• Sonuç bulunamadı

Sporcu Giysilerinin Üretimi Sırasında Ortaya Çıkabilecek

1.1. Sporcu Giyim Özellikleri

1.1.8. Sporcu Giysilerinin Üretimi ve Kullanımı Sırasında Ortaya

1.1.8.1. Sporcu Giysilerinin Üretimi Sırasında Ortaya Çıkabilecek

Materyal ve tasarım teknolojisinde kullanılan ekipmanlar üzerinde sürekli yenilikler yapılmaktadır. Örneğin egzersiz ve antrenman ekipmanında, kullanan kişiye güvenlik hissi vermesi için çeşitli uygulamalar yapılmaktadır.

Hemen hemen tüm spor dallarında koruyucu ekipmanların güvenlik düzeyinin arttırılması önemli görülmüştür (Reilly and Lees, 2003: 259). Sporcu giysilerinin ve ekipmanlarının yangından, yağmur ve rüzgardan, aşırı ısıdan, UV ışınlarından, nemden vb. dış etkenlerden etkilenmemeleri için yapılarında laboratuar uygulamaları yapılarak kesin sonuçlar elde edilmeye çalışılmaktadır. Fakat sporcu giysilerinin üretimi ve kullanımı sırasında karşılaşılan çeşitli problemler vardır.

1.1.8.1. Sporcu Giysilerinin Üretimi Sırasında Ortaya Çıkabilecek Problemler

Giysilerin üretimi sırasında çeşitli problemler görülebilmektedir. Örneğin kumaşlarda kısa lif oranının fazla olması nedeni ile iplik kopuşları, düşük mukavemet, iplikte neps oluşumu, iplik düzgünsüzlüğü, iplik tüylülüğü, iplikte döküntü ve uçuntu, fazla telef ve düşük kalite gibi hatalar sık görülmektedir:

a) Oligomer (Trimer) Oluşumu: Oligmer, polyester üretiminde polimerizasyon

derecesi düşük polyester monomer birimleri veya yan ürünlerdir. Oligomerler lineer ya da çiklik yapı gösterir. Lineer yapıda olanlar suda çözünebilir ancak çiklik oligomerlerin çözünürlükleri sınırlıdır. Çiklik oligomer kimyasallara ve ısıya karşı dayanıklıdır. Erime noktası 310 °C, boyanma sıcaklığı 130 °C, çözünürlüğü de 2 mg/l’dir. Oligomer, mamul yüzeyine çökerek veya migrasyon ile lif yüzeyine gelerek görünüm, tutum gibi özellikleri değiştirir. İplik sürtünmesini arttırır. Boyamadan sonraki işlemlerde sensörlerde birikerek makine duruşlarına ve çeşitli arızalara neden olur. Oligomerlerin bu olumsuz etkilerini gidermek için makinenin sık sık temizlenmesi, boya banyosunun sıcakken boşaltılması,

Alkali boyama, oligomerleri sabunlaştırdığı için problemin en iyi çözümüdür (Aniş ve Eren, 2003: 140).

b) Çeşitli Haslık Problemleri: Haslık, bir tekstil ürününün gerek üretimi gerekse

kullanımı sırasında karşı karşıya kaldığı etkenlere dayanma gücüdür. Her giysinin kullanım yeri farklı olduğu için kendilerinden beklenen haslık değerleri de farklıdır. Örneğin bir astarda ter ve sürtünme haslığı; gömlek, pijama ve iç giyside yıkama haslığı; mayoluk kumaşta deniz suyu haslığı; havlu ve bornozda klorlu su haslığı önemlidir (Çoban, 2001: 102). Her haslık değeri, tüm dünyada kabul edilmiş olan testlerle ölçülmektedir. Testlerin sonuçları ISO tarafından tanımlanan Gri Skala referans alınarak tayin edilmektedir (Anonim 9, 2004: 54).

