• Sonuç bulunamadı

18. VE 19 YÜZYILLARDA AVRUPA’DA BEDEN EĞİTİMİ AKIMLARI

5.1. Selim Sırrı Tarcan’ı İsveç Jimnastiği’ne Yönelten Faktörler

5.1.1. Öğrencilik ve Öğretmenlik Yaşamı Deneyimleri

Selim Sırrı Bey’in İsveç jimnastiğine yönelik farkındalığının gelişiminde en önemli etkeni doğal olarak kendi deneyimleri oluşturmaktadır. Nitekim Mekteb-i Sultani’de başlayan ve mühendishanede de devam eden jimnastik uygulamaları sonucu sahip olduğu mükemmel vücudun ve edindiği becerilerin sağlığı pahasına kazanıldığını anladığında geçirmiş olduğu süreci sorgulamaya başlar.

Jimnastik ve spor yaşantısının başlangıç evrelerini anlattığı seri yazısı “İdman aleminde kırk sene”de, yıllardır jimnastikle vücudunu gayet işlek bir makine haline getirdiği halde alelade düzgün bir yürüyüşü beceremediğini, bu nedenle çevresinden sürekli başını kaldırması, kamburunu düzeltmesi, dizlerini germesi ve göğsünü çıkarması uyarıları aldığını, jimnastikten daima birinci çıktığı halde idman taliminden çok kötü notlar aldığını ve bu başarısızlığının nedenini pek geç, yani İsveç’e öğrenime gittikten sonra öğrendiğini yazar. Çocukluğundan beri jimnastikteki amacının adalelerini sertleştirmek ve kimsenin başaramadığı hüner ve marifetleri yaparak akranları arasında sivrilmek olduğunu belirten Selim Sırrı, bu amacını gerçekleştirerek çelik gibi bir vücuda sahip olduğunu, hatta vücudunu gören bir askeri hekimin, adalelerinin okunacak kadar belirginleştiğini ve bu

88

haliyle üzerinde fizyoloji ve anatomi dersi verilebileceğini söylediğini aktarır. Oysaki doktorun göremediği, sert ve iri adalelerinin vücudunun düzelmesine değil, çarpılmasına hizmet ettiğidir. Çevrenin uyarılarına rağmen kamburu düzelmemekte, gelişigüzel yaptığı egzersizler kendisini her gün biraz daha öne eğmektedir ([Tarcan, Selim Sırrı], 1922h). Okullarda uygulanan jimnastik derslerinin ise ehil öğretmenler tarafından verilmediğine, öğrenciyken derste başarılı olanların sonradan öğretmen olduğuna ve onların da yeterli bilgi ve donanıma sahip olmadıklarından ders uygulamalarında yanlış yollar izlendiğine de dikkat çeken Selim Sırrı, başlangıçta jimnastik hocaları öğrenciliklerinde cambazlık veya pehlivanlıkla şöhret olanlar arasından seçilirken, sonraları buna bile önem verilmeyerek dersin rastgele ellere verildiğini, bunların da öğrencilere talimnamedeki hareketleri basmakalıp yaptırmakla yetindiklerini ve merak nedeniyle aşırılığa kaçan, hayatlarını tehlikeye atan gençleri aydınlatacak en temel sağlık bilgisinden bile mahrum olduklarını kaydeder ve basit bir makinenin verileceği bir makinistin bile biraz teorik bilgi sahibi olmasına özen gösterildiği halde, gayet karmaşık olan vücut makinesini fizyolojinin ve anatominin esaslarına asla vakıf olmayan kimselere teslim etmekte sakınca görülmediğinden şikayet eder ve senelerce jimnastiği cambazlık vadisine saptıran bu düşüncesizlik sonucu jimnastiğin bir ahlak ve sıhhat aracı değil, hüner ve marifet olarak tam elli sene sıhhi bir gaye takip etmediğinden yakınır ([Tarcan, Selim Sırrı], 1922g). Selim Sırrı Bey, Alman jimnastiklerinin vücut sağlığına faydası olmadığını, Alman sistemindeki becerileri neticesinde atandığı Mühendishane-i Berri-i Hümayun, Hendese-i Mülkiye ve Darüşşafaka’da jimnastik öğretmenliği yaparken takip ettiği yöntemle sadece cambazlar yetiştirdiğini (Tarcan, 1954y), sağlıklı bir nesil yetiştirmek için uygulanması gereken sistemin İsveç sistemi olduğunu henüz daha İsveç’e gitmeden önce verdiği bir konsferansında kendi üzerinden verdiği örnekle şöyle anlatır (Altıncı spor konferansı, 1324):

