• Sonuç bulunamadı

1.13. Makro Pazarlamanın Yaygınlaşamama Sorunu

2.1.2 Genel Sistem Teorisi ve İşletme-Yönetim Bilimleri

Sistem teorisinin sosyal (yönetim) bilimlerde kullanılması ile ilgili önemli bir dönüm noktası D. Katz ve R.L. Kahn’ın yazdığı “Organizations and the System Concept” başlıklı makalesidir. Yazarlar burada “açık sistem” kavramını organizasyonlar açısından irdelemektedirler. Katz ve Kahn’a (1978:19-26) göre “açık bir sitemin özellikleri” aşağıda belirtilmiştir. Bundan önce altı çizilmesi gereken bir konu; yukarıda Varey ve Kadirov’un (2006) Von Bertalanffy’e dayanarak çıkardıkları özellikler ile 28 yıl önce 1978 yılında Katz ve Kahn’ın yazdığı özelliklerin

67

benzerliği/aynılığı dikkat çekicidir. Bu benzerlik, Genel Sistem Teorisi’nde özellikler bağlamında fazla bir değişiklik olmadığını göstermektedir. Katz ve Kahn’a (1978:19- 26) göre “açık bir sistemin özellikleri” şöyledir;

1. Enerji Girdisi: Açık sistemlerin çevreden alacakları enerji önemlidir. Başka kaynaklardan gelen yeni enerjilere dayanmak zorundadırlar.

2. Dönüştürme (The through-put): Açık sistemler enerjiyi işlerine yarayacak şekle dönüştürürler.

3. Çıktı: Açık sistemler bazı ürün ve hizmet çıktıları üretirler ve çevreye verirler. 4. Sistemler Olayların Döngüsü Şeklindedir: 1-Küçük döngüler birleşerek büyük

döngüdeki enerji mübadelesi döngüsünü oluşturur. 2- Aktivite döngüsünün enerji ile desteklenmesi, dünyadaki ürün mübadelesinden veya döngüsel aktiviteden gelmektedir.3-Yapı ile ilgili problemler birimlerin çeşitliliği ile absorbe edilmektedir. 4-Aktiviteler olaylar zinciri içerisinde döngülerin kapanmasında birimlere yardımcı olurlar.

5. Negatif Entropi: 1-Açık sistemler negatif entropiye maruz kalırlar. 2-Bütün organizasyon biçimleri dağılmaya doğru hareket ederler. 3-Çevreden daha fazla enerji alınarak bunun sistem için kullanılması, verimsiz zamandan tasarruf edilmesine yardımcı olabilir. 4-Sistemler, kâr marjlarını artırarak pozisyonlarını iyileştirip, kârlarını maksimize ederler.

6. Bilgi Girdisi, Olumsuz Geribildirim ve Kodlama Süreci: 1-Yaşam sistemine dışarıdan gelen enerji verici materyaller, döngü içerisinde dönüştürülürler. Dışarıdan gelen girdiler, ayrıca, sistemin karakteri üzerinde etkilidir. 2-Olumsuz geri bildirimler sistemin doğrultusunda sapmalara neden olur. Eğer düzeltici yöntemler olmazsa, sistemin çalışmasını durdurmaya varan sorunlar ortaya çıkar. 3-Bazı seçilmiş enerji girdileri ancak ayarlamalarla tepki ortaya çıkartacaktır. 7. Kararlı Hal ve Dinamik Kendini Koruma Eğilimi: 1-Tutarlılığı sağlamak amacı ile

entropiyi önlemeye yönelik enerji girdisinin artırılması örgütü istikrarlı hale getirecektir. Eklenen enerji ile oluşan entropi arasında doğru denge kurulamazsa, sistemin karakteri değişmeksizin sistem/çevre enerji döngüsü sürdürülemez. Sistem, değişikliklere tepkiyi asimile etmeye çalışır ve büyük sistem karakteri değişiklikleri yapmamaya çalışır. Sistem karakterini korumak için çevreden daha çok enerji çekmeye ihtiyaç duyar. 2- En çok görülen büyüme tipi, aynı tip döngü- değişikliklerinin miktar olarak artmasıyla olandır. 3-Kalitatif değişiklikler ortaya

68

çıkabilir; destekleyici alt sistemlerin geliştirilmesi ile ve miktar değişimlerinin kalitatif değişikliklere neden olduğu durumlarda.

8. Farklılaşma: Açık sistemler farklılaşma ve ayrıntılılaşma (büyüme) eğilimindedirler. İleri mekanikleşme, düzenleyici birçok geri bildirimi gerektiren çok çeşitli dinamik güçlerin karşılıklı etkileşimidir.

