• Sonuç bulunamadı

H 3 Gazi Üniversitesi ve Allame Tabatabai Üniversitesi öğrencileri için kabul

5. SONUÇ ve ÖNERĠLER

Araştırmanın literatür taraması kısmı, emek yoğun bir hizmet sektörü görünümündeki turizm sektörünün, hizmet kalitesi, müşteri memnuniyeti, verimlilik, kârlılık vb, amaçlarını gerçekleştirmede teorik ve pratik bilgi ve becerilere sahip personele ihtiyaç duyduklarını göstermektedir. Bu ihtiyacın ancak mesleki turizm eğitiminin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi ile karşılanabileceğini işaret etmektedir. Bununla birlikte, turizm olgusunun toplumsal, kültürel, siyasi, ekonomik ve diğer etkileşimlerini araştıracak ve aynı zamanda sektörün işleyişine ışık tutacak bilimsel araştırmaları yapacak ve ulusal ve uluslararası turizm politika ve planlarını hazırlayacak akademik bir eğitimin de gerçekleştirilmesi gerektiği gözden kaçmamalıdır.

Turizm eğitiminin genel eğitim sisteminden bağımsız olarak ele alınamayacağını ve genel eğitim sisteminden kaynaklanan problemlerle birlikte turizm eğitiminin kendine özgü bazı problemlere sahip olduğunu göstermektedir. Farklı kesimler “turizm eğitimi” kavramı üzerine birbirine yakın olmasına rağmen farklı anlamlar yüklemiş görünmektedir. Bununla birlikte dünyada ülkeler arasında da bir model üzerinde uzlaşma sağlanmış değildir. Turizm eğitiminin hangi düzeylerde, hangi bilim/anabilim dalı adı altında, kimler tarafından verileceği konusunda da bir modele bağlı kalınmamıştır.

Turizm eğitimi temelde teorik (akademik) ve uygulama olarak ikiye ayrılabilir. Uygulamayı ifade eden eğitim “mesleki turizm eğitimi (tourism trainning)” kavramıyla kendini göstermektedir. Teorik turizm eğitimi ise uluslararası literatürden“turizm öğretimi” olarak Türkçeleştirilmiştir. Mesleki turizm eğitimi örgün veya yaygın olarak verilebilir. Mesleki bilgi, beceri ve deneyime az veya çok ihtiyaç duyacak olan vasıfsız, yarı vasıflı, vasıflı işgörenlerle alt ve orta kademe yöneticilere bu bilgi beceri ve deneyimlerin kazandırıldığı eğitimdir. Tepe yönetimin çoğunlukla bu eğitimi almış olması beklenmese de bu bilgi, beceri ve deneyime sahip olanların daha başarılı olacağı düşünülmektedir.

Teorik (akademik) turizm eğitimi veya turizm öğretimi (tourism education) orta ve üst düzey yönetici veya akademisyen yetiştirmeyi amaçlar. Özellikle turizm olgusunun bilimsel disiplinlerle olan ilişkilerini anlamak için büyük önem taşımaktadır. Turizm öğretimi üniversite sisteminin bir ürünüdür. Adaylar giriş için gerekli

yeterlilikleri gösterirler ve ağır bir entelektüel bilgi almaya hazırdırlar. Turizm sektörüne ve ekonomi içindeki diğer sektörlerle ilişkileri ele alan analizlere yoğunlaşılır. Bu makro analitik yaklaşım mezunlarını sektörde üst düzey yönetici veya kamuda turizm planlayıcısı olarak yetiştirmeyi amaçlar (Jenkins, 1996:217). Üniversite öğrencileri değişen beceri gereklilikleri ve teknolojik ilerlemeler ile başa çıkabilmek için yeterince esnek olma amacıyla öğrenmeyi nasıl öğreneceğini öğrenir (Zagonari, 2009:2). Turizm eğitiminde akademik eğitim, üniversitelerde gerçekleşir. Bu tür eğitim, teorik kavramlardan oluşan bir alt yapı oluşturur ve öğrencilerin analiz, değerlendirme ve yorum yapabilme yeteneklerini geliştirir (Echtner, 1995:121). Ancak sektörde başarılı bir yönetici olmak için belirli bir düzeyde gereken mesleki bilgi, beceri ve deneyim sektör için bilimsel metotlarla bilgi üretecek, turizm olgusunun toplumsal, kültürel, siyasi, ekonomik, çevresel ve diğer etkileşimlerini araştıracak ve turizm eğiticilerini de eğitecek bir akademisyen olmak için de gereklidir. Bir akademik çalışma alanı olarak da turizm pedagojik anlaşmazlıklar ile çevrilmiş durumdadır. Yukarıda bahsedilen sebeplerden dolayı, uzun bir geçmişi olan oturmuş geleneksel disiplinlerle karşılaştırıldığında turizm programlarının ve müfredatının gelişimi için uzun vadeli bir planlama yapmak hiç kolay değildir (Mayoka ve Akama, 2007:299).

