• Sonuç bulunamadı

KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

F. Program ve İçerik Bilgisi

4. Etik değerlere sahip olma yönünden yeterlilik: Öğretmenlik mesleğini yürütürken uyulması gereken bazı ahlaki ilkeler, mesleğe ve insana ilişkin bazı değerler

2.1.6. Sosyal-Bilişsel Öğrenme Kuramı

Örtük program, okuldaki yaşamın daha çok sosyal yönlerine işaret etmekte (Sarı, 2007, s. 53); okul ve sınıflarda öğrenmenin bir parçası olan, tanınmayan ve bazen istenemeyen bilgi, değer ve inançları kapsamaktadır (Horn, 2003). Bununla birlikte,

sosyal bilişsel öğrenme kuramında model alma yoluyla değerlerin kazanımına ilişkin vurgu yapıldığından (Arı, 2010, s. 200), araştırmanın konusuna yönelik olarak sosyal bilişsel öğrenme kuramının açıklanmasına gerek duyulmuştur.

Gözleme dayalı öğrenme ve sosyal öğrenme olarak da adlandırılan sosyal-bilişsel öğrenme kuramı, bireyin, yetişkin ya da çevresindeki diğer bireylerin davranışlarını gözleyerek ve daha sonra taklit ederek gerçekleştirdiği model alma üzerine odaklanmaktadır (Leonard, 2002, s. 177). Bandura’nın sosyal öğrenme kuramına göre yeni davranışların kazanılmasında mutlaka bir problemle karşılaşılması ve problemin çözülmesi gerekmez. O davranışı sergileyen bir modelin gözlenmesi ve taklit edilmesi öğrenmede çok önemli rol oynamaktadır. Sosyal çevre deneyim sağlayabilmek için model oluşturmakta, bireyler de bunlar arasından bilinçli şekilde kendilerine uygun olanı seçebilmektedirler. Yeni bir davranış gözlem yoluyla öğrenildiği zaman öğrenme bilişsel etkinlik gibi görünmektedir. Bu nedenle Bandura kendi kuramını sosyal biliş kuramı olarak adlandırmaktadır (Bayraktar, 2004, s. 182).

Sosyal öğrenme kavramı, başkalarının davranışlarının gözlem ve taklidi sonucunda daha çok öğrenmenin gerçekleştiğine ilişkin bir farkındalık geliştirmiştir (Bandura, Walters, 1963, akt. Newman ve Newman, 2015, s. 40). Sosyal öğrenme kuramı giderek bilişsel yönünü ortaya çıkardığı için sosyal-bilişsel öğrenme kuramı olarak da adlandırılmaktadır (akt. Newman ve Newman, 2015, 41). Sosyal-bilişsel öğrenme kuramı, davranışların kazanılmasını bilişsel süreçlerle açıklayarak davranışçı kuramlardan ayrılır. Ayrıca öğrenmede sosyal faktörleri vurgulayarak davranışçı ve bilişsel kuramların arasında yer alır (Koç, 2007, s. 317).

Sosyal öğrenmenin önde gelen isimlerinden biri olan Bandura’ya göre gözlem yoluyla öğrenme, pekiştirilen bir davranışın taklit edilmesi kadar basit bir olgu değildir. Gözlemin bireyi bilgilendirme işlevi de vardır. Bandura, insanların çevrelerindeki kişilerin davranışlarını gözlediklerini, bu gözlemlerden bazı sonuçlar çıkararak kendileri için yararlı olan durumlarda davranışı gösterdiklerini öne sürmektedir. Bandura’ya göre model alınan davranış saklanabildiği ve değişikliğe uğratılabildiğine göre gözlenen davranışların bireyin belleğine kodlanması ve gerektiği zaman hatırlanması gerekir. Bu

özelleklerinden dolayı gözlem yoluyla öğrenmenin bilişsel boyutu da önemlidir (Erden ve Akman, 1998, s. 137-138).

Sosyal-bilişsel öğrenme kuramı, model almanın etkilerinin öğrenmeyi, özellikle bilgilendirme işlevleri ve gözlemcilerin ağırlıklı olarak belirli uyaran-tepki bağlantılarından çok modellenen etkinliklerin sembolik temsilleri aracılığıyla sağladığını savunmaktadır. Buna göre, model alma süreci birbiri ile ilişkili dört alt süreçten oluşmaktadır (Bandura, 1971, s. 6). Bu süreçler dikkat, hatırda tutma, yeniden ortaya koyma ve güdülenme olarak aşağıdaki gibi açıklanmaktadır (Bandura, 1971, s. 6-8; Dönmezer, 1997, s. 171; Erden ve Akman, 1998, s. 138; Çalışkan ve Demir, 2006, s. 147; Koç, 2007, s. 331; Selçuk, 2010, s. 161; Senemoğlu, 2011, s. 226).

