• Sonuç bulunamadı

2.5. Öznel İyi Oluşu Etkileyen Etmenler

2.5.1. Sosyo-Demografik Etmenler

Yaş ve cinsiyet gibi biyo-sosyal değişkenlerin çoğunun öznel iyi oluşun sadece küçük bir kısmının sebebini açıkladığı ve kişiliğin öznel iyi oluşa etki eden en

Kişi Aile, sosyal koşullar, genler, yaş, cinsiyet, değerler, tercihler Öznel İyi Oluş Duygular Yaşam Doyumu İş İstekler, kontrol, belirgin iş, güvenlik, ücret, eşitlik

güçlü etmenlerden biri olduğu belirtilmektedir (Tuzgöl-Dost, 2004: 18). Bu doğrultuda biyo-sosyal değişkenlerin öznel iyi oluşu etkileyen temel faktörlerden olmadığı söylenebilir. Buna rağmen yapılan çalışmalarda değişen sonuçlar elde edilmiştir.

Inglehart (2002) ve Joshi (2010), yaptıkları araştırmalarda kadın çalışanların erkeklere göre yaşamlarından daha çok doyum aldığı sonucuna ulaşmıştır. Bu durum, örgüt çevresi ile olan etkileşimden, daha iyi çalışan/aile yaşamından, iyi kişilerarası iletişimden, etkili iletişim becerilerinden ayrıca kadın çalışanların erkeklere göre daha hoşgörülü, kolaylaştırıcı ve daha hırslı olmasından kaynaklandığı söylenebilmektedir. Kadınlar, daha işbirlikçi, empati yeteneği yüksek, daha olumlu sözsüz sinyaller gönderen, daha ödüllendirici ve daha yakın kişisel ilişkiler kurmaktadırlar (Argyle ve Lu, 1990: 256). Kadınların, erkeklere göre daha çok olumlu ve olumsuz duygu deneyimledikleri belirtilmektedir. Yaşanılan olumsuz duygular, kadınların üzüntü, korku, sinirlilik, utanç, suçluluk gibi içselleştirdikleri duygu durumlarından kaynaklanmakta ve bu duygu durumları depresyon, endişe ve yeme bozukluğu olarak ortaya çıkmaktadır (Lucas ve Gohm, 2000: 292). Kadınların olaylar karşısında hissettikleri duygu durumları ve yaşam doyumlarının erkeklerden farklı olduğu söylenebilir.

Öznel iyi oluş ile ilgili yapılan ilk çalışmalar, Diener (1984), insanların yaşı ile öznel iyi oluşları arasında herhangi bir ilişki olmadığını belirtirken, Wilson (1967) gençlerin yaşlılardan daha mutlu olduklarını belirtmektedir. Horley ve Laveny (1995) yaptıkları çalışmada yaşam doyumu, yaşam kalitesi ve mutluluklarının 30 ve 39 yaş aralığında azaldığını, 40 yaş ve üzerindeki kişilerde artış gösterdiğini, 75 yaş ve üzerindeki kişlerde ise azalışa geçtiğini bulgulamıştır. Hansen ve Slagsvold (2012) ise 75 yaşın üzerindeki kişilerin öznel iyi oluş düzeylerini yüksek tutamadıklarını belirtmektedir. Yaş ile öznel iyi oluş arasındaki ilişki eğimli bir yapı göstermekte ve birçok ülkede (Amerika, Fransa, İtalya, Almanya, İspanya vb.) 30’lu yaşların ortası ile 40’lı yaşların sonlarına doğru minimum değerde olduğu belirtilmektedir (Clark ve Oswald, 2006). Bu doğrultuda yaş ilerledikçe öznel iyi

oluş düzeyinin arttığı ama bellirli bir noktadan sonra azalışa geçtiği sonra tekrardan arttığı ve 75 yaş ve üzerinde azaldığı söylenebilir.

Inglehart (2002) zengin ülkelerde çalışan genç kadınların erkeklerden daha mutlu olduğu; yaşlı kadınların ise erkeklerden daha mutsuz olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Shmotkin (1990), genç kadınların yaşam doyumunun genç erkeklerden fazla, yaşlı erkeklerin yaşam doyumunun yaşlı kadınlardan fazla olduğunu bulgulamıştır.