Birçok farklı kurum turizm alanında program sahibidir. Bu programlar birbirlerinden farklı müfredat ve ders içerikleri sunmaktadır (Jenkins, 1996:217). Bu durum ülke içindeki kurumları birbirleriyle kıyaslamada zorluk oluşturduğu gibi ülkelerarası kıyaslamaların yapılmasını da daha problematik bir hale getirmektedir.

İran ve Türkiye turizm istatistiklerine bakıldığında (Tablo 1) İran‟ın turizm sektörünün Türkiye‟deki turizm sektörüne göre henüz gelişmeye başladığı ifade edilebilir.

Türkiye 1980li yıllardan beri hızla yükselen bir grafik ile en fazla sayıda uluslararası turist çeken ve uluslararası turizm geliri elde eden ilk on ülkeden birisi olarak kendini göstermektedir. Turizm eğitimine ilgi gösterilmeden uluslararası turizmde bu noktaya gelinmesi düşünülemez. Türk eğitim sitemi içinde turizm eğitimi, örgün turizm eğitimi ve yaygın turizm eğitimi olarak iki alt kola ayrılmaktadır. Örgün turizm eğitimi, ortaöğretim düzeyinden doktora programına kadar devam eden turizm eğitimi faaliyetini kapsamakta ve diploma vermeye yöneliktir. Ortaöğretim düzeyinde ise Anadolu otelcilik ve turizm meslek liseleri, ticaret meslek liseleri ve Anadolu meslek liselerinde açılan programlarda mesleki turizm eğitimi verilmektedir.

Yükseköğretim düzeyinde turizm eğitimi ise; önlisans, lisans ve lisansüstü olmak üzere üç aşamada verilmektedir.

İran‟daki turizm eğitimindeki durum Türkiye‟dekinden biraz daha farklıdır. İlgili bakanlıklardan, turizm kurumundan ve istatistik kayıtlarından orta öğretim düzeyinde bir turizm programına veya okuluna rastlanmamıştır. Orta öğretim mezunlarına yönelik kısa süreli yarı vasıflı ve vasıflı işgören yetiştirmeye yönelik turizm meslek kursları yaygındır. Yüksek öğretim düzeyinde ise özellikle 2005-2006 öğretim yılından itibaren özel bir ilgi gösterilerek ülkenin dört bir yanında önlisans ve lisans düzeyinde turizm eğitim programları açılmıştır (Tablo 5, 6, 7). Bu durum siyasi otoritenin turizmi geliştirilmesi gereken önemli sektörlerden biri olarak görmeye başladığı ve ilgi gösterdiği düşüncesi ile açıklanabilir. Yüksek lisans düzeyinde eğitim verilmektedir ancak doktora düzeyinde turizm eğitimi 2010-2011 öğretim yılında henüz verilmemektedir.

Lisans düzeyinde turizm eğitimi veren programlar öğrencileri sektörde orta ve üst yönetim düzeyindeki kadrolara hazırlamaktadır (Pauze, 1993:61; Ünlüönen ve Boylu, 2005.b:8; Hacıoğlu vd, 2008:49; Yeşiltaş vd, 2010:60). Bu programların aynı zamanda lisansüstü ve doktora düzeyine öğrenci ve ortaöğretim önlisans ve lisans programlarına eğitici ve akademisyen yetiştirdiği de unutulmamalıdır.

