir.

Oysa V. Murad, daha şehzadeliği sırasında Kurbağalıdere çiftliğinde yaşarken Beyoğlu'nda mukim Fransız asıllı bir avukat ile dost olmuş ve onu Kanûn-ı Esasî'nin müsveddesini hazırlamaya memur etmiş idi. Hatta ilan edilmesi düşünülen bu Kanûn-ı Esasî'nin genel hükümlerini bizzat kendisi yazmış idi.517

513 Mahmud Celâleddin Paşa, s. 117-118. 514 Midhat Paşa, s. 170.

515 Age. s. 171.

516 Süleyman Paşa, s. 60. 517 Osman Nuri, s. 11.

V. Murad'ın cülûsundan sonra ilan edilen Hatt-ı Hümayûn'da, meşrutiyet konusu ve Kanûn-ı Esasî düşüncesi açık bir şekilde yer almadığı için meşrutiyet yanlıları ve bir kısım halk arasında dedikodular baş gösterince 16 Cemadiyelûlâ Perşembe günü Bâb-ı Fetvâ'da Meşrutiyet idaresinin kabulü veya reddi şıklarından hangisinin tercih edileceğinin belirlenmesi için bir meclis-i mahsûs kurulmuş idi. Meclise katılanlar Meclis-i Vükelâ üyeleri ile Dâr-ı Şûra-yı Askerî Reisi Redif Paşa, Kazasker Seyfeddin Efendi, Fetva Emini Halil Efendi ve o sırada Ferik olan Mekâtib-i Askeriye Nazırı Süleyman Paşa idi. Ayrıca bu gibi toplantılarda tabii üye olarak değerlendirilen Âmedci (Âmedî) ve Mektubcu (Mektubî) Beyler de bu mecliste hazır bulunmuşlardır. Sadrazam Mehmed Rüşdi Paşa, bu toplantıyı meşrutiyet taraftarlarını oyalamak için tertip etmiş idi. Dolayısıyla konuşmalar zaptedilmemişti. Sadrazam Rüşdi Paşa, ilk olarak şu şekilde konuşmuştur: "Meşrûtiyet-i idâreye ehl-i vatanda 'adem-i kâbiliyyet ve hürriyet-i ahâlîde enva' mazarrat mevcuddur. Biz ahâlîye bazı müsâ'adât gösterelim ki anlar devletden hukûkumuzu istihsâl itdik zannetsinler, lâkin nefsülemirde bir şey virmiş olmayalım."518 Süleyman Paşa ise Rüşdi Paşa'ya itiraz ederek darbenin şahsî kin ile yapılmayıp tamamen milletin istikbali için yapılmış olduğunu, istibdâdın devamı için yapılmadığını belirtmiştir. Daha sonra toplantıda bir müddet tartışma yaşanmıştır. İngiltere parlamentosuna uygun olarak sadece Müslümanlardan oluşan bir Meclis-i Mebusân'ın kurulması gerektiğini ifade eden Namık Paşa'ya hitaben Sadrazam Rüşdi Paşa: "Artık sen ruj olmuşsun!" diyerek Midhat Paşa ve Süleyman Paşa gibi meşrutiyet taraftarlarını reddetmiş oluyordu.519 Müzakerelerin ilerleyen saatlerinde

zor durumda kalan Sadrazam Mehmed Rüşdi Paşa, bu sefer şu şekilde konuşmuştur: "Cânım bu ahâlîye imtiyâz virmeğe gelmez, virdikce dâimâ daha ziyâdesini tâlib olurlar, kanâ'at itmezler işte Giridlilere geçende imtiyâz virilmiş idi, bakın yine tevsî'ini taleb iddi'â idiyorlar." Toplantıda Serasker Hüseyin Avni Paşa ile Redif Paşa ve Şeyhülislâm Hayrullah Efendi konuşmamışlardır. Bununla birlikte Rıza Paşa, Halet Paşa ve Fetva Emini Halil Efendi Sadrazam Rüşdi Paşa'yı desteklemişlerdir. Cevdet Paşa, Safvet Paşa ve Seyfeddin Efendi ise iki tarafa da "mülâyim-i lisân

518 Süleyman Paşa, s. 61. (Bu toplantı ile ilgili yukarıdaki malumatı Ahmed Rasim de İstibdâddan

Hâkimiyyet-i Milliyyeye, İkinci Kitab, s. 137-138'de Süleyman Paşa'dan aynen nakleder.)

isti'mâl" etmişlerdir.520 Toplantıdan nihai bir karar çıkmadı. Nihai karar için yeni bir toplantının yapılması kararlaştırılmışsa da bu konuda başka bir toplantı yapılmamıştır.521 Ahmed Rasim'e göre "Mütercim Rüşdi Paşa, ef'âl ve harekâtı ve

ba'zı akvâli ile her iki tarafa yarar bir adam idi."522 Zaten başlangıçtan beri vükelâ

heyeti arasında, gerçek anlamda, Midhat Paşa'dan başka Kanûn-ı Esasî taraftarı yoktur. Sadrazam Rüşdi Paşa devlet yönetiminde sadece ıslahat yapılması gerektiğini düşünüyordu. Halkın bütününü Kanûn-ı Esasî taraftarı saymak da yanlış olur. İstanbul'da matbuat camiası ve devlet memurlarının birçoğu Kanûn-ı Esasî'nin ilanını beklemekteydiler. Hatta sonraki yıllarda adından sıkça söz ettiren Ahmed Vefik Paşa bile meşrutiyet idaresine sıcak bakmıyordu.523 Mordtmann, Sultan Abdülaziz dönemindeki aydın ve yöneticileri Muhafazakâr Türkler ve Yeni Türkler olarak ikiye ayırır. "Muhafazakâr Türklerin en önemli temsilcisi"nin Âli Paşa olduğunu söyler. Ayrıca Mütercim Rüşdi Paşa'nın da bu Muhafazakâr Türklerden olduğunu ifade eder. İstisnalar haricinde, Muhafazakâr Türklerin "namuslu adamlar" olduğunu belirtir.524

