• Sonuç bulunamadı

Eşe ÖNER ŞEKER2 Özet

İnsanın ihtiyaçları dolayısıyla amaçları vardır. Toplumların temel amaçlarından biriside kalkınmadır. Amaçlara rastgele değil, uygun kaynak birleşimiyle ulaşılması örgütlerde etkili stratejileri gerekli kılmaktadır. Amaçlara ulaştıracak etkili stratejiler, öncelikle etik değerlere sahip stratejistlerin varlığına bağlıdır. Ancak etik değerlerle bütünleşmemiş stratejistlerin, geliştirdiği stratejiler, uygulamada başarılı olsalar bile toplumun uzun vadeli çıkarları ile çelişeceği, israflar, kayıplar ve insani sorunlar doğuracağı açıktır. Bu nedenle stratejiler belirlenirken, stratejistlerin sadece sayısal bilgilerle yetinmemesi ve etik değerlerle ilgili nitel bilgilere de sahip olmaları yararlı olacaktır. Etik değerlerle donatılmamış stratejistlerin geliştirdiği stratejilerle, başta kalkınma olmak üzere toplumun refahı, mutluluğu ve yaşama sevincinin sağlanması gibi temel amaçların istenen etkinlikte gerçekleştirilmesi mümkün olmayacaktır.

Etik konusunda yapılmış birçok çalışma, etik olgusunun özellikle de örgütlerin uzun vadeli amaçlarına yön veren stratejistlerin tutum ve davranışlarının ne kadar önem arz ettiğini, paydaşlar üzerindeki etkilerinin kaçınılmaz olduğunu göstermektedir. Bu çerçevede çalışmamızın amacı, stratejistlerin uzun vadeli etik sorumluluklarını, yönetsel rasyonellik, yapılabilirlik ve sürdürülebilirlik gibi temel yönetsel amaçlarla etkileşimli şekilde kullanımının gerekliliğini vurgulamaktır. Çalışma kapsamında; yönetim, yönetsel amaçlar, etik, yönetsel etik, stratejist ve etik sorumlulukları incelenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Yönetim, Yönetsel Amaçlar, Etik, Stratejist Abstract

People have needs and therefore they have aims. One of the main aims of societies is development. Achieving the goals with the appropriate combination of resources, not randomly, requires effective strategies in organizations. Effective strategies to achieve the objectives depend primarily on the existence of strategists with ethical values. However, it is clear that the strategies that are put forward by the strategists who are not integrated with ethical values will contradict the long-term interests of the society and create wastes, losses and human problems even if the strategies they develop are successful in practice. Therefore, when determining strategies, it will be useful that strategists do not only confine themselves to numerical information and but also have qualitative information about ethical values. It will not be possible to realize the basic objectives such as development, welfare, happiness and joy of life in the desired activity with the strategies developed by strategists who are not equipped with ethical values.

Many studies on ethics show that the importance of ethics and especially the attitudes and behaviors of strategists who shape the long-term goals of organizations and their effects on stakeholders are inevitable. In this context, the aim of this study is to emphasize the long-term ethical responsibilities of strategists and the necessity of interacting with key managerial objectives such as managerial rationality, feasibility and sustainability. To this end, the concepts of management, managerial goals, ethics, managerial ethics and strategist were examined.

Key Words: Management, Managerial Goals, Ethics, Strategist Giriş

Yönetim, belirli bir takım amaçlara ulaşmak için, başta insanlar olmak üzere, parasal kaynakları, donanımı, demirbaşları, hammaddeleri, yardımcı malzemeleri ve zamanı birbirleriyle uyumlu, etkin ve verimli kullanabilecek kararlar alma ve uygulatma süreçlerinin toplamı, şeklinde tanımlanmıştır (Eren, 2008, s. 3). Yönetimde başarılı olmak ve bu başarının sürdürülebilir olması için temel amaç ve stratejilere ulaşmada ağırlıklı olarak rasyonellik, uygulanabilirlik ve sürdürülebilirlik gibi nicel ölçütlerin dikkate alındığı görülmektedir. Ancak yönetim, özellikle