Üniversitelerdeki geleneksel politikalardan dolayı çeşitli disiplinlerde ve aynı zamanda turizm konusunda da uzmanlaşmış akademisyenlerden oluşan bir turizm bölümü veya okulu oluşturulması uygulanması kolay olmayan bir stratejidir. Ancak, bu strateji en ideal stratejidir (Leiper, 2000:181). Literatür ve araştırma bulguları dikkate alındığında lisans düzeyinde turizm eğitiminin mesleki eğitimden çok fazla uzaklaşmadan teorik eğitimi de vermesi gerektiği görülmektedir. Aynı zamanda, lisans programına alınacak öğrencilerin nitelikleri önem arz etmektedir. Turizm lisans programlarının amacına uygun olarak mesleki bilgi ve becerileri belirli bir düzeyde olan adaylar arasından öğrenci kabul etmek ve yönetim için gerekli teorik eğitimden geçirip mezun etmek kolay gibi görünmektedir. Ancak, bu adayların yöneticilerde aranan özellikleri kazanmaları için gerekli olan muhasebe ve finansman gibi işletmecilikle ilgili aynı zamanda da öğrenilmesi belirli düzeyde sayısal bilgi ve yetenek gerektiren derslerde başarı düzeylerinin düşük olacağı görülmelidir. Bu tür öğrenciler mezun olabilseler dahi sektörde tepe yöneticisi olmak yerine mesleki bilgi ile donanmış orta kademe yöneticisi olabilecektir. Meslek liseleri dışındaki liselerden alınan öğrencilerin

ise sayısal yeteneklerinin daha iyi olmasına rağmen mesleki bilgi, beceri ve deneyim eksikliği olacaktır. Bu adaylara mesleki bilgi ve beceriler aktarılabilir ve sektörde deneyim kazanmaları sağlanabilirse tepe yönetimde istihdam edilmelerinin sağlanmasının daha kolay gerçekleşeceği düşünülmektedir. Meslek liselerinden gelen öğrencilere sayısal bilgi ve yetenekler ile yönetim ile ilgili teoriler kazandırılabilirse tepe yönetimde istihdamları sağlanabilir. Aslında en idealin bu olduğu ancak, bu oranın düşük olduğu öğretim elemanlarının deneyimlerini paylaştıkları mülakatlardan elde edilen verilerden anlaşılmaktadır.

Türkiye‟de lisans düzeyinde turizm eğitimi veren Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültelerinin 2009 yılında bakanlar kurulu kararıyla Turizm Fakültelerine dönüştürüldüğü görülmektedir (Resmi Gazete, 2009). 2547 sayılı yükseköğretim kanununun üçüncü maddesinde yapılan tanıma göre fakülte; yüksek düzeyde eğitim- öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan kendisine birimler bağlanabilen bir yükseköğretim kurumudur. Yüksekokul ise belirli bir mesleğe yönelik eğitim ve öğretime ağırlık veren bir yüksek öğretim kurumudur. Bu tanımlardan yola çıkarak yüksekokulların sektörün (işletmelerin) beklentilerine yönelik eğitim vermekle yükümlü oldukları, fakültelerin ise sektör beklentilerinden ziyade daha makro düzeyde teori ve bilimsel araştırma yapma ve yayın üretmekle yükümlü oldukları anlaşılmaktadır. Turizm alanında bilimsel araştırma yapabilmek ve teori ve makro düzeyde plan üretebilmek için sektör bilgisi deneyimine sahip olmak gerektiği de dikkate alınmalıdır. Bundan dolayı turizm fakültelerinin öğrencilerine mesleki bilgi ve deneyim kazandırmaları kaçınılmaz bir zorunluluktur. Mesleki bilgi ve deneyim kazandırmanın öğrenci için ve kurumlar için zaman, ekonomik, psikolojik ve fırsat maliyetleri dikkate alındığında fakülteye gelmeden önce mesleki eğitim almış ve deneyim kazanmış öğrencilerin seçilmesi uygun olabilir.