9. Bir sonuçluluk (Equifinality); Sistem aynı son ürüne birçok farklı yoldan ulaşabilir.

Sistem teorisinde birçok kavram geliştirilmiştir. Bu kavramlar aynı zamanda bu kuramın özelliklerini de yansıtmaktadır. Kast ve Rosengweig (1974) çalışmalarında Genel Sistem Teorisi’nin örgütlere ve yönetime uygulanabilirliğini tartışmaktadırlar. Yazarlar genel sistem teorisinin özelliklerini detaylı olarak açıklamakta ve bunların işletmeler açısından uygulanabilirliğini incelemektedirler. Kast ve Rosengweig (1974:450) anahtar sistem teorisi kavramlarını aşağıdaki şekilde özetlemektedir. 1- Alt sistemler veya parçalar: Tanım olarak bir sistem, aralarında ilişkiler olan

parça veya elemanlardan oluşmaktadır. Bu mekanik, biyolojik ve sosyal sitemler için doğrudur. Bütün sistemler en az iki elemandan oluşmaktadır ve bu elemanlar aralarında ilişkilidirler.

2- Bütüncüllük (Holizm), Sinerji, Organisizm ve Gestait: Bütün, parçaların toplamı değildir; sistem bütünlük içerisinde kendi başına tarif edilebilmelidir. Bütüncüllük (holizm) elementarizmin tersidir. Elementarizmin bakış açısına göre bütün parçaların toplamından oluşmaktadır.

3- Açık Sistem görüşü; Sitem iki şekilde olabilir; (1) Açık ve (2) Kapalı. Açık sistem çevresi ile enformasyon, enerji ve materyal alış-verişi yapar. Biyolojik ve sosyal sistemler özünde açık sistemlerdir; mekanik sistemler açık veya kapalı olabilirler. Açık ve kapalı sistemleri kesin olarak tanımlamak çok zordur. Açık-kapalı olma durumunu bir boyut olarak ele alınmıştır; buna göre sistemler görece kapalı veya görece açık olurlar.

4- Girdi-Dönüşüm-Çıktı Modeli: Açık sistemler dönüştürme modelleri olarak görülebilirler. Çevresiyle olan dinamik ilişkisinde, sistemler çok çeşitli girdileri alırlar, bu girdileri farklı yollarla dönüştürür ve dışarıya verirler.

5- Sistem Sınırları: Sistemlerin, onları çevrelerinden ayıran sınırları vardır. Sistemin sınırları kavramı, bizim açık ve kapalı sistemler ayrımını daha iyi anlamamızı

69

sağlamaktadır. Görece kapalı sistemler daha sert ve geçilmez sınırlara sahiptir; açık sistemlerinse kendisi ve çevresindeki başka sistemler arasında daha geçirgen sınırları vardır. Sınırları fiziksel ve biyolojik sistemlerde tanımlamak daha kolaydır, fakat organizasyonlar gibi sosyal sistemlerde sınırları tanımlamak çok daha zordur.

6- Negatif Entropi: Kapalı fiziksel sistemler entropi baskısı altındadırlar ve bu sistemin iflasına neden olana kadar artarak devam etmektedirler. Maksimum entropi miktarına doğru eğilim durumunda, bozulmaya doğru bir gidiştir ve kaynak dönüşümünde eksikliğe ve ölüme neden olmaktadır. Kapalı sistemlerde, entropideki değişiklikler pozitif etki yapmaktadır. Açık biyolojik ve sosyal sistemlerde entropi dikkatle takip edilmelidir, çünkü her an negatif entropiye dönüşebilecektir.

7- Sabit durum: Dinamik denge ve dinginlik; Sabit durum veya dinginlik kavramı negatif entropi ile yakından ilişkilidir. Kapalı bir sistem eninde sonunda ölüm veya dağılma (disorganization) durumuna maksimum entropi nedeniyle ulaşma eğilimindedir. Mâmafih, açık bir sistem, devamlı materyal, enerji ve enformasyon akışı içerisinde bir dinamik denge durumuna ulaşma eğilimindedir.

