• Sonuç bulunamadı

B- Suffa’da Bulunan Sahâbiler

1- Abdullah b Mes‘ûd

Abdullah b. Mes‘ûd b. Ğâfil b. Habib b. Şemh b. Fâr b. Mahzûm b. Sahile b. Kâhil b. Hâris b. Temim b. Sa‘d b. Hüzeyl, Tâif yakınlarında yaşayan Hüzeyl kabilesinden olup, babası Mes‘ûd, Mekke’ye geldiğinde Zühre oğullarından Abd b. Hâris ile anlaşma yaparak onun koruması altına girdi.232 Künyesi Ebû Abdurrahman olan Abdullah’ın annesi Zühre oğullarından Ümmü Abd bt. Abduvüd idi. Annesi de

İslâm’a giren ilk sahâbilerdendir.233

Abdullah b. Mes‘ûd, Allah Resûlü henüz “Dâru’l-Erkâm”a girmeden önce Müslüman olmuştu. Kendisi ilklerden altıncı Müslüman olduğunu söyler. Allah Resûlü ile ilk karşılaşmasında ondan çok etkilenen İbn Mes‘ûd, Hz. Peygamber’in anlattıklarını dinledikten sonra hiç tereddüt etmeden Müslüman oldu.234 Böylece ilk Müslümanlardan olan Abdullah b. Mes‘ûd şöyle der: “O gün beni görseydin, altı kişinin altıncısı olarak Müslüman olmuş görürdün. O zaman yeryüzünde bizden başka Müslüman yoktu.”235

İbn Mes‘ûd, Allah Resûlü’nden sonra Kâbe’de açıktan Kur’ân okuyan ilk kişi olma şerefine kavuşmuştur.236 Habeşistan’a yapılan hicrette de yer almış, ancak daha sonra Mekke’ye geri dönmüştü. Medine’ye hicret izni çıkınca kendisi Medine’ye hicret etti ve Allah Resûlü onu Sa‘d b. Mu‘âz ile kardeş yaptı.237 İlk Müslümanlardan olduğu için Mekke’de Dâru’l-Erkam’da öğrenmeye çalıştığı ilim ve irfanına, Medine döneminde Mescid-i Nebevî’de Suffa Ashâbı ile birlikte devam etti.238

232

İbn Abdilberr, a.g.e., III, 111; İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., III, 385; Zehebî, Siyer, I, 461.

233 Zehebî, Şemsuddin Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed, Tezkiretü’l-Huffâz, Dâru İhyâi’t-

Turâs’l-Arabî, Beyrut 1376, I, 13; İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., IV, 199.

234

İbn Sa‘d, a.g.e., III, 151; Ebû Nu‘aym, a.g.e., I, 126; İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., III, 385; Zehebî,

Siyer, I, 464; İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., IV, 199.

235 İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., IV, 199.

236 İbn Hişam, Sire, I-II, 314-315; İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., III, 385, 386; Zehebî, Siyer, I, 466. 237 İbn Sa‘d, a.g.e., III, 151, 152; İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., III, 386; İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., IV,

199.

54

İbn Mes‘ûd, Hz. Peygamber’in hizmetinde bulunduğundan, her yönü ile Resûlullah’a en yakın kişi olarak bilinirdi. Allah Resûlü ona: “Benim yanıma girmen için senin iznin, perdenin kaldırılması ya da sesimi duymandır. Bu izin, girmeni

yasaklayan bir işaret görünceye kadar devam edecektir.”239 diyerek ona özel izin

vermişti. Hatta onun Allah Resûlü’ne bu derece yakın olması, Medine’ye yeni gelenlerin onu ev halkından biri sanmasına neden oluyordu. Ebû Musa el-Eş‘arî

