• Sonuç bulunamadı

KATILAN STK’LAR

B. SETA’nın İkili İlişkilere Yönelik Çalıştay Faaliyetler

Türkiye-Ermenistan yakınlaşma sürecinin başlamasıyla birlikte, söz konusu sürece ve ikili ilişkilere yönelik çalışmalarıyla ön plana çıkan STK’lardan biri; Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA)’dır. SETA; yakınlaşma sürecinin gün yüzüne çıkmasıyla birlikte; ikili ilişkilere, yakınlaşma sürecine ve bu sürece verdikleri desteklerle ön plana çıkan AB, ABD ve Rusya gibi ülkelerin politikalarını da ele alan çeşitli araştırma ve makalelere yer vermiştir. Bunların yanı sıra SETA tarafından gerçekleştirilen üç çalışma dikkati çekmektedir. Bunlardan ilki Soğuk Savaş sonrasında Kafkasya’da yaşanan gelişmeler ışığında bölge ülkeleriyle ikili ilişkilerin değerlendirildiği seminer serisinin ilki olan ve 25-28 Mayıs 2009 tarihinde İstanbul Conrad Otel’de gerçekleştirilen “Türkiye-Ermenistan İlişkileri Çalıştayı”dır. Türkiye ve Ermenistan’dan akademisyenlerin, uzmanların ve gazetecilerin katıldığı söz konusu çalıştayın amacı; iki ülke arasındaki gelişmeleri değerlendirmek ve normalleşmenin önündeki engelleri analiz ederek yakınlaşmaya katkı sağlayacak öneriler geliştirmek olarak belirtilmiştir. Çalıştayda; Türkiye- Ermenistan arasındaki sorunlara yönelik olarak sınır kapılarının açılması, Karabağ sorunu ve Ermenistan diasporasının üçüncü ülkelerde yürüttüğü çalışmaların yakınlaşma sürecine etkisi tartışılmıştır. Bu bağlamda sınırın kapalı olmasının süreci olumsuz yönde etkilediği ve bu nedenle normalleşme sürecinde öncelikle sınırların açılması gerektiği ancak bununda karşılıklı işbirliği ve çıkarlar doğrultusunda

248 Reha Yılmaz ve Elnur İsmayılov, Etnik Çatışma Teorileri Işığında Dağlık Karabağ Sorunu,

99 yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Sınırların açılması, özellikle ekonomik getiri ve iki ülkenin ticari ilişkilerini geliştirme potansiyeli nedeniyle önemli görülürken diğer taraftan Ermenistan’ın Batı ile entegrasyonunun yolunu açacağı ve bölgedeki enerji projelerine katılabileceği öngörülmüştür. Normalleşme sürecini etkileyen Karabağ sorunuyla ilgili olarak ise; bu sorunun süreci tıkayacağı ve dolayısıyla sürece dâhil edilmemesi gerektiği belirtilmiştir. Normalleşmenin ilerlemesinin Karabağ sorununun çözümünde etkili olacağı ancak iki konunun birbirine paralel olarak fakat farklı kulvarlarda yürütülmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bunun yanı sıra Türkiye’nin Karabağ sorununun çözümünde tarafsız bir tavır sergilemesi gerektiği ve bunun sorunun çözümünü kolaylaştırabileceği dile getirilmiştir. Ermeni Diasporası tarafından yürütülen çalışmalara ve soykırımın yapılıp yapılmadığına dair iddiaların ise süreci yavaşlattığına ve ilerlemesini engellediğine dikkat çekilmiştir. Çalıştayda tartışılan bu konuların yanı sıra Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi için çeşitli önerilerde de bulunulmuştur249

.

Seminer serisi kapsamında ve Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin gün yüzüne çıkmasıyla birlikte Azerbaycan ile ilişkilerin gerilmesi nedeniyle Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin ele alındığı ve normalleşme sürecinin söz konusu ilişkilere nasıl yansıdığını değerlendirmek amacıyla 25-27 Haziran 2009 tarihinde İstanbul’da Türkiye-Azerbaycan İlişkileri Çalıştayı gerçekleştirilmiştir. Söz konusu çalıştayda Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecindeki gelişmeler nedeniyle Türkiye-Azerbaycan arasında bir takım krizler yaşanması “bir millet-iki devlet” söylemine bağlanmıştır. Bu bağlamda “bir millet-iki devlet” söylemindeki dostluk ve kardeşlik temalarının aşırı duygusallığa neden olduğu ve bu nedenle kriz durumlarında aşırı tepkilerin verilmesine ve ikili ilişkilerin zedelenmesine yol açtığı ifade edilmiştir. Diğer taraftan bu söylemin yüzeysel kaldığı ve içinin doldurulmadığı kanaatine varılmış ve bu nedenle ikili ilişkilerin ortak çıkarlara dayalı, daha sağlam ve somut temellere oturtulması gerektiği belirtilmiştir. Karabağ sorununa yönelik ise Türk katılımcılar; Azerbaycan yönetimi ve kamuoyunun normalleşme sürecini Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği destekten vazgeçtiği şeklinde değerlendirdiklerini ancak bu sürecin Karabağ sorununun çözümünde kolaylaştırıcı bir rol

