• Sonuç bulunamadı

B- Suffa’da Bulunan Sahâbiler

2- Abdullah b Ömer

Abdullah b. Ömer b. Hattâb, Allah Resûlü’ne risalet vazifesi verildikten üç yıl sonra doğdu. Allah Resûlü ile Nesebi Ka‘b b. Lüey’de birleşmektedir.265 Babası Hz. Ömer Müslüman olduğunda o, henüz beş yaşlarında idi. Bu küçük yaşından itibaren Müslüman bir aile ortamında büyüyen Abdullah, babası Hz. Ömer’in Allah Resûlü’ne yakınlığı nedeniyle de hep risâlet ve vahiy çevresinde bulundu, bu terbiyeyle büyüdü. Henüz buluğa ermeden küçük yaşta Müslüman oldu.266 Babasından önce Medine’ye hicret ettiğine dair rivâyetler olsa da,267 babası ile birlikte daha 11 yaşında iken Medine’ye hicret ettiği rivâyetleri daha kuvvetlidir.268

Abdullah b. Ömer, Bedir Savaşı’na katılmak istemesine rağmen, 13 yaşında olduğundan Hz. Peygamber onu ve diğer küçük yaştakileri Medine’ye geri gönderdi. Uhud Savaşı’nda da 14 yaşında olduğundan, savaşa katılmasını hoş görmeyen Allah Resûlü, ona ilk kez 15 yaşında iken Hendek Savaşı’na katılmasına izin verdi.269 Bundan sonra Hudeybiye Anlaşmasına, Rıdvan Biatına, Mekke’nin Fethi’ne, Huneyn ve diğer bütün savaşlara ve bazı seriyyelere katıldı.270 Yirmi yaşında Mekke’nin Fethi’ne katıldı ve Hz. Peygamber onu, at üzerinde görünce: “İşte Abdullah, işte

Abdullah” diye ona iltifatta bulundu.271

264 Kal‘acî, Muhammed Ravvâs, Mevsû‘atu Fıkhı Abdullah b. Mes‘ûd, Dârü’n-Nefâis, Beyrut 1992,

13.

265

İbn Sa‘d, a.g.e., IV, 187; İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., IV, 156.

266 İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., III, 340. 267 İbn Abdilberr, a.g.e., III, 81.

268 İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., IV, 156.

269 İbn Abdilberr, a.g.e., III, 81; Zehebî, Siyer, III, 204; İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., IV, 156. 270

İbn Manzûr, Muhtasar, XIII, 153.

60 Allah Resûlü’nün vefatından sonra da cepheden cepheye koştu. Şam, Irak, Basra, Mısır ve Afrika Fetihlerine katıldı.272 Hicretin 49/669 yılında Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Zübeyr ve Ebû Eyüp el-Ensârî gibi birçok sahâbe ile birlikte

İstanbul Kuşatmasına da katıldı.273

Mescid-i Nebevî yapılınca hemen hemen bütün zamanını burada geçirirdi. Suffa Ashâbı ile birlikte Allah Resûlü’nün dizinin dibinde yetişen Abdullah, öğrenmeyi aşk derecesine getirdiğinden, Suffa’da bulunmadığı zaman hemen gelir ve duymadıklarını arkadaşlarından sorup öğrenirdi.274 Zaruri ihtiyaçlarını gördükten sonra zamanının çoğunu Mescid’de geçirirdi. Güneş iyice yükselinceye kadar Mescid’de kalırdı. Sonra çarşıya çıkar, ihtiyaçlarını görür, sonra da evine çoluk çocuğunun yanlarına giderdi. Sonra tekrar Mescid’e dönerdi.275