1 Prof. Dr. Abdullah KARAKAYA, Karabük Üniversitesi, İBFF, Yönetim Bilişim Sistemleri Bölümü,

akarakaya@karabuk.edu.tr

149 de günümüz koşullarında sayısal ve teknik bir işleyiş özelliğine sahip olmayıp, bunlarla birlikte etik olarak da önemli bir özelliğe sahiptir. Çünkü etik, üstün ve kutsal değerler olarak görülen ahlak, hukuk ve din değerlerini kapsayan belirleyici bir olgudur. Din ve ahlak değerlerinin insani ve toplumsal boyutları amaçları doğrultusunda keşismektedir. Her iki değer yargısıda insanlara ve topluma, belli bir dünya görüşü ve buna bağlı bir yaşam tarzı sunmaktadır. Bu görüş ve yaşam tarzında ise, iyi niyete bağlı olan doğru davranış biçimini şart koşmaktadır (Çilingir, 2014, s. 714). Bu nedenle de insanların davranışlarına temel oluşturan değerlerin toplamı şeklinde ifade edilmektedir. Bu değerlerin unsurları; görev ve sorumluluk, vicdan ve iyi niyet, iyilik ve doğruluk, sevgi, onur ve kamu yararı olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanların örgüt içerisindeki eylem ve işlemlerine yön veren yönetsel etik olgusu aynı zamanda rasyonellik, uygulanabilirlik ve sürdürülebilirlik için de gerekli görülmektedir. Günümüz teknolojisinin sağladığı etkileşimci ortamda, etik ilke ve kurallara uygun davranılmadığında, örgütlerin ve toplumun çok büyük problemler yaşayacağı kaçınılmaz bir durumdur. Örgütlerin belirledikleri stratejilere ulaşması, itibar kazanmaları ve insanlarda olumlu imaj yaratmaları çevreleri ile kuracakları güvenilir ilişkilere bağlıdır. Bu güvenilir ilişkiler, örgütlerin itibarlarını arttırmakla birlikte piyasa değerlerine de oldukça önemli katkılar sağlayacaktır. Bu nedenle örgütler, etik davranma ve paydaşları ile ilişkilerinde daha duyarlı olmak zorundadırlar. Buradan yönetsel etik olgusunun, süreklilik ve sorumluluk gerektiren yönetim uygulamalarında etik ilke ve kuralları konu aldığı söylenilebilmektedir. Bu olgu ile sosyal, idari ve siyasi hayatta örgütlerde dejenerasyon ve yozlaşmanın önüne geçilmesinin yanı sıra yönetim ile çalışan arasında güvenilir ilişkilerin oluşturulması açısından da önemli ve vazgeçilmez unsurdur.

Toplumsal hayatta düzen ve istikrarın sağlanması açısından oldukça önemli olan adalet, dürüstlük, eşitlik olgularını, yönetim anlayışına ve dolayısıyla örgüte yerleştirmeyi hedefleyen yönetsel etik (Stevens, 2000), örgütün ahlaki değerlerine ve ilkelerine uygun karar ve davranışları açıklamaktadır. Bu karar ve davranışlara uygun, kurumsal kodlar ve standartları belirlemektedir (Özdemir, 2011, s. 182-183; Özdemir, 2008, s. 155). Örgüt içerisinde özellikle stratejistlerin yönetsel etik konusunda hassas olduklarını göstermeleri; toplumun gözünde kurumun yasa dışı işlemlerde bulunmayan, iş görenlerine kötü davranmayan, çalışanlarının müşterilerine kötü davranmadığı saygın organizasyonlar şeklinde izlenim yaratmasını sağlayacaktır (Stevens, 2000, s. 39-43). Bu durumun bir koşulu olarak, bütün örgüt stratejistleri yönetsel etik konusunda daha hassas davranmakta ve günümüz iş dünyası adına etik ilke ve kurallar oluşturmak için çalışmalar yapmaktadır (Vallen, 2000, s. 45-47). Bu çalışmada da yönetsel amaçlar olan rasyonellik, yapılabilirlik ve sürdürülebilirlik gibi nicel ölçütlerin yanı sıra ahlak, hukuk, din değerlerini içinde barındıran nitel bir ölçüt olan etik konusu, yönetsel etik ve stratejistlerin etik sorumlulukları değerlendirilecektir.

