• Sonuç bulunamadı

Bulguların KarĢılaĢtırmalı Genel Değerlendirmesi

EKONOMETRĠK ANALĠZĠ

4.7. Veri Seti ve Modeller

4.8.3. Bulguların KarĢılaĢtırmalı Genel Değerlendirmesi

Gelişmekte olan ülkeler ve gelişmiş ülkeler olmak üzere, 2 farklı örneklem grubunda vergi politikalarının, ekonomik büyüme ve gelir dağılımı üzerindeki etkileri ekonometrik teknikler kullanılarak araştırılmıştır. Çalışmanın bu kısmında, elde edilen bulgular iki ülke grubu açısından karşılaştırmalı olarak değerlendirilecektir.

Öncelikle çalışmaya seriler ve modeller için yatay kesit bağımlılığının testi ile başlanmıştır. Çalışmanın içeriğinde de belirtildiği üzere yatay kesit bağımlılığının durumu, analizlerde kullanılacak testlerin belirlenmesinde önem arz etmektedir. Ayrıca, paneli oluşturan kesitlerden herhangi birinde meydana gelecek bir şoktan diğer kesitlerin etkilenip etkilenmeyeceğinin belirlenmesi amacıyla da yatay kesit bağımlılığının araştırılması gereklidir. Ekonometrik tahminlerin geçerliliği açısından, panel veri modellerinde yatay kesit bağımlılığı dikkate alınmadığında yapılan tahminlerin boyut ve güç özellikleri zayıflamakta ve test sonuçları etkilenmektedir (O‟Connell, 1998:16). Bu noktalardan hareketle çalışmada, her iki örneklem grubuna

152

yönelik yatay kesit bağımlılığının belirlenmesi amacıyla 4 farklı test uygulanmıştır. Çalışmada serilerin dışında, eşbütünleşme modellerine yönelikte yatay kesit bağımlılığı testleri uygulanarak sonuçların güvenilirliği ortaya koyulmuştur. Bu anlamda literatürde ki diğer çalışmalarda olan bir eksiklik giderilmiştir. Yapılan CDLM1 (Breusch ve Pagan, 1980), CDLM, CDLM2 (Pesaran, 2004) ve CDLM-Adj (Pesaran, Ullah ve Yamagata, 2008) testleri sonucunda hem gelişmekte olan ülke grubunda hem de gelişmiş ülke grubunda “yatay kesit bağımlılığı yoktur” şeklindeki boş hipotez %1 anlam düzeyinde reddedilmektedir. Diğer bir ifade ile her iki ülke grubu içinde yatay kesit bağımlılığı söz konusudur. İktisadi açıdan değerlendirildiğinde, küreselleşme ile birlikte artan entegrasyon sonucunda bu durumun ortaya çıkması olağan bir sonuçtur. Ekonomik anlamda analizlere konu olan ülkelerin herhangi birinde konjonktürel bir şokun meydana gelmesi diğer ülkelerde de olumlu veya olumsuz etkiler oluşturacaktır. Panel veri çalışmalarına başlamadan önce yapılması gereken önsel testlerden bir diğeri homojenite testidir. Pesaran ve Yamagata (2008), eş bütünleşme katsayılarının eğim homojenitesini belirleyebilmek içim Swamy testinin düzenlenmiş versiyonunu geliştirmişlerdir. Çalışmada da bu testler yardımıyla iki ülke grubu içinde homojenite testleri uygulanmıştır. Yapılan Delta_tilte (ˆ ) ve Delta_tilte _adj( ˆadj) testleri sonucunda “eğim katsayıları homojendir” boş hipotezinin reddedilmiştir. Diğer bir ifade ile eş bütünleşme modeli eğim parametreleri heterojen yapıya sahiptir. Bu durum eğim katsayılarında heterojeniteye izin veren tekniklerin kullanılmasını gerekli kılmaktadır. İktisadi açıdan değerlendirildiğinde eş bütünleşme modellerinin katsayılarında ülkeye özgü şokların olabileceği belirlenmiştir. Bu sonuçla birlikte panel örneklem gruplarının her ikisinde de hem yatay kesit bağımlılığının varlığına izin veren hem de heterojeniteyi dikkate alan testlerin kullanılması gerekliliği ortaya çıkmıştır.

