• Sonuç bulunamadı

Sosyo- Kültürel Fonksiyonu

Belgede SAĞLIK TURİZMİ (sayfa 120-126)

TERMAL TURİZM VE SPA WELLNESS TURİZMİ

4. TERMAL TURİZMİN FONKSİYONLARI

4.3. Sosyo- Kültürel Fonksiyonu

Sağlıklı toplumların temel taşı sağlıklı bireylerden oluşmaktadır. Bireyler sağlıklarını idame ettirmek ve sürdürebilirliğini sağlamak amacıyla yüzyıllardır şifalı termal sulardan yararlanmaktadır. Zindelik ve iyilik halini kazanan ve devam ettirilebilen bireyler daha sağlıklı olmakta, olumlu ve pozitif düşünmekte, yaşamdan keyif almakta, yaşam kaliteleri artmakta ve sağlıklı kararlar almaktadır. Bu durum makro açıdan bakıldığında toplum yararına olan bir durumdur ve sağlıklı toplumların oluşma sürecinin başlangıcıdır.

Günümüzde termal şifalanma amaçlı yapılan harcamaların sosyal güvenlik kurumlarınca ve sigorta şirketlerince destekleniyor olması, bu hizmetten faydalanacak bireylere bir nevi teminat oluşturmuştur. Böylelikle sağlık turizmine rağbet artırıcı etkiler arasında yer edinmiştir. Ülkemizde tam teşekküllü bir hastaneden termal tedavi gerektiren rahatsızlıklar için sağlık raporu alan hastalar, raporda belirtilen ve Sağlık Bakanlığı tarafından işletme ruhsatı verilmiş tedavi

108 SAĞLIK TURİZMİ

merkezlerinde termal sulardan faydalanabilmekte ve tedavi

görebilmektedir (Resmi Gazete, Sayı 24350, 52).

Öte yandan ileri derecede istihdam sağlama avantajının yanı sıra termal turizm amaçlı gelen/gelecek yerli ve özellikle yabancı turistler bölgede bazı değişimlere neden olabilmektedir. Temel ve ahlaki olarak

nitelendirilen değer algıları gelen turistler nedeniyle

şekillenebilmektedir. Sosyal profilin değişimi, talebe göre biçimlenen ya da biçimlenmek zorunda kalan manevi değerler örf, adet, gelenek-göreneklerin kontrol edilemez derecede değişme olasılığı sonucu kültürel erozyona sebebiyet verme eğilimindedir. Kültürel miras olarak adlandırılabilecek tarihi kaplıcalar, hamamların çevresine tarihi dokuyu bozmadan yapılacak tesisler ya da rekreatif alanlar yöre halkına yeni iş olanakları oluşturmaktadır. Bir kalkınma aracı olarak da görülebilmektedir.

4.4. Çevresel Fonksiyonu

Çevresel fonksiyon ile bahsedilen “sürdürülebilirlik” ile eş değerdir. İngilizce “sustainability” olarak ifade edilen kavramın Türkçe

karşılığında “sürdürülebilirlik” ve “süreklilik” ifadeleri

kullanılmaktadır. Sürdürülebilir ya da sürdürülebilirlik kavramının Türk Dil Kurumu’nda tam olarak karşılığı bulunmamaktadır. Sürdürülebilirlik, kalkınma ifadesi kullanılarak günümüzde kullanılmaya başlanmıştır. “Sürdürülebilir kalkınma” ifadesinin Türk Dil Kurumu’nda anlamsal karşılığı bulunmaktadır: İktisadi gelişme sürecinin, çevre kirlenmesi, doğal kaynakların tüketilmesi gibi sorunlara yol açtığının fark edilmesi üzerine, bugünün iktisadi büyüme ve kalkınması gerçekleştirilirken, gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılayabilmelerine olanak tanınması için özellikle yenilenemez kaynakların kötü kullanımından kaçınılması gereği üzerinde duran bir kalkınma anlayışı şeklinde tanımlanmıştır (TDK). Farklı disiplinlerde olduğu gibi turizmde de sürdürülebilirlik kavramı ön plana çıkmıştır. Bölgesel ve yerel değerlerin korunmasının yanı sıra doğal kaynaklarında korunarak gelecek kuşaklara aktarılabilecek bir turizm