Anketten elde edilen tanımlayıcı bulgulardan yola çıkılarak İran‟daki lisans düzeyinde turizm eğitimi alan öğrencilerin cinsiyetlerine göre dengeli bir dağılım göstermemelerine rağmen Türkiye‟de daha dengeli bir dağılım gösterdikleri söylenebilir (Tablo 13). Turizm eğitiminin verileceği ülkede toplumsal ve kültürel özelliklerin dikkate alınması gerekmektedir. Yerel kültür korunarak turizm eğitiminin verilmesi önemlidir. Gelişmekte olan ülkelerin bir kısmında turizmle ilgili işlerin alt düzey işler olarak görülmesi (Blanton, 1981:119) İran‟da erkeklerin bu programlara taleplerinin kadınlardan daha düşük olmasını açıklayabilir. Türkiye‟de cinsiyet açısından böyle bir

farkın olmaması Türkiye‟nin turizm eğitimi konusunda önemli bir mesafe kat etmesi, turizmin önemi bir ekonomik sektör haline gelmesi, profesyonel yöneticilerin, ulusal ve uluslararası zincir işletmelerin artması, turist sayısı ve turizm gelirindeki artışlar ve bu başarıların medyada sık sık yer almasının turizmde kariyer yapmayı cazip hale getirmesinden kaynaklanıyor olabilir (Duman, vd., 2006:64). Öğrencilerin sınıflara (Tablo 14) ve bölümlere (Tablo 15) göre dağılımları Gazi Üniversitesinde daha dengelidir. Allame Tabatabai üniversitesinde tercihini bilinçli yapmamış olanların oranı oldukça yüksektir (Tablo 18). Buna rağmen sektörde çalışmak isteyenlerin oranı Gazi Üniversitesi öğrencilerinin oranından çok daha yüksektir (Tablo 19). Allame Tabatabai Üniversitesi öğrencilerinin küçük bir bölümü sektörel deneyime sahipken Gazi Üniversitesi öğrencilerinin büyük bir bölümünün sektörel deneyim sahibi olması (Tablo 20) Türkiye‟de orta öğretim düzeyinde turizm eğitimi veriliyor olmasına rağmen İran‟da verilmiyor olması ile açıklanabilir.

Öğrencilerin eğitim öğretimin niteliğine ilişkin değerlendirmelerini almaya yönelik ölçeğe verdikleri cevaplara (beklentilerinin karşılanma düzeyi) bakıldığında Gazi üniversitesindeki öğrencilerin eğitim aldıkları kurumdan beklentileri “Yabancı Dil dersi veren öğretim elemanlarının niteliği”, “Kütüphane imkânları”, “Panel, Konferans, Sempozyum ve Seminer gibi faaliyetler” ve “Yabancı Dil derslerinin program amacına uygunluğu” konularında Allame Tabatabai Üniversitesi öğrencilerinin kurumalarından beklentilerinden daha az karşılanmaktadır. Diğer konularda (“Eğitim araç ve gereçleri”, “Öğretim elemanlarının sayısı”, “Kültür dersi veren öğretim elemanlarının niteliği”, “Uygulamalı meslek dersi veren öğretim elemanlarının niteliği”, “Teorik meslek dersi veren öğretim elemanlarının niteliği”, “Kültür dersinin program amacına uygunluğu”, “Uygulamalı meslek derslerinin program amacına uygunluğu”, “Teorik Meslek derslerinin program amacına uygunluğu”, “Fakültenin sektör staj uygulaması”, “Derslere ait kitap vb. kaynaklar”, “Teorik derslere ait dersliklerin fiziki durumu”, “Uygulamalı derslere ait laboratuarların fiziki durumu”, “Danışmanlık hizmetleri” ve “Sosyal ve Kültürel faaliyetler”) Gazi Üniversitesi öğrencilerinin beklentilerinin Allame Tabatabai Üniversitesi öğrencilerinden daha fazla gerçekleştiği anlaşılmaktadır.