1- Yaş Haslık: Boyalı tekstil malzemelerinde bu haslık değerinin iyi olması istenir.

Yaş haslık değeri ne kadar yüksek olursa boyarmadde molekülünün tekstil mamulüne bağlanması da o kadar iyi olur. Tekstil malzemesine sıkı bağlarla bağlanmış bir madde, insan cildini tahriş etmez, mamulün rengini uzun süre muhafaza etmesini sağlar. Tekstil terbiye işlemlerinde su haslığı da önemlidir. Bu haslık, boyalı ve baskılı tekstil kumaşlarının su damlası etkisine karşı gösterdiği dayanıklılığıdır. Suyun damlatıldığı andaki renk değişimi önemli olmakla birlikte su damlası kuruduktan sonraki değişim daha önemli görülmektedir ( Kayabaşı, Şanlı ve Etikan, 2003: 1-4).

2- Ter-Işık Haslığı: Ter-ışık haslığı, metal kompleks içeren veya içermeyen

boyarmaddeler ile boyanmış materyallerde rastlanmaktadır. Güneş ışınları ile ter etkileşim gösterdiğinde kumaşın bazı yerlerinde son derece soluk ve yıpranmış görüntüler ortaya çıkmaktadır. Boyalı kumaşlarda bu problem ile karşılaşmamak için kumaş hazırlanmış olan ter çözeltilerinde emdirilip güneşte bekletilmelidir. Öko tex (Eko-tex) 100 standardına göre cilt ile temas eden tekstiller ter haslığına sahiptir.

3- Kuru Isıl ile Fikse Haslığı: Bu haslık sentetik ve sentetik karışımlı kumaşlar için

önemlidir. Sabit sıcaklıkta boyama işlemi yüksek reaktiflik özelliğine sahip boyarmaddeler ile sağlanır. Boyarmaddenin life fikse olması için gerekli sıcaklık, boyarmaddenin cinsine ve kullanılan alkaliye göre değişir. Sıcaklık 60-90 °C, süre ise 45-50 dakika arasındadır. Sıcaklığın 100 °C’ye yükseltilmesi reaktif boyarmaddelerin tepkimeye girme hızını 4 kat arttırır. Rejenere selüloz mamullerin ve sıkı yapılı merserize pamukların boyanmasında liflerin fazla şişmesini önlemek için boyamaya doğrudan yüksek sıcaklıkta başlanılması

çok rastlanan bir uygulamadır. Başka bir fikse haslığı yöntemi de boyamaya düşük sıcaklıkta başlanıp flotte (su küveti) sıcaklığının yavaş yavaş arttırılmasıdır.

4- Ütü Haslığı: Ütü haslığı kuru, ıslak ve nemli olmak üzere üç şekilde yapılır.

Ütüleme sırasındaki basınç 30 g/cm2 olup, lif cinsine göre ütüleme sıcaklığı; pamuk için 190-210 °C; yün, polyester, akrilik için 140-160 °C; poliamid için ise 115-120 °C olarak ayarlanır (Çoban, 2001: 117-119).

c) Tekstil Yüzeylerde Ölçü (Boyut) Değişikliği: Tekstil yüzeylerindeki ölçü

değişiklikleri kısalma, büzülme, enine ve boyuna uzama şeklinde olur. Boyut değişimine lif özellikleri, iplik bükümü, ilmek uzunluğu, kullanılan makine tipi, örme kumaşın makinede sarılırken üzerine aldığı gerilim, terbiye işlemlerinin farklılığı, nem ve ısının gerginlikleri ortadan kaldırması, dikim işlemleri, yıkama ve kurutma metotlarının farklılığı gibi faktörler neden olur. Giysinin üretimi veya kullanımı sırasında formu bozulabilir. Kumaşın görünümü değişebilir (Anonim 8, 1994: 49).