Yönetim ve Yönetsel Amaçlar

Yönetim kavramının süreç, bilim, sanat ve meslek özelliğinden söz edilebilmektedir. Süreç olarak yönetim, örgütün elinde bulunan kaynakları planlayarak, organize ederek, yürüterek, kontrol ederek, başkaları aracılığı ile etkili, verimli ve karlı (rasyonel) bir şekilde kullanarak, amaçlara ulaşmayı ifade etmektedir (Ülgen ve Mirze, 2010, s. 24). Başka bir tanımda ise yönetim, yönetsel bilgiyi öngörü, muhakeme ve deneyimlerle kullanarak, insanlar aracılığı ile amaçlara ulaşma sanatıdır (Demirkaya, 2013, s. 315).Yönetimde insan aktörü oldukça önemlidir. Çünkü bir örgütün kaynaklarını kullanabilecek insan kaynağı ve bu insanları yönlendirecek yönetici olmadığı sürece yönetimden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Bu anlamda yönetim; insanın, insan tarafından, insani amaçlar için insanca yönlendirilmesidir. Yönetim kısaca, insanın yönlendirilmesidir. Insanın olduğu her yerde, tek başına olması durumunda dahi yönetimden söz edilebilmektedir. Kişinin amaçlarına ulaşması için, elindeki maddi ve maddi olmayan kaynakları etkin, verimli bir şekilde yönetmesidir. Yani yönetim birden fazla insanın varlığı ile ortaya çıkabileceği gibi tek başına bir insanın olmasın da da yeterli olmaktadır.

Yönetimin bir uygulama alanı, disiplin veya profesyonel bir meslek olduğunu ifade etmekte söz konudur. Bir disiplinin bilgi ve bulgularının profesyonel bir biçimde uygulanan meslek haline gelebilmesi için o alanda öğretilebilir bilgi birikiminin olması gerekmektedir. Yönetimde yapılan bilimsel araştırmalar ve uygulamalar sonucunda genel anlamda kabul gören teori ve bilgi haline gelen kavram, metod, sistem, teknik ve yaklaşımlar, yönetimin öğretilebilir yanını ortaya koymaktadır (Koçel, 2011, s. 5). Bu yüzden yönetim aynı zamanda profesyonel bir uğraşı, uygulayıcılarına belli gelir ve itibar kazandıran önemli bir meslek olarak da tanımlanmaktadır. Özellikle günümüz toplumunda hızla gelişen bir meslek olarak görülmektedir (Genç, 2007, s. 23).

Örgütler, insanların bilgi, deneyim ve vizyonlarını bir araya getirdikleri, ortak bir değerin oluşturulduğu, bireysel ve toplumsal ihtiyaçların karşılandığı bir organizasyon yapısıdır (Jones, 1995, s. 4). Bu nedenle de örgütlerde yönetim ihtiyacı evrenseldir (Robbins ve Coulter, 2003, s. 18). Kar amacı gütsün veya gütmesin, hemen her alanda faaliyet gösteren örgütlerde ve hatta örgütlerin her kademesinde yönetime ihtiyaç duyulmaktadır. Yönetimin birçok temel unsurunun bilimsel metotlar kullanılarak araştırıldığı aynı zamanda yönetimin bir insan yapısı olduğu ve sürekli değişerek geliştiği ifade edilmektedir. Bu ifadeye göre, yönetim toplumların temel teknolojisidir