Gazi Üniversitesinde öğrencilerin cinsiyetlerine göre programlarından tatmin düzeyleri anlamlı farklılık gösterirken Allame Tabatabai Üniversitesinde göstermemektedir (Tablo 28). Öğrencilerin son sınıfa geldiklerinde tatmin düzeylerinin en alt seviyeye inmesi her iki üniversite için geçerli bir durumdur (Tablo 29). Bu durum

öğrencilerin yaptıkları stajlardan dolayı sektörel deneyim kazanmaları ve deneyimlerine bağlı olarak programdan beklentilerinin değiştiği ile açıklanabilir. Mezun oldukları liselere göre en düşük tatmin düzeyi turizm ve otelcilik meslek lisesi mezunlarında görülmektedir (Tablo 31). Bu durum bazı otelcilik ve turizm meslek liselerinin sektörün yoğunlaştığı bölgelerde bulunması ve uygulama oteli gibi fiziksel imkânlara sahip olmasına rağmen lisans programlarında bu tür imkânların daha kısıtlı olması ile açıklanabilir. Allame Tabatabai Üniversitesi açısından bakıldığında orta öğretimde sayısal bölümlerden mezun olmuş olanların beklentileri en az karşılananlar olduğu anlaşılmaktadır. Allame Tabatabai Üniversitesindeki öğrencilerin değerlendirmeleri programı tercih etme sebeplerine göre anlamlı bir fark göstermezken Gazi Üniversitesinde anlamlı bir fark göstermektedir. Sektörde çalışmak isteyenler tatmin düzeyleri en yüksek grubu oluşturmaktadır (Tablo 32). Allame Tabatabai Üniversitesindeki öğrencilerin mezun olduktan sonra yapmayı planladıkları işe göre tatmin düzeylerinde anlamlı bir farklılık olmamasına rağmen Gazi Üniversitesi öğrencilerinin tatmin düzeylerinde anlamlı bir farklılık vardır. Mezun olduktan sonra sektörde çalışmak ve öğretmenlik yapmak isteyenlerin tatmin düzeyleri daha yüksektir (Tablo 33). Sektörde deneyim sahibi olmalarına göre öğrencilerin tatmin düzeyleri Gazi Üniversitesinde anlamlı bir fark göstermektedir. Sektörde deneyim sahibi olmayanların kayıtlı öğrencisi oldukları programdan tatmin düzeyleri deneyimli olanlardan daha yüksektir (Tablo 34). Öğrencilerin turizm programlarını seçerken turizm işlerinin eğlenceli olacağını düşündükleri, ancak sektörel deneyim kazandıktan sonra zorlukların farkına vardıkları (Yeşiltaş vd, 2010:67) ve lisans programlarında staj yapanların yapmayanlara göre sektöre bakış açılarının daha olumsuz olduğu (Charles, 1992; Duman vd, 2006:55 içinde Barrows vd, 1993) bilinmektedir. Buna rağmen Allame Tabatabai Üniversitesindeki öğrencilerin programlarından tatmin düzeylerinde sektörel deneyimlerine göre anlamlı farklılık bulunmaması sektörel deneyim sahibi olan ve olmayan ayrımı yapılmaksızın programdan bütün öğrenci kesimlerinin tatmin düzeylerinin düşüklüğü ile açıklanabilir. Öğrencilerin programda verilen eğitimin iyi bir turizm işletmecisi (Tablo 38) turizm öğretmeni (Tablo 39) ve turizm araştırmacısı (Tablo 40) olmak için yeterli olacağına ilişkin düşünceleri üniversitelerine göre anlamlı bir farklılık göstermektedir. Gazi Üniversitesindeki öğrencilerin aldıkları eğitimin sözkonusu alanlarda başarılı olmak için yeterli olacağına ilişkin düşünceleri Allame Tabatabai Üniversitesindeki öğrencilerin düşüncelerinden daha olumludur. Öğrencilerin okudukları Fakülte/Programdan genel tatmin olma düzeylerinde üniversitelerine göre

anlamlı bir fark olduğu görülmektedir (Tablo 42). Gazi Üniversitesi öğrencilerinin tatmin düzeyleri Allame Tabatabai Üniversitesi öğrencilerinden yüksektir.

