• Sonuç bulunamadı

1.13. Makro Pazarlamanın Yaygınlaşamama Sorunu

2.1.3. Sosyal Sistemler

Sistem teorisinde önemli iki konu sistemin içerisine doğru olan “sistem ve sistemin parçaları arasındaki ilişki” ve sistemin dışına doğru “sistem ve çevre ilişkisi”dir. Bu noktada üzerinde durulan konu sistemin sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiği ile ilgili sorundur. Bu sorun özellikle sosyal bilimlerde karşılaşılan bir problemdir. Sosyal bilimlerde sistem yaklaşımı için birçok çalışma mevcuttur ve hatta ilk çalışmalar doğa bilimleri ile paralel gelişmiştir.

Sosyal bilimlerdeki ilk önemli sistem çalışmaları Amerikalı Talcott Parsons (1902- 1979) tarafından geliştirilen düşüncelerdir. Yoldaş’ın (2013:20), Rudolf Richter’den (2001:120-122) aktardığına göre, Parsons düşüncelerini geliştirirken en çok kültür antropoloğu Bornislaw Malinowski’nin (1884-1942) kurumlar, Herbert Spencer’in (1820-1908) evrim ve Sigmund Freud’un (1856-1839) motivasyon kuramlarından etkilenmiştir. Herbert Spencer 1876 ve1896 yılları arasında kaleme aldığı dört ciltlik “Principles of Sociology” adlı eserinde toplumu bir organizma olarak tanımlamıştır (Yoldaş, 2013:21).

Parsons’a göre bir sistemin hareket noktasını eylem oluşturmaktadır. Eylem ise, özel amaçlara yönelmiş olan bir davranış biçimidir. Toplumsal değerler toplumun diğer üyelerince paylaşıldığında, ortaya örgütlenmiş eylem çıkar. Bu da sosyal sistemin varoluşu demektir. Sistemin temel birimi ise roldür. Sosyal sistem bir roller ağından oluşur. Her sosyal sistemde, sistemin elemanları (roller) arasında etkileşim vardır. Parsons, bu etkileşimi, sosyal sürecin yasası olarak adlandırmaktadır. Bu etkileşimler bir süre sonra sistem içinde dinginliğe (Homeostasis) yönelmektedir. Herhangi bir sosyal sistemin, bu dinginliğini devam ettirebilmesi için şu kıstaslara uyması gerekir (Köni, 2001:20);

72 1. Sistem kendi öz karakterini korumalıdır,

2. Sistemin yaşayabilmesi için çevreye uyması gerekir, 3. Sistem amaçları yönünde görevini sürdürmelidir,

4. Sistemin öğeleri arasındaki birleşme ve işlevsel uyum olması gereklidir.

Parsons’un sosyal sistem yaklaşımı bazı açılardan eleştirilere maruz kalmıştır. Ortak görüşlerden birisi kuramın tek taraflı olduğu ve muhafazakâr nitelik taşıdığıdır. Parsons’un kuramı çelişki ve değişimi açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Parsons’un kuramına getirilen en önemli eleştirilerden birisi de soyut ve şekli olması nedeniyle stil olarak anlaşılmasının çok güç olmasıdır (Yoldaş, 2013:35).

Sistem yaklaşımının sosyal bilimlerde uygulanmasında yeni ufuklar açan teorisyen Alman asıllı bir bilim adamı olan Niklas Luhmann’dır. Luhmann’ın bu konuda birçok başka çalışmaları olsa da temel eser ilki 1984 ve ikinci baskısı 1995 yılında yayınlanan “Social Systems” başlıklı kitabıdır.

Niklas Luhmann, baş yapıtı olan Social Systems (1984) adlı eserinde, biyolojik sistemlerle ilgili olarak ortaya atılan autopoiesis (kendi kendini üretme ve organize etme) kavramını, disiplinler arası bir kavram haline getirerek, ruhsal ve sosyal sistemlere (toplum, örgüt, etkileşim) uyarlamış, özellikle sistemler ve çevreleri arasındaki ilişkilere yeni bir bakış açısı sunan bir perspektif ortaya koymuştur (Anıl ve Kaplan, 2007:227). Yoldaş (2013:36), autopeiesis kavramının ilk olarak Şili’li biyolog ve nörofizyologlar olan Humberto R. Maturana ve Francisco J. Valera tarafından 1960-70’li yıllarda geliştirildiğini yazmaktadır. Yunanca’da auto:kendinden ve poienin:yapmak kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşmuş ve Türkçe’de öz üretim, yani kendi kendine üretmek, kendi kendine oluşturmak anlamına gelmektedir. Luhmann bu kavramı sistem teorisine uygulamıştır. Bu da sistem teorisinde, özellikle sosyal sistemler konusunda paradigma değişimine neden olmuştur (Yoldaş, 2013:36)

