• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

3.3. Stockholm’de İsveç Jimnastiği Eğitimi

İzmir’de başlayan yazarlık hayatına ve beden eğitimine ilişkin çalışmalarına, İstanbul’a geldikten sonra dönemin süreli yayınlarında yazdığı makaleler ve kitaplar, çeşitli okullardaki jimnastik ve eskrim öğretmenliği görevleri ile devam etmekte olan Selim Sırrı Bey’in beden eğitimi uygulamaları, İsveç’e gitmeden önce Alman jimnastiği çerçevesindedir. Ülkede yeni yeni bilinirliliği oluşmaya başlayan İsveç jimnastiği uygulamalarına ilişkin yazılar zaman zaman süreli yayınlardaki makalelerde kendine yer bulurken Selim Sırrı Bey’in jimnastiğe ilişkin düşünceleri henüz meşrutiyetten önce İstanbul’a dönüşünün ardından gelişen süreçte değişime uğrayacaktır.

1904 yılında İkdam gazetesinde yazdığı bir makaleye (Tarcan, t.y.), Doktor Kilisli Rifat’ın eleştirel bir makale ile karşılık vermesi sonucunda kendisiyle görüşmeye gitmiş ve sonrasında Doktor’dan edindiği kitaplar ile jimnastik ve sporun bilimsel temeller ile yapılmasının gerekliliğini, aksi taktirde yapılan egzersizlerin vücuda yarardan çok zarar

25

vereceğinin farkına vararak beden eğitimi öğrenimi görmek üzere İsveç’e gitmeye karar vermiştir (Tarcan, 1954p).

Aradığı fırsatı 1909 yılında, II. Meşrutiyet’in ilanında üstlendiği görevler sebebiyle meşrutiyet yemini ettirdiği erklerle aynı çatı altında olmasının sakıncalı olduğu düşüncesinden yola çıkılarak (Baltacıoğlu, 1944) Harbiye Nezareti tarafından rütbesi binbaşılığa yükseltilerek Paris’e ateşemiliter olarak atanılmak istenmesiyle yakalayan Selim Sırrı Bey, Paris’e değil beden eğitimi öğrenimi görmek üzere İsveç’e gitmek istediğini belirtmiş (Tarcan, 1946) talebinin kabul edilmesi üzerine de Stockholm sefiri ve İsveç Kraliyet Jimnastik Enstitüsü (Gymnastiska Centralinstitutet/GCI) müdürü Törngren ile iletişime geçmiştir (BOA, BEO, 3511-263276). Selim Sırrı Bey’in İsveç’e gidişi aylar öncesinden İsveç basınında da yer bulmuş ve haber “Ny Tidning För Idrott” sayfalarına yansımıştır (Svensk gymnastik i Turkiet, 1909):

Yeni Türkiye’de jimnastiğin orduya ve okullara giriş hareketi başladı. Bu hareketin ruhu, özel yetenekleri olan sempatik genç subay Yüzbaşı Selim Sırrı Bey’dir. Kısa süre önce beden eğitimi öğretimi için bir kurum -Terbiye-i Bedeniye Mektebi / Institut de Culture Physique- oluşturdu. Amacı, İsveç jimnastiğinin değerini deneyimlemek olan Selim Sırrı Bey, ilkbaharda Stockholm’e gelerek İsveç jimnastiği hakkında bilgilenmek niyetindedir.

Yunanistan da dahil olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden İsveç’e beden eğitimi tahsili almaya uzmanların gittiğini belirterek öğrenim görmek için Nisan ayından itibaren beş aylık izin isteyen Selim Sırrı Bey’in talebi (BOA, BEO, 3511-263276) Harbiye Nezareti tarafından uygun bulunmuş, masrafları karşılanarak Stockholm’e gönderilmesi kararlaştırılmıştır (BOA, BEO, 3521-264073).

Ülkede beden eğitiminin bilimsel yöntemlerle uygulanmaması hakkındaki endişelerini ve durumun tehlikesi konusunda idari kadroları ikna ederek İsveç’e doğru yola çıkan Selim Sırrı Bey (Athletics in Turkey, 1929), 28 Nisan 1909’da İstanbul’dan hareketle (SST/AK, 16 Mayıs 1909) izlediği Marsilya-Paris-Berlin-Kopenhag güzergâhında (Tarcan, 1946) Mayıs ayı ortalarında Paris’e varmış (SST/AK, 13 Mayıs 1909), Zander Enstitüsü’de dahil çeşitli kurumlarda incelemelerde bulunduktan sonra 24 Mayıs’ta Berlin’e hareket etmiş (SST/AK, 16 Mayıs 1909) ve IOC’nin 27 Mayıs - 2 Haziran 1909 tarihleri arasında Berlin’de düzenlediği toplantıya Türkiye temsilcisi olarak katılmıştır (Discussions et décisions, 1909).

