• Sonuç bulunamadı

3.3. ARAŞTIRMANIN BULGULARI VE VERİ İNCELEMESİ

3.3.1. Egemenlik

3.3.2.3. Kapitalist kulüpten sosyalist kulübe Avrupa entegrasyonu

3.3.2.3.1. Sosyalizmin son kalesi: Avrupa Sosyal Şartı

Muhafazakâr Parti’de bu alandaki istisnacılık söylemi, öncelikle “sosyal” kavramı dolayımıyla sosyalizmi çağrıştırma üzerine kurulmuştur. Parti Avrupa Sosyal Şartı’nı “Avrupa Sosyalist Şartı” olarak retorik malzemesine dönüştürmüştür:

“Sosyal pazar hakkında çok şey söylendi […] Sosyal pazar kavramıyla ilgili bir endişem yok ama Sosyalist pazar kavramıyla sorunum var. Kendi ekonomimizden başarıyla uzaklaştırdığımız […] Sosyalist önlemlerin Ortak Pazar ya da Avrupa Topluluğu tarafından dayatıldığını görmek istemiyorum” (John Butterfill, Muhafazakâr Parti, HC Deb 23 Şubat 1989 vol. 147 c. 1193).

“Birçok konu herhangi bir sosyal ya da Sosyalist şarta değil, piyasa güçlerine bırakılmalıdır” (Roger Knapman, Muhafazakâr Parti, HC Deb 31 Ekim 1989 vol. 159 c. 170).

“[…] sosyal şart bu haliyle istihdama zarar verecek. Çünkü sosyal şart değil, daha kötüsü, Sosyalist şart.” (Roger Gale, Muhafazakâr Parti, HC Deb 29 Kasım 1989 vol. 162 c. 748).

Sosyalizmi “sosyal” kavramı üzerinden hatırlatmanın yanı sıra, Şart’ın içeriklerinin de bu ideolojinin habercisi olduğunu, bu nedenle sosyalist unsurların da şart ile birlikte ülkede benimseneceğini adeta bir tehdit unsuru olarak vurgulamaktadır:

“Bence, bütün Avrupa’ya kabul ettirilmeye çalışılan haftalık 35 saat çalışma süresi işçilerin ya da benim herhangi bir seçmenimin yararına olmayacak, yüksek enflasyona ve üretkenlik kaybına yol açacak. Bu sosyalist boş laflarını kabul etmekte hiçbir fayda görmüyorum […] [Sosyal Şart] diyor ki yarı zamanlı işçilerin çalışma sürelerinde kısıtlamalar olsun. Bu korkunç bir otoriter jargon. Bu ülkeye ve Avrupa’nın diğer ülke ekonomilerine nasıl zararlar verecek. Ne bu otoriter Sosyalizmin ne de babalık izninin görmek istediğim Toplulukta yeri yok” (John Butterfill, Muhafazakâr Parti, HC Deb 23 Şubat 1989 vol. 147 c.1194).

“47 yasal tedbir ve yönerge, her ne kadar biz karşı çıkmak istesek de, Avam Kamarası’na ve Britanya insanlarına Avrupa’daki oy çoğunluğu mekanizması ile dayatıldı. Çalışma saatleri, iş sağlığı ve güvenliği, hamile kadınların koşulları, kadın erkek eşitliği, işçilerin katılımı gibi çok geniş yelpazede konuları kapsıyor. Bu tedbirlerin bir Yunan Sosyalist tarafından sunulması beklenen bir durum. Çünkü sosyal şart Britanya endüstrisi için bir Truva atı” (Jonathan Aitken, Muhafazakâr Parti, HC Deb 29 Kasım 1989 vol. 162 c. 743).

1980’lerin ikinci yarısında Avrupa Sosyal Şartı konusunun Britanya Parlamentosu’ndaki istisnacılık söylemine birden fazla boyutta katkı yaptığı ancak bu katkının sadece dönemin iktidarı Muhafazakâr Parti söylemiyle sınırlı olduğunu belirtmek gerekir.118 Bu boyutlardan ilki egemenliktir. Thatcher hükümeti, 1970’lerde

118 2.2.4.1 başlığında da belirtildiği gibi 1997’de Sosyal Şart, İşçi Partisi iktidarı tarafından kabul

üyeliğin ilk yıllarındakine benzer bir yoğunlukta egemenlik söylemine başvurmuş; bu yolla Sosyal Şart’ın dışında kalma tercihini meşrulaştırmak istemiştir. 1992-1994 yılları arasında İşçi Partisi liderliğini yapmış John Smith’in “Sosyal Şart’ta bu kadar karşı çıkacak ne buluyorsunuz? Adil ücret mi, güvenli ve iyi çalışma koşulları mı, kadınlar ve erkekler için eşit haklar mı?” sorusuna Thatcher şöyle cevap verir:

“Hayır, tarihimizden ve Topluluktan çok farklı olan kendimize özgü hukuk sistemimizden ortaya çıkmış, kendi ulusal yasamamız ve ulusal politikamızın yerine birçok şeyin zorla kabul ettirilmesi ve her ülke kabul ettiği takdirde endüstrimize yüklenecek olan en yüksek maliyetlerin ve bizim değil ama bazılarının çıkarlarına olacak korumacı Avrupa ile yüzleşmenin vereceği his” (Muhafazakâr Parti, HC Deb 29 Haziran 1989 vol. 155 c.1124).