Çalışmada kullanılacak serilerin, durağanlık özelliklerinin belirlenmesi olası sahte regresyon sorunun önüne geçecektir. İlk olarak zaman serilerinde uygulanmaya başlayan birim kök testi sınamaları, sonraki aşamalarda serilerin zaman ve yatay kesit boyutlarını dikkate alacak şekilde panel verilere de uygulanmaya başlamıştır. İlk olarak Abuaf ve Jorion (1990) tarafından uygulanmaya başlanan panel birim kök testleri geçmişten günümüze hızlı bir gelişme göstererek, çalışmalarda sıklıkla kullanılır hale gelmiştir. Çalışmada ikinci nesil panel birim kök testlerinden olan Peseran CIPS (2007)

153

testi tercih edilmiştir. Her iki ülke grubu için yapılan birim kök sınaması sonucunda, elde edilen bulgular serilerin durağanlık mertebelerinin I(1) olduğunu yönündedir. Serilerin tamamı birinci farklarında durağandır. Bu durum seriler arasında uzun dönemli ilişkinin araştırılmasının ön koşulunun sağlandığı anlamına gelmektedir.

Çalışmada iki ülke grubu için yapılan birim kök testinin ardından, serilerin birinci farkta durağan olduğu tespit edilmiş ve eş bütünleşme testi uygulanmıştır. Eş bütünleşme testi, seriler arasında uzun dönem denge ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi amacıyla yapılmaktadır. Çalışmanın amacına uygun olarak gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, vergi politikalarının ekonomik büyüme üzerindeki etkilerinin belirlenmesi amacıyla Westerlund ve Edgerton (2007) tarafından literatüre kazandırılan eş bütünleşme testi yapılmıştır. Bu testin tercih edilmesinde yatay kesit bağımlılığını ve heterojeniteyi dikkate alması etkili olmuştur. İlk olarak gelişmekte olan ülke grubuna yönelik yapılan eş bütünleşme testi sonuçları şu şekildedir:

Çalışmada GOÜ grubunda Model 1 olarak ifade edilen, dolaysız vergilerin ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini gösteren modelde, eş bütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir. Gelir, kurumlar ve servet vergileri ile ekonomik büyüme arasında uzun dönemli birlikte hareketin olduğu belirlenmiştir. Modele açıklayıcı değişkenler olarak dâhil edilen dolaysız vergiler ile ekonomik büyüme arasında uzun dönem ilişkisi bulunmaktadır. Çalışmada GOÜ grubunda Model 2 olarak ifade edilen, dolaysız vergilerin gelir dağılımı üzerindeki etkilerini gösteren modelde, eş bütünleşme ilişkisi tespit edilememiştir. Modele açıklayıcı değişkenler olarak dâhil edilen dolaysız vergiler ile gelir dağılımı arasında uzun dönem ilişkisi bulunmamaktadır.

Çalışmada GOÜ grubunda Model 3 olarak ifade edilen, dolaylı vergilerin ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini gösteren modelde, eş bütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir. Mal-hizmet vergileri ve KDV ile ekonomik büyüme arasında uzun dönemli birlikte hareketin olduğu belirlenmiştir. Modele açıklayıcı değişkenler olarak dâhil edilen dolaylı vergiler ile ekonomik büyüme arasında uzun dönem ilişkisi bulunmaktadır. Çalışmada GOÜ grubunda Model 4 olarak ifade edilen, dolaylı vergilerin gelir dağılımı üzerindeki etkilerini gösteren modelde, eş bütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir. Mal- hizmet vergileri ve KDV ile gelir dağılımı arasında uzun dönemli birlikte hareketin

154

olduğu belirlenmiştir. Modele açıklayıcı değişkenler olarak dâhil edilen dolaylı vergiler ile gelir dağılımı arasında uzun dönem ilişkisi bulunmaktadır.

