• Sonuç bulunamadı

B- Suffa’da Bulunan Sahâbiler

20- Ebû Sa‘lebe el-Hüşenî

İsmi konusunda ihtilaf olduğu için künyesi olan Ebû Sa‘lebe ile meşhur olmuştur. İsminin Cürhüm ya da Cürsûm olduğu söylenir.528 Yemen’de bulunan Hüşeyn kabilesinden olan Ebû Sa‘lebe, Hayber Fethi’nden kısa bir süre önce Medine’ye gelerek Müslüman oldu.529 Hudeybiye Anlaşmasında.530 Hayber Fethi’nden sonra Müslümanlarla Medine’ye geri döndü. İslâm’ı daha fazla öğrenmek için Suffa’ya yerleşerek Hz. Peygamber’den ve diğer sahâbeden ilim öğrendi.531

Dinini daha fazla öğrenmek için Allah Resûlü’ne sürekli soru sormuş, bilgisinin artması için çaba sarf etmiştir. O, bu gayretini şöyle anlatır: Allah Resûlü’ne giderek: “Ya Resûlallah! Biz kitap ehlinin bulunduğu bir bölgede yaşayan bir kabileyiz. Onların kapları ile yiyoruz. Bunda bir sakınca var mı? Ayrıca biz, avı bol olan bir yerdeyiz. Okumla eğitim görmüş yahut eğitilmemiş köpekler ile avlanıyorum. Bunların hangisinin helâl olduğu hakkında beni bilgilendir misiniz?” diye sordum. O: “Önce ehl-i kitabın bulunduğu yerde yaşadığınızı ve onların kapları ile yemek yediğinizi söyledin. Eğer başka kabınız varsa, onların kabları ile yemek yemeğin. Eğer başka kap bulamazsanız, onların kaplarını yıkayıp ondan sonra onlarla yemek yiyin. Avlık bir bölgede yaşadığınızı söyledin. Okunla avladığını “Bismillah” de sonra ye. Eğitimli köpeğinle yakaladığını da “Bismillah” diyerek ye. Eğitimsiz köpeğinin yakaladığına gelince, onu da ölmeden yetişip kesebilirsen ye.

Ancak, kokmaya başlayanları bırak.” dedi.532 Başka bir rivâyette şöyle anlatır: “Ey

Allah’ın Resulü! Bana helâl olanla, haram olanı bildir” dedim. Allah Resûlü minbere çıktı ve gözlerimize bakarak: “İyilik, nefsin sükûna erdiği, kalbin mutmain olduğu

şeydir. Kötülük, müftüler fetvâ verse de, nefsin bir türlü sakinleşemediği, kalbin

mutmain olmadığı şeydir.” dedi.”533

Hayber Savaşı’ndan sonra İslâm’ı anlatmak ve İslâm’a davet etmek için Hz. Peygamber onu kendi kabilesi olan Yemen’deki Hüşeyn kabilesine gönderdi. Onun

528 İbn Abdilberr, a.g.e., IV, 183; Zehebî, Siyer, II, 568; İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., VII, 50. 529 İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., VI, 44.

530 İbn Abdilberr, a.g.e., IV, 183. 531 Ebû Nu‘aym, a.g.e., II, 30. 532

Müslim, Sayd ve Zebâih, 8, 11; Buhârî, Zebâih, 4-10; İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., VII, 51.

100 gayret ve çapası sonuç verdi ve bir süre sonra Hüşeyn kabilesinden içinde kardeşi ‘Amr b. Cürhüm’ün da bulunduğu yedi kişilik bir grup Medine’ye gelerek Müslüman oldu.534 Daha sonra tekrar Medine’ye dönerek Allah Resûlü ve diğer sahâbeden ilim ve irfan öğrenmeye devam etti. Hz. Peygamber’den birçok hadis rivâyet etti. Kendisinden de Ebû İdris Hevlâni, Ebû Ümeyye Şa‘bâni, Ebû Esmâ Rehebî, Said b. el-Müseyyeb, Cübeyir b. Nüfeyr, Ebû Galebe ve Mekhûl (ö. 116/734) gibi birçok kişi hadis rivâyet etmiştir.535 İlim ehli tarafından çok güvenilen biri olarak bilinir. Önemli ravilerden Nâşize b. Sümeyye onun hakkında: “Ebû Sa‘lebe’den daha doğru sözlü birini görmedik.” der.536

Tefsir konusunda da belli bir yere sahip olan Ebû Sa‘lebe, zaman zaman kendisine sorulan bazı âyetlerin anlamı hakkında görüşlerini açıklamış ve bu âyetleri tefsir etmiştir.537 Hz. Peygamber’in vefatından sonra Şam’a yerleşen Ebû Sa‘lebe Hicretin 75/694 yılında Abdulmelik b. Mervan döneminde vefat etmiştir.538

Şam’a yerleştikten sonra da birçok savaşlara katıldı. İstanbul’un kuşatmasına katıldığı hakkında Cübeyr b. Nüfeyr: “Muâviye’nin hilâfeti döneminde insanlar Konstantiniyye’nin fethi’ne hazırlanırken Ebû Sa‘lebe’yi bir çadır içinde askerlere konuşma yaparak onları savaşa teşvik ederken gördüm.” der.539

21- ‘Amr b. ‘Abese

‘Amr b. ‘Abese es-Sülemî, İslâm’ın ortaya çıktığı ilk zamanlarda Mekke’ye gelerek Müslüman oldu. Hatta kendisi Müslüman olan dördüncü kişi olduğunu ifade etmektedir. Ebû Zerr el-Ğifarî’nin anne bir kardeşidir.540 Akıllı, bilinçli ve düşünen bir kişi olan ‘Amr b. ‘Abese, İslâm’a girmeden önce de kendi atalarının inancını beğenmez, gerçek inancı buluncaya kadar her zaman hak ve doğruyu arama çabası ve gayreti içerisinde idi. Mekke’de müslüman olduktan sonra, burada kalmak istediyse

534 İbn Sa‘d, a.g.e., VII, 416; İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., VII, 51. 535

Zehebî, Siyer, II, 568.

