• Sonuç bulunamadı

2.2. BANKACILIKTA YENİDEN YAPILANDIRMA YÖNTEMLERİ

2.2.3. Yapısal Yeniden Yapılandırma

2.2.3.4. Sorunlu Aktiflerin Yönetimi ve Aktif Yönetim Şirketleri

Sorunlu aktif, borçlunun sözleşme şartlarına ve zamanına uygun olarak yükümlülüklerini yerine getiremediği tahvil, bono gibi her türlü alacak senetleri ve krediler olarak tanımlanmaktadır. Faiz oranlarının artmasına ve kur artışlarına bağlı olarak, borçluların ödeme güçlerinin azaldığı makro ekonomik koşullarda, krediler başta olmak üzere bankaların diğer alacakları da sorunlu hale gelebilmektedir. Kredi zararlarının, milli gelirin yüzde 2,5’inden daha az olduğu durumlarda, merkez bankasının likidite desteği, yeni sermaye ilavesi, faiz oranlarının düşürülmesi gibi önlemleri içeren finansal tedbirler başarılı sonuç verebilmektedir. Diğer taraftan bu zararın boyutu daha yüksek olduğu koşullarda, sorunlu aktiflerin yönetimi ve borçların yeniden yapılandırılması gibi yapısal çözümlere girişilmektedir. Uluslararası alanda yeniden yapılandırmada başarılı olan ülkelerin, sorunlu bankaların problemli kredilerini, kamu tüzel kişiliğini haiz veya banka statüsündeki aktif yönetim şirketlerine devrettikleri görülmektedir (Erdönmez, 2002:67).

Sorunlu aktiflerin yönetilmesinde başvurulan yöntemlerden birincisi, sorunlu bankanın “iyi banka” ve “kötü banka” olmak üzere ikiye ayrılmasıdır. Bu ayrıştırmayla, sorunlu aktifler kötü bankaya transfer edilirken, nispeten daha iyi durumda olan aktifler iyi bankanın bünyesinde kalmaktadır. Bu yolla, iyi bankanın daha etkin bir şekilde faaliyetini sürdürmesi ve kötü bankanın da sorunlu aktiflerin tahsiline odaklanması sağlanarak, söz konusu bankalara kamu güveninin yeniden tesis edilmesi amaçlanmaktadır.

1990’lı yıllarda İsveç ve Norveç’te iyi banka kötü banka ayrımına gidilmiştir. Norveç hükümeti bankalara sermaye ilave ettikten sonra, 3 sorunlu bankayı denetimine almış ve bu bankaların kredilerini sorunlu ve sorunlu olmayanlar olmak üzere iki gruba ayırmıştır. Bu üç bankayı birkaç yıl yönettikten sonra, kötü banka varlıklarını tasfiye etmiş, iyi bankayı özelleştirmiştir. İsveç’te yaşanan mali kriz sonrasında devlet tarafından devralınan Nordbanken ve Gotha Bank'ın sorunlu aktifleri Retriva ve Specurum’a devredilmiştir. Bu kuruluşlar birer kötü banka olarak oldukça başarılı faaliyet göstermiştir. Norveç ve İsveç’te iyi ve kötü bankalar aynı yönetim kurulunca yönetilmişlerdir. Sorunlu bankanın kendi bünyesinde, sorunlu

aktiflerin yönetimi ile ilgili ayrı bir birim de oluşturulabilmektedir. Bazen de bankanın iştiraki şeklinde, aktif yönetim şirketi oluşturulmasıyla da yapılabilmektedir. 1980’li yıllarda bankanın sorunlu aktifleri için, İspanya'da banka hastaneleri kurulmuştur. Bu uygulama belli alanlarda uzmanlaşmış, büyük ölçekli kamu bankalarının yapılandırılması sürecinde kullanılmıştır. Bu yolla, kamu bankalarının mali yapılarındaki bozulmadan, bu bankalar tarafından desteklenen sektörlerin mümkün olduğunca az bir şekilde etkilenmeleri sağlanmıştır (Klingebiel, 2000: 21).

Sorunlu aktiflerin yönetiminde kullanılan diğer yöntem ise aktif yönetiminden sorumlu merkezi bir şirketinin kurulmasıdır. Aktif yönetim şirketleri ödeme güçlüğü içinde olup geçici sorunları olan veya iflas etmiş bir finansal kurumun kötü aktiflerini yönetip tasfiye etmek amacıyla kurulmakta ve bir anlamda kötü banka olarak faaliyette bulunmaktadır. Ayrıca, özelleştirme sürecindeki kamu sermayeli bankalar ile kamu otoritesince müdahale edilen finansal kurumların özelleştirilmesi döneminde, bu bankalardaki sorunlu aktiflerin yönetimi de bu kurumlarca yerine getirilmektedir. Hukuk sisteminin etkin olmadığı durumlarda, aktif yönetim şirketi mahkeme dışı iflas mekanizması gibi çalışabilmekte ve sorunlu aktifler konusunda uzmanlaşması nedeniyle, hukuki prosedüre ilişkin faaliyetler açısından ölçek ekonomisi sağlayabilmektedir (Klingebiel, 2000: 23-24).

