• Sonuç bulunamadı

Suffa’da Uygulanan Eğitim-Öğretim Metodu

A- İlimle Meşgul Olma

2- Suffa’da Uygulanan Eğitim-Öğretim Metodu

Dinî bilgilerin tebliğ ve öğretilmesinde bazı prensiplere uyulması, bir bakıma dinin esas içeriği kadar önemli sayılmıştır. İnsanlar için bir şifa, hidayet ve rahmet olduğu155 bildirilen bilgi, kaide ve değerler, ancak bu esprinin ilham ettiği yollarla benimsetilmelidir. “Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et, onlarla en

güzel şekilde mücadele et”156 âyetinin genel anlamda işaret ettiği bu özellik, metod

konusunda esas temeli oluşturmaktadır.

151

İbn Sa‘d, a.g.e., II, 351; İbn Kayyim el-Cevziyye, Muhammed b. Ebî Bekr, İ‘lâmu’l-Muvakkı‘în

‘an Rabbi’l-‘Âlemîn, Mısır 1955, I, 16; İbnü’l-Cevzî, Ebu’l-Ferec Cemâluddin Abdurrahman b.

Ali, Sıfatu’s-Safve, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1998, I, 172; Zehebî, Siyer, I, 493-494.

152

İbn Hazm, Cevâmi‘u’s-Sîre, (Üçüncü Risâle), 319-323; A. mlf., el-İhkâm fî Usûli’l-Ahkâm, thk.: Ahmed M. Şakir, Dâru’l-Efkâr el-Cedîde, Beyrut 1983, V-VIII, 85-89; el-‘Ulyân, Ahmed,

Târihu’t-Teşrî‘i ve’l-Fıkhu’l-İslâmî, Riyâd 1422, 130.

153 İbn Kayyim el-Cevziyye, İ‘lâmu’l-Muvakkı‘în, I, 12. 154 İbn Haldûn, el-Mukaddime, 313.

155

Yunus, 10/57; İsrâ, 17/82; Fussilet, 41/44.

40 Kaynaklarda nakledilen rivâyetler incelendiğinde, Hz. Peygamber döneminde eğitim ve öğretimle ilgili faâliyetlerin idare edildiği ilim toplantıları:

1- İlim Halkaları,

2- İlim Meclisleri olarak iki kategoride değerlendirilebilir. İlim halkalarına nazaran ilim meclisleri, daha geniş anlamda kullanıldığı görülmektedir. Çünkü ilim meclisleri, her yerde özel olarak veya kendiliğinden oluştuğu halde, ilim halkaları mescid ve camilerde kurulmuştur. Aynı zamanda halkalar daha düzenli olduğu anlaşılıyor.157 Kimi rivâyetlerde sahâbiler sabah namazını kılar kılmaz bazı halkalar oluşturarak Kur’ân okuduklarını ve ferâiz ile sünnetleri öğrendikleri nakledilmektedir.158 Bu tür rivâyetler daha çok Hz. Peygamber’den sonra farklı memleketlere yerleşen sahâbenin oluşturduğu halkalar ve uyguladığı metod olarak karşımıza çıkıyorsa da, Hz. Peygamber’in Suffa’da ve diğer eğitim-öğretim yerlerinde uyguladığı düşüncesindeyiz. Hz. Peygamber, din öğretimi metodunu şu ilkelerle ortaya koyuyor: “Kolaylaştırın, zorlaştırmaym; müjdeleyin nefret

ettirmeyin” buyurmuştur.159

Hz. Peygamber’in öğretim metodu hakkında160 Hz. Âişe ve Suffa Ashâbının ileri gelenleri tarafından verilen bilgileri şöyle sıralayabiliriz:

a) Hz. Aişe’den gelen rivâyete göre, Hz. Peygamber dinî anlatırken takrîr metodunu kullanarak açık, yanında bulunanların neredeyse ezberleyebileceği kadar yavaş ve anlaşılır şekilde konuşur, söylediklerinin iyi anlaşılması için önemli noktaları bazan üç kere tekrar ederdi. Gerektiği zaman ne fazla ne eksik, yeterince konuşurdu.161

b) Suffa Ashâbından Abdullah b. Mes‘ûd’den gelen rivâyete göre, Hz. Peygamber dinleyenlerin ilgi ve motivasyon durumunu gözönünde bulundurur, dersleri onların dikkat ve istekle takip edebilecekleri bir vakit programı içerisinde

157

Âşık, a.g.e., 67.