Dikkat etme süreci: Bireyin modelin davranışlarının başlıca özelliklerine dikkat

etmediği ya da bunların farkında olmadığı takdirde çok fazla şey öğrenmesi mümkün olmayabilir. Bu nedenle model alarak öğrenmenin gerçekleşmesindeki bileşenlerden biri dikkat etme süreci ile ilgilidir (Bandura, 1971, s. 6). Gözlem yoluyla öğrenmede dikkat süreci, gözlemcinin modelin ilgili ve ilgisiz davranışlarına karar vermesini gerektirir. Gözlemcinin seçici algısını etkileyen pek çok faktör vardır. Bunlardan bazıları modelin özellikleri, model alınan davranışın ve gözlemcinin özellikleridir. Gözlemciler genellikle çekici, başarılı, popüler ve ilginç modellere dikkat etmektedir (Koç, 2007, s. 331).

Hatırda tutma süreci: Birey gözlediği modelin davranışını zihnine kaydetmediyse

o davranıştan çok fazla etkilenemez. Model almanın ikinci önemli sürecini oluşturan hatırda tutma süreci, model alınan etkinliklerin uzun süreli hatırda tutulması ile ilgilidir (Bandura, 1971, s. 7). Model almak için modeli taklit etmeye niyetli olmak ve modelin davranışlarını belleğe kodlamak gerekir. Çünkü gözlenen davranış genellikle gözlemden hemen sonra ortaya çıkmayabilir. Birey gözlediği davranışı yeri geldiği zaman da kullanabilir. Davranış belleğe görsel, sözel ya da sembolik olarak kodlanabilir (Erden ve Akman, 1998, s. 138). Gözlem yoluyla öğrenilen bilgiden yararlanabilmek için gözlemcinin modelin davranışlarını hatırlaması gerekmektedir. Bu nedenle gözlenen bilgi, sembolleştirilip, kodlanmakta ve bellekte saklanmaktadır. Bilgi iki yolla sembolleştirilmektedir. Bunlardan biri, bilginin zihinsel resimlere, imgelere

dönüştürülmesidir; diğeri ise sözel sembollere dönüştürülerek saklanmasıdır (Woolfolk, 1993, akt. Senemoğlu, 2011, s. 22).

Yeniden üretim süreci: Öğrenen davranışsal üretimin gerçekleşmesi için verilen

bir dizi tepkileri modellenen örneklere göre bir araya getirmek durumundadır (Bandura, 1971, s. 7). Model alınan davranışın gösterilmesi için bireyin gözlemlerini davranışa dönüştürebilmesi gerekmektedir. Örneğin bir seyirci iyi bir basketbolcunun davranışını gözleyip, belleğine kodlayabilir. Ancak sahip olduğu kas sistemi ile gözlediği davranışları kendisi gösteremeyebilir (Erden ve Akman, 1998, s. 138-139). Bu süreçte gözlemci davranışını modelin davranışına benzeyinceye kadar tekrarlamalıdır. Gözlemci bu süreçte kendi yaptığı davranışı gözleyerek modlein davranışlarının belleğindeki kodları ile karşılaştırır. Eğer kendi davranışı ile modelin davranışına ait kodlama arasında fark varsa, o zaman düzeltme işlemleri başlatılır. Bu işlem, gözlemcinin davranışı model davranışa benzeyinceye kadar devam eder. Yapıaln zihinsel tekrarlar davranışın daha doğru ve ustaca yapılmasını sağlar. Ayrıca bu süreçte bireyin davranışı yapabileceğine olan öz yeterlik algısı da oldukça etkilidir (Koç, 2007, s. 336).