Suffa’da kaldığı günlerle ilgili bir anısını şöyle anlatır: “Resûlullah’ın zamanında bir adam rüya gördü mü, rüyasını O’na anlatırdı. Ben de gördüğüm rüyayı Resûlullah’a anlatmak istedim. Ben o zamanlar genç, bekâr bir delikanlı idim. Resûlullah zamanında Mescid’de yatardım. Rüyada iki meleğin beni alıp Cehenneme götürdüklerini gördüm. Bir de baktım ki, Cehennem, kuyu çevresi gibi çevrilmiş, hem kuyu direği gibi iki direği var. İçinde de bir takım insanlar var ki, onları tanıdım. Hemen Cehennemden Allah’a sığınırım, Cehennemden Allah’a sığınırım, Cehennemden Allah’a sığınırım demeye başladım. O sırada o iki meleği bir başka melek karşıladı ve bana: “korkma” dedi. Ben bu rüyayı Hafsa’ya anlattım. Hafsa da Resûlullah’a anlattı. Resûlullah da: “Abdullah, ne iyi adamdır. Bir de geceleyin namaz kılsa” buyurdular. Sâlim diyor ki, bundan sonra Abdullah, geceleri pek az uyumaya başladı.276

Kabiliyetli, zeki ve çok iyi bir gözlemci olan Abdullah b. Ömer, hayatını ilme adamış, çocukluktan itibaren bir ömür boyunca son nefesine kadar ilimle meşgul olmuştur. Onun yetişmesinde Allah Resûlü ayrı bir ilgi ve alâka gösterdi. Allah

272

Zehebî, Siyer, III, 208, 209.

273 İbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihaye, VIII, 32.

274 Ebû Nu‘aym, a.g.e., II, 7. Ayrıca bkz.: İbnü’l-Cevzî, Sıfatü’s-Safve, I, 288; Aykut, Said ve

arkadaşları, a.g.e., I, 430.

275 İbn Sa‘d, a.g.e., IV, 147. 276

Müslim, Fedâil, 140. Benzer rivâyet için bkz.: Buhârî, Teheccüd, 1, 3, 5, 6; İbn Hacer el-Askalânî,

61 Resûlü’nün yanında Hz. Ömer ve Abdullah’ın kızkardeşi Hz. Hafsa (ö. 45/665) onun terbiyesiyle yakından ilgilendiler. Allah Resûlü, babası ve kız kardeşi dışında Hz. Ebû Bekir, Osman, Ali, Bilal, Süheyb, ‘Âmir b. Rebî‘a, Zeyd b. Sâbit, Amcası Zeyd, Sa‘d, İbn Mes‘ûd, Osman b. Talha, Eslem ve Hz. Aişe’den çok faydalı bir ilim aldı.277 Bu nedenle; sahâbenin önde gelen, en büyük âlimlerinden biri oldu. Seferde ve hazarda sürekli Hz. Peygamber ile birlikte olması, daha sonra da babasından dolayı hep önde gelen büyük sahâbilerle olması ve ablası Hz. Hafsa‘dan dolayı Ehl-i Beyt’e yakın olması nedeniyle İslâm’i ilimlerde söz sahibi oldu.

İbn Ömer, Medine’de ders halkası oluşturarak hadîs öğretirdi. Bundan başka her zaman hac mevsiminde Mekke’de İslâm dünyasının dört bir yanından gelen hacılara Rasûlullah’ın hadislerini öğretme konusunda büyük gayret sarfederdi. Ezberlediği hadisleri büyük bir titizlikle rivâyet eden Abdullah b. Ömer, hadis ilminde çok hadis rivâyet eden yedi kişi olan “Muksirûn”dan Ebû Hureyre’den sonra 2630 hadis rivâyet ederek ikinci sırada yer alır.278 Abdullah b. Ömer, helâl ve harama ait hadisleri en çok bildiren râvidir. Genellikle işittiği hadisleri yanılgıyı azaltmak, unutkanlığı ortadan kaldırmak için devamlı yazardı. Gerekmedikçe de hadis rivâyet etmezdi. Allah Resûlü dışında Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ebû Zerr, Mu‘âz ve Aişe’den hadis rivâyet etmiştir. Ondan da Câbir, İbn Abbâs ve diğer birçok sahâbe ile oğulları: Sâlim, Abdullah, Hamza, Bilal ve Zeyd ile birlikte Said b. el-Müseyyeb (ö. 94/712), Ömer’in azadlı kölesi Eslem, Alkame, Abû Abdurrahman, Mesrûk, Abdurrahman b. Ebî Leyla, Urve b. Zübeyr (ö. 97/712), ‘Atâ, Bişr b. Said, Mücâhid,