Konfeksiyonda kumaşın kolay işlenmesi ve iyi bir tutum kazanması için yapısında bulundurduğu nem oranı önemlidir. Nem, bir giysiye ütüleme veya yıkama ile de sağlanabilir. Kumaşlarda fazla nemin olması istenmeyen bir durumdur. Çünkü kumaşlarda çekme problemi görülür. Çekme hidrofil (su tutuculuğu yüksek) özellikteki kumaşlarda büyük problemdir. Nem çekme özelliği iyi olan liflerin içerisine giren su, kristalin yapı taşlarının içine nüfuz edemeyerek bunların arasındaki bölgeleri doldurur. Bunun sonucunda lifin enine kesitinde bir artma meydana gelir. Boyları kısalır. Bu problemin görüldüğü kumaşların başında elastikiyeti az olan pamuklu kumaşlar gelir (Demirhan ve Meriç, 2005: 381, naklen, Brackenbury, 1992). Çekme çözgü ipliği yönünde, uzama atkı ipliği yönünde olur. Bazı durumlarda kumaşın kendini salması yani bollaşması da mümkündür. Kumaşlarda yıkama sonrası ortaya çıkan sarkma veya bollaşma daha az görülen bir problemdir. Boyut değişimlerinde genellikle karşılaşılan durum çekmedir. Nedeni terbiye işlemi sırasında yapılan bazı eksik uygulamalar ya da kumaş üretimi sırasında boydan germe işleminin sık yapılmasıdır. Bu problemin önlenmesi çok zordur (Anonim 25, 2005: 1-15). Ancak pamuklu örme kumaşlarda iplik inceldikçe boyuna çekme değeri azalır, enine çekme değeri artar. Pamuk/polyester karışımlarında polyester, kumaşın

daha az buruşmasını sağlar. Boyut değişimini önler. Pamuk/viskon karımlarında ise viskon lifleri, kumaşın daha parlak görünmesini sağlarken yıkama sonrasında çekme miktarını arttırmaktadır (Demirhan ve Meriç, 2005: 382, naklen, Seventekin, 1998). İki ve üç iplik yapılı kumaşlarda polyester oranı arttıkça uzama ve çekme azalır. Konfeksiyon sektöründe kumaşlarda %2-3’ün üstünde olan çekmeler büyük bir problemdir. Bu % 100 viskonlu kumaşlarda %6 oranında olabilmektedir (Özgür, 2005). Örme kumaşların birim alandaki bağlantı sayısının dokuma kumaşlara göre daha az ve yapılarının gevşek olması nedeniyle bu tür kumaşlarda ıslanma sonucu daha fazla boyut değişimi görülür (Demirhan ve Meriç, 2005: 382, naklen, Hilden, 2000). Kumaş dikildikten sonra çekme değerleri bir miktar daha azalmaktadır. Bu nedenle boyut değişimi değerleri verilirken kurutma şekli mutlaka belirtilmelidir (Alaca, 2006: 8). Boyut stabilitesi kazandırmada en etkili terbiye işlemi ısı enerjisi ile yapılan kurutmadır (Çoban, 1993). Ütüleme ile boyut değişimi yünlülerde, sentetiklerde ve bunların karışmalarında rastlanan bir problemdir. Sentetiklerde termofiksaj işleminin yapılış tarzı, yünlülerde ise higral esneme gibi durumlar ütüleme ile boyut değişimini etkileyen faktörlerdir. Konfeksiyonda her kumaşa aynı ütüleme işlemi yapılmaz. Bazı kumaşlara ütüleme kilitlenerek ve kuvvetli buhar verilerek, bazılarına kilitlenerek fakat hafif buhar verilerek, bazılarına ise kilitlenmeden buhar verilerek çalışılır (Alaca, 2006: 9). Örme türü, gevşek, esnek yapılı kumaşlar ütüde olması gerekenden daha fazla açtırılmışsa, pastal kesildikten sonra parçalar serbest kalır. Kumaş kendini toplayarak gerçek boyutlarını alır ve ölçülerde değişme meydana gelir. Bunu önlemek için kumaş eninin olması gereken ölçüden daha fazla açtırılıp açtırılmadığının kontrol edilmesidir. Her parti kumaş kesimden önce kontrol edilerek gerekli görüldüğü durumlarda açılarak kesimhanede 1-2 gün bekletilmelidir. Böylece giysilerin ölçü tablosuna göre üretimi sağlanır ( Öndoğan, 1999: 55 ). Kumaşların yıkama sonrası boyut değişimlerinin test edilmesi, dikiş ve ütü işlemleri ile ilgili özelliklerinin bilinmesi ve elde edilen sonuçlara göre kesim kalıplarına gerekli payların verilmesi gerekir. Kumaşların en ve boy yönlerinde çekme değerlerinin birbirinden çok farklı olmaması gerekir (Demirhan ve Meriç, 2005: 381-390).

