• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: VERGĠ POLĠTĠKALARI, EKONOMĠK BÜYÜME ve GELĠR DAĞILIMI KURAMSAL AÇIKLAMALARI GELĠR DAĞILIMI KURAMSAL AÇIKLAMALARI

1.1. Vergi Politikasına ĠliĢkin Açıklamalar

1.1.2. Vergi Politikası Amaçları

1.1.2.2. Ekstra Fiskal Amaç

1.1.2.2.2. Sosyal Amaç

politikalarına başvurulur. En çok karşılaşılan dışsallık diğer bir ifade ile piyasa başarısızlığı, hava kirliliği sorunudur. Havayı kirletenlerin, kirliliğe sebep olan faaliyetlerini içselleştirmeleri için düzeltici vergi uygulamaları söz konusu olur. Düzeltici vergi politikalarının temel amacı, kirliliği azaltmadan ziyade, verimliliği arttırmaktır. Firmalar kirliliği azaltmak için daha çevreci ve verimli uygulamalara yönelerek hem verimliliklerini arttırabilirler hem de hava kirliliğini azaltmış olurlar (Sunstein,2020: 2). Böylece vergi politikaları, cezalandırmadan öte teşvik edici uygulamalar olduğu söylenebilir.

Yatırımları yönlendirmek; Ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi için, bazı

sektörlere, verimli alanlara ve bölgelere yönelik, yatırımların çekilebilmesi amacıyla vergi politikalarına başvurulur. Kalkınmanın gerekliliği olarak, bir ülkede ki tüm bölgelere, ekonomik anlamda işlevsellik kazandırılmalıdır. Yatırımların bölgelere dağılımı arasında uyumun sağlanması gerekir. Ayrıca üretken olmayan ve spekülatif nitelikteki yatırımların önüne geçilmelidir. Gelişmiş ülkelerde, tasarrufların verimli alanlara yönlendirilmesi, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelere göre daha kolay olmaktadır. Gelişmiş ülkelerin, sahip oldukları sermaye piyasaları, tasarrufların rasyonel yatırımlara aktarılması görevini yerine getirir. Ancak az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin, sermaye piyasalarının da gelişim aşamasını tamamlamamış olmaları, tasarrufların yönlendirilmesi gerekliliğini oluşturur. Vergi politikası bu noktada, gelişme süreci açısından önem taşıyan projelerde yatırımı özendirmek üzere riski azaltan zarar nakilleri ve hızlandırılmış amortisman uygulamaları ile teşvik edici rol üstlenir (Giray, 2012: 48).

1.1.2.2.2. Sosyal Amaç

Neoklasik iktisatçıların, “piyasaların tam rekabet koşulları altında çalışması halinde

oluşacak gelir bölüşümü adaletlidir, çünkü üretime katılan tüm faktörler çıktıya yaptıkları katkı ölçüsünde pay alacaktır”, savının günümüz dünyasında geçerliliği

mümkün görünmemektedir. Çünkü piyasaların tam rekabet şartlarını taşıması imkânsız iken çıktıya katılım ölçüsünde pay alma durumu ise günümüz kapitalist sisteminin işleyişine aykırıdır. Üretim faktörlerinin piyasa mekanizması doğrultusunda, marjinal verimliliklerine göre pay almaları sonucu oluşan gelir dağılımına, “birincil gelir

19

dağılımı” denir (Bakkal, 2013: 26). Bu gelir dağılımının adaletli olması beklenemez.

Vergi politikalarının sosyal amacı, gelir dağılımında ki adaletsizliği gidermektir.

Devlet, piyasada işleyişi sonucu oluşan birincil gelir dağılımına vergi politikası araçları ile müdahale ederek daha dengeli bir gelir dağılımı hedefler. Devletin müdahalesi sonucu oluşan gelir dağılımı, “ikincil gelir dağılımı” olarak isimlendirilir. Vergi politikalarının, gelir dağılımındaki adaletsizliği giderebileceği yönündeki ilk görüş, sosyal ve ahlaki olarak Alman bilim adamı Adolph Wagner‟e aittir. İktisadi gerekçelerle vergi politikalarının gelir dağılımını düzenlemesi fikri J.M. Keynes tarafından savunulmuştur (Aksoy, 1998:175). Basit bir ifade ile geliri yeniden dağıtıcı, artan oranlı bir vergi politikası ile yüksek gelirlilerden alınacak vergilerin, marjinal tüketim eğilimi yüksek olan düşük gelirlilere aktarılmasıyla gelir eşitsizliği giderilmeye çalışılır. Transfer harcamaları, toplam tüketim hacminin artmasına dolayısıyla efektif talebin ve istihdam olanaklarının artmasına vesile olacaktır. Artan istihdam ile çalışanların gelir seviyelerinde artış yaşanacak ve refah seviyeleri yükselecektir. Buradan da anlaşılacağı üzere gelirin yeniden dağılımının gerçekleştirilmesinde, vergi politikaları ile harcama politikaları birbirlerini tamamlar niteliktedir. Vergi politikası uygulamalarının etkinliği için tamamlayıcı harcama politikaları önem arz etmektedir. Bunun dışında vergi politikası uygulamaları olan muafiyet ve istisna gibi araçlar da gelir dağılımındaki adaletsizliklerin giderilmesinde kullanılır (Kirmanoğlu, 2009:259).

