• Sonuç bulunamadı

18. VE 19 YÜZYILLARDA AVRUPA’DA BEDEN EĞİTİMİ AKIMLARI

5.1. Selim Sırrı Tarcan’ı İsveç Jimnastiği’ne Yönelten Faktörler

5.1.2. Çağdaşı Aydınların Uyarıları

Öğrencilik ve öğretmenlik deneyimlerinin yanında İsveç jimnastiği ile tanışmazdan evvel çağdaşı aydınların Alman jimnastiğine eleştirel yaklaşımları ve İsveç jimnastiğinin vücut üzerindeki olumlu etkileri üzerine makaleleri süreli yayınlarda kendine 19. yüzyıl sonlarında yer bulmaya başlamıştır. Nitekim Selim Sırrı Bey’in Mektebi Sultani yıllarından spor arkadaşı ve sonraki yıllarda paylaştıkları ortak düşünceler neticesinde yakın arkadaşı olan Rıza Tevfik, daha 1899’da yazdığı bir makalesinde İsveç jimnastiğinin diğerleri ile farklarının yanında bilimsel temellere dayandırılmış olması sebebiyle vücudun sağlık ve sıhhatinin ancak bu yolla edinilebileceğinden, dayanıklılığı arttırma bakımından Alman jimnastiğinden daha uygun olduğundan ve Alman jimnastiğinin ilerleyen yaşlarda çeşitli hastalık ve sakatlıklara sebep olabileceğinden bahsetmektedir (Rıza Tevfik, 1315).

90

1903 yılında İkdam gazetesinde Selim Sırrı Bey’in Servet-i Fünun Dergisi’nde yayınlamaya başladığı beden eğitimine ilişkin makalaleri hakkında yayınladığı bir diğer makalesinde de Alman jimnastiği yapanların izledikleri yöntemler yüzünden sıklıkla sakatlandıklarından bahsetmektedir (Rıza [Tevfik], 1903). II. Meşrutiyet öncesine dayanan arkadaşlıkları, II. Meşrutiyet’te birlikte üstlendikleri görevler ile daha da pekişmiş, Selim Sırrı Bey’in İsveç’e gitmeden önce programında İsveç jimnastikleri de bulunan bir Terbiye-i Bedeniye Mektebi’ni açmasında en büyük destekçilerinden biri, Rıza Tevfik olmuştur.

Mühendishane-i Berri-i Hümayun’u bitirdikten sonra tayininin çıktığı ve 4 yıl yaşadığı İzmir’den 1901 yılında İstanbul’a dönüşünün ardından beden eğitimi ve jimnastiğe ilişkin yazılarını İstanbul’un tanınmış süreli yayınlarında yayınlayarak başkentte tanınmaya başlayan ve çeşitli okullarda öğretmenlik görevini üstlenen Selim Sırrı Bey’in İsveç jimnastiği eksenindeki düşünce değişikliğine sebep olan en önemli etkenlerden biri, Selim Sırrı Bey’i eleştiren bir doktorun yazdığı makalesi sonrasında gelişen olaylardır. Selim Sırrı Bey, 1904 yılında İkdam gazetesinde yazdığı bir makaleye istinaden Kilisli Rifat adında bir doktorun yazdığı “İdmanda Yanlış Yol” başlıklı yazısı üzerine kendisiyle görüşmeye gitmesi ve düşüncelerinin değişime uğramasını 1950’li yıllarda yaptığı radyo konuşmasında şöyle anlatmaktadır (Tarcan, t.y.):