şöyle anlatır: “Ben ve kardeşim Yemen’den Medine’ye geldik. Orada kaldığımız ilk zamanlarda, Abdullah b. Mes‘ûd’un ve annesinin Allah Resûlü’nün evine çok sık girip çıkmasından dolayı, onları Allah Resûlü’nün ev halkından biri olduğunu sanıyorduk.”240 Gece gündüz sürekli Allah Resûlü’nün hizmetinde bulunanların başında gelen Abdullah b. Mes‘ûd, O’nun ayakkabılarını giydirir, saçını tarar, önünde yürür, yıkandığı zaman da O’na perde tutardı. Uyuduğu zaman gerektiği vakitte uyandırırdı. O’nun elbise, yastık ve misvak gibi özel eşyalarını taşıdığından sahâbe arasında “Sâhibü’s-Sevâd ve’s-Sivâk” olarak tanınırdı.241

Abdullah b. Mes‘ûd’un Hz. Peygamber’e olan yakınlığı konusunda Abdurrahman b. Yezid de şöyle anlatır: Biz, Huzeyfetü’l-Yeman’a gelip: “Meslek ve özellik yönü ile sahâbe içerisinde Resûlullah’a en yakın olan kimdir ki, biz onun durumuna bakıp hayatından kendimize örnek alalım” diye sorduk. Huzeyfe şöyle cevap verdi: “Güzel hâl ve hareketi, meslek ve özellikleri yönü ile Resûlullah’a, Ümmü Abd’ın oğlu (Abdullah)'ndan daha yakın başka hiç kimse bilmiyoruz.”242

Hz. Peygamber’in katıldığı bütün savaşlara İbn Mes‘ûd de katıldı. Hatta Bedir Savaşı’nda Ebû Cehil’in başını gövdesinden ayıran da odur.243 Allah Resûlü’nün vefatından sonra da cepheden cepheye koştu. Dinden dönenlere karşı Yermük Savaşı’na, daha sonra Humus Fethine katıldı. Hz. Ömer, onu daha sonra Kûfe’de askeri komutan olarak bulunan Sa‘d b. Ebî Vakkâs’ın yanına gönderdi.244

239 Müslim, Selâm, 16; . 240

Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 110; Tirmizî, Menâkıb, 38; Buhârî, Fedâil, 27; İbn Hazm, el-İhkâm, V-VIII, 230; Zehebî, Siyer, I, 468; İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., IV, 200.

241 İbn Sa‘d, a.g.e., III, 151-153; İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., III, 386; Zehebî, Siyer, I, 469-470.

242 Buhârî, Fedâil, 27; Tirmizî, Menâkıb, 38; İbn Abdilberr, a.g.e., III, 114; İbn Hacer el-Askalânî,

a.g.e., IV, 200.

243

Vâkıdî, a.g.e., I, 90-91.

55 Allah Resûlü’nün özel hayatıyla çok içli dışlı olan, O’ndan hiç ayrılmayan, hücre-i saâdetlerine teklifsiz girip çıkan Abdullah b. Mes‘ûd’un Resûlullah’ın ilminden, diğer sahâbeye göre daha fazla istifade ettiği gayet açıktır. Çünkü kimi zaman sordu, kimi zaman başkasının sorusunu duydu, kimi zaman yaşadı, kimi zaman da kendi yanlışı düzeltildi ve öğretildi. Bazen onlar Allah Resûlü’nü dinledi, bazen de Allah Resûlü onları dinledi.245 Onun çok güzel Kur’ân okuduğu ve Kur’ân ilimlerinin bütününe vâkıf olduğu tartışılmazdı. Çünkü bizzat Allah Resûlü bunu tasdik etmiştir. O: “Kim Kur’ân’ı nazil olduğu güzelliği ile okumak isterse, Ümmü

Abd’ın oğlunun kırâatı ile okusun” buyurmuştur.246 Abdullah b. ‘Amr da Allah

Resûlü’nün şöyle buyururken işittiğini söyler: “Kur’ân’ı dört kişiden okuyun. İbnu Ümmi Abd’den –söze ilk olarak ondan başladı-, Mu‘âz b. Cebel’den, Übey b.