8- Geri Besleme: Geri besleme, sistemin dinginlik durumunu korumasını anlamada önemli bir kavramdır. Sistemin çıktısı olan enformasyonların, sistemin girdisi gibi kullanılmasıdır; bazen bu kullanım, dönüştürme sürecinde ve/veya gelecekteki çıktılarda değişikliklere neden olabilecektir. Geri besleme hem olumlu hem de olumsuz olabilir, sibernetik çalışmaları daha çok olumsuz geri besleme temelinde çalışmaktadır. Olumsuz geri besleme, sistemin belirlenmiş düzenden ayrıldığını ve yeni duruma/düzene (dinamik dengeye) ayarlanması gerektiğini gösteren enformasyon girdisidir.

9- Hiyerarşi: Sistem düşüncesinin temel kavramlarından birisi de sistemler arasında hiyerarşi olduğudur. Bir sistem kendinden daha alt seviyedeki alt sistemlere sahiptir ve aynı zamanda kendinden daha yukarıda yer alan üst-sistemlerin de bir elemanıdır. Buna göre, sistemin bileşenleri arasında bir hiyerarşi vardır.

10- İçsel ayrıntılaşma: Kapalı sistemler entropi ve dağılma eğilimindedir. Bunun tersine, açık sitemler ise büyük oranda farklılaşma, ayrıntıların çoğalması ve yüksek organizasyonal seviyelere ulaşma eğilimindedirler.

70

11- Çok yönlü hedef-arayışlar: Biyolojik ve sosyal sistemler birden çok ve çeşitli hedeflere veya amaçlara sahiptirler. Sosyal organizasyonlar çok yönlü amaçlara sahiptirler; farklı değerlere ve objelere sahip alt üniteler ve bireylerden oluşmaları bunları farklı amaçlara yönlendirmektedir.

12- Açık sistemlerin bir sonuçluluğu (equifinality): Mekanistik sistemlerde, başlangıçtaki durum ve sonuç arasında doğrudan bir sebep-sonuç ilişkisi vardır. Biyolojik ve sosyal sistemler ise farklı çalışmaktadır. Bir sonuçluluk; farklı başlangıç durumları ve dönüşüm süreçleri ile belirli bir sonuca ulaşılabilmesidir. Buna göre, sosyal organizasyonlar, kendi amaçlarına, farklı girdileri ve farklı dönüşüm süreçlerini kullanarak ulaşabilirler.

İlhan Tekeli (1971) Genel Sistem Teorisi yaklaşımlarının üç ana başlıkta toplanabileceğini belirtmektedir. Tekeli daha çok sosyal sistemlerin dışındaki sistemlerle ilgili bir kuramsal yazı ele aldığını yazsa da genel sistem yaklaşımını farklı bir açıdan sınıflandırmıştır. Makalesinde üç ana başlığı ve her bir başlığın önermelerini detaylı bir şekilde açıklamaktadır. Tekeliye göre genel sistem kuramları şu üç başlıkla incelenmelidir;

1. Parça-bütün ilişkisini inceleyen yapısalcı yaklaşımlar. Bu teoride sistem genel olarak karşılıklı ilişki kuran parçaların bütünü şeklinde tanımlanmaktadır. Genellikle, bütünlük, ilişkide bulunma ve parça kavramlarına dayanmaktadır. 2. Sibernetik sistem yaklaşımları: İkinci dünya savaşından sonra geliştirilmiş olan

sistem yaklaşımlarıdır. Termo-dinamik, haberleşme ve kontrol teorileri etrafında gelişmiştir. Buna göre bir sistem ancak elemanları dinamik olarak karşılıklı ilişki halinde iken kavranabilir

3. Diyalektik sistem yaklaşımı: Hegel’e kadar uzanan bu yaklaşım en eski sistem yaklaşımıdır. Diyalektik yaklaşımda herhangi bir sistemi anlamak, hangi parçaların, hangi süreçlerle sistemi meydana getirdiğini anlamak demektir. Süreçleri incelemek, parçaların sitemde nasıl ilişkilerde bulunduğunu ve sistemlerin nasıl değiştiğini incelemektir.

Görüldüğü üzere Genel Sistem Teorisinde kavramlar hemen hemen benzerlikler göstermektedir. Doğa bilimlerinde genel teori oluşturma ve genelleme yapabilme imkânından dolayı böyle genel teoriler geliştirilebilmektedir. Oysa sosyal bilimlerde

71

teori geliştirmenin zorlukları bilinmektedir. Sistem teorisinin sosyal bilimlere uygulanmasında durum biraz farklıdır. Sosyal sistemlerin özellikleri söz konusu olduğunda bir çok farklı bakış açısı ortaya çıkabilmektedir. Bu da sosyal bilimlerdeki teori geliştirmedeki sorunlardan kaynaklanmaktadır (Daha detaylı bir açıklama için; Köni, 2001).