536 İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., VII, 51.

537 Maide Sûresinin 105. âyetinin tefsiri ve bu konudaki hadis rivâyeti için bkz.: Ebû Davud,

Melâhim, 1; Ebû Nu‘aym, a.g.e., II, 30; Sehâvî, Ruchanü’l-Kiffe, 307.

538 İbn Abdilberr, a.g.e., IV, 183; Zehebî, Siyer, II, 567, 571; İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., VII, 51. 539

Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 193.

101 de, Hz. Peygamber onu kendi memleketine geri gönderdi. Allah Resûlü’nün Medine’ye hicret ettiğini duyunca kendisi de buraya hicret etmiştir.541

Medine’ye hicret ettikten sonra geri dönmeyerek Mescid-i Nebevî’de Suffa Ashâbının yanında kalarak542 Hem Allah Resûlü’nden hem de diğer sahâbeden

İslâm’ı öğrendi. Allah Resûlü ile karşılaştığı ilk andan itibaren sormaya ve hakikatleri öğrenmeye çalıştı. Güçlü öğrenme arzusundan dolayı çok şey öğrendi. Öğrendiklerini yalnızca yaşamakla kalmayıp, hayatı boyunca gittiği yerlerde çevresindeki insanlara da aktarmıştır.

Kendisinden Abdullah b. Mes‘ûd, Ebû Ümâme, Sehl b. Sad, Şürehbil b. Sümt, Sa‘dan b. Ebû Talha, Süleym b. ‘Âmir, Abdurrahman b. ‘Âmir, Cübeyr b. Nüfeyr, Damre b. Habib gibi pek çok kişi hadis rivâyet etmiştir.543

Kendisinden rivâyet edilen bazı hadisler vardır. Söz gelimi; “Allah Resûlü:

“Kim bana bilerek yalan isnad ederse, Cehennemdeki yerine hazırlansın.” dedi.544

Başka bir rivâyette: “Allah Resûlü güneş doğarken ve ikindiden sonra güneş

batıncaya kadar namaz kılmayı yasakladı.” der.545 Diğer bir rivâyette Allah Resûlü:

“Kim bir kavimle anlaşma yaparsa, anlaşma müddeti bitmeden ya da anlaşmayı

feshettiklerini onlara adil bir şekilde bildirmeden anlaşmayı bozmasın.” dedi.546

Abdestle ilgili bir rivâyeti ise şöyledir: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bana abdesti anlat!, dedim. O da: “Sizden biri abdeste başlar; ağzına, burnuna su alır ve sümkürerek temizlerse, ağzında ve genizindeki günahlar akan su ile birlikte dökülür. Sonra Allah’ın emrettiği gibi yüzünü yıkarsa, yüzündeki günahlar sakalının uçlarından dökülür, gider. Kollarını dirseklerine kadar yıkarsa, kollarındaki günahlar parmak uçlarından dökülür. Başını mesh ederse, başındaki günahlar saçlarından dökülen su ile akar, gider. Allah’ın emrettiği gibi ayaklarını topuklarına kadar yıkarsa, topuklarındaki günahlar parmak uçlarından akan su ile dökülür. Sonra kalkar, Aziz

541 ‘Amr b. ‘Abese’nin, Müslüman oluşu ile ilgili bilgi için bkz.: Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 111,

112, 114; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 294; İbn Abdilberr, a.g.e., III, 271-273; İbn Esîr el-Cezerî,

a.g.e., IV, 251, 252; İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., IV, 546).

542 Ebû Nu‘aym, a.g.e., II, 15, 16.

543 İbn Abdilberr, a.g.e., III, 272; İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., IV, 545. 544 Tirmizî, İlim, 8.

545

Tirmizî, Salât, 20.

102 ve Celîl olan Allah’a hamd eder, O’nu lâyık olduğu şekilde över ve iki rekât namaz kılarsa günahları dökülür, annesinden yeni doğmuş gibi tertemiz olur.” Bunun üzerine (Sahâbi) Ebû Ümâme, Amr’a: “Ey ‘Amr b. ‘Abese, konuşmanı dikkatli yap! Rasûlullah’tan bunları gerçekten işittin mi? Bulunduğu yerde kişiye bu ecirlerin hepsi gerçekten verilecek mı?” diye sorması üzerine ‘Amr b. ‘Abese şöyle cevap verdi: “Ey Ebû Ümâme! Benim yaşım ilerledi, kemiklerim zayıfladı, ecelim yaklaştı, Allah ve Resûlü adına yalan söylemeye ihtiyacım yok. Bu sözleri, Resûlullah’tan birden ya da ikiden yahut da üçten fazla işitmesem tamam. Ama ben bunları Resûlullah’tan yedi kere hattâ daha da fazla, defalarca işittim.” dedi.”547

Hz. Peygamber’in vefatından sonra o da diğer birçok sahâbe gibi Medine’den ayrılarak Şam’a yerleşti ve Hicretin 60/679 yılında Humus’ta vefat etti.548