• Sonuç bulunamadı

3.4.2.3 1990 SONRASI DÖNEMDE DIŞ BORÇ KOMPOZİSYONU

1990’lı yıllarda Türkiye’nin dış borçlanmasında, tasarruflar yetersiz olduğu için önceki yıllarda olduğu gibi bir artış gözlenmektedir. Bu yıllarda uygulanan ekonomik politikalar dış borçlanma üzerinde etkili olmuştur. Uygulanan yüksek faiz politikası iç borçlanmayı daha maliyetli bir duruma getirmiştir. Düşük kur politikası

ise dış kaynak kullanım maliyetini azaltılmıştır. Bunların yanında vergi yapısındaki bozukluk ve kayıt dışı ekonominin varlığı finansman kaynağı olarak önemli ölçüde dış borçlanmaya başvurulmasına neden olmuştur (Koyuncu ve Tekeli, 2010, 125).

1990 yılı sonrası dönemde finansal piyasalarda ucuz fon bulma imkanıyla birlikte dış borç ödemeleri kolaylaşmıştır. Bunun sonucu olarak dış borçlarımız artmaya devam etmiş ve borcun borçla ödendiği bir süreç yaşanmaya başlamıştır. Borç stokunun sürekli olarak artması TL’nin aşırı değerlenmesine neden olmuştur.

1989 yılında uygulanan finansal serbestleşme sonucu kamu sektöründe bir gevşeme olmuş ve açıkların finansmanında dış borçlanma olanaklarının artması hükümetlerin daha rahat harcama yapmasını sağlamıştır. Bu dönemden sonra Kamu Kesimi Borçlanma Gereği (KKBG)’deki artışlar 1990’lı yıllara taşınmış ve 1994 yılında yeni bir istikrar paketinin uygulanmasına yol açan 5 Nisan Krizine kadar gitmiştir. Ülkemizde 1991 yılında yapılan seçimlerle iktidarın el değiştirmesi ve Cumhurbaşkanı’nın vefatı Türkiye ekonomisini etkileyen ve ekonomiyi yeniden yönlendiren olayların başında gelmiştir (Kocaoğlu, 2005).

Bu dönemde kamu borçları hızlı bir şekilde artmış ve borçlar, ülke ekonomisinin önemli bir sorunu haline gelmeye başlamıştır. KKBG’ deki hızlı yükselme 1990’lardan itibaren daha hızlı bir seyir izlemiştir. Bu dönem özellikle Türkiye’de her an seçim ekonomisi koşullarının varlığı, hükümetlerin büyük ölçüde koalisyonlarla yönetilmesi ve yönetsel alanda sorumlulukların dağıtılması dolayısıyla mali disiplin ile birlikte ekonomik disiplinin de kaybolmuş olduğu bir dönem olmuştur. KKBG 1990’da 7,4, 1991’de 10,2, 1992’de 10,6 ve 1993 yılında %12’ye ulaşmıştır (Sakal, 2003).

1994 yılı başında uluslararası kredi kuruluşları Türkiye’nin kredi notunu düşürmüş ve bu durum da ekonomiyi derinden etkileyerek ülkeyi bir kriz içine sürüklemiştir. Ekonomik krizin üstesinden gelinmesi amacıyla 5 Nisan istikrar tedbirleri uygulamaya konulmuştur. Türkiye için 1991–1995 dönemine damgasını vuran en önemli olay 5 Nisan 1994 kararları olmuştur. 5 Nisan kararları ile ilk kez dış borç stokunda azalma yaşanmıştır.1993 yılında %27,5 olan kısa vadeli borcun toplam borçlar içindeki payı %19,9’a gerilemiştir. 1994 krizi ülkemizi bir süre alternatif dış finansmanlardan resmi geleneksel finansmanlara doğru yöneltirken dış borçlarda yaşanan hızlı artışlara engel olmuştur. Fakat izleyen yıllarda borçlanma tekrar artmaya devam etmiştir. 5 Nisan Kararlarından sonra ciddi düzenlemeler

yapılamadığı için istikrar paketi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu dönemden sonra özelleştirme uygulamalarına karar verilmiş ancak başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bunu kamu bürokrasisi, yerel yönetimler ve sosyal güvenlik kurumları ile ilgili düzenleme çabalarının yetersizliği izlemiş ve kamu harcamalarındaki artış engellenemeyerek borçlanma ihtiyacı hızlanarak artmıştır. 1996 yılı ile birlikte nakit açığı artmaya başlamış ve açığın finansmanı da iç borçlanma yoluna gidilmiştir. 1997 yılına denk bütçe yapılarak girilmiştir. Bunu gerçekleştirmek için Bütçe gelirlerinin arttırılması ve harcamaların reel olarak kısılması amaçlanmıştır. Harcamaların kısılamaması, özelleştirmenin yanında vergi dışı gelirlerde hedeflere ulaşılamaması ve 28 Şubat süreciyle bir siyasi kriz yaşanması kamu açıklarını ve borçlanma ihtiyacını devam ettirmiştir. 1997 yılında patlak veren Güney Doğu Asya ülkeleri dış borç krizi gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının hızla daralmasına ve mali koşullarının bozulmasına yol açmış, Türkiye ekonomisi de 1998 yılından itibaren bu süreçten etkilenmiştir. Türkiye ekonomisinin daralma sürecine girmesinde Asya krizi ile birlikte yurt içinde izlenen makro ekonomik politikaların da etkisi olmuştur. Yurtiçi sıkı para ve maliye politikalarının da etkisiyle bir ekonomik resesyon yaşanmaya başlanmıştır. Her iki etki de dış borçlanma imkanlarını daraltmıştır. (Kocaoğlu, 2005).