d) İplik Tüylülüğü: Önemli problemlerden biri olan iplik tüylülüğü, lif uçlarının

veya lif demetlerinin iplik ana çekirdeği etrafından uzaklaşmasıyla meydana gelir. Tekstil materyallerinin tüylenmesine neden olan faktörler lif özellikleri, iplik özellikleri ve işlem parametreleri olarak ayrılabilir(Çoban, 1993).

1- Lif Özellikleri: Lif özelliklerinden iplik tüylülüğü açısından belirleyici olanlar; lif

uzunluğu, çapı, eğilme özelliği, mukavemet, uzama ve lif kesit şeklidir.

2- İplik Özellikleri: İpliğin tüylülüğü üzerinde etkili olan en önemli iplik

parametreleri iplik numarası ve bükümüdür. Yapılan araştırmalar sonucunda iplik numarası ve tüylülük arasında direkt bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Ortaya çıkan bir başka sonuç ise büküm miktarının artması ile iplik tüylülüğünün azalmasıdır.

3- İşlem Parametreleri: İplikhanelerde yapılan işlemleri kapsar. İridağ ve Nergis,

bu problemin ipliğin bobin makinasındaki çeşitli yüzeylere sürtünmesinden kaynaklandığını belirtmişlerdir. Yapılan araştırmalara göre kompakt iplikçilik sisteminin, iplik performansında iyileşme sağladığı belirlenmiştir. Bu sisteme göre ipliklerin tüylülük değerlerinde % 50-70 oranında azalma görülmüştür. İpliklerdeki tüylülük problemini çözmeye yönelik olarak Perla sistemi geliştirilmiştir. Perla sistemi ile ipliklerde 1 – 10 mm uzunluğundaki tüylerde azalma görülmüştür (Ülkü ve Ömeroğlu, 2002: 141). Uzun lifli ipliklerde daha az tüylenme problemine rastlanır. Örneğin sentetik liflerin pamuk liflerine göre uzunluk dağılımları daha düzgündür. Bu nedenle sentetiklerde tüylenme problemine az rastlanır. Lif karışımları ile örgü ve dokuma ürünlerin yıkama ve giyim özellikleri artar. Karışım oranları dengeli olmazsa istenmeyen tüylenme efektleri ortaya çıkabilmektedir (Çelik, 2005: 26).