Ka‘b’dan ve Ebû Huzeyfe’nin azadlısı Sâlim’den.”247 Kur’ân ilimleri hakkındaki

derin bilgisi konusunda öğrencisi Şakik b. Seleme kendisinden şöyle nakleder: “Birgün Abdullah b. Mes‘ûd bize şöyle hitap etti: Vallahi! Allah Resûlü’nün bizzat ağzından yetmiş küsür sûre dinledim. En hayırlıları olmadığım halde Allah Resûlü’nün bütün sahâbe, benim içlerinde Allah’ın kitabını en iyi bileni olduğumu bilir.” Şakik b. Seleme şöyle devam eder: “Allah Resûlü’nün pek çok sahâbesinin ilim halkasında bulundum. Abdullah b. Mes‘ûd’u bu sözünden dolayı kınadığını ya da ona karşılık verdiğini duymadım.”248

Kur’ân ilimleri hakkındaki derin bilgisi konusunda bizzat kendisi şöyle der: “Kendinden başka ilâh olmayan Allah’a yemin ederim ki, Allah’ın kitabından hiçbir sûre yoktur ki, Onun indiği yeri ve hiçbir âyet yoktur ki, ne hususta indirildiğini en iyi bilen ben olmayayım. Develerin ulaşabildiği yerde Allah’ın kitabını benden daha iyi bilen biri olduğunu bilsem, mutlaka binip ona giderdim.”249 Onu bu konuda özel kılan neden; sürekli Allah Resûlü ile birlikte olması ve Allah Resûlü’nün Kur’ân’ı

245 Bkz.: Zehebî, Siyer, I, 462 vd.

246 Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 7; İbn Abdilberr, a.g.e., III, 113; Zehebî, Siyer, I, 475; İbn Hacer el-

Askalânî, a.g.e., IV, 200.

247 Müslim, Fedâil, 116; Tirmizî, Menâk, 38. Ayrıca farklı rivâyet için bkz.: Buhârî, Ashâbu’n-Nebî,

26-27; İbn Sad, a.g.e., II, 352.

248 Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 8. Farklı rivâyet için bkz.: Müslim, Fedâil, 114; İbn Hazm, el-İhkâm,

V-VIII, 229. Ayrıca bkz.: Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 462; İbn Sa‘d, a.g.e., III, 150-151; Ebû Nu‘aym, a.g.e., I, 125; İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., III, 385; Zehebî, Siyer, I, 465.

56 Cebrail’e arz edişine, yani okumasına şahit olmasıdır. Ebû Zibyan şöyle anlatır: “Bir gün Abdullah b. Abbas bana: “Hangi kırâat ile okuyorsun?” diye sordu. Ben: “İlk kırâat, Ümmü Abd’ın oğlunun kırâatı ile” dedim. Abdullah b. Abbas: “Evet, o sondu. Allah Resûlü, Kur’ân’ı her yıl Cebrail’e bir kere arz ederdi. Vefat edeceği yıl iki kez arz etti. Bu arz sırasında Abdullah b. Mes‘ûd da hazır bulundu. Onu dinlerken nesh olan ve hükmü değişen bütün âyetleri öğrendi.”250

Çok güzel Kur’ân okuyan İbn Mes‘ûd, Allah Resûlü ile yaşadığı bir anısını

şöyle anlatır: Bir gün Allah Resûlü: “Bana Kur’ân oku” dedi. Ben: “Sana mı okuyayım?” Kur’ân sana indirildi. O: “Kur’ân’ı başkasından dinlemek hoşuma gidiyor” buyurdu. Ben Nisâ Sûresini okumaya başladım. Bir süre okuduktan sonra: “Yeter” buyurdu. Başımı kaldırıp baktığımda Allah Resûlü’nün gözlerinden yaşlar akıyordu.251

Allah Resûlü’nün hayatında ona olan yakınlığı, kendisinin zeka ve öğrenme arzusu, geniş ufku ve Allah’ın lütfu ile çok güzel yetişen Abdullah b. Mes‘ûd, Allah Resûlü’nün vefatından sonra da kırâatten tefsire, fıkıhtan hadise pek çok alanda otorite sayılmasına ve önemli vazifelere getirilmesine neden oldu. Hz. Ömer onu Kûfe’ye görevli olarak göndermişti. Sa‘d b. Ebî Vakkâs’ı valilik görevinden aldıktan sonra Suffa Ashâbından Ammâr b. Yasir’i vali olarak atadı ve ona yardımcı, kadı, muallim ve beytü’l-mal sorumlusu olarak Abdullah b. Mes‘ûd’u görevlendirdi. Onları görevlendirirken de Kûfelilere şu mektubu yazdı: “Bundan sonra bilin ki, Amâr’ı size Vali, Abdullah’ı ise, kadı ve Ammâr’ın yardımcısı olarak gönderdim. Onlar, Resûlullah’ın ashâbının seçkinlerindendir. Onlar Bedir Ashâbındandır. Onları dinleyerek, itaat edin. Onlardan ilim öğrenin. Sizi kendime tercih ederek onları size gönderiyorum.”252