Çalışmada GOÜ grubunda Model 5 olarak ifade edilen, toplam vergilerin ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini gösteren modelde, eş bütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir. Toplam vergiler ile ekonomik büyüme arasında uzun dönemli birlikte hareketin olduğu belirlenmiştir.

Çalışmada GOÜ grubunda Model 6 olarak ifade edilen, toplam vergilerin gelir dağılımı üzerindeki etkilerini gösteren modelde, eş bütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir. Toplam vergiler ile gelir dağılımı arasında uzun dönemli birlikte hareketin olduğu belirlenmiştir. Gelişmiş ülke grubunda kurulan modellere yönelik eş bütünleşme test sonuçları ise aşağıdaki gibidir:

Çalışmada gelişmiş ülkeler için Model 1 olarak ifade edilen, dolaysız vergilerin ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini gösteren modelde, eş bütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir. Gelir, kurumlar ve servet vergileri ile ekonomik büyüme arasında uzun dönemli birlikte hareketin olduğu belirlenmiştir. Modele açıklayıcı değişkenler olarak dâhil edilen dolaysız vergiler ile ekonomik büyüme arasında uzun dönem ilişkisi bulunmaktadır.

Çalışmada gelişmiş ülkeler için Model 2 olarak ifade edilen, dolaysız vergilerin gelir dağılımı üzerindeki etkilerini gösteren modelde, eş bütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir. Gelir, kurumlar ve servet vergileri ile gelir dağılımı arasında uzun dönemli birlikte hareketin olduğu belirlenmiştir. Modele açıklayıcı değişkenler olarak dâhil edilen dolaysız vergiler ile ekonomik büyüme arasında uzun dönem ilişkisi bulunmaktadır. Çalışmada gelişmiş ülkeler için Model 3 olarak ifade edilen, dolaylı vergilerin ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini gösteren modelde, eş bütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir. Mal-hizmet vergileri ve KDV ile ekonomik büyüme arasında uzun dönemli birlikte hareketin olduğu belirlenmiştir. Modele açıklayıcı değişkenler olarak dâhil edilen dolaylı vergiler ile ekonomik büyüme arasında uzun dönem ilişkisi bulunmaktadır.

Çalışmada gelişmiş ülkeler için Model 4 olarak ifade edilen, dolaylı vergilerin gelir dağılımı üzerindeki etkilerini gösteren modelde, eş bütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir.

155

Mal-hizmet vergileri ve KDV ile gelir dağılımı arasında uzun dönemli birlikte hareketin olduğu belirlenmiştir. Modele açıklayıcı değişkenler olarak dâhil edilen dolaylı vergiler ile gelir dağılımı arasında uzun dönem ilişkisi bulunmaktadır.

Çalışmada gelişmiş ülkeler için Model 5 olarak ifade edilen, toplam vergilerin ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini gösteren modelde, eş bütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir. Toplam vergiler ile ekonomik büyüme arasında uzun dönemli birlikte hareketin olduğu belirlenmiştir.

Çalışmada gelişmiş ülkeler için Model 6 olarak ifade edilen, toplam vergilerin gelir dağılımı üzerindeki etkilerini gösteren modelde, eş bütünleşme ilişkisi tespit edilememiştir. Toplam vergiler ile gelir dağılımı arasında uzun dönemli birlikte hareket söz konusu değildir.