e) Renk Problemleri: Renk problemleri, kumaşın çeşitli yerlerinde oluşan renk

farklılıklarıdır. Renk farklılıkları spektrofotometre aletiyle ölçüm yapılarak değerlendirilmektedir. Boyanın yanlış uygulanması giysi üretimi ve kullanımı sırasında problem yaratır. Bu nedenle boya ve renk ile ilgili detayların çok iyi irdelenmesi gerekir. Giysinin boyanabilmesi; ekipmanın, boyaların, kumaşın, ipliğin, kimyasalların, ısı düzeyinin, pH değerinin uygun seçimine bağlıdır (Demir ve Mutlu, 2005: 39). Renk uyumu kesin olarak garanti edilememektedir. Teknoloji ilerledikçe renk uyumu ve seçimi konusunda çeşitli optik aletler objektif sonuçlar vermektedir. Renk seçimlerinde iplik kumaş üzerine dikildikten sonra uyum testi yapılmalıdır. Giysileri boyamada kullanılan sentetik boyarmaddeler insan sağlığına zararlıdır. Fakat sentetik boyalarla yüksek haslıklarda boyama işlemleri yapılmaktadır. Sentetik liflerden polyester lifleri için dispersiyon, poliamid lifleri için asit, poliakrilnitril lifleri için bazik boyarmaddeler kullanılmakta ve bu boyarmaddeler bu lifler için en iyi haslıkları sağlamaktadır (Özgür, 2005). Doğal boyarmaddeler ile yapılan boyamada ise fiksaj için ağır metal içeren tuzlar ve

mordan maddesi kullanılır. Bu maddeler cilde zarar verir. Ağır metal tuzları çok miktarda kullanılırsa boyama sonrası metal iyonlarının uzaklaştırılması gerekir (Anonim 25, 2005: 1-15). Parçaların kesimde karıştırılması, yağ itici, buruşmazlık veya diğer işlemlerin eksik uygulanması, kumaşın uygun olmayan deterjanla yıkanması, kullanılan bazı apre maddelerinin ısıl işlem, yıkama, aşınma veya performansa bağlı olarak sonradan renk değiştirmesi karşılaşılan renk problemleri arasında yer alır. Sentetik kumaşlarda yapılan termofiksaj işlemi eksik yapılırsa giysi ütülendiğinde renginde değişiklik olur. Polyester ve viskon karışımlı liflerde viskoz aşınarak renk değişimine neden olur (Özgür, 2005). Sürtünmeye maruz kalan kumaşlardaki dikişler renk değişimi gösterebilir. Bunu önlemek için kumaşlara sürtünme haslığı testleri uygulanmalıdır. Özellikle boyanın çok kullanıldığı koyu tonlarda bu test önemlidir.

Renk haslığı, kumaş boya ve baskılarının terbiye işlemlerinde ve yıkamalarda dış etkilere karşı gösterdiği mukavemettir. Renk haslığı özellikle iki açıdan önemlidir. İpliğin kendi renginde ton değiştirmesi ve dikiş ipliğinin dikiş hattı boyunca kumaşı kirletmesidir. İpliğin kendi renginde ton değiştirmesine “solma” denir. Solma fotokimyasal bir olaydır. Bir rengin solmasına neden olan faktörler ışığın cinsi ve yoğunluğu, materyalin elektromanyetik dalgaları emme yeteneği, boyarmaddelerin molekül büyüklüğü, lif cinsi, lifin içerdiği organik ve anorganik maddeler, lifteki ve ortamdaki nem miktarı, sıcaklık, ter, yıkama suyundaki klor, sıcak ütüleme ve sürtünmedir. Boyalı ve baskılı bir tekstil yüzeyi ışık etkisinde bırakıldığında boyarmadde solmaktadır. Dikilecek kumaş için uygun tonda iplik seçimi yapılırken bitmiş konfeksiyon ürününün kullanım ömrü boyunca renk haslığını kaybetmemesi göz önünde bulundurulmalıdır (Çoban, 2001: 105). Pamuk iplikleri yarı ağartılmış olarak üretilir. Ağartılmamış pamuk ipliği kullanılırsa, boyamadan sonra dikişler giysiden daha koyu boyanmış olur. Diğer yandan optik parlatıcı maddelerle ağartılan iplikler kullanılırsa boyamadan sonra mat bir renk elde edilir. Merserize işlemi yapılmış iplikler, merserize işleminden geçmemiş kumaşlarda kullanılmamalıdır. Sentetik kumaş ve ipliklere yapılan boyamalarda renk tonu uyumu garanti edilemez. Çünkü, farklı sıcaklıklarda fikse edilmiş kumaş ve ipliklerin boya alma oranları farklıdır. Bu durum naylonda da görülebilir. Pamukta olduğu gibi, boyama işlemi için hazırlanmış sentetik kumaşlar yıkanmış olmalı ve optik parlatıcı maddeler kullanılmamalıdır. Genellikle sporcu giysileri için “konvensiyonel boyama metodları”daha iyi sonuç vermektedir. Bu metod, çok miktarda yapılacak boyama çalışmalarında solmaya karşı direnç göstermektedir (Gore, 1995: 37). Bu metod ile özellikle koyu renklerde (lacivert ve siyah) belirginleşen oligomer

