• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: VERGĠ POLĠTĠKALARININ ĠKTĠSADĠ DÜġÜNCE OKULLARINDAKĠ YERĠNE ĠLĠġKĠN AÇIKLAMALAR OKULLARINDAKĠ YERĠNE ĠLĠġKĠN AÇIKLAMALAR

2.1. Merkantilizm ve Vergi Politikaları

Merkantilist akım, Orta Çağ‟ı takip eden yaklaşık 300 yıllık dönemde hüküm sürmüş bir iktisadi düşünce sistemidir. Ekonomide meydana gelen olayların tutarlı ve ilişkili olarak incelenmesi merkantilizm ile başlamıştır. Ekonominin arz yönüne ağırlık veren bu düşünce sistemi, iktisadın bir bilim olarak ortaya çıkmasında önemli katkılar sunmuştur. Bu sistemin savunucuları, orta çağa ait düşünceleri reddederek, daha rasyonel düşünceler oluşturmaya başlamışlardır. Merkantilizmin esası devlet idaresine dayalıdır. Devleti güçlü kılan şey hazinen büyüklüğüdür. Bu nedenle dış ticaret dengesinin pozitif olması gereklidir. Bunun içinde ithalattan daha fazla ihracatın yapılması gereklidir. Bu düşünceler hükümdarlar ile tacirler arasında çıkar birlikteliğini oluşturmuştur (Savaş, 1997: 138).

Merkantilist sistemin doğuşunda, orta çağın sonuna doğru Batı Avrupa ülkelerinde görülmeye başlanan değişmeler etkili olmuştur. Orta çağ bilgi birikimi iktisadi, ilmi ve sosyal değişimlerin oluşmasını hazırlamıştır. Dönemin kilise gücü ve feodal düzenin

56

katı kuralları bu değişimlerin önüne geçememiştir. Bu durum bilimsel gelişmelerin hızlanmasına neden olduğu gibi ideolojik farklılıkları da oluşturmaya başlamıştır. Bu farklılıklar çağdaş kapitalizmin başlangıcı sayılan ve onun doktrini kabul edilen Merkantilist düşüncenin doğmasına zemin hazırlamışlardır (Aydemir ve Güneş, 2006: 137).

Merkantilist düşünce bazı ülkelerde farklı isimlendirilmiştir. Fransa‟da Kolbertizm, Almanya‟da ise Kameralizm ismini almıştır. Düşünce sisteminin temellerinde üç önemli unsur yatmaktadır. Birincisi, milli ve güçlü devlet ilkesidir. İkincisi, kazanma ve kıymetli madenlere sahip olma isteğidir. Son olarak üçüncüsü ise dış ticarette fazla verme veya denklik arzusudur. Bu unsurların gerçekleştirilmesinde güçlü bir ordu ve ticaret filosuna ihtiyaç duyulmaktaydı. Bunlara sahip olan ülkelerin daha çok koloniye sahip olacağı ve deniz ticaretini elinde tutarak rakiplere üstünlük sağlanacağı görüşü merkantilist sistemde hâkim düşünceydi (Tekelioğlu, 1993:18). Batı iktisat politikalarının dayandığı ilkeleri benimseyen Merkantilizmin bir sistem olup olmadığı yönünde çeşitli tartışmalar söz konusudur. Tartışmaların ortaya çıkasına neden olan özellikleri, bir sistem oluşturacak düzeyde düzgün ilişkilerin olmadığı düşüncesi ve daha çok ticarete odaklananların oluşturduğu bu sistemde günü kurtarmaya yönelik aldıkları önlemlerdir. Bu sebeple ayrı bir iktisadi düşünce sistemi olmadığı yönünde görüşlerin olduğu merkantilizmin kapitalist sistemin ilk aşaması olduğu yönünde daha fazla görüş bulunmaktadır (Neumark, 1943: 66).

Merkantilizmde vergi politikaları, düşünce sisteminin gerekleri açısından oldukça önemlidir. Devlet müdahaleciliğinin savunulduğu ilk iktisadi düşünce sistemi merkantilizmdir. Devletin ekonomiye müdahalesi, kamu harcamalarının da artması anlamına geldiğinden, bu dönemde kamu harcamalarının finansman kaynağı olan vergiler oldukça önem arz etmektedir. Bu iktisadi düşünce sisteminin vergisel konularda ilk ciddi çalışmalarını yapan William Petty‟dir. İngiliz iktisat politikacısı olan W.Petty, iktisadi düşüncenin kurucusu olarak bilinir. Vergileri, kamu harcamalarının faydasının bedeli olarak meşrulaştırmıştır. Devlet otoritesinin devamı, geleneksel devlet hizmetlerinin finansmanı, ihtiyaç sahibi öğrencilerin eğitimlerini devam ettirebilmeleri ve sosyal yardıma muhtaçların ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla vergilere ihtiyaç duyulduğunu belirtmiştir. Vergilerin toplumdaki herkesten baş vergisi şeklinde tahsil edilmesi gerektiğini belirten W.Petty, toplanan vergilerin ekonomide tasarruf