Bu çalışmada ortaya çıkarılmak istenen asıl konu hangi ülkenin veya üniversitenin öğrencilerinin tatmin düzeylerinin daha yüksek olduğu değildir. Asıl konu tespit edilen tatmin farklılığının nereden kaynaklandığı ve tatmini yükseltmenin yolunun ne olduğudur. Tanımlayıcı bulgular ve hipotez testlerinden anlaşılan, Gazi Üniversitesinde öğrencilerin beklentilerinin Allame Tabatabai Üniversitesindeki öğrencilerin beklentilerinden daha fazla karşılandığıdır. Bu farkın nereden kaynaklandığını açıklamada literatür taraması, mülakatlar ve katılımcı gözlem metotlarından elde edilen verilerden de faydalanılması gerekmektedir.

Sonuç olarak Türkiye‟deki eğitim kurumlarının, özellikle lisans düzeyindeki turizm eğitimi veren kurumların, 1980‟lerden itibaren hızla büyüyen turizm sektörünün insan kaynakları ihtiyacını ne nitelik ne de nicelik açısından karşıladığı söylenebilir. Türkiye‟de turizm arzı ve talebini arttırmaya odaklanmış bir plan uygulanmış olmasına rağmen bu planda kalifiye insan kaynakları ihtiyacının karşılanması planı eksik kalmıştır (Yeşiltaş vd, 2010:67). Dolayısıyla sektörün kalifiye personel ihtiyacına hem nicelik hem de nitelik olarak henüz cevap verilememiştir. İran‟da turizm kalkınması ile ilgili planlar insan kaynakları planını kapsamasına ve program ve öğrenci sayılarında hızlı bir artış yaşanmasına rağmen turist sayılarından, sektörün aynı gelişimi göstermediği anlaşılmaktadır. Hızla artan mezunların istihdam edileceği işletmelerin sayısı aynı hızda artmamış olacağından kalifiye ama istihdamı sağlanamamış veya başka sektörlere geçmek zorunda kalmış bir insan kaynağı ortaya çıkacaktır. Dünyada pek çok ülkede ve Türkiye‟de de olduğu gibi turizm eğitiminin nitelikli öğretim elemanı eksikliği, donanım ve tesis eksikliği, sektörün ihtiyaçlarına uygun olmayan müfredat, okulların konumları, mezunların istihdamının yeteri kadar sağlanamaması, sektörde tutulamaması (Okumuş ve Yağcı, 2005:97) ve meslek yasalarının olmaması gibi sorunlar İran için de geçerliliğini korumaktadır. İran‟daki öğrencilerin ortaya çıkmaya başlayan veya gelecekte ortaya çıkacak bu durumu gördükleri ve bunun etkisiyle eğitim veren kurumları değerlendirirken olumsuz yanları öne çıkardıkları düşünülmelidir. Bununla birlikte Türkiye‟deki öğrencilerin tatmin düzeylerinin İran‟daki öğrencilerin tatmin düzeylerinden yüksek olması Türkiye‟nin turizm sektörüne yönelik gelişim planlarını 1980‟lerde başlatmasıyla eğitimde de deneyim kazanmış olması, süreç içinde yanlışlarını azaltmaya çalışması ve daha iyiye doğru gitmesi olabilir. Aynı zamanda

turizmde başarılara imza atmış olması halk nezdinde sektörü ve dolayısıyla eğitimini daha sempatik hale getirmiş görünmektedir (Duman vd, 2006:65). Turizm eğitimi veren kurumların sektörün beklentilerini karşılayabilecek bilgi, beceri ve yeterliliklerle donatılmış mezunlar vermesi sektörün bu mezunları istihdam etme oranlarını arttıracaktır. Bu noktada, müfredatın paydaşların görüşleri alınarak hazırlanması gerekmektedir.

1980‟li yıllardan günümüze hızlı bir turizm gelişimi yaşayan Türkiye‟de, 1965 yılından günümüze dek eğitim veren Gazi Üniversitesinin turizm lisans programları öğrencilerinin değerlendirmelerinin ortalaması 3,16‟dır. Geleceğe yönelik turizm ile ilgili planlarını henüz 2000‟li yıllarda başlatmış İran‟da 1995 yılından itibaren eğitim veren Allame Tabatabai Üniversitesi turizm lisans programları öğrencilerinin değerlendirmelerinin ortalaması 2,70‟tir. Gazi Üniversitesi öğrencilerinin daha olumlu değerlendirmelerde bulunmalarına rağmen 3,16 ortalama iyi bir sonuç olarak değerlendirilemez. Yılların deneyim ve birikimine rağmen istenen düzeyde tatminin sağlanamadığı görülmektedir. Bu noktada, İran‟ın Türkiye ile kıyaslandığında yolun başında olduğu söylenebilir. Türkiye‟nin olumlu deneyimlerinden faydalanılarak ve yaptığı yanlışlıklardan ders alarak daha doğru bir strateji geliştirilebilir.