İbn Sirin, Hasan, Safvân b. Mihraz ve azadlı köleleri; Nâfi, Abdullah b. Dinâr, Zeyd, Halid b. Eslem gibi kişiler hadis rivâyet etmiştir.279

Din meselelerinde fetvâ verirken oldukça dikkatli ve ihtiyatlı davranan Abdullah b. Ömer, buna rağmen sahâbe içerisinde en çok fetvâ vermeleri ile meşhur

277 Zehebî, Siyer, III, 204.

278 Subhî es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, trc.: Yaşar Kandemir, Marmara Ünv. İlahiyat

Fakültesi Vakfı, İstanbul 1996, 302; Zehebî, Siyer, III, 238.

62 olan “Abâdile-i Erbaa”280 olarak bilinen dört Abdullah’tan birisidir.281 Kal‘acî, onun fetvâlarını 750 sayfalık bir kitapta toplamıştır. 282

İmam Mâlik onun hakkında şöyle der: “Bize göre insanların imamı Zeyd b. Sâbit’ten sonra Abdullah b. Ömer’dir. Altmış yıl boyunca dini meselelerde insanlara fetvâ vermiştir.”283 Onun ilminin çoğunu azadlısı ve öğrencisi Nafi rivâyet ederek yaymıştır.284 Zaten Ondan Nafi, Nafi’den de İmam Mâlik kanalı ile nakledilen hadisler, Buhârî gibi büyük hadis otoriteleri tarafından “silsiletü’z-zeheb” yani “altın silsile” olarak kabul edilmektedir.285

Bir hüküm vereceği zaman; önce Kur’ân’a, sonra sünnete başvurur. Orada hüküm bulamazsa, sahâbenin önde gelenlerinin görüşlerine bakar, icma varsa kabul eder, icma yoksa sahâbe görüşlerinden birini tercih ederdi. Buralarda konu hakkında yeterli bilgi bulamazsa, kıyas yaparak problemi çözerdi. Eğer, hakkında kesin bir kanâata sahip olmazsa, fetvâ isteyenlerin bütün israrlarına rağmen açıkça bilmediğini söylerdi.286

Abdullah b. Ömer, Resûlullah’ın hayatında Kur’ân’ı ezberleyen ve O’na arz eden birkaç sahâbiden biridir. Kur’ân’ı yalnızca ezberlemekle kalmaz, anlamını kavrayarak onu hayata geçirirdi. Bir âyeti anlayıp, hayatına tatbik etmeden başka bir âyeti ezberlemezdi. Bu nedenle, Bakara sûresini ancak dört yılda ezberlediği rivâyet edilir.287 Kur’ân konusunda çok titiz davranan İbn Ömer, Resûlullah’ın sünnetlerini öğrenmeye ve onları tatbik etmeye de çok dikkat eder, önem verirdi.288 Hatta Hz.

280 Ebâdile-i Erba‘a (dört Abdullah) şunlardır: Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Zübeyr, Abdullah b.

‘Amr b. As, Abdullah b. Ömer’dir. Bkz.: İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., IV, 156. Ayrıca bkz.: Uludağ, Süleyman, “Abâdile” DİA, İstanbul 1988, I, 7-8.

281

Subhî es-Salih, Hadis İlimleri, 302.

282 Kal‘acî, Muhammed Ravvâs, Mevsû‘atu Fıkhu Abdullah b. Ömer, Dâru’n-Nefâis, Beyrut 1986, 283 Zehebî, Siyer, III, 221.

284

İbn Abdilberr, a.g.e., III, 82.