158 el-Heysemî, Nureddîn Ali, Mecme‘u’z-Zevâid ve Menbe‘u’l-Fevâid, Beyrut 1964, I, 132. 159 Buhârî, İlim, 12.

160 Parladır, a.g.e., IV, 450-451.

161 İbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdü’l-Meâd, fî Hedyi Hayri’l-‘İbâd, thk.: Şu‘ayb Arnaut-Abdülkadir

Arnaut, Müessesetü’r-Risâle, Beyrut 1988, I, 46; Ayrıca bkz.: Buhârî, Menâkıb, 23, 27; Müslim,

41 verirdi. Ebû Vâil şöyle anlatır: “Abdullah b. Mes‘ûd her perşembe günü insanlara va‘z ve nasîhat edip ders yapardı. Birisi kendisine: “Ey Ebû Abdurrahmân! Vallahi senin bizlere her gün ders yapmanı çok arzu ettim, dedi”. İbn Mes‘ûd: “Beni sizlere her gün ders vermekten men‘ eden şey, sizleri usandırmak istemememdir. Ben sizlere va‘z vermekte sizin hâlinize uygun vakitler gözetiyorum. Nitekim Hz. Peygamber’de bizlere usanç gelmesinden endîşe ettiği için, bizim durumumuza uygun zamanlar gözetirdı” dedi.”162

c) Hz. Peygamber öğretim sırasında soru sorulmasına müsamaha gösterir, hatta buna teşvik ederdi. Bazan da dinleyenlerde ilginin canlanması için kendisi dinleyenlere soru sorardı.163 Abdullah b. Ömer, Mescid’de bir adamın ayağa kalkarak hac hakkında soru sorduğunu, Hz. Peygamber’in de ona cevap verdiğini rivâyet eder.164 Bu konuda Ebû Hureyre de şu olayı anlatır: “Bir toplantıda Peygamber bize dinî anlatırken bir bedevî geldi ve “Kıyamet ne zaman?” diye sordu. Hz. Peygamber sözünü bitirdikten sonra bedevinin sorusuna cevap verdi.”165

d) Bazen konuyu çizgilerle ve şemalar çizerek anlatıyordu. Abdullah b. Mes‘ûd şöyle anlatır: Hz. Peygamber kum üzerine bir murabba‘ (yani kare resmi) çizdi. Sonra başlangıcı karenin ortasından olarak, kare dışına uzanan bir çizgi çizdi. Sonra bu çizginin ortasından itibâren bu ortadaki çizgiye dik açıyla dayanan birtakım küçük çizgiler çizdi. Sonra Resûlullah bu çizgileri tarif ederek: “Şu karenin ortasındaki uzun çizgi insandır. Şu kare de eceldir, her tarafından onu kuşatmıştır.

Şu kare dışında uzanan çizgi de, insanın emelidir. Şu ufak çizgiler de insanın başına

gelen âfetler, musibetlerdir. Şimdi insana şu âfet oku isabet eder, dokunmazsa, öbür âfet isabet eder, o da hatâ eder dokunmazsa, Öbürü isabet eder en sonu ecel denilen

ölüm onu yakalar.” buyurdu. 166

e- Bazen konuyu benzetme yaparak ve misaller vererek anlatırdı. Ebû Hureyre şöyle rivâyet eder: Resûlullah: “Söyleyiniz sizden birinizin kapısının önünden her gün beş sefer yıkandığı bir nehir aksaydı o kimsede kir adına bir şey

162 Buhârî, İlim, 13; Müslîm, Kiyamet, 19. 163 Heysemî, a.g.e., I, 155-156.

164 Buhârî, İlim, 53. 165

Buhârî, İlim, 2.