Luhmann’ın ele aldığı autopoietik sistemler, aynı zamanda hem açık hem de kapalı sistemlerdir. Açıktırlar çünkü çevrelerinden etkilenirler, kapalıdırlar çünkü çevreleri

73

direkt olarak sistemlerin yapılarını ve temel süreçlerini etkileyemez. Burada Luhmann’ın sistem yaklaşımındaki melezlik görülebilmektedir (Ertong, 2011:10).

Toplumsal sistemler, “bir çevreden ayrı olarak, bir takım insanların eylemlerinin anlamlı ve birbirine bağlı olduğu her yerde mevcuttur”. Böylece bireyler arasında herhangi bir etkileşimin olduğu her yerde toplumsal sistem ortaya çıkar. Luhmann’a göre üç tip sosyal sistem vardır: “etkileşim sistemleri”, “organizasyon sistemleri” ve “büyük toplulukları ilgilendiren sistemler” (her şeyi kapsayan toplumsal sistemler, tüm toplumlar). Etkileşim sistemleri, etkileşimlerin gerçekleşme koşullarının düzenleme işlevlerini yerine getirir. Kim kiminle ne zaman, nerde, nasıl konuşur? Dili nasıl kullanır? Konuşmaya kimler nasıl katılır? Bu gibi soruların cevapları etkileşim sistemlerinde aranır. Organizasyon sistemleri ise, bireyleri özel koşullara göre organize ederler. Bir işyerinde çalışabilmek için taşınması gerekli sıfatlar, uyulması gereken kurallar, alınan ücret, işe gidiş-geliş zamanı gibi koşullar bu sistemler içinde yer alırlar. Organizasyon sistemlerinin en temel özelliği toplum bireylerini zaman ve mekânda yerleştirmesidir. Bu iki sistemin kesiştiği yerde toplumsal sistemler vardır (Çelik, 2007:59).

Yoldaş (2013), Luhmann’ın sosyal sistem kuramının temel özelliklerini 13 başlık altında incelemektedir (s-48-114). Bu temel özellikler aşağıda kısaca özetlenmiştir; 1. Sistem ve çevre arasındaki fark: Her sistem kuramı analizinin işlevi, sistem ile

çevre arasındaki farkın ortaya konmasıdır. Sistemler yapısal anlamda çevrelerine bağımlıdırlar ve çevreden oluşmaktadır. Bu farkın ayırt edilmesi özreferansa ve karmaşıklığa götürmektedir. Çevresiz sistem olmadığı gibi sistemsiz çevre de yoktur.

2. Öğe ve ilişki arasındaki fark: Öğe sistemin en ufak birimidir. Rasyonel bağlantısı olmayan birçok öğe olduğu gibi, öğesiz ilişkiler de mevcuttur. Öğe ile ilişki arasında ayrım yapmak son derece önemlidir. Sistem değerlendirmesi açısından iki farklı olanak vardır. Birincisi sitemdeki alt sistemlerin oluşturulmasıdır (iç sistem-çevre ilişkisi). İkincisi ise öğe ve ilişkideki çözülme; bu ise sistem karmaşıklığı ile ilgilidir.

3. Öz referans: Bu kendi başına olmaktır, yani, başkaları tarafından gözlemlenerek kesintiye uğramamak anlamına gelir. Bir sistem öğelerden meydana gelip, kendi

74

fonksiyon birimlerini oluşturur ise öz referanslı olarak adlandırılır. Bu sistemlerde öğeler arasındaki ilişki tekrar üretilebilmektedir. İletişim sisteminde, toplum dışında herhangi bir iletişim faaliyeti yoktur. Bu iletişim tipini kullanan sadece sosyal toplum sistemidir ve böylelikle gerçek -zorunlu olarak- kapalıdır.

4. Karmaşıklık: Toplum bilimi açısından karmaşıklık, toplumların oluşmaya başlamasıyla birlikte, tek parçalı yapılardan birleşik yapılara doğru bir değişim çizgisi sonunda ortaya çıkan, işlevsel ayrışmalarla karakterize edilebilecek bir durumu ifade eder. Bu ayrışma ve değişim şekli, toplumun karmaşıklığının nicel ve nitel bir biçimde artmasıyla sonuçlanmıştır.