Uzun yıllar Kûfe’de görev yapan İbn Mes‘ûd altı vali ile birlikte çalıştı. Hz. Ömer, onu çok sever, zaman zaman onunla şakalaşırdu. Hz. Ömer onun hakkında:

250 İbn Sa‘d, a.g.e., II, 342; İbn Abdilberr, a.g.e., III, 114.

251 Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 35; Benzer rivâyet için bkz.: Ahmed b. Hanbel, I, 374; İbn Esîr el-

Cezerî, a.g.e., III, 387; Zehebî, Siyer, I, 480-481.

252

İbn Sa‘d, a.g.e., III, 157.,VI, 7-8; İbn Abdilberr, a.g.e., III, 115; İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., III, 388; Zehebî, Siyer, I 486; A. mlf., Tezkiretü’l-Huffâz, I, 14; İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., IV, 201.

57 “içi ilimle dolu bir dağarcık ya da ilim dağarcığı” derdi.253 Tâbiînlerden İmam Şa‘bî (ö. 104/ 723) onun hakkında şöyle der: “Abdullah b. Mes‘ûd’dan daha âlim ve daha fakîh bir sahâbenin Kûfe’ye girdiğini görmedim.”254 Âlimlerin en zekilerinden sayılan İbn Mes‘ûd, beyaz elbiseler giyer, en iyi kokuları sürünürdü.255

Hz. Ömer döneminde uzun yıllar bir fakîh ve kadı olarak görev yapan İbn Mes‘ûd, Hz. Osman zamanında da bu görevine devam etti. Ancak, Hz. Osman zamanında fitneler gittikçe çoğalınca defalarca onu halifeye şikayet ettiler. Sonunda Hz. Osman onu görevden alarak Medine’ye çağırdı. Medine’ye geri dönen Abdullah b. Mes‘ûd, Hicretin 32/652 yılında altmış küsür yaşında burada vefat etti.256 Hz. Osman, onun cenaze namazını kıldırdı. Sonra Bakî‘ Kabristanına defnedildi.257

Uzun yıllar Kûfe’de kalan Abdullah b. Mes‘ûd, kırâatten tefsire, fıkıhtan hadise kadar bütün ilimlerde otoriter bir âlim olarak Kûfe’de attığı ilim tohumları zamanla filizlenerek meyve vermeye başladı. İslâmi ilimler tarihinde önemli bir yere sahip Kûfe okulunun kurucusu olarak kabul edilir. Fıkıh tarihinde “Irak Ekolü” ya da “Ehl-i Rey” olarak bilinen meşhur ekolün temellerini o atmıştır. Kendisi, hadis rivâyeti konusunda çok titiz davrandığından, çok hadis rivâyet eden yedi sahâbe arasında yer almasa da 848 hadis rivâyet etmiştir.258

Allah Resûlü dışında Hz. Ömer, Sa‘d b. Mu‘âz ve Saffân b. Asal’dan hadis rivâyet eden İbn Mes‘ûd; kendisinden de iki oğlu: Abdurrahman ve Ubeyde, Kardeşinin oğlu Abdullah b. ‘Utbe, Ebû Saidi’l-Hudrî, Enes b. Mâlik, Cabir b. Abdullah, Abdullah b. Ömer, Ebû Musa el-Eşarî, Haccac b. Mâlik, Ebû Ümâme, Tarık b. Şihab, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Zübeyr, Ebû Rafi gibi birçok sahâbe ve Alkame (ö. 62/682), Mesruk (ö. 63/683), Rebî‘a b. Huşeym, Ebû Vâil, Kadı

253 İbn Sa‘d, a.g.e., III, 156; İbn Abdilberr, a.g.e., III, 115; İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., III, 389; Zehebî,

Siyer, I, 491.