Diener ve Diener (1996), sosyo-ekonomik durumun, yaş ve cinsiyete göre öznel iyi oluş ile daha güçlü ilişkiler gösterdiğini belirtmektedir. Gelir, kişilerin doğuştan gelen ihtiyaçları karşıladığı sürece öznel iyi oluşu artırmakta olup, fakir ülkelerde ve zengin ülkelerde düşük gelir seviyelerinde gelirin, öznel iyi oluşu büyük ölçüde etkilemesi gerekmektedir çünkü gelir, kişilerin yiyecek, barınma ve giyim gibi ihtiyaçlarını etkilemektedir (Diener ve Oishi, 2000: 187). Fakir ülkelerde, öznel iyi oluşun bileşeni olan yaşam doyumunun ekonomik doyum ile güçlü ilişkiler içinde olduğu, zengin ülkelerde evdeki doyumun yaşam doyumu ile güçlü ilişkiler gösterdiği bulgulanmıştır (Oishi, Diener, Lucas ve Suh, 1999). Türkiye, Yunanistan, İtalya, Amerika, Fransa ve Danimarka’nın da yer aldığı 42 millette yapılan araştırmada; Norveç, Avusturya, İsviçre gibi gelir düzeyi yüksek ülkelerde yaşam doyumunun yüksek, Bulgaristan, Güney Afrika ve Hindistan gibi gelir düzeyi düşük ülkelerde yaşam doyumunun düşük olduğu görülmektedir (Diener ve Oishi, 2000: 199).

Kişisel gelirin, öznel iyi oluşu çok az etkilediği söylenirken, maddi durumu iyi olan insanların, maddi durumu iyi olmayanlara göre öznel iyi oluş düzeylerinin yüksek olduğu sonucu elde edilmiştir (Cummins, 2000: 133). Ekonomik durumu, üst ve orta düzey olan kişilerin öznel iyi oluşlarının, ekonomik durumu alt düzeyde olanlara oranla daha yüksek olduğu belirtilmektedir (Tuzgöl-Dost, 2004). Gelir düzeyi üç ayrı gruba ayrıldığında; düşük gelir düzeyi düşük öznel iyi oluş, orta seviye gelir düzeyi orta seviyede öznel iyi oluş, yüksek gelir düzeyi ise yüksek öznel

iyi oluş sağlamaktadır (Cramm, Moller ve Nieboer, 2010: 1016). Pinguart ve Sörensen (2000), sosyo-ekonomik düzey ile öznel iyi oluş arasında olumlu yönde bir ilişkinin olduğunu ileri sürmektedir. Bu bulguların aksine Myers ve Diener’in (1995) yaptığı çalışmada, az sayıda kişi, paranın öznel iyi oluşlarını artırdığını belirtmiştir.

Kişilerin eğitim düzeyleri ile öznel iyi oluşları arasındaki ilişkiyi inceleyen çok sayıda çalışma olmamakla birlikte eğitim düzeyinin öznel iyi oluşun küçük bir kısmını açıkladığı yapılan meta analizler sonucunda elde edilmiştir (Witter, Okun, Stock ve Harring, 1984).

Öznel iyi oluşu etkileyebilecek bir diğer değişken olan medeni durum ile ilgili yapılan çalışmalarda evli erkek ya da kadınların, evli olmayanlara göre daha mutlu oldukları, daha az stress yaşadıkları sonuçlarına ulaşılmıştır (Gove, Style ve Hughes, 1990; Lee, Seccombe ve Shehan, 1991; Coombs, 1991). Evli olan kişilerin öznel iyi oluşlarının hiç evlenmemiş kişilerden daha yüksek olmakla birlikte hiç evlenmemiş kişilerin öznel iyi oluşlarının boşanmış, ayrılmış ve dul kişilerden daha yüksek olduğu belirtilmektedir (Diener, Gohm, Suh ve Oishi, 2000). En az bir yıllık evli kişiler üzerine yapılan araştırmada, evlilikte problem çözme becerisi ve evlilikten alınan doyumun öznel iyi oluşu olumlu yönde etkilediği, kontrol odağının öznel iyi oluşu olumsuz yönde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır (Canbulat ve Cihangir-Çankaya, 2014). Mutsuz evliliklerin, genel mutluluk düzeyini, yaşam doyumunu, öz saygıyı, genel sağlık durumunu olumsuz etkilediği ve mutsuz evlilikleri sürdürmenin boşanmaktan daha zarar verici olduğu belirtilmektedir (Hawkins, 2005). Evlilikte eşlerin, sorun çözücü yaklaşım sergilemelerinin ve evliliklerinden keyif almalarının evlilik süresince öznel iyi oluşlarını olumlu yönde etkilediği, evliliğinde çözülemeyen problemleri olan kişilerin öznel iyi oluşlarının olumsuz yönde etkilendiği söylenebilir.