150 denilebilmektedir (Mackenzie vd. 2002, s. 299-300). Bu şekilde nitelendirilen yönetim oldukça önem arz etmekte ve amaçlara ulaşmada etkin ve verimliliğin sağlanması, uygulanabilir olması ve sürdürülebilirliğin sağlanması, iyi yönetim ile mümkün olmaktadır. Bugünkü gelişmişlik düzeyine, örgütlerin bu şekildeki bir yönetim ile ulaştığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Toplumun temel teknolojisi (Mackenzie vd. 2002, s. 299-300) şeklinde nitelendirilen yönetim, bir örgütün varlığını etkin, verimli ve karlı biçimde sürdürmesi ve refahı için oldukça önemli bir unsurdur (Tripathi ve Reddy, 2006, s. 1). Örgütün bütün kaynaklarının rasyonel bir şekilde kullanılmasıyla, belirlenen amaçlara ulaşılması yönetim sayesinde mümkün hale gelmektedir. Bir örgüt varlığını sürdürebilecek her türlü kaynağa sahip olsa da, kaynaklarını rasyonel biçimde kullanacak insan kaynağına sahip değilse istenen başarıya ulaşması da mümkün olmayacaktır. Örgütlerin bu başarılara ulaşmasında rasyonelliği sağlayarak, yapılabilirlik (fizibilite) ve sürdürülebilirliği elde etmenin temelinde etik değerlere de sahip olması ve yönetsel amaçlara, yönetsel etik anlayışına sahip bir bilinç ile ulaşması daha doğru bir tutum olacaktır. Çünkü örgütler büyüklük ve karmaşıklığına göre farklı etik sorunlarla karşılaşmaktadır (Goodpaster, 1984, s. 3). Bu durumda yönetimde etik değerlerin varlığı; rasyonelliğe, yapılabilirliğe ve sürdürülebilirliğe ulaşmada uyulması gereken etik ilke veya davranış kurallarının oluşturulmasını gerektirmektedir. Şekil 1’de bu yönetsel amaçların öncelikle etik değerler çerçevesinde yapılmasını, etik değerlerin rasyonel karar alma, yapılabilir ve sürdürülebilir bir başarıyı etkisi altına aldığı gösterilmektedir.

