• Sonuç bulunamadı

Harita 1: İşgal Altındaki Azerbaycan Toprakları ve Karabağ’ın Durumu

B. Soykırımın Yapılıp Yapılmadığına Dair İddialar 1 Sorunun Ortaya Çıkışı

2. Sorunun Uluslararası Yansımaları ve Ermenistan’ın Tutumu

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi önünde tarihsel bir sorun olarak duran soykırımın yapılıp yapılmadığına yönelik tartışmalar bu tarihsel arka plana dayanmaktadır. 1965 yılına kadar çok fazla gündeme getirilmeyen bu iddia, bu tarihten sonra özellikle uluslararası alanda birçok platformda gündeme getirilmeye başlamıştır.

1965 yılında Ermeni iddiaları siyasi, kültürel ve dini bir havaya büründürülerek uluslararası alana taşınmış ve 1915’te yaşanan talihsiz olayların 50. yılı olması vesilesiyle “24 Nisan 1915 Ermeni Soykırım Günü” olarak ilan edilmiştir180. Bu tarihten sonra propaganda faaliyetlerine hız veren Ermeniler uluslararası alanda soykırımın yapıldığı yönündeki iddialarını kabul ettirmek için çalışmalara başlamışlardır. Bu bağlamda özellikle Ermeni diasporası yaşadıkları ülkelerde lobicilik faaliyetlerine hız vermiştir181.

Ermeni toplumu bu yoğun faaliyetleriyle uluslararası alanda bir kamuoyu oluşturarak Türkiye’nin bu iddiaları kabul etmesini ve sonrasında tazminat ve arkasında toprak talep etmeyi amaçlamaktadır. Bu bağlam da özellikle Ermeni diasporasının yoğun lobicilik faaliyetleri başta ABD ve Fransa olmak üzere birçok AB üyesi devlet içinde etkili olmakta ve bu devletlerde parlamento düzeyinde

179 Yusuf Sarınay, “Ermeni Sorunu ve Türk Arşivleri”,

http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/makaleler/makale53.html, (16.11.2012). 180

Ali Güler, “Lozan’dan Günümüze Ermeni Sorunu”,

http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/makaleler/makale44.html, (16.11.2012).

181 Thomas De Waal, “Armenia and Turkey: Bridging The Gap”, Carnegie Endowment For

72 kararlar çıkarttırabilmektedirler182

. Bugün ise birçok ülkenin parlamentosunda soykırımın yapıldığı yönündeki Ermeni iddiaları kabul edilmiş ve Türkiye’ye de kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Bu durum bir yandan Türkiye-Ermenistan ilişkilerini daha sorunlu bir hale getirirken diğer taraftan Türkiye’nin bu iddiaları kabul eden ülkelerle olan ilişkilerini de olumsuz yönde etkilemektedir. Bu bağlamda bir örnek vermek gerekirse; Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üyelik başvurusunda bulunmasından 3 ay sonra Avrupa Parlamentosu tarafında 1987’de “Ermeni Sorunun Siyasi Çözümü” başlıklı bir tavsiye kararı alınmış ve bu karada 1915-1917 olayları 1948 BM Sözleşmesine göre soykırım olarak adlandırılmıştır. Bu bağlamda Türkiye’nin Ermenilerin soykırımın yapıldığı yönündeki iddialarını tanımamasının AB’ye üyeliğine engel olduğu vurgulanmıştır. Benzer bir karar yine Avrupa Parlamentosu tarafından 15 Aralık 2004 tarihinde de alınmıştır183. Bunun yanı sıra Fransa, Rusya Federasyonu, Almanya, Kanada, Hollanda, Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, İtalya, İsviçre, İsveç, Polonya, Arjantin, Uruguay, Lübnan, Belçika, Slovakya, Venezuela, Litvanya ve Şili parlamentolarında bu iddiaları kabul eden kararlar alınmıştır184. AB’de ve diğer ülke parlamentolarında alınan bu kararlar her ne kadar hukuki bir yaptırımı ya da geçerliliği olmasa da siyasi açıdan bakıldığında Türkiye’yi uluslararası alanda zor durumda bırakmakta ve bu iddiaları kabul etmesi hususunda baskı unsuru oluşturmaktadır.