254 Zehebî, Siyer, I, 494.

255 İbn Sa‘d, a.g.e., III, 157-158,VI,209.

256 Zehebî, Tezkiretü’l-Huffâz, I, 14; İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., IV, 200.

257 İbn Sa‘d, a.g.e., III, 160; İbn Abdilberr, a.g.e., III, 115; İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., III, 390; Zehebî,

Siyer, I, 499.

58

Şureyh (ö. 78/679), Zeyd b. Vehb, ‘Amr b. Meymün, Abdurrahman b. Ebî Leyla (ö. 148/765) gibi pek çok tâbiîn hadis rivâyet etmiştir.259

Onun Kûfe’de attığı ilim tohumları neticesinde Hanefi mezhebine kaynaklık eden Irak Ekolü oluşmuştur. Onun kurduğu bu ekol öğrencisi Alkame, İbrahim en- Nehaî ve Hammad b. Ebî Süleyman (ö. 120/737) tarikiyle İmam-ı Azam Ebû Hanife’ye ulaşmıştır. Ondan da Ebû Yusuf (ö. 182/798), İmam Muhammed (ö. 189/805) ve İmam Züfer’le devam etmiştir. O, öğrencilerine fıkhî bir konu karşısında nasıl bir metot izleyeceklerini şöyle anlatır: “Sizden bir kimse hüküm vermek durumunda kalırsa, önce Allah’ın Kitab’ına baksın; O’nda bulamazsa Resûlullah’ın sünnetine baksın. Orada da bulamazsa Salihlerin görüşüne başvursun. Bunların hiçbirinde hüküm bulamazsa kendi görüşü ile hükmetsin. Bunu da yapamıyorsa hüküm vermekten vazgeçsin.”260

Hz. Peygamber onun hakkında şöyle buyurur: “Benden sonra Ashâbımdan iki kişiye –Ebû Bekir ve Ömer’i işaret ederek- uyunuz. Ammâr’ın gösterdiği yoldan gidiniz ve İbn Mes‘ûd’un tavsiyelerine sımsıkı sarılınız.”261 Kûfe’de kaldığı yıllarda Abdullah b. Mes‘ûd, perşembe günleri halka vaaz ederek onları aydınlatırdı. O çok güzel konuşur, insanlar onu zevkle dinler, daha fazla konuşmasını isterlerdi.262

Resmi görevinin yanında tefsir, hadis, kırâat ve fıkıh ilimlerinde büyük öğrenciler yetiştirdi. Bunlar da başka talebeler yetiştirdi. Abdullah bin Mes‘ûd’un başlattığı bu çalışmalar neticesinde yetişen büyük öğrenciler sayesinde Kûfe çok önemli bir ilim merkezi haline geldi. Böylece, İslâmi ilimlerde Kûfe Ekolü oluştu. Bu ekolden Ebû Hanife gibi mezhep imamları yetişti. Talebeleri, Onun fetvâlarını yazarak kayda geçirdiler. Fetvâları kayda geçirilmiş başka sahâbe yoktur.263 Uzun yıllar kadılık yaptığı için çok sayıda fetvâ vermiştir. Fetvâlarını 510 sayfalık bir

259 Zehebî, Siyer, I, 461-462; İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., IV, 199.

260 Nesâi, Âdabü’l-Kadâ, 11; İbn Kayım el Cevziyye, İ‘lâmu’l-Muvakki‘în, I, 63. 261 Tirmizî, Menâkıb, 28.

262

Bkz.: Zehebî, Siyer, I 492 vd.

59 kitapta toplayan Kal’aci, Onun fetvâ ve ictihadları ile Hz. Ömer’in fetvâları arasında –çok az mesele dışında- büyük bir benzerlik olduğunu söyler.264

Abdullah b. Mes‘ûd’un gayret ve çalışması ile Kûfe’de oluşan ilim merkezine, İslâm coğrafyasının dört bir köşesinden pek çok ilim ehli gelerek, Onun ilminden istifade etmişlerdir.