Şekil 1: Etik Değerler ve Yönetsel Amaçlar Etik ve Yönetsel Etik

Etik, üstün ve kutsal değerler olarak görülen din, hukuk, ahlak, töre, kültür vb. toplumsal değerleri kapsayan, belirleyici bir olgudur. Iyi, kötü, doğru veya yanlış gibi kavramları inceleyen ve bir birey veya grup için neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirleyen ahlaki ilkeler, değerler ve standartlar sistemi olarak tanımlanmıştır (Hatcher, 2004). Bu anlamda etik, davranışlarımıza felsefi bir bakış açısı ile anlam kazandırmaya çalışmış olup, doğru-yanlış, ödev-yükümlülük, toplumsal ve sosyal sorumluluk kavramlarını sorgulamaktadır (Traaen, 2000, s. 26). Geleneksel ve günlük dildeki kullanımları büyük benzerlik ve paralellik gösteren ahlak kavramı ile arasında literatürde anlamları bakımından farklılıklar olduğuna işaret edilmektedir. Ahlak, bir toplumdaki bireylerin benimsemiş oldukları ve uymak zorunda kaldıkları ilkeleri, kuralları açıklamaya yarayan bir kavram (Köknel, 2006, s. 111); etik ise bireyin veya örgütün davranışlarına rehberlik eden doğrunun ve yanlışın, iyinin ve kötünün standartlarını oluşturan ilkeler topluluğu (Holt, 1987, s. 697; Negahandy, 1987, s. 75) şeklinde tanımlanmaktadır. Bireyler arası etkileşimin merkezinde yer alan kuralların tamamı şeklinde tanımlanan etik değerler; dürüstlük, güvenilirlik, adaletli olmak gibi özellikler bireysel olmasının yanında, toplumsal anlamda bireylerin birbirlerine karşı olan davranışlarını yönlendiren ilke ve standartlar biçiminde de ifade edilmektedir (Paine, 1997, s. 2). Felsefe bilimine ait bir disiplin olan etik, kısaca ahlaki eylemin bilimi olarak tanımlanmaktadır (Bolay, 1997, s. 6). Ödev,yükümlülük, sorumluluk, gereklilik ve erdemgibi kavramları inceleyerek, doğruluk ile yanlışlığın, iyi veya kötünün ne olduğuna dair ahlaki yargıları ele alan, ahlaki eylemin doğasını sorgulayan ve olması gereken iyi yaşamı açıklamaya çalışan felsefenin bir disiplini olarak tanımlanmaktadır (French, 1994, s. 79). Genel olarak bakıldığında ahlak kavramı düşünce, din, emir ve yasaklar, gelenek ve göreneklere göre oluşturulmuş ve toplumun benimsemiş olduğu yaşam şeklidir. Ahlak felsefesi veya etik olarak adlandırılan disiplin, doğru eylemin ve en iyi yaşam tarzının nasıl olması gerektiğini belirleyerek uygulamaya çalışmaktadır. Insanlar veya toplumlar arasında ahlaki kavramlar ve değer sistemleri yönünden farklılıklar bulunmaktadır.Bu açıdan insanların neyin ahlaklı neyin ahlak dışı olduğuna dair görüş ve yargıları, onların dini inançlarından, birey olarak kendi yaşam felsefelerinden ve içgüdülerinden hareketle ortaya çıkmaktadır (Kallaus-Keeling, 1992, s. 193). Bir toplum içerisinde farklı dini inanışların, etnik ve cinsel kimliklerin olması, farklı ahlak anlayışlarını ortaya koyabilmektedir. Etik açısından bakıldığında ise bu durum çok farklılık göstermekte olup, etik kavramında istenilen bir iyi söz konusu olmaktadır. Bu istenilen iyi kavramı, dini inanç, etnik, cinsel veya başka farklılıklardan etkilenmemekte olup evrensel bir nitelik taşımaktadır (İnal, 1996, s. 43).

Yapılabilirlik Yapma Sürdürülebilirlik Yaşatma Rasyonellik Karar Etik Değerler

151 Bilim ve teknolojideki hızlı ilerleme, hem bireysel hem de örgütsel anlamda bir dizi değişikliğe sebep olmuştur. Bunlardan en önemlisi örgüt yönetiminde de geçen yüzyılın sonunda yaşanan değişikliklerdir. Artan rekabet koşulları ile birlikte insana yönelik değişimin ve uygulamaların yönetilmesi, bir örgütün rasyonelliğe ulaşması en önemli konular arasındadır (Nelson, 2005, s. 9). Yönetim alanındaki yozlaşma ve kayırma gibi etik olmayan davranışların önemli sorunlar olarak algılanmaya başlanmasıyla, yönetsel etik kavramı da üzerinde önemle durulması gereken konulardan birisi haline gelmiştir. Ayrıca yönetsel etik sadece gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerde değil aynı zamanda gelişmiş ülkeleri de yakından ilgilendirmekte, yeni yönetim yaklaşımlarıyla birlikte yönetsel etik bağlamında yeniden düzenleme çalışmalarına girilmektedir (Uluğ, 2009, s. 3).

Yönetsel etik, yönetsel faaliyetlerde uyulması gereken ilkeler veya davranış kuralları olarak tanımlanmaktadır. Örgüt yöneticilerinin görevlerini yerine getirirken, yasa ve politikalar kadar yönetsel etik ilkelerine uygun davranmaları da gerekmektedir (Erdem, 2015, s. 10). Başka bir ifadeyle, örgütte bulunan yönetici ve çalışanların, iş süreçlerinde benimsemeleri gereken temel ahlaki ilke ve kurallar şeklindedir. Organizasyonlarda yönetsel etik kavramı, ahlaki konuları incelemek, etikle ilgili kurallar ve standartları geliştirmek üzere, örgütteki faaliyetlere odaklanmaktadır. Belirli ilkeler veya ahlaki standartlar çerçevesinde belirli kararları açıklamakta ve ortak kültürel değerlere odaklanmaktadır (Dowling, 1990, s. 163). Yönetsel etik alanındaki bir eylemin etik veya etik olmayan (doğru veya yanlış) yargısı genellikle yöneticiler, çalışanlar, çıkar grupları, yasalar ve toplum tarafından belirlenmektedir. Bu grupların yargısı doğru olmasa da toplumun faaliyetleri, yönetimin kabul etme veya reddetme kararlarını etkilemektedir (Gilley, vd. 2009, s. 401).