Muhafazakâr Parti’nin bakış açısından egemen parlamentonun bu konuda son söze sahip olması geleneklere ve ulusal pratiklere saygı göstermesi Sosyal Şart’tan beklenen temel özelliklerdir:

“Büyük ayrım iyi Avrupalı olup olmadığımızda değil, kötü parlamenterler olup olmadığımızda. Brüksel’e iç siyasetimizi teslim edecek miyiz yoksa hangi parti iktidarda olursa olsun onu Avam Kamarası’nda tutmak için savaşacak mıyız, asıl sorun bu. Bugün muhalefet üyeleri hevesle ama düşüncesizlikle sosyal şartı destekliyorlar. Durumlar tersine döndüğünde bir gün pişman olabilirler. Sosyal hakları ya da sendika haklarını iyileştirmek için yasalar yapmak istediklerinde sosyal şart sebebiyle yapamadıklarını görecekler” (Jonathan Aitken, Muhafazakâr Parti, HC Deb 29 Kasım 1989 vol. 162 c. 742).

Muhafazakâr Parti’de Avrupa Sosyal Şartı’nın reddinin meşrulaştırılması Thatcher hükümetinin benimsediği neo-liberal ideolojiyle zıt, ama Keynesçi görüşün merkezinde yer alan kavramlar olan istihdam ve işsizlik temelinde yürütülmüştür. Partiye göre herhangi bir sosyal politikanın tek bir amacı olabilir, o da mevcut iş olanaklarının artırılmasıdır. AET’nin politikası ise aksine, sosyalist bir ideolojinin ürünü olduğu ve bu tarz politikaların sermayenin isteğine ve talebine bırakılmadığı sürece ülkede işsizliğin artacağı iddiası milletvekillerinin söylemlerinde öne çıkmaktadır:

“Çalışan katılımı ilkesine bağlıyız ancak Avrupa’nın bütününde pratiklerin uyumlulaştırılmasının yanlış bir yönlendirme olacağını düşünüyoruz. Kendinin ve çalışanlarının koşullarına en iyi uyan düzenlemeleri geliştirmek iş yerlerine bırakılmalıdır […] Herhangi bir sosyal politikanın özü istihdam yaratmaktır. Biz geçtiğimiz yıllarda Birleşik Krallık’ta Avrupalı ortaklarımızın tümünden daha fazla istihdam yarattık” (John Major, Muhafazakâr Parti, HC Deb 25 Ekim 1989 vol. 158 c. 829).

Partisi’nin Sosyal Şart üzerinden herhangi bir istisnacılık söylemi üretmemiş olması bu doğrultuda düşünülmelidir.

“Hükümet kesinlikle yeni iş olanakları ve işsizliğin azaltılmasını sağlayan sosyal boyutun destekçisi. Sosyal Şart ikisini de başaramayacak […] Şart, asgari ücret, izin dönemleri, koşulsuz grev hakkı gibi Britanya’daki istihdam üzerinde zararlı etkileri olacak birçok konuyu içeriyor. Bu, Brüksel’deki Avrupa Komisyonerleri tarafından reddedilmedi” (Normal Fowler, Muhafazakâr Parti, HC Deb 31 Ekim 1989 vol. 159 cc. 168-169).

Temelde sosyal politikalara karşı olmadığını savunan parti için sorun, istihdam yaratmayan sosyal politikalardır. Hatta Britanya’nın sosyal politikalarının diğer üye ülkeleri kıskandıracak kadar başarılı ve diğer AET/AB ülkeleriyle uyumlu olduğu savunulur. Ancak ülkenin kırmızı çizgisi istihdamdır. Dönemin başbakanı John Major’a göre:

“Bu ülkede sosyal korumada yüksek bir standardımız var. Ücretsiz olan ulusal sağlık hizmetlerimiz Avrupa’da birçok ülkeyi kıskandırıyor ama yine de Topluluğun sosyal boyutunu tanıyoruz ve birçok Avrupalı ortağımızın aksine uyguluyoruz […] Ancak Topluluğun her ülkenin kendi kendine karar alması gereken istihdam ile ilgili yasamaya müdahil olması için bir sebep yok” (Muhafazakâr Parti, HC Deb 11 Aralık 1991 vol. 200 c. 861).

Yukarıda da detayları ile açıklandığı üzere, ekonomi hem İşçi Partisi’nin hem de Muhafazakâr Parti’nin Topluluğa karşı tutumlarını Britanya’nın özgünlüklerini vurgulayarak meşrulaştırmaya çalıştığı önemli bir alandır. Konunun egemenlik boyutuna ek olarak Topluluk politikaları düzeyinde yapılan eleştiriler ve Britanya ekonomisinin yapısal geleneği ile milletvekilleri, Britanya’yı AET/AB’den ayrıştırmaya çalışmıştır. Bir sonraki bölümde, önceki iki başlıkta değinilen “siyasal ve ekonomik gücü” sayesinde bir dünya devleti olma iddiasını sürekli olarak yeniden üreten Britanya’nın söz konusu söylem tarzını AET/AB ile ilişkilerinde nasıl kullandığına yer verilecektir.