(…) Bir yandan da İkdam’da makaleler yazıyor, sporu o zaman ki anlayışıma göre tarif ediyordum. Bütün gençleri birer Herkül birer pehlivan yapmak istiyordum. Yaş, bünye, iklim, mizaç, kabiliyet gibi farkları hiç düşünmeden yedi yaşından itibaren Türk çocuklarını spora teşvik ediyordum. (…) Bir gün İkdam’da Doktor Kilisli Rifat imzalı “İdmanda Yanlış Yol” başlıklı bir yazı gözüme ilişti. Beni fena halde tenkit ediyor ve cehaletle itham ederek aynen şunları yazıyordu: “Birkaç vakittir İkdam sütünlarında Muallim Selim Sırrı imzasını taşıyan ve hiçbir ilmi kıymeti olmayan ve ampirik iddialara dayanan bir sıra makaleler çıkıyor. Bunlar yeni yetişen gençleri dalalete düşürebilir. Sıhhat işlerinde yalnız şahsi tecrübeler yetişmez. Bu düşünceler ilmi mülahazalarla tevsik edilmeyen cahilane şeylerdir.” Ben bu makaleyi okuyunca fena halde içerledim, kızdım ve şöyle düşündüm. Bu doktora en susturucu cevap pazularımın kuvvetini göstermek için bir boks dersi vermektir. Ertesi gün İkdam sahibi Cevdet Bey’den Doktor Rifat’ın hemen her gün Besim Ömer Bey’in -ki sonra merhum Dr. Besim Ömer Paşa oldu- evinde bulunduğunu ve birlikte bazı eserler yazmakta olduklarını öğrendim. Bir sabah Besim Ömer Bey’in Cağaloğlu’ndaki evine gittim. (…)

Doktor içeri gitti ve bana şu kitapları getirdi. “De l'exercice chez les adulte” Dr. Fernand Lagrange, ikinci kitabın adı da “La fatigue et l’entrainement physique” Dr. Philippe Tissie. Ben kitapları aldım ve doktora boks dersi vermeden haftaya görüşürüz diyerek ayrıldım. Bir hafta içerisinde iki eseri de hatmettim. Okudukça cehlimden utandım. İri pazılarımla kendimi bir köy cambazından farklı bulmadım. O zamanlar kuvvetle sıhhatin kazanıldığını zannediyordum. O kitaplar sıhhatle kuvvetin kazanıldığını öğretti. Ben göğüs kafesini örten etlerin sertliği ve iriliği kuvveti ifade eder sanıyordum. O eserlerden kafesten ziyade onun sakladığı kalp ve ciğerlerin sağlam olması lazım geldiğini öğrendim. Yine o kitaplardan vücudun bir tarafının etlerinin fazla neşv-ü nüması değil bütün uzviyettin bir ahenk ve intizam dahilinde gelişmesi lazım olduğunu, tenasüpten doğacak bir güzelliğin kuvvete miyar olduğunu öğrendim. Hülasa

91

o kitaplar bana yanlış bir yolda olduğumu öğretti. (…) Bu suretle bu iki kıymetli tabibin dostluğunu kazandım. Dilşadlarından istifade ederek beden terbiyesi tahsili için İsveç’e gitmeye karar verdim.

Rıza Tevfik ve Doktor Kilisli Rifat gibi aydınların beden eğitimi ve jimnastik uygulamalarının bilimsel temeller üzerine yapılandırılması ve ampirik uygulamaların gençleri sıhhatlerine kavuşturmaktan ziyade zararlı olacağına dair yazıları çerçevesinde İsveç jimnastiğini okuyucularına aktardıkları görülmektedir. Çevresindekilerin uyarıları ile henüz daha İsveç’e gitmeden evvel jimnastik anlayışı değişime uğrayan Selim Sırrı Bey uzun yıllar yaptığı Alman jimnastiği egzersizlerini bırakarak İsveç jimnastiğine yönelmiş, konferans ve yazılarında neden İsveç jimnastiği yapılması gerektiğini kendinden örnekler vererek topluma benimsetmeye çalışmıştır.

1908 yılı sonuna doğru açtığı Terbiye-i Bedeniye Mektebi’nde İsveç jimnastiği egzersizlerine mektep programında yer vermiş, okulun açılışı ile İsveç’e gidişi arasında geçen sürede İsveç jimnastiği ve İsveç Kraliyet Merkez Jimnastik Enstitüsü hakkında bilgilendirici makaleler ile bilinçlendirme çalışmalarına devam etmiştir ([Tarcan], Selim Sırrı, 1324b).