Bu noktada 1948 BM Soykırım Sözleşmesi bağlamında konuyu değerlendirmek gerekirse; 1948 BM Kararına göre soykırım; ulusal, etnik, ırksal ya da dini bir grubu tamamen ya da kısmen yok etme niyetiyle yapılan eylemler olarak tanımlanmaktadır185. Sözleşmeye göre bu gruplara yönelik yapılan, aşağıdaki 5 eylem soykırım olarak nitelendirilecektir:

• Bir grubun üyelerini öldürmek,

• Bir grubun üyelerine ciddi fiziksel ve zihinsel zararlar vermek,

182

A. Nazmi Üste, “21. Yüzyılın Başlarında Uluslararası Sistem Analizi, Türkiye ve Ermenistan’ın Konumu”, Bal ve Çufalı, s.640.

183 European Parliament Resolution on a Political Solution to the Armenian Question, Doc. A2-33/87,

http:/ /eoruparl.eu.int, aktaran Kasım, (2010), s.629.

184“İşte Soykırımı Kabul Eden Ülkeler”, Objektif Haber,22.12.2011,

http://www.objektifhaber.com/iste-soykirimi-kabul-eden-ulkeler-104143-haber/, (19.11.2012). 185 Çiçek, s.4.

73 • Bir grubu tümüyle ya da kısmen, fiziksel varlığının ortadan kalkacağını

hesaplayarak kasten bu grubun yaşam şartlarını değiştirmek, • Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak, • Bir grubun çocuklarını zorla başka bir gruba nakletmek186

.

Bunun yanı sıra yine BM Soykırım Sözleşmesi’ne göre soykırım suçu yetkili mahkemelerde yargılanır ve bu da öncelikle soykırımın yapıldığı iddia edilen ülkenin mahkemeleridir. Ancak tarafların anlaşması durumunda uluslararası bir ceza mahkemesinde de yargılanabilmektedir187

. Bu bağlamda üçüncü ülke parlamentolarında Ermenistan’ın soykırımın yapıldığı yönündeki iddialarına dair alınan kararlar hukuki açıdan bir yaptırımı olmayan siyasi nitelikli kararlardır.

Diğer taraftan Osmanlı döneminde uygulanan tehcire bakıldığında; Osmanlı topraklarında yaşayan bütün Ermeni nüfusunu kapsamadığı, yalnızca belir bir kısma uygulandığı ve bunun alınan kararlarda belirtildiği görülmektedir. Bunun yanı sıra sevk sırasında ortaya çıkabilecek saldırılara karşı gerekli önlemlerin alınması ve oluşabilecek saldırıların cezalandırılacağına dair kararlar da alınmıştır188. Alınan bu kararlar çerçevesinde ise 1915 ve 1916’da Ermenilere karşı suç işledikleri gerekçesiyle 1.673 kişi tutuklanmış ve askeri mahkemelerde yargılanmışlardır. Bunlardan 524’ü çeşitli suçlardan dolayı hapse atılmış ve 67’si idam edilmiştir189. Dolayısıyla Osmanlı döneminde uygulanan tehcirin, 1948 BM Sözleşmesine göre soykırım olarak nitelendirilmesi için tek bir ırka yönelik ayrım gözetmeksizin yok etme amacının olması gerekmektedir. Ancak alınan kararlar dikkate alındığında tehcirin Ermeni nüfusunu yok etmek amacı gütmediği, savaş koşulları nedeniyle ve isyanlar sonucunda alınan bir yer değiştirmek kararı olduğu ve gerekli önlemlerin Osmanlı Hükümeti tarafından alındığı görülmektedir. Nitekim soykırım konusu BM İnsan Hakları Komisyonunun Alt Komitesi’ne de götürülmüş ancak Komisyon

186Çitlioğlu, s.117., ayrıca bkz: Gündüz Aktan, “Ermeni Soykırım İddiaları; Hukuki ve Psikolojik

Yaklaşımın Kesiştiği Nokta”, Türk-Ermeni İlişkilerinin Gelişimi ve 1915 Olayları Uluslararası

Sempozyumu Bildirileri, (Ed. Hale Şıvgan), Gazi Üniversitesi Atatürk İlkeleri Araştırma ve

Uygulama Merkezi, Ankara, 2006, s.304.

187 Pulat Tacar, “Ermenilere Soykırım Yapıldığı Savının Hukuksal ve Ahlaki Açıdan İncelenmesi”,

Ermeni Araştırmaları, sayı:2, 2001,

http://www.eraren.org/index.php?Lisan=tr&Page=DergiIcerik&IcerikNo=213, (19.11.2012).

188

Kanunlar için bkz: Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskanı (1878-1920), T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, yayın nu:91, Ankara, 2007, s.165-166.

74 tarafında, kendisine sunulan Ermeni Soykırımı konulu Whittaker raporu kabul edilmemiş sadece not edilmiş, dolayısıyla reddedilmiştir190

.