109

anlayışı gelişmiştir (Varolgüneş ve Özen, 2013). Nitekim İzlanda Turizm Araştırma Merkezi’nin 2015-2017 yılları arasında ülkelerine gelen ziyaretçileri kapsayan araştırmalarında İzlanda’yı tercih etme sebepleri sorulmuş ve %92,4 ile en yüksek oranı alan cevap ülkenin doğası ve belirli doğal güzellikleri olmuştur (İzlanda Turizm Araştırma Merkezi, 2018:18).

Yukarıda verilen bilgiler doğrultusunda sürdürülebilir termal turizmden bahsedebilmemiz için mevcut termal su kaynaklarının iyi korunması,

halka arz edildiğinde kullanma-koruma dengesinin olmasının

gözetilmesi, çevre temizliğinin ve gürültü kirliliğinin en aza indirgenmesi, termal tesis etrafında bulunan çamurların veya mağaraların korunması için iyi bir bitki örtüsü ve iklim özelliklerine sahip olunması gerektiği bilinç ve farkındalığının oluşturulmasının önemi kavranmalıdır. Yapılacak her türlü iş ve işlemlerin ancak doğaya uygun ve doğaya zarar vermeyecek şekilde planlandıktan sonra organize edilip uygulanması sürdürülebilir termal turizme katkı sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki, sürdürülebilir turizmdeki amaç; gidilen yörede yaşayan insanlar ile onların yaşam tarzlarına dâhil olmak, kültürlerini saygıyla kabul etmek ve doğa içinde konfor veya lüks yaşam yerine, doğanın verdikleriyle yetinmektir. Bu da turisti o yöreyi ziyaret etmeye motive eden tüm değerlerin devamlı bir süreç halinde korunmasına bağlıdır (Köfteoğlu, 1999).

5. TERMAL TURİZMİN GELİŞİM SÜRECİNE GENEL BİR

BAKIŞ

Antik çağlardan günümüze kadar bireylerin, sağlıklarına kavuşmak ve var olan sağlıklarını sürdürebilmek için ülkeler arası seyahat ettikleri bilinen bir gerçektir. İnsanlar asırlar boyunca sağlık bulmak ve sağlıklı olma durumlarının devamlılığını sağlamak için termal sulardan yararlanmıştır. İçerisinde barındırdığı madeni tuz ve minerallerin sağlığa faydalı ve iyi geldiği yüzyıllarca gözlemlenmiştir. Kişilerin şifa bulmak amacıyla yaptıkları bilinen en eski sağlık amaçlı seyahatler, Roma Dönemine uzanmaktadır. Bulunan ve keşfedilen bazı tarihi

110 SAĞLIK TURİZMİ

bulgular neticesinde Romalılara ait olduğu bilinen eski hamam kalıntılarından böyle bir kanıya varılmıştır.

Roma Dönemi’nde soyluların özellikle de askerlerin rahatlaması ve tedavisi için kullanıma başlanması, bilinen ilk termal uygulamalardır. Romalılar; bu şifalı suların ağrı geçirici ve birçok hastalığı tedavi edici özelliğinin olmasına, yaraların kapanma hızındaki göze görülür artışa, zindelik haline ve devamlılığına vesile olması nedeniyle, bu uygulamaları halka yaygınlaştırmıştır. Böylelikle termal kültür süreci başlamıştır. Bundan dolayıdır ki Romalılar her gittikleri yerde, bir bölümü günümüze kadar da varlığını sürdüren şifalı sular üzerine önemli tesisler kurmuşlardır (Taşlıgil,1995:300, Sarıçay, 2014:20). Roma dönemindeki hamamlar, yıkanma ve temizlenme yeri olması esas olmakla birlikte zaman içerisinde farklı amaçlarla da (toplantı, yeme-içme, vaftiz işlemleri vb) kullanılan görkemli yapılara dönüşmüştür (Mert, 2009: 45).