problemi önlenebilir (Aniş ve Eren, 2003: 131). Boyamayı yapanların titizlik isteyen bu işlem sırasında problem çözme yeteneklerini etkin bir şekilde kullanmaları gerekir.

f) Dikiş Büzüşmesi: En sık rastlanan problemlerdendir. Dikiş büzüşmesi, kumaş

üzerinde dikim veya yıkama işlemlerinden sonra meydana gelen kırışıklık ve potlardır. Büzüşmeyi etkileyen faktörler dokumada kullanılan ipliğin türü, büküm farkları, ham kumaşa uygulanan türlü apre işlemleri, kullanılan dikiş makinesinin tipi, dikiş işlemleri sırasındaki koşullardır. Gözle görülen büzüşmelerin etkileri bir dereceye kadar azaltılabilmekte ama tamamen yok edilememektedir. Genellikle sık dokulu kumaşlardan yapılan giysilerde mutlaka bir miktar büzüşme olur. Dikim sırasında görülen büzüşmeler dikiş ipliklerinin kendilerine yer açabilmek için kumaşı oluşturan iplikleri yerlerinden oynatmaları sonucu meydana gelir. Dikilecek parçanın sıklığı bu büzüşmeye neden olur. Dikiş iplikleri seyrek dokulu kumaşlarda fazla büzüşme yapmaz. Büzüşmeyi önlemede en etkin çözüm dikişi hafif verevli olarak uygulamaktır. Çünkü verev dikişte iğne kumaşın değişik çözgü ve atkı ipliklerine rastlar. Diğer bir çözüm ise yeterli kopma dayanıklılığına sahip ince dikiş iplikleri kullanmaktır. Polyester iplikler aynı incelikte diğer ipliklere göre daha fazla kopma dayanıklılığına sahiptir.

Birleştirilen iki kumaş katının dikiş makinesine düzgün olarak verilmemesi nedeniyle de büzüşme oluşur. Bu problemi önlemek için aynı türde iki kumaştan esnek olanı alta, daha az esnek olanı da üste getirilerek dikilmelidir. Çok hafif bir malzeme çok kuvvetli bir gerdirme ile dikilirse de büzüşme görülebilir. Gerilimin mümkün olduğu kadar azaltılması, makinenin teknik bakımının yapılması, üst ipliğin mekiğin çevresinden geçerken tam zamanında serbest bırakılması gerekir. Pamuk ipliği ile dikilen kumaşta ıslanma sonucu dikiş büzüşmesi meydana gelir. Kumaş kuruduğunda iplikler önceki uzunluğuna dönse bile, kumaş üzerindeki büzüşme kaybolmaz. Bu nedenle pamuk ipliklerine su itici maddelerle işlem uygulanır. Yağmurluk gibi giysilerin dikiminde bu tür iplikler kullanılır. Dikişte normal pamuk ipliği kullanmak zorunda kalınırsa, ortaya çıkacak büzüşmeye karşı dikişi çok gevşek bırakmak gerekir. Dikiş sırasında gerilim mümkün olduğunca azaltılmalıdır (Anonim 9, 2004: 113-120).

1.1.8.2. Sporcu Giysilerinin Kullanımı Sırasında Ortaya Çıkabilecek