Maliye teorisinde, vergi politikalarının hizmet etmesi gereken normatif amaçlar belirtilmiş olsa dahi uygulamalar sonucu ortaya çıkan sonuçlar her zaman bu amaçlara uygun olmamaktadır. Çünkü vergi politikaları, iktidar politikacılarının dayandığı toplumsal sınıfların iktisadi ve siyasi baskılarını dikkate alabilmektedirler. Vergi politikalarının teoride belirtilen amaçlarının dışında çok farklı amaçlara da hizmet ettiği günümüz dünyasında görülmektedir. Bu amaçlardan bazıları aşağıdaki başlık altında belirtilmiştir.

1.1.2.2.3. Diğer Amaçlar

Vergi politikaları, maliye politikalarının bir alt dalı olduğundan çok farklı hedeflere yönelik kullanılabilmektedir. Fiskal ve ekstra fiskal amaçlarının dışında çevreci, siyasal, sağlık ve demografik politikalarda, vergisel argümanlara farklı amaçlar yüklenebilmektedir.

20

Çevrenin korunmasına yönelik vergi politikası uygulamaları, üreticilerin cezalandırılmaları ve ödüllendirilmeleri yöntemleri ile etkin üretim düzeylerini belirlemeye ve verimliliklerini arttırmaya yönelik uygulamalardır. Etkin üretim düzeyi, kıt kaynak olan çevrenin korunmasına yardımcı olur. Kıt kaynakların etkin kullanılması, uzun vadede ekonomik kalkınmanın en önemli unsurlarından biridir. Vergi politikaları, kıt kaynakların etkin kullanılmasını hedefler. Bu hedefe ulaşmada kullanılan en önemli araç, Pigoucu vergilemedir. Pigoucu vergi, sosyal açıdan etkin üretim düzeyinde1

ortaya çıkan kirliliğin parasal karşılığı kadar firmadan birim vergi alınmasıdır. Bu vergi ile firma çevreyi kirleterek oluşturduğu sosyal maliyeti içselleştirir. Böylece firma, çevreyi kirletmenin maliyetine katlanmış olur. Maliyetlerindeki artış firmayı üretimini kısmaya, kıt kaynak çevreyi daha az tüketmeye ve çevreci teknolojilere yönlendirir. Bu sebeplerden dolayı Pigoucu vergileme, düzeltici vergileme olarak isimlendirilir. Vergi politikaları ile çevre kirliliğine yönelik müdahalelerde kullanılan diğer bir araç Pigoucu sübvansiyonlardır. Vergileme ve sübvansiyon politikaları ödüllendirme ve cezalandırma mantığı ile hareket eder. Literatürde “havuç-sopa politikası” olarak bilinen bu iki uygulamadan havuç politikası, firmaya sosyal etkinlik düzeyinde üretim yapması için sübvanse ödemesini içerir. Marjinal dışsal maliyet kadar firmaya ödeme yapılır. Devletin bu teşvik uygulamasına Pigoucu sübvansiyon denir (Savaşan, 2016:234-240). Ülkeler arasındaki siyasi ilişkilerin şekillendirdiği konuların başında, vergi politikaları gelmektedir. Dünyanın global bir köy haline geldiği günümüz dünyasında, beş bin yıllık geçmişe sahip uluslararası ticaret ülke ekonomileri için oldukça önemlidir. Siyasi ilişkilerden oldukça etkilenen uluslararası ticaret vergileri ise ülkeler arası ilişkiler bağlamında şekillenmektedir. Ülkelerin siyasi duruşları ve siyasi çıkarları vergilerin türünü ve oranlarını doğrudan etkileyebilmektedir. Uluslararası vergi anlaşmaları, ülkelerin zaman içerisinde farklılaşan politikalarına göre değişebilmektedir. Ayrıca bu anlaşmalar, siyasi amaçlar doğrultusunda, farklı kurallar ve oranların yürürlüğe girmesine neden olabilir. Bir ülke ikili ilişkide bulunduğu diğer ülkeye, siyasi hamlelerini kabul ettirmek amacıyla vergi politikalarında değişikliğe gidebilmektedir (Altınbaş, 2018:5). Bu amaçla kullanılan geniş bir vergi politikası aracı sepeti söz konusudur. Bunlar; gümrük vergileri, telafi edici vergiler, anti-damping vergileri ve