İnsanın, doğayı gözlemleyerek ve kaynaklarını kullanarak, doğal yöntemlerle bedensel ağrıların rahatlatılması ve tedavisi için çözümü doğada arama süreci Antik Yunanlılar Dönemi’nde de devam etmiştir. Bu dönemde de insanlar, deneyimlerinden yola çıkıp doğal bir kaynak olarak suyun özel anlamını fark etmiştir. İlkel insanlar, yara kaynaklı ağrılarını yumuşatmak ve yaralarını temizlemek için içgüdüsel olarak suyu kullanmışlardır. Böylece kuraklık; ölüm ve zihinsel hareketsizlik ile bağlantılıyken su; yaşam fikriyle bağdaştırılmıştır. Bu dönemde, su kişiselleştirilerek, ona adanmış tapınaklar inşa edilmiş ve adına kurbanlarda bulunmuş, çeşitli adaklar sunmuştur (www.thermal springs.gr).

Yıkanma eylemi yüzyıllardan beri yapılıyor olmasına karşılık suyun iyileştirici gücünden yararlanmak amacıyla bir binanın inşa edilmesini tetikleyen süreç Antik Yunan Dönemi’nde de devam etmiştir. Roma Dönemi’nde Thermae olarak isimlendirilerek inşa edilen bu şifa yapıları Antik Yunan Dönemi’nde Balaneia adını almıştır (Baykan 2012:45).

111

Sıcak sular ve tarihte tıbbi tedavide kullanımları üzerine ilk bilimsel çalışmayı yapan Antik Yunanlılardır. Antik Yunan düşünürleri Heredot, 9 hacimli eserlerinde kaplıca tedavisinin temel prensiplerinden bahsetmiştir. Antik Yunanlı bir tıp uzmanı olan Hipokrat (M.Ö. 460-375), “De Natura Hominis” adlı kitabında doğal tedavi prensiplerini ekolojik bir bakış açısıyla açıklayan ilk bilim adamıdır. Bu vesileyle, Antik Yunanistan'da bilinçli ama basit olan termalizmin temelleri atılmıştır. Yunanlılar; ilahi güçlerle arınma etkisi olan suyun özelliklerini ilişkilendirmiş, böylece suları yenilmezliğin sembolü olan aslanların ağızlarından akıtmışlardır (Azaklı, 2012:32-32).

M.Ö. 3000-2000 yıllarını kapsayan Eski Tunç döneminden başlayarak günümüze kadar hüküm süren uygarlıklar içerisinde ayrı ve özgün bir yere sahip olan Frigler de (https://afyon.ktb.gov.tr, E.T: 24.02.2020), şifalı suların iyileştirme gücünden faydanmış ve efsanelere konu olmuştur. Efsane odur ki; her şeye sahip ancak çocuksuz Frigya’nın efsanevi Kralı Midas’ın bir gün nihayet dünya güzeli bir kızı olmuştur. Kralın kızı Suna, gençlik yıllarında vücuduna yayılan ve hiçbir doktorun iyileştiremediği ağrılı çıbanlardan öyle çekmiştir ki, üzüntüsünden şifa bulmak amacıyla yollara düşmüştür. Afyon yakınlarına geldiğinde susayan kız, yeşilliklerle çevrili sudan içerken, suyun değdiği yerlerde ağrılarının azaldığını fark etmiş ve kendisini suya atmıştır. Derin bir uykunun ardından uyandığında çıbanların kurumaya başladığını görmüştür. Bir haftada yaraları tamamen iyileşip suyun aksinde eski güzelliğini görünce, saraya dönmüştür. Kral, kızını görünce, ‘Seni hangi hekim iyileştirdi, söyle hekimbaşı yapayım?’ diye sormuştur. Kızının ‘Beni hekim değil, ülkende çıkan sıcak su iyileştirdi, baba’ cevabını vermesi üzerine Kral, oraya bir hamam yapılmasını, dertli ve şifa arayanlara derman dağıtması üzerine ferman vermiş ve Kral Midas’ın kızını iyileştiren şifalı suyun yerinde bugün Gazlıgöl Kaplıcaları inşa edilmiştir (www.raillife.com.tr, Nisan 2016).

