• Sonuç bulunamadı

Bankaların etkinliklerinin ölçülmesi bankacılık ve finans konusunda çalışma yapan araştırmacılar için yaygın bir araştırma konusu olmuştur. Bu konunun güncelligini korumasının ve araştırmacıların ilgisini çekmesinin nedeni bankacılık sektörünün tüm dünyada sürekli olarak gelişmekte ve değişmekte olması olarak düşünülebilir. Bankacılık sisteminin etkin çalısmasının ülke ekonomilerini doğrudan etkilemesi de bu alanın ilgi çekici olmasının en önemli nedenlerinden biri olarak görülebilir. 1980’li yılların başından itibaren dünya genelinde yaygınlaşan serbestleşme yönündeki iktisadi politikalara paralel olarak finansal hizmetler de ölçek ve çeşitlilik itibarıyla çarpıcı bir gelişme göstermiştir.

Bu süreçte reel ve finansal sektörler arasındaki etkileşim artarken gelişmiş bir finans sektörü ekonomik büyümenin itici bir gücü haline gelmiştir. İktisat yazınında ortaya konan bulgular, finans sektörünün en önemli unsurlarından olan bankacılık sektörünün gelişmesiyle birlikte sermaye birikiminin, toplam faktör verimliliğinin ve

özel tasarruf oranının artış gösterecegini ve kaynakların verimli alanlara yönlendirilmesine katkı sağlanacağını göstermektedir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, finansal sektörün en önemli unsurlarından biri bankalar ve bankacılık sektörüdür. Bankalar, uzmanlık alanlarına göre ticari bankalar ile yatırım ve kalkınma bankaları olarak temelde iki gruba ayrılabilir. Mevduat toplayan ve bunları kredi olarak ihtiyaç sahiplerine dağıtan ticari bankalar, tüm dünyada bankacılık sektörünün en önemli ve nispi payı en yüksek parçası konumundadır. Tasarrufların ana kaynağı olarak kabul edilen halkın birikimlerinin en yoğun olarak değerlendirildiği finansal araç banka mevduatlarıdır. Diğer taraftan, bireysel işletmelerle kurumsal şirketlerin finansman gereksinimlerinin önemli bir bölümü de banka kredileriyle karşılanmaktadır (Tunay ve Silpar, 2006: 1).

Bu nedenle, bankaların etkinliklerinin incelenmesi hem iktisat hem de finans alanlarında çok önemli ve ilgi çekici bir araştırma konusudur. Bankacılık ve finans alanında yapılan çalışmaların ve bunların sonucunda elde edilen verilerin değerlendirilmesi bankaların uygulayacakları stratejileri belirlemelerinde önemli ölçüde yol gösterici ve fikir verici olabilmektedir. Türk mali sistemindeki önemli payı ile ağırlığını giderek artıran bankacılık kesimi için etkinlik ölçümü ve verimlilik konusu, daha önceki yıllarda da araştırılmakla beraber son yıllarda daha büyük önem kazanmıştır ve halen güncelliğini korumaktadır. Özellikle, ekonomide liberalleşme eğilimlerinin gelişmesiyle finansal kuruluşların da rekabet gücü ve verimlilik üzerindeki etkileri daha yakından izlenir olmuştur.

Tüm şirketlerin faaliyetleri gelir sağlama amacına ya da daha spesifik olarak kar sağlama amacına yöneliktir. Kaynakların temini ile bunların gelir getirecek şekilde tahsisi, şirketlerin çalışma süreçlerini karakterize etmekte olup, kuskusuz son derece önemlidir. Oysa şirketlerin amaç fonksiyonlarının temeli kar maksimizasyonudur. Kar veya getirinin maksimum kılınmasının iki ana unsuru olduğu bilinmektedir: Bunlardan birincisi “faaliyet gelirlerinin maksimize edilmesi” ve diğeri ise, “faaliyet giderlerinin minimize edilmesi”dir.