(…) Hem uzağa gitmeye ne hacet biz de senelerden beri vücudumuzu Alman jimnastikleriyle tahrip edenlerdeniz. Pazımın muhiti otuz sekiz santim, yere yatarak seksen kilo kaldırırım. Bir el ile kendimi dokuz defa çekerim. Fakat kış gelince külkedisi gibi soba başından ayrılamıyorum. Ufak bir soğuk algınlığından müteessir oluyorum. Bir gün layıkıyla yemek yemez isem akşama kadar keyfim yerine gelmiyor. Bizim taş gibi adalat (adaleler) neye yaradı? Bu jimnastiklerin mutedili (ölçülüsü) faydalıdır mı diyeceksiniz? Akran ve emsal arasında temeyyüz etmek (kendini göstermek), herkesten güzel çalışmak, güzel beğenilmek fikri insanların yaradılışında merkuzdur (sabitenmiştir). Binaenaleyh hiç kimse hadd-ı itidalde (normal sınırda) kalamaz. Herkes ifrata (aşırılığa) gitmek ister. Zaten vukua gelen kazaların esbab-ı mucibesi (gerekçesi) bize hakikati ispat etmiyor mu?

89

Alman jimnastiği ile geliştirdiği vücudunun İsveç’te kendisini nasıl utandırdığını, izlediği yanlış yolun İsveç’te nasıl farkına vardığını ise şöyle aktarmaktadır (Heyet-i İlmiyenin müsbet neticelerinden…, 1923; Tarcan, 1954y):

(…) 1909’da hükümet, terbiye-i bedeniye tahsili için beni İsveç Terbiye-i Bedeniye Darülmuallimin-i Alisi’ne gönderdi. Orada yedişer ay devam eden iki devre-i tahsiliyede instraktör ve profesör kurslarını on dört ayda kemal ile avdet ettim. İlimsizliğin zararını orada gördüm. Tuttuğum yolun yanlışlığını orada öğrendim. O müessese-i aliyenin terbiye-i bedeniye muallimi Profesör Törngren’in karşısında iri pazılarımla küçüldüm. Senelerden beri itina-i mahsusla şişirdiğim kollarımı bu sâl-dide (yaşlı) profesöre gösterdiğim zaman, kollarımı gülerek okşadı ve bana “Kollarınızı değil kafanızı gösteriniz, insanların kuvveti koluyla değil dimağıyla ölçülür.” dedi.

Bir başka makalesinde kaslarını geliştirmek için yaptığı zorlu antrenmanlar sonucunda yorgunluktan iştahının kesildiğinden, geceleri kâbuslar içinde sayıklığından bahsetmekte ve dönemin ilim adamlarının bu konudaki bilgi yetersizliğinden kendisine uyarılarda bulunmadıklarından şikâyet ederek, geçmişte spor ile uğraşanların okulların en haylaz ve yaramaz öğrencileri olduklarından yola çıkarak beden eğitimi ve sporun yanlış anlaşılmasının getireceği zararlar üzerinde durmaktadır ([Tarcan], Selim Sırrı, 1930). Kendi öğrencilik ve öğretmenlik yaşantısı ardından ilerleyen yıllarda çağdaşı aydınların uyarıları ve İsveç’e gidişi ile birlikte edindiği bilgi ve donanım sayesinde Selim Sırrı Bey, dönemde ülkede hakim olan Jahn-Amoros jimnastiğinin eksik ve hatalı yönlerinin farkına vararak bir anlayış değişikliğine uğramış ve İsveç jimnastiğini bilimsel dayanakları ile kamuoyuna aktarırken sık sık kendinden verdiği örnekler üzerinden yola çıkmıştır.