1

Ayrıntılar için, Savaşan, F. (2015), “Piyasa başarısızlığından devletin başarısızlığına kamu ekonomisi” , sayfa 231-234‟e bakınız.

21

ihracat vergileridir (Seymen, 2000: 162). Devletler bu araçları kullanarak, siyasi amaçlarını yerine getirmeyi hedeflerler.

Sağlık politikaları, bir toplumun geleceği için önem arz etmektedir. Sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi, geleceğe yönelik kalkınma planları içerisinde yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (2018) tanımlamasında, “sağlık, sadece hastalık ya da sakatlığın olmayışı değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir” olarak ifade edilmiştir. Sağlıklı ve donanımlı bir neslin yetiştirilmesine engel olacak bazı zararlı alışkanların önüne geçilebilmesi amacıyla başvurulan yöntemlerden biri de vergi politikalarıdır. Literatürde “günah vergileri” (sin tax) olarak geçen ve tüketim vergileri içerisinde yer alan, sigara ve alkol gibi kullanımı yasak olmayan fakat insan sağlığına zarar veren düşkünlüklere bedel yüklemek için alınan vergilerdir (Lorenzi, 2004: 59). Zararlı mal ve hizmetlerin temel özellikleri, tüketim taleplerinin inelastik olmaları diğer bir ifade ile bağımlılık yaratıcı olmaları ve negatif dışsallıklara yol açmasıdır. Günah vergileri ile dışsal maliyetleri olan bu malların tüketiminin azaltılmaya çalışılması toplumun tamamı tarafından hoş karşılanan bir durum olmamıştır. Sigara ve alkolün dışında, obezite ile mücadele ve gayri ahlaki eğlence sektörlerine yönelik vergi politikası uygulamalarına tepki hiçbir zaman eksilmemiş ve uygulamalar eleştirilmiştir (Turan ve Yurdakul, 2009: 2). Hükümetler, toplum sağlığının korunmasına yönelik vergi politikalarını, farklı amaçlara yönelik kullanmadıkları sürece, istenilen seviyelerde olmasa dahi olumlu geri dönüşler almamaları mümkün değildir. Günümüz dünyasında uygulanan güncel vergi politikası uygulamaları ile de toplum sağlığını korumaya yönelik adımlar atılmaktadır. Vergi politikalarının farklı bir amacı da demografik politikalara yöneliktir. Geçmişte pek çok örneği bulunan bu tarz vergi politikaları, nüfus artışını özendirmeye yönelik olabildiği gibi tam tersi nüfus artış hızını azaltmaya yönelikte olabilmektedir. Örneğin; İkinci Dünya Savaşı‟nda, İngiltere‟de 1938 yılında gelir vergisinde bekarlar için uygulanan muafiyet 100 sterlin iken evli ve çocuklar için bu rakam 240 sterlin olarak uygulanmıştır (Semiz, 2010:428). Ayrıca, Almanya, Fransa ve İtalya „da evli ve bekârlara farklı vergi uygulamalarının yapıldığı ve evli olanların çocuk sayıları arttıkça vergilendirilmelerinde azalış olduğu bilinmektedir (Neumark, 1944: 5). Bu uygulamalara benzer fakat tam tersi yönde politikaların uzun zamanlar Çin „de uygulandığı görülmüştür. Hızlı nüfus artış hızı olan Çin, 2016 yılına kadar tek çocuk

22

politikası güderek, bu yönde kurallara uyanlar ile uymayanlara farklı vergisel uygulamalar getirmiştir.

Yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi devlet, vergi politikaları ile fiskal ve ekstra fiskal amaçlarına ulaşmaya çalışır. Vergi geliri elde etmenin yanı sıra diğer amaçları için dolaylı ve doğrudan vergiler eliyle, vergi mükelleflerini belirli davranışlarda bulunmaya yönlendirir. Bu yönlendirme, özendirme-ödüllendirme veya caydırma-cezalandırma şeklinde olabilmektedir. Bu uygulamalara, “yönlendirici vergileme” denir (Göker, 2011: 28).