Elde edilen sonuçlara göre vergiler ile ekonomik büyüme arasında her iki ülke grubu içinde eş bütünleşme ilişkisi söz konusudur. Vergi politikalarının uzun dönemde ülkelerin ekonomik büyüme oranlarında meydana gelecek değişimlerde etkili olacağı belirlenmiştir. Bu sonuçlar, İçsel Büyüme Teorisi ile Keynesyen politikalar ile uygunluk göstermektedir. İçsel büyüme teorisinde, devletlerin optimal büyüme oranlarını yakalayabilmeleri için devlet müdahalesinin gerekli olduğunun altı çizilmiştir. Kamusal üretim ve yatırımların taşıdığı pozitif dışsallıklar, alt yapı yatırımları, beşerî sermayenin memnuniyeti gibi kamusal önlemlerin bir sonucu olarak görülen ekonomik büyüme için mali politikalar önem arz etmektedir. Mali politikaların en önemli bileşeni olan vergi politikaları ise ekonomik büyüme için gerekli olan tüm unsurlarda etkisini göstermektedir. Özel sektörün yatırımlarını arttırması için gereken pozitif dışsallığın oluşturulmasında ve emek sınıfının gereken önlemlerle korunması noktasında vergilere önemli görevler düşmektedir. Keynesyen okul ise savunduğu görüş ve düşünceler ile mali politikaların, ekonomik büyüme açısından gereklilik olduğunu belirtmiştir. Keynes, vergi parametrelerinin marjinal tüketim eğilimi ve brüt gelir değişimlerini etkilediğini belirtmiştir. Bu durum ise iktisadi birimlerin harcamalarını etkilemektedir. Ekonomilerin talep boyutunu ön plana alan Keynes, toplam talep yetersizliğinin ekonominin genel dengesini bozacağını ve bu dengesizliğin giderilmesi için devlet müdahaleciliğinin olması gerektiğini belirtmiştir. Bu noktada önemli bir araç olan vergi politikalarının indirim şeklinde uygulanması harcanabilir gelirin artmasına neden

156

olacaktır. Tüketim harcanabilir gelirin bir fonksiyonu olduğu için, gelirin artmasıyla tüketimde artacaktır. Tüketim artışıyla birlikte ekonomide reel GSYİH diğer bir ifade ile büyüme gerçekleşecektir. Ekonomik büyüme ise yapısal sorunların çözümü için en önemli faktördür. Çalışmada elde edilen vergiler ve ekonomik büyümenin uzun dönemde ilişkili olduğu sonucu yukarıda değinilen iktisadi görüşlerin geçerliliğini ortaya koymuştur.

Çalışmadan elde edilen diğer bir sonuç olan vergiler ile gelir dağılımı arasındaki uzun dönemli ilişki, vergi politikalarının sosyal amacının gerçekleştirilebileceğinin ampirik kanıtıdır. Doğru uygulandığı taktirde, gelir dağılımında adaletin sağlanmasında olumlu sonuçlar oluşturabileceği, yanlış uygulamalarda ise gelir dağılımında bozucu etkiler oluşturabileceği ampirik olarak ortaya koyulmuştur. Dolaysız vergilerin, gelir dağılımını düzenlemede daha etkili olduğu görüşü çalışmanın ampirik sonuçlarına yansımıştır. Dolaysız vergiler ile gelir dağılımı arasında eş bütünleşme ilişkisi gelişmekte olan ülkelerde bulunmamaktayken, gelişmiş ülkelerde eş bütünleşme ilişkisi bulunmaktadır. Dolaysız vergilerin milli gelir içerisindeki payları iki ülke grubu açısından karşılaştırıldığında gelişmiş ülkelerde dolaysız vergilerin daha fazla olduğu bir gerçekliktir.