42 kalır mıydı? Ashâb, onun üzerinde kirden bir şey kalmaz dediler. Resûlullah: “işte beş vakit namaz aynen böyledir. Allah o namazla kulunun hatalarını siler süpürür.” buyurdu.167

f- Bazen konunun daha iyi anlaşılmasını sağlamak için hikayelerle anlatırdı. Bir defasında bir mağarada kapalı kalan üç kişinin, Allah rızası için yaptıkları işleri nedeniyle buradan nasıl kurtulduklarını anlatmıştı.168

g- Bazen Hz. Peygamber’e arzedilen bir meselenin çözümünü bir sahâbiden isteyerek, vereceği cevabın ne olacağını öğrenmeyi amaçlardı. Böylece onların ilim ve bilgileri üzerinde tecrübe sahibi olurdu.169 Aralarında anlaşmazlığa düştükleri kamıştan yapılmış bir ev hakkında bir grup, sorunun çözümü için Resûlullah’a başvurdular. Hz. Peygamber, Suffa Ashâbından Huzeyfe’nin aralarında hükmetmesini emretti. Daha sonra Huzeyfe verdiği hükmü gelerek Hz. Peygamber’e haber verince: “İsabetli hüküm verdin ve doğru söyledin” diyerek memnun olduğunu ifade etmişti.170 Hz. Peygamber’in sağlığında sahâbenin ictihad etmesinin mümkün olup, olmadığı konusunda yapılan tartışmalara ileride ikinci bölümde ictihad konusunda değineceğiz. Ancak bu olay ictihad etmenin bu dönemde de câiz olduğunu göstermektedir.

Hz. Peygamber’in mescide oturduğu zaman etrafına halka olup kalabalık bir topluluk halinde hazır bulunan sahâbiler, söylenenleri sadece dinlemekle kalmazlar, meclisin hemen akabinde dinledikleri hadîsleri iyice hazmedinceye kadar aralarında müzâkere ederlerdi.171 Abdullah b. Ömer’den gelen rivâyete göre; bu ders ve müzâkerelerin bazen sabah namazına kadar sürdüğü, Hz. Peygamber’in de bazen sahâbe ile sabahlara kadar sohbet ettiği, onlara geçmiş ümmetlerden bahsettiği olurdu.172

167 Buhârî, Mevâkît, 27; Müslim, Mesâcîd, 17; Tirmizî, Edeb, 80. 168 Müslim, Rikâk, 27.

169 Âşık, a.g.e., 77.

170 İbn Mâce, Ahkâm, 18; Beyhakî, Sulh, 6. 171

Heysemi, a.g.e., I, 161.

43 Hz. Peygamber dönemindeki – kadınlara dini öğretmek üzere daha sonra tahsis edilen gün dışında173 - ilim, halka ve meclisleri için tayin edilen kesin bir gün veya belli bir zaman yoktur. Ancak genellikle sahâbenin sabah namazından sonra Mescidde meclisler kurduğunu ve ders yaptığına dair rivâyetler bulunmaktadır. Ebû Musa el-Eş‘arî’den (ö. 44/665) rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sabah namazını kıldığı zaman sahâbiler onun yanına sokulur, Kur’ân, ferâiz (fıkıh) ve rüya ile ilgili sorusu olanlar sorarlardı.174

Böylece Hz. Peygamber, sahâbî talebeleri ile bizzat ilgilenerek, onlara dersler ve konuşmalar yapar, sorular sorarak cevaplar alır, onların bilgilerini ölçer, bilmediklerini öğretir, bildiklerinde ise, Allah’a şükrederek memnuniyetini ifade eder ve onları takdir ederdi. Hz. Peygamber’in vefatından sonra İslâm coğrafyasına dağılan sahâbe de gittikleri yerlerde O’ndan öğrendikleri bilgileri, yine ondan aldıkları metodlarla etrafında toplanan ilim meraklılarına aktarmışlar ve her bölgede ilim merkezleri hızla kurulmuşlardı.