3 Haziran 1909’da Stockholm’e varan Selim Sırrı Bey, Mekteb-i Sultani’den arkadaşı İsveç büyükelçisi Asım Bey ile Maarif, Harbiye ve Hariciye nazırlarını ziyaret ettikten

26

sonra GCI’ya1 gitmiş ancak okulun kapalı olduğunu ve Eylül ayında açılacağını öğrenmiştir. Harbiye nazırı tarafından okul açılana kadar kralın maiyet alayında yüzbaşı muavini olarak istihdam edilmesi ve her gün talimlere katılması uygun görülmüştür (SST/AK, 5 Haziran 1909).

1908-1909 öğretim yılı için okulun kapanmış olması sebebiyle Selim Sırrı Bey’in Sonbahar’da başlayacak olan 1909-1910 öğretim yılı için derslere katılımının mümkün olup olmadığının Türk Hükümeti tarafından GCI’ya sorulduğu İsveç Dışişleri Bakanlığı’nın 7 Haziran 1909 tarihli resmi yazısından anlaşılmaktadır (Riksarkivet, E I: 26a). 12 Haziran 1909’da GCI’da yapılan komisyon toplantısı ve Kral’a yapılan sunum sonucunda 25 Haziran 1909’da GCI Yönetim Kurulu tarafından Selim Sırrı Bey’in “diğerlerinin öğrenimine rahatsızlık vermeden ve engel olmadan dersleri takip etmesinin uygun olacağı2” yönünde karar alındığı 12 Temmuz 1909 tarihli arşiv belgesinden

anlaşılmaktadır (Riksarkivet, E I: 26b). 31 Temmuz 1909 tarihinde yapılan yönetim kurulu toplantısı ile de Selim Sırrı Bey’in GCI’ya kabulüne karar verilmiştir (Riksarkivet, A I: 12). Nitekim İsveç Ulusal Arşivi’nden elde edilen, GCI’nin 1909-1910 öğretim yılı için verilen öğrenci listesi ve öğrenci sınav notları listesinde de yönetim kurulu kararına uygun şekilde Selim Sırrı Bey’in ismi geçmemektedir (Riksarkivet, A II: 2).

Selim Sırrı Bey’in İsveç’te bulunduğu dönemde GCI’daki eğitim programı, öğrencilerin kabul şartları ve vasıfları, ders programları ve mezun öğrencilerin alacakları unvanlar, Selim Sırrı Tarcan’a okul tarafından verilmiş ve muhtemelen yabancı öğrenciler için Fransızca hazırlanmış tanıtım kitabında detaylarıyla verilmektedir (Ek 2).

Selim Sırrı Bey’in öğrenim görmeye gittiği dönemde GCI, üç başöğretmen tarafından yönetilen pedagojik3, askeri ve tıbbi jimnastik departmanlarından oluşmakta ve her

başöğretmen, asker kökenli yardımcıları ile bölümünü yönetmektedir. En fazla otuz yaşındaki öğrencilerin kabul edildiği okulda bayanlardan4

en az öğretmen okulu diploması istenmektedir. Tüm adayların yüzme bilmesinin zorunlu olduğu eğitim kurumunun öğretim

1

Selim Sırrı Bey’in öğrenim gördüğü dönemdeki GCI’nın fotoğrafı için bkz. Ek 1.

2 Arşiv belgesi temini ve çevirisi esnasında araştırmacıya yardım eden İsveç Spor Müzesi Direktörü ve İsveç Spor Tarihçileri Derneği Asbaşkanı, spor tarihçisi Karl Örsan’ın belge yorumuna göre, Selim Sırrı Bey derslere öğrenci olarak değil “gözlemci” olarak katılmış olmalıdır.

3 GCI’da pedagoji bölümü erkek öğrencilerinin bir ders fotoğrafı için bkz. Ek 3. 4 GCI’da döneme ilişkin bayan öğrencilerin bir ders fotoğrafı için bkz. Ek 4.

27

süresi üç yıl iken, bayanlar okulu eskrim ve askeri jimnastikten muaf oldukları için iki yılda tamamlayabilmektedirler. 1 Eylül ila 15 Mayıs arası eğitim veren kurumun mezunları öğrenim sürelerine göre; bir yıllık eğitim sonunda eğitmen, iki yıllık eğitim sonunda tıbbi jimnastikçi ve üç yıllık eğitim sonunda jimnastik öğretmeni unvanını almaktadır. Yabancı öğrencilerin kayıt yapabildiği okulda yatılı öğrenci bulunmamaktadır (GCI, 1902).

İsveç’e gidişinden kısa bir süre sonra İsveç Kralı V. Gustaf (1858-1950) ile tanışan (SST/AK, 3 Temmuz 1909), sonraları hayatında tanıdığı en kibar insan olarak tanımladığı Kral ile birlikte tenis oynayan (Tarcan, 1950f) ve kraliyet balolarına iştirak eden Selim Sırrı Bey (Tarcan, 1946) yurda dönüşünden sonra da Kral ile ilişkilerini koparmamış, 1912 yılında katıldığı Stockholm Olimpiyatları’nın ardından da Kral tarafından “Vasa Nişanı” ile ödüllendirilmiştir (BOA, İ..TAL., 497-1330/Ş-26; BOA. BEO, 4067-305008).