Eş bütünleşme ilişkilerinin tespiti genel anlamda değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişki hakkında bilgi verirken bu ilişkilerin büyüklükleri hakkında bir bilgi sunmamaktadır. Bu sebeple, uzun dönemli ilişkinin varlığı değişkenlere ait uzun dönem parametre tahminlerinin yapılmasını gerekli kılmaktadır. Yapılacak bu tahminler, ilişkilerin boyutu hakkında daha net bilgiler elde edilmesine ve ilgililerin daha etkili politikalar üretmesine vesile olacaktır. Çalışmada Eberhardt ve Bond (2009) tarafından literatüre dâhil edilen Artırılmış Ortalama Grup (AMG) tahmincisi kullanılarak panelin geneline ait tahminlerin yanı sıra ülke bazlı tahminlerde yapılmıştır. Çalışma bu anlamda literatürdeki diğer çalışmalardan da farklılaşmaktadır. Literatürde, vergi politikalarının ekonomik büyüme ve gelir dağılımı üzerindeki etkilerinin gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ayırımına giderek karşılaştırmalı ele alan ve ülke bazlı tahminler sunan çalışma sayısı oldukça sınırlıdır.

Elde edilen sonuçlara ülke grupları (panel katsayıları üzerinden) açısından bakacak olursak:

157

 Gelir vergileri ekonomik büyüme üzerinde hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde pozitif etki oluşturmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde panelin genelinde gelir vergilerinde meydana gelecek %1‟lik bir değişim ekonomik büyüme üzerinde %0,4 bir artış meydana getirmektedir. Gelişmiş ülkelerde ise %1‟lik bir değişim ekonomik büyüme üzerinde %0.05 bir artış meydana getirmektedir. Ulaşılan bu sonuçlar Anastassiou ve Dritsaki (2005), Temiz (2008), Tosun ve Abizadeh (2005), Canavire-Bacarreza, Martinez ve Vulovic (2013) çalışmaları ile tutarlılık göstermektedir.

Kurumlar vergisinin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi gelişmekte olan ülkelerde negatiftir. Gelişmiş ülkelerde ise etki pozitiftir fakat istatistiki olarak anlamlı değildir. Gelişmekte olan ülkelerde kurumlar vergisinde meydana gelecek %1‟lik bir değişim ekonomik büyüme üzerinde %0.05 bir azalış meydana getirecektir. Ulaşılan bu sonuçlar Leibfritz, Thornton ve Bibbee (1997), Lee ve Gordon (2005), Macek (2015) çalışmaları ile tutarlılık göstermektedir.

Servet vergisinin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi gelişmekte olan ülkelerde pozitiftir. Gelişmiş ülkelerde ise etki istatistiki olarak anlamlı değildir. Gelişmekte olan ülkelerde servet vergisinde meydana gelecek %1‟lik bir değişim ekonomik büyüme üzerinde %0,3 bir artış meydana getirecektir. Gelişmiş ülkelerde servet vergileri genellikle büyüme dostu vergi olarak görülmemektedir. Yapılan ampirik çalışmalarda da büyümeyi olumsuz etkilediği ortaya koyulmuştur.

 Dolaysız vergiler gelişmekte olan ülkelerde gelir dağılımı üzerinde herhangi bir etkiye sahip değildir. Gelişmiş ülkelerde ise gelir vergilerinde meydana gelen %1‟lik değişim gelir dağılımını temsil eden GINI katsayısı üzerinde %0.05‟lik bir azalışa neden olmaktadır. Kurumlar vergisinde meydana gelen %1‟lik değişim gelir dağılımını temsil eden GINI katsayısı üzerinde %0.02‟lik azalışa neden olmaktadır. Servet vergisinde meydana gelen %1‟lik değişim gelir dağılımını temsil eden GINI katsayısı üzerinde %0.01‟lik azalışa neden olmaktadır. Elde edilen bu sonuç gelişmiş ülkelerde vergilerin gelir dağılımında sınırlı bir etkisinin olduğunu göstermektedir. Gelişmiş ülkelerin vergi politikalarında dolaysız vergilere ağırlık vermesi diğer bir ifade ile ödeme gücü

158

yüksek olanların gelir, kurumlar ve servet vergileri ile vergilendirilmesi düşük gelirliler açısından gelir dağılımının dengelenmesine yardımcı olmaktadır. Ulaşılan bu sonuçlar Ramot ve Ichihashi (2012), Mehrara ve Esfahani (2016), Delibaş (2017) ve Balseven ve Tugcu (2017) çalışmaları ile tutarlılık göstermektedir.