285 Mennâ‘ el-Kattân, Târihu’t-Teşrî‘i’l-İslâmî, Müessesetu’r-Risâle, Beyrut 1995, 250; Muhyiddin

Müstevi, Abdullah b. Ömer, Dımaşk 1973, 140; Hilal Kara-Abdullah Kara, Ashâb-ı Suffe, Nesil Yayınları, İstanbul 2007, 68.

286 İbnü’l-Cevzi, Sıfatü’s-Safve, I, 205; Ayrıca bkz.: Kal‘acî, a.g.e., 27-28. 287

İbn Sa‘d, a.g.e., IV, 164.

63 Aişe, Onun sünnete bağlılığını şöyle anlatır: “Abdullah b. Ömer’den daha fazla Allah Resûlü’nü takip edip, O’na uyan birini görmedim”289

İlim dışında makam ve mevkide gözü yoktu. Birçok sefer halifelik teklif edilmesine rağmen o, bunu kabul etmedi.290 Kendi dönemlerinde ısrarla Hz. Osman, ona kadılık teklif etti.291 Hz. Ali ise ona Şam valiliği teklif etti. Ancak o, bunların hepsini özür dileyerek kabul etmek istemedi.292

Resûlullah’ın vefatından sonra uzun bir ömür yaşayan Abdullah b. Ömer, neredeyse her yıl Hac yapar, özellikle Recep aylarında Umre yapmayı ihmal etmezdi.293 Bundan dolayı Hac ile ilgili menâsik ve hükümleri çok iyi bilirdi. Hatta âlimler, Hz. Osman’dan sonra Hac ibadeti ile ilgili hükümleri en iyi bilenin Abdullah b. Ömer olduğunu söylerler.294 Bunun için Hac ve Umre’ye gittiğinde etrafı sürekli soru ve fetvâ soran insanlarla dolup taşardı. Yine bir Hac döneminde zamanın Medine Valisi Haccac b. Yusuf ile birlikte Hacca gitti. Ancak, Abdullah b. Zübeyr’i Kâbe’de şehit eden Haccac’ın hatalarını yüzüne karşı çekinmeden herkesin önünde söylemesi nedeniyle Haccac, ona artık tahammül edemiyordu.295 Haccac, korumasına yanında küçük hançer bulundurulması ve ucunu da zehirlemesini söyledi. Arafat’ta izdiham olunca, korumasının hançeri Abdullah’ın ayağına düştü. Ayağını yaralayan zehirli hançer onun hastalanıp, şehit olmasına neden oldu. Hasta iken kendisini ziyaret eden Haccac ona şöyle dedi: “Ey Ebû Abdurrahman! Keşke bunu sana kimin yaptığını bilseydik, onu cezalandırırdık. Kimin yaptığını biliyor musun?” Abdullah ona: “Evet, beni sen öldürdün” dedi. Haccac: “Niçin böyle diyorsun?” dedi. Abdullah: “Çünkü Harem bölgesinde silah taşımak yasak olması gerekirken, Harem’de silah taşımasını emrettiğin kişi beni yaraladı” dedi.296 Hicretin 73/692

289 İbn Sa‘d, a.g.e., IV, 145.

290 Bkz.: İbn Sa‘d, a.g.e., IV, 169; Ebû Nu‘aym, a.g.e., I, 293. 291

Bkz.: İbn Sa‘d, a.g.e., IV, 146; Tirmizî, Ahkâm, 1; İbn Abdilberr, a.g.e., III, 82.

292 Zehebî, Siyer, III, 223-224. 293 İbn Sa‘d, a.g.e., IV, 162.

294 İbn Manzûr, Muhtasar, XIII, 169. 295 Zehebî, Tezkiretü’l-Huffâz, I, 39. 296

İbn Sa‘d, a.g.e., IV, 186; İbn Abdilberr, a.g.e., III, 82; İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., III, 344; Zehebî,

64 yılında 84297 ya da 86298 yaşında iken şehit edildi. Cenaze namazını Haccac kıldırdı. Sonra Mekke’deki Muhâcir Mezarlığına defnedildi.299