Yönetsel etik olgusuna, genel anlamda etik konuların belirli bir örgüt içerisinde, örgütün tamamı veya çoğunluğu tarafından belirlenmiş kurallarla beslenerek ortaya çıkmış biçimi de denilmektedir (Bilgin, 1997, s. 2). Yönetsel alanda etik ilke ve kurallar, yönetim etiği açısından örgütte adil olmayı, ayrımcılık yapmamayı, adil maaş ödemelerini, mahremiyete saygı gösterilmesini ve sürdürülmesini, güvenli ve sağlıklı bir iş ortamı sağlanmasını gerektirmektedir (Özalp ve Kırel, 2001, s. 97). Yönetimin topluma karşı etik ilkeleri ise, hizmet ve faaliyetlerin tarafsız, nesnel ve adil olarak sunulması, toplum menfaatlerine zarar vermeden, etik sorumluluk bilinciyle hareket edilmesini ayrıca örgüt kaynaklarının rasyonel kullanılmasını gerekmektedir. Bu şekilde yürütülen etik sorumluluğa sahip bir yönetim anlayışında, hizmet kalitesinin, rasyonelliğin ve sürdürülebilirliğin sağlanması mümkün olacaktır.

Yönetsel etik, sorumluluk ve süreklilik gerektiren bir faaliyettir ve yönetimde uygulanması gereken etik ilkeleri içermektedir. Örgütte ve yönetime adaleti, dürüstlüğü, eşit yerleştirmeyi amaç olarak benimseyen yönetsel etik, yozlaşma ve kayırma gibi etik olmayan davranışların ve bu konudaki önemli sorunların artmasıyla, giderek daha da önemli bir olgu haline gelmiştir. Petrisor’e (1998) göre yönetsel etik, uzun dönemli iş başarısını etkilemektedir. Bir örgütte eğer ahlaki değerler çalışanlara (yöneticiler de dâhil) kazandırılamazsa ve buna uygun bir davranış ortaya koyulmazsa, yöneticiler- yöneticiler, yöneticiler-çalışanlar, çalışanlarla-çalışanlar ve kurum-vatandaş arasında karmaşa ve çatışma yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Bu da örgütte geri dönüşü olmayan ciddi problemlere yol açabilecektir (Kaplan, 2008, s. 69-88; Usta, 2011, s. 39-50.).

Örgütlerde birey davranışları daima bir mihenk taşı ile sınanmaktadır. Bu mihenk taşını da etik kuralları oluşturmaktadır. Yönetimin yaptığı her eylemin bir etik davranış boyutu vardır ve dikkat edilmediği takdirde yönetime sorun olarak dönebilmektedir. Bu yönetsel etik sorunlarının başında ise insana ve insan haklarına saygılı olmama, dürüst ve hakça davranmama, adaletsizlik (Morley, 2004, s. 357), uyumlu ve paylaşımcı olmama (Crush, 2007, s. 29), psikolojik taciz ve her türlü ayırımcılıktan (Harrington, 2007, s. 4), emeğe saygı göstermeme, insana değer vermeme, olumsuz insan ilişkileri, yasadışı istem ve uygulamalara karşı çıkamama, rüşvet, yolsuzluk, kayırma gibi konular gelmektedir. Günümüzde gelişmiş, az gelişmiş veya gelişmekte olan toplumların yönetimlerine duyduğu güven seviyelerinde ciddi oranda düşüşler söz konusudur. Bu nedenle yönetsel anlamda etik dışı davranışların, örgütler üzerindeki etkilerinin daha fazla araştırılması ve bu davranışların iyileştirilmesi gerekmektedir. Bu iyileştirilmenin sağlanması, yaşanan güven erozyonunun önüne geçilmesindeki en etkili araç yönetsel etik yaklaşımının benimsenmesi olacaktır (Örselli, 2015, s. 125-127; Hassan, S., Wright, B. E., ve Yukl, G., 2014, s. 333-343).