5. Yapısal birleşim: Kendi işlemlerini kendi yapıları üzerinden belirleyen bir sistem anlamına gelmektedir. Bütün öz üretimli sistemler yapısal bileşimli sistemlerdir. Bir sistem öz üretimini yerine getireceği zaman, yapı belirleyici sistem olarak iş gördüğü şartları taşır ve mümkün olan yapı elemanlarını sınırlandırır. Yapısal bileşim olmadığı takdirde öz üretimli sistem ölür ve sistemin oluşumu ve kendini devam ettirmesi son bulur.

6. Gözlem: Gözlem ayrım şartı taşır. Gözlemcinin beklentisini karşılaması veya karşılamaması için ayrım şeması içinde bilgi üretilir. Bilinç görme ile birleşiktir. Gözlemcilerin karşılıklı etkileşimi durumunda daha da karmaşıklaşmaktadır. Luhmann, öğretmen ve öğrencilerin derste birbirlerini gözlemlemelerini örnek vermektedir.

7. Evrim: Luhmann, sistem kuramı açısından evrimi, diğer deyişle değişimi ve seçimi veya ayıklanma kavramının “karmaşık sistemlerin alt dinamikleri” olarak inceleneceğini vurgulamaktadır.

8. Anlam şekli ve sistemi: Luhmann, sosyal sistemler kuramında, bu konuyu psikolojik ve sosyal sistem olarak bir arada ele almıştır. Bu, psikolojik sistemlerin kendilerini bütünsel bir algılama bilinç sistemi bağlantısı temelinde, sosyal sistemlerin ise, kendilerini bütünsel bir iletişim bağlantısı temelinde inşa ettikleri anlamına gelmektedir. Sosyal sistemler “anlam” işleyen sistemlerdir. Bu işlenen “anlam”ında; nesnel, zaman ve sosyal olmak üzere üç boyutu vardır.

9. Sosyal sistemlerin oluşumu; zorunsuzluk: Luhmann, zorunsuzluk kavramını, karmaşık bir dünyada imkânların seçimindeki her seçimi temsil eden bir durum olarak açıklar; bu durumlar farklı olabileceği gibi, farklı da sonuçlanabilir. Zorunsuzluk kavramı, sosyal alanda insani davranışın yapısındaki tahmin

75

edilemezliğe dikkat çekmektedir. Bu ise zorunsuzluğun ikili yapısının, karşılıklı tecrübeye dayandığı anlamına gelmektedir. Luhmann, ikili zorunsuzluk kavramını her iki taraftaki aktörün ve sosyal objenin birbirini etkilemesi olarak yorumlamaktadır.

10. İletişim sistemi ve eylem: Luhmann için sosyal sistemler kuramı kişilerden veya eylemlerden değil, iletişimden oluşmaktadır. İkinci aşamada ise, onlara eylemleri mal edilir. İletişim, sosyal sistemdeki öğelerin temel süreci olarak oluşmaktadır. İletişim bu süreçteki eylemleri ayırmaz, onlardan farklıdır. Luhmann için iletişim, bilgi bütününde üç farklı seçimin sentezidir; (1) haber, (2) anlama ve (3) bilgi (enformasyon).

11. Karşılıklı iç içe geçme (interpenetration): Sosyal sistemler, insanlardan veya belirli davranışlardan oluşmaz; iletişimden kurulu, öz üretimli, kapalı sistemlerdir, harici iletişimi üretir veya tekrar üretir. Bu açıdan bakıldığında insan, toplumdaki sosyal sisteme ait bir parça değildir, öğe olarak toplumun kendisine veya çevreye aittir. Luhmann karşılıklı iç içe geçmeyi sistemlerin oluşturulmasında kullanılan özel bir katkı türü olarak nitelendirir; buna göre çevre, sistemler sonucunda meydana gelmektedir. Karşılıklı iç içe geçme her iki sistemin de değişip, diğer sisteme kendilerinin sahip oldukları, önceden oluşturulmuş öz karmaşayı ortaya koymaya fırsat vermeleri durumunda vardır.