112 SAĞLIK TURİZMİ

Roma İmparatorluğu’nun bölünmesinden sonra Bizanslılar (tarihte bilinen adıyla Doğu Romalılar) Roma Hamamlarını örnek almışlardır. Bu hamamları gerek mimari gerekse suların kullanım amacı olarak daha da geliştirmişlerdir. Böylece termal turizme katkıda bulunmuşlardır. Bizanslıların kurdukları ve kullandıkları en büyük kaplıca Yalova’dır. Yalova bahsi geçen dönemde bir kaplıca merkezine dönüşmüştür. Çevresine dinlenme ve eğlence merkezleri inşa edilmiştir (Bayer,1997:24).

Bizanslılarla devam eden bu kültür, daha sonra Türkler’in gelenekleri ile birleşerek, hamam kültürünün doğuşuna neden olmuştur. Sadece temizlenme ve yıkanma amacı ile suyun kullanımının yanı sıra insanın ruhen de zinde kalabilmesi ve sağlığını koruyup geliştirmesi için geleneksel hamam kavramı, modern termal merkezler ile bütünleşmiştir.

Bizanslıların termal turizme olan katkıları Anadolu Selçukluları ile sürmüştür. Anadolu topraklarına gelerek yerleşik düzene geçen Anadolu Selçukluları, Romalılar ve Bizanslıların yıkılmış olan kaplıcalarını restore etmişlerdir. Böylelikle halk termal sulardan şifa bulmaya devam etmiştir. Bu dönemde inşa edilen çeşmeler, kurnalar ve su tahliye sisteminin bulunduğu hamamlar, Türk hamamının dünyaca tanınmasına sebep olmuştur (Özgen, 2011:14).

Orta Çağ’da kaplıcalara gereken önem verilmemiş, bununla birlikte Osmanlı Devleti’nin gerileme sürecinde gereken önem gösterilmemiştir. Kaplıcalar ile ilgili çalışmalar, Cumhuriyet Dönemi’nde Atatürk’ün çabaları sonucunda yeniden başlatılmıştır. Bu çalışmaların neticesinde 1924 yılında Vakıfbahçe Kaplıcası üzerine Bursa Çelikpalas Oteli kurulmuştur. 1936 yılında Yalova Termal Otel inşaat süreci başlamış ve 1938 yılında İstanbul Tıp Fakültesi bünyesinde Hidro-Klimatoloji Kürsüsü açılmıştır. Böylelikle kaplıca hekimliğinin Türkiye’deki temelleri atılmıştır (Akbulut, 2010: 37).

113

Günümüz dünyasında, termal turizmin, yukarıda bahsedilen süreçlerin bir sonucu ve arz-talep durumundaki değişikliklere bağlı olarak farklı branşlara ayrılma ihtiyacı hâsıl olmuştur. Termal turizmin ortaya çıkmasında ana etken olan termal sular, sadece bir turizm çeşidinde kullanılan bir öge olmakla yetinmemiş, tıp bilimi içerisinde de kendine yer edinmiş önemli bir kavram haline dönüşmüştür. Son dönem araştırmacıların ilgi alanı olmuş ve bu popülarite araştırma dünyasında yeni bir trend oluşturmuştur. Bilinçli bireyler; teknolojiden ve bilgiye erişimin kolaylığından faydalanarak talep ettikleri bilgileri kısa sürede elde etmekte ve tercihlerini buna göre belirlemektedir. Alternatif turizm seçeneklerinden birisi olan sağlık turizminin bir çeşidi olarak termal turizm; sadece iyileşme ya da rehabilite edici özelliği ile değil turizme olan katkısı da göz önünde bulundurulursa, çeşitli doğa aktiviteleri, spor, eğlence, yürüyüş gibi rekreatif zamanların planlanması ve çeşitlenmesi açısından da önemlidir.

Belgede SAĞLIK TURİZMİ (sayfa 120-126)