Her araştırmada olduğu gibi bu araştırmada da çeşitli sebeplerden (ekonomik, coğrafi, politik, zaman gibi) dolayı bazı sınırlılıklar vardır. Bu analizler temelinde aşağıdaki öneriler dikkate alınmalıdır. Öğrencilik hayatlarının bir kısmını Gazi Üniversitesi ve diğer bir kısmını Allame Tabatabai Üniversitesinde geçirmiş olan öğrenciler iki üniversiteyi karşılaştırarak çok daha doğru değerlendirmelerde bulunabilir. Ancak, böyle bir yöntemin uygulanması mümkün olmadığı için üniversitelerin öğrencilerinin kendi okullarını değerlendirmeleri ile ulaşılabilecek, doğruya en yakın noktaya ulaşılmaya çalışılmıştır. Bundan sonra yapılacak araştırmalarda akademisyenlerin ve idari personelin de görüşleri dikkate alınırsa farklı boyutlar ortaya çıkabilir. Turizm ile ilgili diğer paydaşların (işverenler, yerel ve merkezi devlet otoriteleri ve sivil toplum kuruluşları) görüşlerini alabilecek karşılaştırmalı araştırmaların faydalı olabileceği düşünülmektedir. Bu araştırmanın bütün eksikliklerine rağmen elde edilen verilerden yola çıkılarak aşağıdaki öneriler sunulmuştur.

Türkiye Ġçin GeliĢtirilen Öneriler:

- Türkiye‟de Turizm fakültelerine ve yüksekokullarına alınacak öğrenciler turizm meslek liselerinden mezun olanlar arasından üniversite sınavı ile doğrudan alınırsa mesleki eğitim ve deneyim sahibi bir öğrenci profili yakalanmış olur. Diğer liselerden mezun olanların doğrudan turizm lisans programlarına alınmasının getireceği sakıncalardan kurtulmak için bunların önlisans düzeyindeki turizm programlarına ve oradan mezun olduktan sonra turizm lisans programlarına dikey geçiş sınavı ile alınmaları uygun olacaktır. Böylece lisans düzeyinde eğitim veren turizm fakülteleri turizm eğitiminde sektörde ara eleman olarak çalışanların ihtiyaç duyduğu mesleki bilgi ve beceri derslerinden daha çok teorik derslere ve bilimsel çalışmalara yoğunlaşabilir. 2547 sayılı yüksek öğretim kanununda belirtilen fakülte tanımına uygun olarak turizm fakültelerinin teori, akademik çalışma ve plan üreterek asıl amaçlarını gerçekleştirmede daha başarılı olacakları düşünülmektedir. Turizm yüksekokulları da aynı şekilde turizm meslek liselerinden mezun olanları üniversite sınavından sonra doğrudan almalı ancak diğer lise mezunlarından ancak önlisas turizm eğitimi almış olanlarına kapılarını dikey geçiş yoluyla açmalıdır. Böylece, örneğin yemek yapmayı veya servis yapmayı değil mutfak veya restoran gibi işletmenin departmanlarını veya işletmenin kendisini yönetmeyi öğretmeye odaklanmış bir müfredat geliştirebilirler.

- 2547 sayılı yükseköğretim kanununa göre yüksekokullar mesleğe yönelik eğitim verdikleri için, bulundukları yörelerde veya şehirlerdeki sektörün (işletmelerin) beklentilerini karşılamaları söz konusudur. Bundan dolayı, sektörün yoğunlaştığı bölgelerdeki üniversitelerde arz-talep dengesine bağlı olarak birden fazla sayıda kurulabilir.

Turizm fakülteleri ise, sınırları daha geniş, birkaç şehri kapsayan, bölgesel veya ulusal boyutta bilimsel araştırma, plan ve teori