Yönetimde stratejik başarıya ulaşmada, etik yaklaşımlarla beraber örgütsel ve yasal reformların birlikte ele alındığı bir çözüm en tutarlı yol olarak değerlendirilmektedir. Bu sayede örgüt elemanlarının tümü bu yönetsel amaçlara ulaşmada yönetsel etik çerçevesinde bir eylemde bulunarak görevini yerine getirmiş olacaktır. Karar alma mekanizmasında da etik kararlar alma ve etik kararların amaçlanması sağlanmaktadır. Böylece yönetsel etik, örgüt çalışanlarını doğru ve yanlışı ayırt etmeye, verecek oldukları her türlü kararlarda doğru olanı tercih etmeye yönlendirme görevini yerine getirmiş olacaktır (Saylı ve Kızıldağ, 2007, s. 233).

Stratejist ve Etik Sorumlulukları

Strateji rakiplerinin de faaliyetlerini belirleyerek, uzun vadeli amaçlarına ulaşmak için belirlenmiş, kesin sonuca odaklı, dinamik kararlar birikimi olarak tanımlanmaktadır (Ülgen ve Mirze, 2010, s. 35). Barca (2006, s. 435)’da

152 stratejiyi, bir örgütün nasıl başarılı olabileceğine dair geliştirdiği bütün fikirler olarak ifade etmiştir. Yönetimin her yerde var olması ve yapısının genişlemesine paralel olarak; yönetici kavramını da bu gelişmelere uygun bir kavram olarak değiştirmiştir. Güncel yönetim anlayışının tüm aşamalarını hayata geçirerek, stratejik başarıya odaklanan bu kavram stratejist olarak nitelendirilmektedir. Stratejist, örgütsel amaçları saptayan ve stratejileri geliştirerek uygulayan; tepe yöneticiler, yönetim kurulu üyeleri, bölüm yöneticileri, danışmanlar ve uzmanlardan oluşan yönetici grubu şeklinde ifade edilmektedir (Ergin, 1992, s. 31). 1990 yılları sonrası hakim olan güncel stratejik yönetim literatürüne göre stratejistler sadece tepe yöneticileri değil de, marjinal şekilde tüm örgüt bireyleri stratejiden sorumlu bir stratejist olarak kabul edilebilmektedirler (Bakoğlu, 2010, s. 29-30).Stratejist, örgütlerin istedikleri başarıya ulaşabilmeleri için tüm kaynaklarını, fırsat ve yeteneklerini tahsis etmesini, günümüzü ve geleceği uzun vadede birbirine bağlayan bir köprü olarak görüp, içsel kaynak ve becerilerini etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasını sağlayan, örgütü hedeflediği stratejiye başarılı şekilde ulaştıran kişidir. Başka bir ifadeyle de, geçmişe ait bilgi ve deneyimleri kullanarak, içinde bulunulan zamanın gereklerini yerine getirmede, iç ve dış çevrenin analiziyle, elde etmiş olduğu verilerle gelecekte olmayı istediği durum için örgüt elemanlarının da enerjisini de katarak harekete geçiren ve bu hareketleri değişen ve gelişen şartlara göre belirleyen kişi (Kumkale, 2015, s. 58) şeklinde tanımlanmaktadır. Küreselleşen dünyada yönetici ve lidere komşu bir kavram olan stratejistin öncelikle değişebilme, her an karşılaşabilecekleri dönüşümlere uyum sağlayabilme ve örgüt elemanlarını da