Her ne kadar üçüncü ülke parlamentolarında alınan kararlar siyasi nitelikli de olsa bu durum Ermeni toplumu ve özellikle Ermeni diasporası için moral kaynağı olmakta ve bu doğrultuda faaliyetlerine hız kazandırmaktadır. Bu durumun Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesine de yansıdığı görülmektedir. Bu bağlamda 23 Ağustos 1990 tarihinde kabul edilen Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesinin 11. maddesinde; “Ermenistan Cumhuriyeti, Osmanlı Türkiye’si ve Batı Ermenistan’da gerçekleştirilen 1915 soykırımının uluslararası düzeyde tanınması çabalarını destekleyecektir” ibaresi yer almaktadır191. Ayrıca Ermenistan Anayasasında da Bağımsızlık Bildirgesine atıfta bulunulmaktadır. Dolayısıyla Ermenistan için bu iddialar sadece bir dış politika aracı olarak kullanılmamakta aynı zamanda nihai bir hedef olarak belirtilmektedir.

Ermenistan’ın bağımsızlığı ilan etmesinden sonra bu tutumu bir ölçüde azalmış ve ilk devlet başkanı Ter-Petrosyan tarafında çok fazla gündeme getirilmemeye çalışılmıştır. Ancak Ter-Petrosyan’dan sonra iktidara gelen Koçaryan aynı tavrı sergilememiş ve iktidara gelmesiyle birlikte bu iddiaları bir dış politika aracı olarak kullanmaya başlamıştır. Özellikle Karabağ meselesi nedeniyle uluslararası alanda birçok eleştiriyle karşılaşan Ermenistan soykırımın yapılıp yapılmadığı yönündeki tartışmaları sıklıkla gündeme getirmekte ve Türkiye tarafından kabul edilmesi için yoğun çaba harcanmaktadır. Bu durum bir yandan Türkiye-Ermenistan ilişkilerini daha sorunlu bir hale getirirken diğer taraftan iki ülke arasındaki yakınlaşma sürecini de baltalamaktadır.

3. Türkiye’nin Tutumu

Ermenistan tarafından yöneltilen ve çeşitli ülkeler tarafından kabul edilen soykırımın yapılıp yapılmadığına dair iddialara yönelik olarak Türkiye bu iddiaları, yukarıda belirttiğimiz argümanları da öne sürerek reddetmekte ve dönemin ve savaş

190 Pulat Tacar, “Ermenilere Soykırım Yapıldığı Savının Hukuksal ve Ahlaki Açıdan İncelenmesi”,

Ermeni Araştırmaları, sayı:2, 2001,

http://www.eraren.org/index.php?Lisan=tr&Page=DergiIcerik&IcerikNo=213, (19.11.2012).

191 Ruben Safrasttyan, “Armenian-Turkish Relations: From Interstate Dispute to Neighborliness”,

75 şartlarının gerektirdiği önemlerin alındığını ileri sürmektedir. Bununla birlikte yaşananların büyük bir trajedi olduğunu ancak “soykırım” olarak nitelendirilemeyeceğini belirtmektedir. Yaşananların, 1948 BM Sözleşmesindeki tanımlanan durumlara uymadığını, Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin hepsini kapsamadığını ve yok etme amacı güden ırkçı bir faaliyet olmadığını dolayısıyla 1915 olaylarının soykırım olarak nitelendirilemeyeceğini ileri sürmektedir. Diğer taraftan üçüncü ülke parlamentolarında alınan kararların ise hukuki bir yaptırımı olmadığını savunmaktadır192

.

Türkiye’nin soykırımın yapılıp yapılmadığına dair yürütülen tartışmalara yönelik bir başka yaklaşımı ise Ortak Tarih Komisyonu kurulması teklifi olmuştur. Bu bağlamda Türkiye Başbakanı, Ermenistan Devlet Başkanına 10 Nisan 2005’te gönderdiği resmi bir mektupta iki ülke tarihçilerinden ve uzmanlarından oluşacak ortak bir grup oluşturulmasını ve 1915 olaylarının araştırılması teklifinde bulunmuştur. Oluşturulacak bu komisyon sadece Türkiye arşivlerinde değil aynı zamanda konuyla ilgili üçüncü ülke arşivlerini de araştıracak ve elde edilen bulgular uluslararası kamuoyu ile paylaşılacağını belirtmiştir. Sunulan teklif ilk aşamada Ermenistan tarafında 1915’te yaşanan olaylarından şüphe duyulamayacağı gerekçesiyle ret edilmiştir193. İlerlen dönemlerde Ortak Tarih Komisyonu teklifi birçok kez yinelenmiş ancak uzlaşma sağlanamamıştır.