Bu şekilde sorunlu aktifler bankalardan ayrıştırılmakta ve bankaların asli görevlerini yerine getirmeleri, daha karlı bir şekilde faaliyette bulunmaları hedeflenmektedir. Bu şirketler tarafından alınan krediler hisselere dönüştürülerek kamuya veya piyasaya satılabilmektedir. Merkezi aktif yönetim şirketleri 1980’li yıllarda ilk olarak ABD’de kurulmaya başlanmıştır. Bu amaçla, ABD’de Amerika Aktif Tasfiye Tröst Şirketi (RTC) kurulmuştur. Sorunlu aktifler RTC kurulmadan önce FDIC’ye aktarılmıştır. Daha sonraki dönemlerde Tayland’da FRA, Endonezya’da IBRA, Malezya’da DANAHARTA ve Güney Kore’de KAMCO oluşturulmuştur.

Aktif yönetim şirketi kötü kredileri satın alarak, banka ve firmalara özkaynak sağlamakta ve yeniden yapılandırma aşamasında mali ve operasyonel bir rol oynayabilmektedir. Ancak, aktif yönetim şirketlerinin başarılı olması için bunlara

tatminkâr düzeyde fon aktarılması, daha önceden belirlenen hedeflerin açıkça ortaya konularak, sorunlu kredilerin iyileştirmesinin hedeflenmesi gerekmektedir. 1995-1997 yılları arasında Şili ve Meksika’da yaşandığı gibi, aktif yönetim şirketleri aracılığıyla, devletin kötü kredilere piyasanın üzerinde faiz vermesi ve bankaları yeniden sermayelendirmekten kaçınması gerekmektedir.

Sorunlu aktifler, mevduat sigorta kurumu gibi mevcut veya oluşturulacak yeni bir kamu kuruluşuna da devredilebilmektedir. Japonya’da Mevduat Sigorta Kurumu (DIC) zor durumdaki bankaların finansal durumlarını iyileştirmek amacıyla, bankaların sorunlu alacaklarını satın almakla yetkili kılınmıştır. Meksika’da sorunlu krediler Merkez Bankası’na bağlı olan Banka Tasarruflarını Koruma Fonu (Bank Fund for Savings Support-FOBAPROA) tarafından satın alınmıştır. Karşılığında 10 yıl vadeli FOBAPROA senetleri verilmiştir (Mesutoğlu, 2001: 42).

FOBAPROA, bankaların tahsili gecikmiş alacaklarını sermaye artırımına gitmesi koşuluyla, net defter değeri üzerinden (face value-provision) almakla görevlendirilmiştir. Buna göre, 1 dolarlık sermaye artışı karşılığında FOBAPROA tarafından bankaların 2 dolarlık tahsili gecikmiş alacağı satın alınmıştır. Fon, nominal değeri 100 ABD doları olan kredi için (25 + 0.75 * kredinin geri dönüş tutarı) kadar ödeme yapmıştır. Devralınan kredilerin yönetim ve tahsilat sorumluluğu ilgili bankaya bırakılmış, kredilerin sadece nakit girişleri alınmıştır. Ancak, hükümetin politik açıdan suistimal edilmiş kredileri de bu kapsamda ele alması, aktif yönetim şirketinin başarısını düşürmüştür. Fon tarafından bu amaçla 1999 yılı sonuna kadar kullanılan toplam menkul kıymet tutarı 15,7 milyar ABD dolarıdır. Bu operasyon bankacılık sisteminin yüzde 60’ına karşılık gelen beş banka için yapılmıştır (Mesutoğlu, 2001: 42).

Bankacılık sektöründeki zor durumdaki bankaların sorunlu aktif ve yükümlülükleri geçici bir süre için, bir köprü banka tarafından da satın alınmaktadır. ABD’de ve Japonya'da bu yöntem kullanılmıştır. Ayrıca, Japonya’da faaliyet izni kaldırılan sorunlu bankaların satılamaması halinde bu bankalar Mevduat Sigorta Kurumu (DIC) tarafından geçici bir süre (2 yıl) faaliyet gösterecek köprü bir bankaya devredebilmektedir. Köprü bankalara, sorunlu bankaların

personelinden ve diğer imkanlarından yararlanabilme olanağı tanınmaktadır (Erdönmez, 2002:74).