12. Psikolojik sistemler ve bilinç: Sosyal sistemler kuramında, bütünsel bir iletişim bağlantısı temelinde oluşturulmuş (kendinden referanslı) sosyal sistemlerle, bütünsel bilinç bağlantısı temelinde oluşturulmuş (kendinden referanslı) psikolojik sistemleri birlikte incelenmektedir. Psikolojik sistemler veya bilinç sistemleri ve sosyal sistemler anlam işleyen sistemlerdir. Bilinç sadece organize eden sistem değildir, psikolojik bir sistem olarak doğrudan doğruya insana aittir. Düşünceler, psikolojik sisteme ait öğelerin öz üretimi ve tekrar üretilerek kullanılmalarıyla meydana gelmektedir. Bilinç, düşüncelerden yeni düşüncelerin kendiliğinden üretilmesi, kendi kendini organize etmesi sonucunda, “var” olmaktadır.

13. Yapı, zaman, süreç: Süreç hadiseler arasında çoğunlukla seçici bir bağlantı kurulması anlamına gelmektedir. “Sosyal süreçler iletişim sonucunda meydana gelmekte olup, zaman açısından birbirlerine bağlıdır. Ancak bu, iletişimin bir süreç olduğu anlamına gelmemektedir. Süreç, tek tek iletişimlerin birbirlerine

76

bağlı olmasından meydana gelmektedir. Sosyal sistemdeki yapı ve süreçler, seçim veya seçimin güçlendirilmesi anlamına gelmektedir. İletişim, işlevsel düzeyde seçici bir olay ile ilgilidir. Luhmann yapı ve süreci, zaman ile olan ilişkilerine göre ayırır. Yapılar, zamanı geri dönüşü olacak şekilde durdurur, çünkü sınırlı bir seçim olanağı repertuarına sahiptirler. Süreçler ise zamanın geri dönüşümsüzlüğünü simgeler. Geri dönüşümsüz olaylardan oluşur. Süreçler, belli seçkin olayların zaman açısından birbirlerine bağlı olmaları, birbirleri ardına sıralanmaları, önceki ani veya beklenen seçimleri, seçim ön varsayımlı olarak bağımsız seçimlere dâhil etmeleri sonucu oluşurlar.

Luhmann’ın teorisine göre toplumdaki sosyal sistemler Tablo-2.1’de görülmektedir.

Tablo 2.1: Sosyal Sistemler Fonksiyon

Sistemleri

Fonksiyonu Etkilik Kod Program İletişim Aracı

Hukuk Norm beklentilerine yönelim durumsallığı ortadan kaldırmak Çatışmaları düzenlemek Yasal/yasal olmayan Kanunlar, anayasa vb. Yargı yetkisi

Siyaset Kolektif olarak bağlayıcı kararları mümkün kılmak Kolektif bağlayıcı kararların pratik uygulaması Hükümet/m uhalefet Siyasi partilerin programları, ideolojiler Güç

Bilim Bilgi üretmek Bilgi arzı Doğru/yanlı ş Teoriler, metotlar Doğruluk Din Durumsallığı ortadan kaldırmak Ruhsal ve sosyal hizmetler İçkinlik/aşkı nlık Kutsal kitaplar, dogmalar İnanç Ekonomi Kıtlıkları azaltmak İhtiyaçların karşılanması Ödeme/öde meme Bütçeler Para

Kaynak: Moeller H G (2006) Luhmann Explained From Souls to Systems. Illınois: Open Court. (Aktaran: Ertong G (2011) Niklas Luhmann’ın Sosyal Sistemler Kuramı ve Güven Tartışmaları Bağlamında Sağlık Sistemi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(2):s-16)

77

Luhmann’ın sosyal sistem teorisinden bakıldığında, toplumsal sistemler aynı zamanda bir etkileşim-iletişim sistemleridir. Başka bir deyişle, toplum veya insanlar arası ilişkiler iletişimden (communication) oluşmaktadır. Toplumu iletişimler topluluğu olarak gören böyle bir bakış açısında, toplumsal sistem derken bu iletişimin oluşturduğu sistem kastedilmiş olmaktadır (Kadirov ve Varey, 2013:80- 81).

Luhmann’ın sosyal sistem teorisine eleştirilerde vardır. Çelik’e göre (2007:51) Luhmann’ın toplum teorisi modern toplum sorunlarından hareketle karmaşıklığı azaltma işlevine odaklanmıştır. Teorinin organik bir analojiye (benzeterek karşılaştırma) dayanması, soyut kavramlarla formüle edilmesi, bireye gereğince yer vermemesi, değişim, tabakalaşma ve çatışmayı yeterince açıklamaması gibi özellikleri eleştiri konusu yapılmıştır.