 Dolaylı vergilerin, ekonomik büyüme üzerindeki etkisi gelişmekte olan ülkelerde pozitif ve anlamlıdır. Gelişmiş ülkelerde ise genel olarak dolaysız vergilerin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi istatistiki olarak anlamsız fakat pozitifidir. Gelişmekte olan ülkelerde mal ve hizmet vergilerinde meydana gelen %1‟lik değişim ekonomik büyüme üzerinde %0.02 kadar pozitif etki oluştururken, katma değer vergilerinin büyüme üzerindeki pozitif etkisi %0,1 kadardır. Gelişmekte olan ülkelerde dolaylı vergilerin milli gelir içerisinde önemli yer tuttuğu ve kamu harcamalarının finansmanında en önemli kaynak olduğu düşünüldüğünde sonuçlar anlamlıdır. Gelişmiş ülkelerde ise dolaysız vergiler ön planda olduğundan dolaysız vergilerin büyüme üzerinde anlamlı etkisinin olmaması beklenen bir sonuçtur. Ulaşılan bu sonuçlar Saraç (2015), Abdiyeva ve Baygonuşova (2016) ve Topal (2017) çalışmaları ile tutarlılık göstermektedir.

 Dolaylı vergilerin, GINI katsayısı üzerindeki etkisi gelişmekte olan ülkelerde mal ve hizmet vergileri için istatistiki açıdan anlamlı ve pozitiftir. Mal ve hizmet vergilerinde meydana gelecek %1‟lik değişim GINI katsayısında %0.0017 bir artış oluşturacaktır. Katma değer vergileri de gelişmekte olan ülkelerde GINI katsayısı üzerinde istatistiki olarak anlamlı bir etkiye sahiptir ve tahmin edilen katsayının pozitif olması gelir dağılımında bozucu etkisini göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde ise dolaylı vergilerin gelir dağılımını üzerinde anlamlı bir etkisi bulunmamaktadır. Ulaşılan bu sonuçlar genel anlamda dolaylı vergilerin, düşük gelirliler lehine gelir dağılımını bozduğu görüşü ile tutarlılık göstermektedir.

 Toplam vergilerin, ekonomik büyüme üzerindeki etkisi gelişmiş ve gelişmekte olan ülke gruplarında her ikisi içinde pozitif ve istatistiki olarak anlamlıdır. Gelişmekte olan ülkelerde toplam vergilerde meydana gelecek %1‟lik değişim ekonomik büyüme üzerinde %0.03 kadar artışa neden olacaktır. Gelişmiş

159

ülkelerde ise toplam vergilerde meydana gelecek %1‟lik değişim ekonomik büyüme üzerinde %0.08 kadar artışa neden olacaktır. Ulaşılan bu sonuçlar Mucuk ve Alptekin (2008), Egbunıke vd. (2018), Çelikay (2018) ve Polat (2019) çalışmaları ile tutarlılık göstermektedir.