Güdülenme süreci: Olumlu teşvikler öğrenmenin eyleme dönüştürülmesinde rol

oynamaktadır. Pekiştireçler bireylerin neye katıldıkları, kodlamada nasıl etkili oldukları ve gördüklerini tekrarlamalarını kontrol ederek gözleme dayalı öğrenmenin düzeyinde etkili olabilmektedirler (Bandura, 1971, s. 8). Bandura, insanların model alınan davranışı ne kadar gözleyerek muhafaza ederlerse etsinler, ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar, onu yapmak için yeterli teşvik ve güdülenme olmadan yapamayacaklarına dikkat çekmektedir. Başka bir deyişle, kişi model davranışı kazanabilir, saklayabilir ve onu yapacak yeteneklere sahip olabilir. Ancak, öğrenme onaylanmadığı ya da iyi karşılanmadığı takdirde model davranış açık eyleme seyrek olarak dönüşür (Dönmezer, 1997, s. 172-173).

Gözleyerek öğrenme sürecinde üç tür pekiştirme söz konusu olmaktadır (Selçuk, 2010, s. 162-163):

 Doğrudan pekiştirme: İstenilen bir davranışın güçlendirilmesi için dış çevreden gelen sonuçların kullanılması (örneğin saçını farklı bir şekilde kestiren bir öğrencinin arkadaşlarınca pekiştirilmesi).

 Kendi kendini pekiştirme: İstenilen davranışı güçlendirmek için kişinin kendi içinden gelen sonuçların kullanılması (örneğin bir öğrencinin akran grubuna ait olma duygusunu geliştirmek amacıyla saçını kestirmesi).  Gözlenen pekiştirme: İstenilen davranışı gösteren bir modeli gözlerken

ortaya çıkan sonuçları kullanma (örneğin öğretmenin saçını farklı şekil de kestiren bir öğrenciyi sınıfta övmesi sonucunda bunu gören diğer öğrencilerin de saçını aynı şekilde kestirmesi).

Gözlem yoluyla öğrenmenin sınıfta etkili bir şekilde kullanılabilmesi için öğretmenin öğrencilerin dikkatini çekmesi, hatırlamaya yardımcı etkinlikler düzenlemesi, davranışın ortaya çıkmasına olanak vermesi ve davrabışı pekiştirmesi gerekmektedir. Başka bir deyişke öğretmen gözlem yoluyla öğrenmenin temel süreçlerini bilmeli ve etkili bir biçimde kullanmalıdır (Koç, 2007, s. 346).

Sosyal öğrenme kavramı, modellerin davranışlarının bireylerin davranışlarını yönlendirdiğini vurgulamaktadır. Bu modeller ebeveynler, büyük kardeşler, arkadaşlar, ünlü kişiler vb. olabilir. Yeni modellerle yaşamın her alanında karşılaşılabileceğinden gözleyerek öğrenme sürecinde her zaman yeni öğrenmelerin gerçekleşmesi mümkündür (Newman ve Newman, 2015, s. 41). Bandura (1986), insanların pek çok davranışı gözleyerek ve gözlediklerini taklit ederek öğrendiklerini ileri sürmektedir. Bandura bu süreci “model alma” (modelling) olarak kavramlaştırmaktadır. Bandura, model alma sürecini etkileyen değişken olarak üç tip model tipi olduğunu ve bunların (a) canlı modeller (ebeveyn, öğretmen ve arkadaşlar gibi belli bir davranışı gösteren gerçek yaşamdaki kişiler), (b) sembolik modeller (hikaye ya da roman kahramanları, film yıldızlaarı, ünlü sporcular gibi kişi ve karakterler), (c) sözel talimatlar (sözel yönergeler) olduğunu belirtmektedir (akt. Arı, 2010, s. 200).

Davranışların pek çoğu veya belli bir davranışın belli bir bölümü model almayla öğrenilebilir. Hatta öğrenilen bu davranışlar kişiliğin önemli boyutlarını oluşturabilir ve

bir tutum kazanılmasında etkili olabilirler. Bununla birlikte model alma yoluyla ahlaki değerler de kazanılabilir (Arı, 2010, s. 200-201). Sosyal-Bilişsel Öğrenme kuramcıları, iyi-kötü, doğru-yanlış gibi sübjektif yargıya dayalı değerlerin de modelden öğrenilebileceğini ileri sürmektedirler. Bu kuramcılara göre model davranışların ve moral düşüncenin pek çok yönü gözlemlerden ve modellerden etkilenebilir. Aile üyelerine sevgi ve saygı ile davranma, diğer insanlara yardım etme, cömertlik, bazı istekleri erteleme veya bastırma gibi tutum ve davranışların bir değer olarak benimsenmesinde sosyal öğrenmenin etkisi büyüktür (Arı, 2010, s.203).

Outline

Benzer Belgeler