Sultan V. Murad'ın hastalığı sırasında Midhat Paşa, Kanûn-ı Esasî'nin bir an önce ilan edilmesinde son derece istekli davranmış, fakat Sadrazam onun bu taleplerine karşı çıkmıştır. Çünkü Sultan Murad hasta ve anayasa konusunda verdiği ödünün ne anlama geldiğini bile anlayabilecek durumda değilken padişahın yetkilerini sınırlandıran böyle bir yasayı Meclis-i Vükelâ ilân edemezdi.525 Mehmed Rüşdi Paşa, bu şekilde davranarak Meşrutiyetin ilanı konusunda ayak diremiştir veya en azından kararsızlık içine sürüklenmiştir. Hatta başka bir gün Midhat Paşa, Sadrazam Rüşdi Paşa'ya Meşrutiyet'in hemen tesis edilmesi gerektiğini söyleyince Rüşdi Paşa: "Konstitüsyona aid kanûnu vaz' eylemek hukûk-ı pâdişâhîdendir. Pâdişâhımız ise bir derd-i devâ-nâpezîre mübtelâdır."526 diyerek Midhat Paşa'yı

oyalamıştır.

520 Age. s. 62-63. 521 Age. s. 64.

522 Ahmed Rasim, İstibdâddan Hâkimiyyet-i Milliyyeye, İkinci Kitab, s. 137-138. 523 Ahmed Saib, Abdülhamid'in Evâil-i Saltanatı, s. 31.

524 Andreas David Mordtmann, İstanbul ve Yeni Osmanlılar, Çeviren: Gertraude Songu - Habermann,

Pera Yayıncılık, İstanbul 1999, s. 154.

525 Sir Henry G. Elliot, s. 247.

Çerkes Hasan Vak'ası'nda Hüseyin Avni Paşa'nın öldürülmesinden sonra meşrutiyet karşıtlığında en büyük müttefikini kaybeden Sadrazam Rüşdi Paşa, V. Murad'ın hal'i ve II. Abdülhamid'in cülûsundan sonra, meşrutiyet taraftarlarına daha fazla direnememiştir. Böylece Kanûn-ı Esasî'nin yazımı için oluşturulan komisyon, çalışmalarını bitirip Kanûn-ı Esasî'yi hazırladıktan sonra onu Meclis-i Vükelâ'ya sunmuştur. Bu konuda Sadrazam Rüşdi Paşa'nın yapabileceği tek şey işi ağırdan almaktır. Öyle de yapmıştır ve işi yavaşlatmaya başlamıştır. Bu konuda Midhat Paşa son derece rahatsız olmuştur. Hatta Abdurrahman Şeref Efendi'nin, dönemin Sadaret Müsteşarı Said Efendi'den duyduğuna göre, Midhat Paşa bir gün Said Efendi'ye gelerek Kanûn-ı Esasî'nin öneminden bahisle gecikmesinin içte ve dışta birtakım zararlara neden olacağını ifade etmiş ve bunları Sadrazam Rüşdi Paşa'ya da aktarmasını rica etmiştir. Said Efendi, durumu Sadrazam'a arz edince Rüşdi Paşa aynen şöyle demiştir: "Paşamız 'akılsız bir âdemdir, 'alel'acele kaleme aldırdığı o Kanûn ibtidâ' kendi başını yiyecekdir."527

Oysa Kanûn-ı Esasî'nin ilanı ile bir Meclis-i Umûmî'nin teşkil edilmek istenmesinin en önemli sebebi, Avrupa devletleri gibi bir yönetim şekline sahip olma arzusundan başka Bosna, Hersek ve Bulgaristan'a özerklik dayatan Düvel-i Muazzama'nın bu isteklerinin yolunu kesmek idi. Mabeyn, 30 Eylül 1876'da yayınladığı irade ile bunları belirtmiş ve kurulacak komisyon ile Kanûn-ı Esasî'nin hazırlanmasını istemiştir.528

Sadrazam Rüşdi Paşa, Kanûn-ı Esasî'nin ilanı kaçınılmaz hâle gelince Hicrî 3 Zilhicce 1293529, Milâdî 20 Aralık 1876'da hastalığını ve yaşlılığını bahane ederek

sadaretten istifa etmiştir. Yerine de aynı tarihte, yani 20 Aralık 1876'da, Midhat Paşa tayin edilmiştir.530 24 Aralık 1876'da da Kanûn-ı Esasî'yi kabul eden Sultan

Abdülhamid, konu ile ilgili Hatt-ı Hümayûn'u531 Başkâtip Said Bey ile Bâbıâlî'ye

göndermiştir. Âmedci Mahmud Celâleddin Bey, yağmur altında Şûra-yı Devlet'in önünde kurulan kürsüden bu Hatt-ı Hümayûn'u okumuş, Midhat Paşa da Sultan'a

527 Abdurrahman Şeref, Tarih Musahabeleri, s. 200. 528 İ. DUİT. 143 / 13.

529 İ. DUİT. 190 / 43.

530 Y. EE. 75 / 17, Abdurrahman Şeref, Tarih Musahabeleri, s. 204. 531 Hatt-ı Hümayûn'un sureti için bk. Y. EE. 71 / 38.

teşekkür etmiştir.532 Aynı gün, yani 24 Aralık 1876 Cumartesi günü yayılanan Takvîm'in özel sayısında Kanûn-ı Esasî neşredilerek halka ilan edilmiştir.533

Belgede Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa (sayfa 142-147)