Bu temel kural açısından özde birer şirket olan bankaların, hangi türde olursa olsun diğer şirketlerden ve hatta bireysel küçük işletmelerden bir farkı yoktur. Dolayısıyla, bankaların performansları ve başarıları karlılıklarıyla ölçülmektedir. Ancak

temel sorun, karlılık ve karlılığa dayalı performans kriterlerinin analizi konusundadır. Temel olarak, banka karlılığını ölçmek için kullanılan kriterler, banka dışı sirketlerin karlılığını ölçmekte kullanılanlardan farklı olmasa bile; banka karlılığının bileşenleri banka dışı şirketlerdekinden son derece farklıdır. Bu durumun en önemli sebebi, bankaların finansal aracılıkla uğraşmaları ve bilanço yapılarının bundan ötürü banka dışı şirketlerden ciddi ölçüde farklılıklar göstermesidir. Bankalar ile banka dışı şirketlerin temel amaçlarının aynı olmasına karşın, kullandıkları yöntemlerin ve faaliyet esaslarının farklı oluşu, banka karlılığının analizini de farklılaştırmaktadır (Tunay ve Silpar, 2006: 3).

Bankaların tek olarak ya da bankacılık sisteminin bir bütün olarak etkinliklerinin ölçümü oldukça zor bir iştir. Çünkü piyasada faaliyet gösteren çok sayıda banka ve bu bankaların faaliyetlerine ilişkin çok sayıda sayısal gösterge vardır. Bu göstergelerin bankaların etkinlikleri üzerinde meydana getirdikleri değişiklikler pek çok değişkenden etkilenmektedir. Son yirmi yıla gelene kadar Türkiye’nin uygulamış oldugu finansal baskılama modeli, diğer bir deyişle, tasarruflara negatif reel faiz oranlarının verilmesi yoluyla sanayi kesimine ucuz kaynak sağlanabileceği düşüncesi ve son on yılda yoğunlaşan kamu borçlanması finansal sistemin davranış kalıpları açısından aynı sonucu vermiş gözükmektedir; verimlilik düşüncesi karlılığa göre ihmal edilmiş ve karlılık rekabetin itici unsuru olarak kabul edilmiştir (İnan, 2000:82).

2000 yılı başından itibaren Türkiye’de bir dezenflasyon programı uygulamaya konulmuştur. Bu programın önemli bir ayağı da kamu borçlanma gereğini düşürmek, kamunun iç borç faiz yükünü azaltmak ve nihayet finansal piyasalarda kamunun yarattıgı baskıyı hafifletmek olarak belirmektedir. Bu durum ve daha önce benzer programların uygulandığı ülkelerin finansal sistemlerinde görülen gelişmeler, bankacılık sisteminin karlılığının görülebilir bir gelecek içinde önemli oranda azalabileceğini düşündürmektedir.

Karlılık azalabilecektir, çünkü düşük enflasyon ve sağlıklı bir kamu maliyesi ortamında toplam risk ve rekabet artarken; aracılık kar marjı ve düşük riskli plasman alanları daralacaktır. Düşük enflasyon sürecine girilmesi ile risk yönetimi ve verimlilik kavramlarının bankacılık sistemi için önemi artmaktadır. Kar marjlarının daralması sebebiyle bankalar açısından etkin çalışmak önem kazanabilecektir. Rekabetin

yaşandığı ortamlarda etkinlik ve verimlilik gibi kavramlar çok daha önemli hale gelmektedir. Ekonomideki tüm birimlerin olduğu gibi bankaların da rekabet ve çevresel etkilerin degisimi durumunda ortaya çıkan kar marjındaki erimeye karşı etkin çalışarak ayakta durmaları gerekmektedir. Bankalar kaynak dağılımını belirleyen finansal aracılık rolünü üstlendikleri için bankacılık sektörünün etkin çalışması, en az diğer sektörlerin etkin çalışması kadar önemli olarak değerlendirilebilir (Abaç, 1986: 21).