• Sonuç bulunamadı

4. KAZALAR SEBEBİYLE ORTAYA ÇIKAN ZARARLAR VE

4.3. KAZA SONUCU DOĞAN HUKUKİ SORUMLULUKLAR

İş kazası ve meslek hastalıkları meydana geldikten sonra hukuki ve cezai durum Şekil 4.3’te özetlenmiştir. Meydana gelen kazalar nedeniyle, gözetme borcu ediminin yerine getirilmemesi üzerine ortaya çıkan zararın niteliğine göre maddi tazminat ve manevi tazminat davaları açılabilir. Bu davalar, on yıllık zaman aşımına tabidir. Bununla birlikte 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gereğince meydana gelen kaza sebebiyle gerek yapmış olduğu sağlık harcamalarını ve gerekse çalışanın çalışamama durumundan kaynaklanan tahsil edilemeyen prim kayıpları ile iş göremezlik süresince ödenecek maaştan kaynaklanan kayıpları öne sürerek bu kayıpları telafi etmek için kusurları oranında işverene, üçüncü şahıslara veya işçiye rücu edebilir.

Kusur yoksa rücu davası açılmamaktadır. Hal böyle olunca kusur koşulunun nasıl yerine getirildiği kazadan etkilenecek taraflar açısından birincil önem arz etmektedir.

Diğer taraftan zararın tazmini dışında çalışanın korunması için gerekli yükümlülüklerin yerine getirilmemesi üzerine ortaya çıkan zarar sonucunda Türk Ceza Kanunu uyarınca taksirle yaralamaya veya ölüme neden olma suçlarının gerçekleşmiş olması durumunda sorumlu kişiler 85. ve 89. maddelerde öngörülmüş olan hapis cezaları ile cezalandırılırlar [12]. Taksirle, diğer bir değişle kusura dayalı ceza öngörülmesi kusurun ya da kusur oranının nasıl tespit edildiği konusuna odaklanmaya sebep olmaktadır.

Şekil 4.3. İş kazası ve meslek hastalıkları meydana geldikten sonra hukuki ve cezai durum.

4.3.1. Hukuksal Sonuçlardan Etkilenme

Kazalar sonucu ortaya çıkan zararların karşılanması için kaza sebeplerinin bulunması ve bu sebeplerin kimlerin sorumluluk alanlarına girdiğini, kiminle ilişkili ya da illiyet bağı bulunduğunu bulmak için yargı süreci başlatılmaktadır. Ortaya çıkan zararın büyüklüğüne göre şikâyete bağlı ya da re’sen davalar açılabilmektedir. Davalarda kusurlu taraf ve bu kusur sebebiyle ortaya çıkan zararın tazmininin kimin yapacağı yargılama sonucu tespit edilmektedir. İSG kanununa göre işverenin riskleri önleme konusunda mutlak sorumlu olması bütün davalarda kusurlu görülmesine ve dolayısı ile zararı tazmin eden ya da bedelinin ödeyen taraf olarak karşımıza çıkmaktadır. Mevcut hukuk sisteminde işveren kusursuz olsa bile “kusursuz sorumluluk” ilkesi ile tazminat ödeme durumunda kalabilmektedir. Kazanın her ne olursa olsun kaçınılmazlık,

önlenmesi mümkün olmayan sebeplerden meydana geldiği kanaatine varılırsa kusursuz sorumluluk ilkesi uygulanmaya alınmaktadır.

Kusursuz sorumluluk (sebep sorumluluğu), ilke olarak, zarara sebep olma düşüncesine dayanır. Bu tür sorumluluğun gerçekleşmesi için, sorumluluğu doğuran olayla zarar arasında sebep-sonuç ilişkisinin varlığı yeterlidir. Kusur, sebep sorumluluğunda kurucu bir unsur olmaktan çıkmıştır. Bu tür sorumlulukta, kusur şartının aranmaması söz konusudur. Burada sorumluluk, kusur yerine, kanunun öngördüğü belirli bir olguya bağlanmıştır. Sorumluluğun bağlandığı olgulara; gözetim veya objektif özen ödevinin ihlali, tehlikeli bir işletme veya nesneye (şeye) sahip olma gibi olgular örnek olarak gösterilebilir. Esasen, bütün sebep sorumluluğu halleri için geçerli tek ortak unsur, bu tür olgularla en zarar arasında uygun bir illiyet bağının bulunmasıdır. Bu tür olgular ile eşe zarar arasında uygun bir illiyet bağının bulunması, sorumluluğun kurulması için yeterlidir [13].