249 “Türkiye-Ermenistan İlişkileri Çalıştayı Raporu”, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları

Vakfı (SETA), İstanbul, 2009, s.5-6.,

100 oynayabileceğinin göz ardı ettiklerini belirtmişlerdir. Azerbaycanlı katılımcılar ise; Ermenistan’ın Rus himayesinde olduğu dolayısıyla Karabağ sorununun çözümünde esas belirleyicinin Rusya olduğunu belirtmişlerdir. Bununla birlikte çalıştaydan çıkan ortak kanaat ise sorunun diplomasi yoluyla çözülmesi gerektiğidir. Türkiye- Ermenistan sınırına yönelik ise Azerbaycanlı katılımcılar sınırın açılması durumunda Ermenistan’ın Azerbaycan’a ve Karabağ sorununa karşı daha saldırgan bir tutum sergileyeceğini, soykırım politikasından ise vazgeçmeyeceğine değinilmiştir. Diğer taraftan Türkiye’nin Azerbaycan’a rağmen sınırları açması durumunda ise Azerbaycan’ı ve dolayısıyla Kafkasya’ya ve Orta Asya’ya açılan bir kapının kapanacağı ifade edilmiştir. Türkiye-Ermenistan sınırının açılmasının ekonomik bir konudan ziyade siyasi bir konu olduğu ve sadece Türkiye ve Ermenistan’ı değil aynı zamanda Azerbaycan’ı da yakından ilgilendirdiği belirtilmiştir. Çalıştayda ortaya çıkan bir diğer sonuç ise; Azerbaycan’ın bağımsızlığını ve varlığını sürdürebilmesi için Türkiye’ye, Türkiye’nin ise enerji güvenliği açısından Azerbaycan’a ihtiyacı olduğu saptanmış, dolayısıyla Kafkasya politikasında birbirlerine muhtaç oldukları vurgulanmıştır250

.

SETA tarafından Türkiye-Ermenistan ilişkilerine yönelik gerçekleştirilen bir diğer dikkat çekici çalışma ise; 9 Mart 2010 tarihinde Ankara’da düzenlenen “Güncel Gelişmeler Işığında Türkiye-Ermenistan Normalleşme Süreci: Sonun Başlangıcı mı?” başlıklı paneldir. ABD Temsilciler Meclisi tarafından 4 Mart 2010 tarihinde kabul edilen karar tasarısıyla 1915 olayları soykırım olarak nitelendirilmiştir. SETA tarafından düzenlenen panelde söz konusu tasarının Türkiye-Ermenistan ilişkilerine ve normalleşme sürecine nasıl etki edeceği tartışılmıştır. Bu bağlamda ortaya çıkan sonuç ise; kabul edilen tasarının hem Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecine hem de Türkiye-ABD ilişkilerine olumsuz yönde etki edeceği yönündedir. Benzer şekilde üçüncü ülke parlamentolarında alınan kararlarında süreci olumsuz yönde etkilediğine dikkat çekilmiştir. Bunun yanı sıra Karabağ sorununun ise kısa vadede çözülecek bir sorun olmadığı bu nedenle orta vadede çözümüne yönelik adımlar atılması gerektiği vurgulanmıştır251

.

250

SETA, “Türkiye-Azerbaycan İlişkileri Çalıştayı”, http://www.setav.org/tr/turkiye-azerbaycan- iliskileri-calistayi/yorum/503, (25.12.2012).

251 SETA, “Türkiye-Ermenistan Normalleşme Süreci”, http://www.setav.org/tr/turkiye-ermenistan- normallesme-sureci/yorum/621, (25.12.2012).

101 Yukarıda belirttiğimiz üç çalışma dışında Türkiye-Ermenistan ilişkilerine yönelik çeşitli makaleler, analizler ve araştırmalarda yapılmıştır. Bunların yanı sıra “Dış Politika Yıllığı” olarak SETA tarafından her yıl yayınlanan analiz çalışmasında da “Türkiye’nin Kafkasya Politikası” başlığı altında, yayınlandığı yıl içindeki gelişmelerin ele alındığı bir bölümle de Türkiye-Ermenistan ilişkilerine yer verilmektedir.