57

faaliyetlerinin artmasına ve devletin servetinin çoğaltılmasına yönelik kullanılması gerektiğini ifade etmiştir. W.Petty, baş vergisi dışında toprak rantının ve tüketim harcamalarının da vergilendirilebileceğini ileri sürerek, kamu harcamalarının vergilerle finanse edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca vergiler iç piyasayı canlandırma faaliyetlerinde ve yatırımcıları teşvik edici yönde kullanılmalı görüşlerini ortaya koymuştur. W.Petty‟nin merkantilist sistemin vergileme politikalarına ilişkin ortaya koymuş olduğu bu görüşleri şu şekilde özetlenebilir; i) üretimde herhangi bir rol üstlenmeden toprak sahipliği ile gelir elde edenlerden alınacak vergiler, sanatkâr ve emekçilere aktarılacak, ii) tüketim üzerinden alınan vergiler, tasarrufa teşvik ederek israfın önüne geçilecek ve sermaye artışına zemin hazırlanacak, iii) hükümdar, halktan aldığı vergileri ticarete ve üretici faaliyetlere kanalize ederek, ülkenin yoksulluk sorunu ile karşı karşıya kalmasına engel olmalıdır (Aydemir ve Güneş, 2006:153-155).

W.Petty‟nin, baş vergisi olarak adlandırdığı vergi, herkesin sahip olduğu servet ve zenginliğin kaynağına göre devlete katkı sağlaması için ödemesi gereken bedeldir. Vergileme de adaleti ön plana alması, ödeme gücüne vurgu yapmasından anlaşılmaktadır. W.Petty, insanları en fazla öfkelendiren şeyin komşusuna göre daha fazla vergi ödemek olduğunu belirterek, vergilemede adaletin önemine vurgu yapmıştır. Servet ve zenginliği olan herkesten alınacak baş vergisinin adaleti temin edeceğini belirten W.Petty, insanların yine de vergi ödemede isteksiz davranabileceklerini söylemiştir. Bu isteksizliğin, ödeme zamanın uygunsuzluğu, parasal kıtlık, ihtiyaç fazlası vergi toplama ve görkemli harcamalarla yapılan israflardan kaynaklanacağına vurgu yapmıştır. Ayrıca W.Petty, ihracat ve ithalata yönelik de vergi politikalarının nasıl olması gerektiğine yönelik açıklamalar yapmıştır. İhracat ve ithalatın tamamının vergilendirilmesi yerine hammadde ihracatının ve lüks mal ithalatının vergilendirilmesi gerektiğini savunmuştur (Petty,1662:14-15).

Merkantilist düşüncenin diğer önemli temsilcisi Juan de Marianadır. Dönemin en sıra dışı insanlarından bir tanesiydi. Sistemin İspanya ekolünü temsil etmekteydi. Ekonomik sistem içerisinde özel kesimin olması gerektiğine dair görüşleri savunmaktaydı. Özel kesime uygulanacak ağır vergileme politikalarına karşı çıkmıştır. Hükümdarların yeni bir vergileme yapmadan önce halkının rızasını alması gerektiğine yönelik görüşleri savunan Mariana, lüks mallar üzerindeki vergilerin yüksek tutulması gerektiğini belirtmiştir. Aynı zamanda günlük tüketim ihtiyaçlarına yönelik mallarda vergilerin

58

düşük tutulması gerektiğini belirtmiştir. Bu uygulamalar ile düşük gelirli halk gözetilerek ağır vergi yükünden muaf tutulabilecek ve zenginler tasarrufa yönlendirilmiş olacaktır (Laures, 1928: 94-95).

Merkantilizmin vergi politikalarına ilişkin görüşleri özetlenecek olursa, 2 husus dikkat çekmektedir. Baş vergisi olarak ifade edilen vergilemede ödeme gücünün dikkate alındığı görülmektedir. İkinci husus ise vergilemedeki temel amaç tasarrufa özendirmek ve toplanan vergilerin kamu harcamalarını finanse etmede kullanmaktır. Sistemde hükümdarın devletin gücünü arttırmak ve zenginleşmesini sağlamak amacıyla vergi politikalarına başvurduğu açıktır. Vergiler sayesinde dış ticaretin fazla vermesi sağlanmaya çalışılmıştır. Merkantilist sistemde, bu sistemin gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla vergi politikalarına önem verdikleri görülmektedir. Günümüz vergi politikalarına yüklenen misyonların benzerlerinin merkantilist dönemde de yüklendiği açıkça ortadadır.