 Maddi Tazminat

Borçlar hukukunda maddi tazminat, işçinin kaza sonunda ölmüş olup olmama durumuna göre iki ayrı şekilde düzenlenmiştir.

 İş Göremezlik Tazminatı

Türk Borçlar Kanunu 49.madde uyarınca “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür [11].” Bununla birlikte Türk Borçlar Kanunu 54. madde uyarınca maddi

tazminat kapsamında aşağıdaki zarar kalemleri talep edilebilir; • Tedavi giderleri

• Kazanç kayıpları

• Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar • Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar

 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

İş kazası veya meslek hastalığı sonucunda hayatını kaybeden işçinin desteğinden yararlanan kimselere ödenen bir tazminattır. Bu tazminatı, ölenin sağlığında fiilen baktığı ya da ölüm meydana gelmeseydi ileride bakacağı kişiler talep edebilir.

Türk Borçlar Kanunu 53. madde uyarınca maddi tazminat kapsamında aşağıdaki zarar kalemleri talep edilebilir:

• Cenaze giderleri

• Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar

• Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar  Manevi Tazminat

Kaza sonucunda yaralanan tarafından ya da ölümü halinde ölümünden derin acı ve üzüntü duyan yakınları tarafından talep edilen tazminattır. Türk Borçlar Kanunu 56. madde uyarınca “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir[11].” Manevi tazminatta kusur aranmayabilir. Diğer bir deyiş ile kusursuz

sorumluluk ilkesi gereği mahkeme manevi tazminat ödemeye hükmedebilir.  Rücu Tazminatı

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’nın (SGK) açmış olduğu rücu davalarıdır. Bu uygulama ile SGK Başkanlığı sigortalısına iş kazası sonucu gerekli yardımları yaptıktan sonra, bunları işverene ve üçüncü kişilere kusurları nispetinde rücu ettirmeyi amaçlamaktadır.

5510 Sayılı yasanın 21. maddesi uyarınca “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı

veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır [14].”

Cezai Sonuçlar cezai sorumluluğun varlığı kusur unsuruna bağlıdır. Kazalar taksirle veya Bilinçli Taksirle işlenir başka bir deyişle işyerinde meydana gelen bir kaza sonucunda Türk Ceza Kanunu uyarınca taksirle yaralamaya veya ölüme neden olma suçları gerçekleşmiş olabilir.

Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesinin (2) fıkrasına göre taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Bu durumda kusurlu taraflar ilgili maddelerde öngörülmüş olan hapis cezaları ile cezalandırılırlar. Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesinin (5) fıkrası uyarınca “Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes

kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir[14].”

Taksirle öldürme suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu 85. madde uyarınca taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Taksirle yaralama suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu 89. madde uyarınca taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. İdari sorumluluk İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu uyarınca işverenlere, idari para cezası ve işin durdurulması idari yaptırımları uygulanabilmektedir. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 26. maddesinde İdari para cezaları ile ilgili hüküm düzenlenmiştir. Bahse konu yönetmeliğin 25. maddesinin (1) inci fıkrasında da “ İşyerindeki bina ve eklentilerde, çalışma yöntem ve şekillerinde veya iş ekipmanlarında çalışanlar için hayati tehlike oluşturan bir husus tespit edildiğinde; bu tehlike giderilinceye kadar, hayati tehlikenin niteliği ve bu tehlikeden doğabilecek riskin etkileyebileceği alan ile çalışanlar dikkate alınarak, işyerinin bir bölümünde veya tamamında iş durdurulur. Ayrıca çok tehlikeli sınıfta yer alan maden, metal ve yapı işleri ile tehlikeli kimyasallarla çalışılan işlerin yapıldığı veya büyük endüstriyel kazaların olabileceği işyerlerinde, risk değerlendirmesi yapılmamış olması durumunda iş durdurulur [14].” hükmü yer almaktadır.