Selim Sırrı Bey, İsveç’te bulunduğu süre zarfında İstanbul’daki tanınmış süreli yayınlara İsveç intibalarını aktardığı makaleler göndermiştir. Bunlardan en önemlisi Şehbal dergisinin 6. ila 21. sayıları arasında 13 sayıda yayınlanan “İsveç Hatıraları” serisidir. Şehbal’in altıncı sayısında yayınlanan ilk makalesinde Stockholm’ü okuyucularına tasvir ederek özellikle şehrin her tarafında karşılaştığı modern teknolojinin günlük hayata yansımalarını ve kültür hayatını aktarmıştır ([Tarcan], Selim Sırrı, 1325a). Sonraki makalelerinde okullarından, eğitim sisteminden ([Tarcan], Selim Sırrı, 1325b; [Tarcan], Selim Sırrı, 1325j), yükseköğrenimden ([Tarcan], Selim Sırrı, 1325f) ve beden eğitiminin okul programlarındaki öneminden ([Tarcan], Selim Sırrı, 1325e; [Tarcan], Selim Sırrı, 1325j), askerlik ve askeri spor müsabakalarından ([Tarcan], Selim Sırrı, 1325c), kış sporlarından ([Tarcan], Selim Sırrı, 1325l), kadının toplumsal konumundan ([Tarcan], Selim Sırrı, 1325e), kültürel yaşantıdan ([Tarcan], Selim Sırrı, 1325d), sağlık uygulamalarından ([Tarcan], Selim Sırrı, 1325g), sivil toplum kuruluşlarından ve çalışmalarından ([Tarcan], Selim Sırrı,1325i; [Tarcan], Selim Sırrı, 1325k), İsveç’in el sanatlarından ([Tarcan], Selim Sırrı, 1326a) ve sergilerinden ([Tarcan], Selim Sırrı, 1325b) bahsetmiştir.

“İsveç Hatıraları” serisinin ardından ilk makalesinde de eğitim gördüğü GCI hakkında geniş bilgi vermiştir ([Tarcan], Selim Sırrı, 1326b). Makalelerin genel çerçevesine bakıldığında Selim Sırrı Bey’in gördükleri karşısında büyük gıpta ve hayranlık duyduğu,

28

İsveç kültürünün ise en önemli etkilenim kaynaklarından biri olduğunu söylemek mümkündür.

İsveç’e gelirken Paris’teki şubesine uğradığı ve kendisinde İstanbul’da bir şube açarak, özellikle çocukların sağlığı üzerinde çalışma fikrini uyandıran Stockholm yakınlarındaki Zander Enstitisü’nü ziyaret etmiş, Dr. Jonas Gustaf Wilhelm Zander (1835-1920) ile bizzat tanışmış, senatoryumda gördüğü uygulamaları ve hayranlığını Şehbal’de yazdığı makalesine aktarmıştır ([Tarcan], Selim Sırrı, 1325h). Zander’den tıbbi jimnastik dersleri alan Selim Sırrı Bey (SST/AK, 3 Temmuz 1909), İstanbul’a dönüşünde Şehbal dergisine verdiği özel ilanda okuyuculara kendini şöyle tanıtmıştır (Selim Sırrı Bey, 1326).

“Muallim Selim Sırrı Bey

İsveç usûlü jimnastik dersi vermekte olduğu gibi hasta olanlara da tıbbi jimnastik yaptırmaktadır.

Adres: Büyükada’da Selim Sırrı Bey”

İsveç’ten 11 Mayıs 1910’da yurda döndüğünde (ATASE, 1312-19) kendisindeki anlayış değişikliğini “İsveç’e pazılarımla gittim, kafamla döndüm” ifadesiyle açıklayan Selim Sırrı Bey ([Tarcan], Selim Sırrı, 1932b; Tarcan, 1954r), İsveç’te sadece jimnastiğin bilimsel esaslarının farkına varmamış, burada keşfettiği ve sosyal hayatın vazgeçilmez bir parçası olduğunu gördüğü halk danslarının Türkiye’de de geliştirilmesi fikrine kapılmış ve bunu gerçekleştirmiştir (Yıldıran, 2008b).

İsveç’ten dönüşünden sonra bizzat Kral Gustaf tarafından kendisine imzalı bir portresi gönderilen ve hayatının sonuna kadar İsveç ve İsveçlilerle olan ilişkilerini sürdüren Selim Sırrı Tarcan, İstanbul’da İsveç başkonsolosluğunda yapılan program ve baloların sürekli davetlisi olmuş, İsveç ile ilişkili aktvitelere katılmış ve İsveçliler tarafından da her zaman sevgi ve saygı görmüştür (Fuat Kent, kişisel görüşme, 28 Ağustos 2008). Nitekim, İsveç’ten dönüşünden yaklaşık 30 yıl sonra, 31 Kasım 1947’de Fenerbahçe ile AIK Stockholm arasında İnönü Stadı’nda yapılan özel maç öncesi AIK takımının sporcuları Selim Sırrı Tarcan’a bir buket takdim etmişlerdir (Fenerbahçe İsveç takımını 2-0 yendi, 1947).

29

3.4. Beden Eğitimine Yönelik Mesleki, İdari, Bilimsel ve Kültürel Görev ve