Son olarak Türkiye-Ermenistan ilişkileri ve SETA ve BİLGESAM’ın faaliyetleri hakkın bilgi almak adına Fatih ÖZBAY ile mülakat çalışması yapılmıştır. Hem SETA hem de BİLGESAM’da çeşitli faaliyetlere katılan Özbay yapılan çalışmaların hedef kitlesinin çoğunlukla akademisyenler, siyasi karar alıcılar ve gazeteciler olduğunu ve söz konusu bu kitleyle çözüm önerme, yol gösterme ve empati kurmayı amaçladıklarını belirtmiştir. Gerçekleştirilen projeler çerçevesinde iki ülke arasındaki en önemli sorunların “soykırım” iddiası ve Dağlık Karabağ’ın Ermenistan tarafından işgali olduğunu belirten Özbay’a göre Türkiye’nin bu suçlamayı kabul etmesi mümkün değildir, Ermenistan’ın ise bu iddiadan vazgeçmesi imkânsızdır. Bununla birlikte konuya yönelik olarak; “. Biz çalışmalarımızda hep “soykırım konusunda tartışmalar bir taraftan tarihçilerce, uzmanlarınca yapılmaya devam etsin ama bunu iki ülke arasındaki normalleşmenin ön şartı olarak masaya koymayın dedik ama dinletemedik. Özellikle Ermenistan diasporanın baskısıyla buna yanaşmadı. Görüşmeler kilitlendi. Ermenistan Azerbaycan’ın işgal gerçeğini hep normalleşme sürecinin dışında tutmaya çalıştı. Türkiye ise bunda ısrarcı oldu. Önce Dağlık Karabağ işgali sonra ersin istedi. Bunu biraz da Azerbaycan ile ilişkilerini düşünerek yaptı. Biz ise çalışmalarımızda, Dağlık Karabağ dışında işgal edilen topraklar peyderpey boşaltılsın sonra Dağlık Karabağ’ın durumu konuşulsun, ilk önce birkaç bölge boşaltılırsa bu durum olumlu yansımaları beraberinde getirir dedik” ifadelerine yer vermiştir.

Normalleşme dönemi çerçevesinde Türkiye’nin politikasını samimi, gerçekçi ve doğru bulan Özbay, iç kamuoyunun ve Azerbaycan’ın yeterince bilgilendirilmediğini ve bunun süreci olumsuz yönde etkilediğini belirtmiştir. Aynı dönem içinde Ermenistan’ın politikasını ise kararsız ve gönülsüz bulduğunu, iç kamuoyunun ve diasporanın baskısının yoğun olduğunu ifade etmiştir. Bununla birlikte Özbay’a göre; diaspora 2015 öncesi böyle bir yakınlaşmaya kesin olarak

102 karşı çıkmakta, diğer taraftan normalleşmenin gerçekleşmesi durumunda soykırım konusunun tartışılabilir hale gelmesi düşüncesi Ermenileri rahatsız etmektedir. Bu bağlamda Dağlık Karabağ konusunun sürece endekslenmesinin, süreci dondurma anlamında ellerine fırsat verdiğini belirtmiştir. Mevcut durum ve gelecekte tekrar bir yakınlaşma olup olamayacağına dair ise; “2015 öncesi hiçbir değişiklik beklemiyorum. Ermeniler 2015’in yankılarına göre ne yapacaklarına karar verecekler. Kesin bir değişiklik ise beklemiyorum. Kafkasya’da statüko kırılmadıkça, Minsk Grubu gerçekten sorunu çözmek istemedikçe ilerleme zor. Bu tek başına Türkiye’nin üstesinden gelebileceği bir şey değil ama yeterince başarılı şekilde zorladı bunu” ifadelerine yer vermiştir.

Türkiye-Ermenistan ilişkilerine yönelik sivil toplum çalışmalarını olumlu değerlendiren Özbay, bu çalışmaların toplumsal algıda az da olsan bir değişikli yaratabildiğini, sürecin devam edebilmesi adına güven arttırıcı önlemler alınmasının çok önemli olduğunu bu bağlamda kamuoyuna dönük basit faaliyetlerin olması gerektiğini ifade etmiştir. Bu faaliyetlerin ise olumlu ve ortak noktalara odaklanması ve ekonomi, spor, turizm, kültürel faaliyetler gibi farklı formatlarda olması gerektiğini belirtmiştir252

.