 Toplam vergilerin, gelir dağılımı üzerindeki etkisi gelişmekte olan ülkelerde istatistiki olarak anlamlıdır. Gelişmiş ülkeleri için ise toplam vergiler ile gelir dağılımı arasında eş bütünleşme ilişkisi söz konusu olmadığından katsayı tahmini yapılmamıştır. Bu sonuç literatürde yer alan Krever ve Zhang (2011), Bilgiç (2015) ve Oboh ve Eromonsele (2018) çalışmaları ile tutarlılık göstermektedir. Gelişmekte olan ülkelerde toplam vergilerde meydana gelecek %1‟lik bir değişim GINI katsayısı üzerinde %0,2 kadarlık azalışa neden olacaktır. Toplam vergilerin gelir dağılımı üzerinde düzenleyici etkisi söz konusudur. Bu sonuç ise Maina (2017), Demirgil (2018), Bulut vd. (2019), Taghizadeh-Hesary (2019) çalışmaları ile tutarlılık göstermektedir. Gelir dağılımına devletin vergiler aracılığı ile müdahalesi tüm ülkelerde karşılaşılan bir durumdur. Ancak gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde gelir dağılımının daha adaletsiz olduğu düşünüldüğünde bu ülkelerde sınırlı düzeyde de olsa vergi politikaları ile gelir dağılımının düzenlenmesi daha mümkündür. Gelişmiş ülkelerde durum daha olumlu olduğundan devlet vergi politikaları ile gelirin yeniden dağıtımına yönelik politikalarına daha az başvurur. GINI katsayılarının yıllar içerisinde çok fazla değişmediği gerçeği bu söylemleri destekler nitelikte bir gerçekliktir.

Çalışmanın analizine başlamadan yapılan homojenite testlerinde ülke gruplarında eş bütünleşme eğim parametrelerinin heterojen yapıya sahip olduğu belirlenmişti. Bu farklılığın teknik sebebi heterojen yapıdan kaynaklanmaktadır. Ülke bazlı farklı sonuçların iktisadi sebeplerinin başında ise ülkelerin kalkınmışlık seviyeleri gelmektedir. Vergi politikaları ve etkileri ülkelerin yapısına göre farklılık arz etmektedir. Diğer bir etkende vergi politikalarının sahip olduğu esnek yapıdan kaynaklanmaktadır. Ülkelerin karşılaştıkları konjonktürel dalgalanmalar karşısında değişebilen genel vergi politikaları sonuçlarında ülkeden ülkeye değişebilmesine neden olmaktadır.

160

 Gelir vergisi gelirleri, ekonomide ki refah seviyesine bağlı olarak artış gösteren bir vergidir. Artan oranlı uygulanmasında dolayı, ekonomide kişi başı gelir arttıkça gelir vergisi oranları da artmaktadır. Ekonomide durgunluk yaşandığı dönemlerde ise kişilerin ödedikleri verginin oranı düşmekte fakat sıfırlanmamaktadır. Kısacası artan oranlı gelir vergisinin karakteristik özelliği, vergi hasılatının kişinin gelirindeki değişme ile birlikte otomatik olarak artması ya da azalmasıdır. Devlet için önemli bir gelir kaynağı olan bu verginin ekonomik büyüme üzerinde olumlu etki oluşturması beklenir. Ülke içerisinde ödeme gücüne sahip tüm bireylerden tahsil edildiği gibi refah dönemlerinde de artan oranlılık sayesinde vergi hasılatının hızla artması milli gelirinde artmasına neden olacaktır. Hem doğrudan katkıları ile hem de teşvik ve kontroller ile oluşturduğu dolaylı etkiler sayesinde ekonomik büyüme üzerinde pozitif etki oluşturması beklenen bir vergi türüdür. Çalışmanın gelişmekte olan ülkeler grubunda yer alan Meksika, Peru ve Türkiye‟de gelir vergilerinin ekonomik büyüme üzerinde pozitif etki oluşturduğu görülmektedir. Gelir vergisinin ekonomik büyümeyi negatif etkilediği ülkelerde ise bu sonucun ülkelerin vergi kayıp kaçaklarının fazlalığı ve sağlıksız vergi sisteminden kaynaklandığı düşünülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin genel özelliği dolaysız vergi gelirlerinin milli gelir içerisindeki payının düşük olmasıdır. Dolaylı vergilerden dolaysız vergilere geçiş sürecine giren ülkelerde, gelir vergisinin ekonomik büyümeye daha yüksek katkı sağlaması beklenmektedir. Kurumlar vergisinden elde edilen gelir, konjonktürel dalgalanmalara göre değişiklik göstermektedir. Bu verginin mükellefi olan kurumların, elde ettikleri gelirler ekonomik şartlara