Ticari bankalar 1990’lı yıllarda önemli ölçüde kısa vadeli dış borçlanmaya gitmişlerdir. Bu yüzden 1998–1999 yıllarında büyük güçlüklerle karsılaşmışlardır. Bu güçlükleri yenmek için çeşitli girişimlerde bulunmuşlardır. Yurt dışı mali merkezlerde şubeler açmaya yönelmişler ve ilginç finans teknikleri geliştirmeye çalışmışlardır. “Club Deal” (Kulüp Modeli) uygulaması bunlardan biridir. Türkiye ekonomisi 1999 yılının ikinci yarısından itibaren sürdürülebilirliği giderek azalan mevcut politikalarını IMF ile bir stand-by anlaşması imzalayarak askıya almak zorunda kalmıştır. Programla birlikte hem özel sektör hem de kamu sektörü uluslararası mali kurumların mali desteğiyle birlikte uluslar arası finansman imkanlarını arttırmaya çalışmışlardır (Bal, 2001).

Türkiye’nin cari işlemler açıklarının 1990 yılı sonrasında sıcak para ile finanse edilmesi yapay bir büyüme ile sonuçlanmıştır. Yabancı kökenli sermaye girişlerinin giderek azalan bir bölümü (1980-89’da %67’si, 1990-99’da ise %24’ü) cari açıkların finansmanı için tahsis edilmiş, yerleşiklerin sermaye kaçırmalarını ve rezerv birikimini karşılamak için kullanılan dış kaynakların payı ise çarpıcı bir biçimde artmıştır. Bu sebepten dolayı 1989–1999 arasında birikimli cari açıklar 14 milyar dolar iken Türkiye’nin dış borçları 42 milyar dolardan 102 milyara çıkarak 60

milyar dolar artmıştır. Bu artışın arkasında cari işlem açıklarından daha fazla yabancı kökenli sermaye girişinin olması ve sermaye girişlerinin %80-90’ının dış borç yaratan türden olması yatmaktadır (Yeldan, 2004).

3.4.3 FARKLI DIŞ BORÇ TANIMLARINA GÖRE BORÇ STOKU

Aşağıda borç stokunun dört farklı açıdan tanımlaması yapılmıştır.

3.4.3.1 BORÇ STOKU

Bir ülkenin borç stoku, herhangi bir dönemde o ülkenin iç ve dış borçlarının toplam miktarıdır. Bu toplama özel kesim iç ve dış borç stoku ile kamu kesimi iç ve dış borç stoku dahil edilir. Borç yükü ise, ülkenin belirli bir dönemdeki toplam borç stokunun o dönemdeki GSMH’sına oranıdır. Borç stoku ve borç yükü kavramları sadece borçların anapara yükümlülükleridir. Faizler bu kavramlara dahil edilmemektedir. Bunun nedeni ise borçlanma faizlerinin bir gider kalemi olarak kabul edilmesidir (Eğilmez, 2011).

3.4.3.1.1 NET DIŞ BORÇ STOKU

Net dış borç stoku, dış yükümlülüklerin uluslar arası rezervler ve döviz cinsi mevduatlar gibi likit varlıklarla netleşmesi yolu ile hesaplanmaktadır. Dış borç ödeme ifasında önemli bir göstergedir. Türkiye’nin dışsal şoklara dayanıklılığının doğru tespiti için, döviz cinsinden yükümlülüklerin yanı sıra döviz cinsinden likit varlıkları da göz önünde bulunduran “Türkiye Net Dış Borç Stoku, (TNDBS)” hesaplanmıştır. Türkiye’nin net dış borç stoku, Bankacılık Sektörü Hariç Brüt Dış Borç Stokundan (BSHBDBS) Bankacılık Sektörü Net Dış Varlıklarının (BSNDV) çıkarılması suretiyle elde edilmektedir (Karagöl, 2010).

3.4.3.1.2 KAMU NET BORÇ STOKU

Geniş anlamda kamu borç stoku, KKBG hesabına dahil edilen KİT’ler dışındaki bütün kurum ve kuruluşların borçlarını hesaba katan bir göstergedir. Bunun GSMH’ye oranı kamu borç yükü kavramını oluşturmaktadır. TCMB’nin dış borçları kamu kesimi içinde sayılmamaktadır. Avrupa Birliği’nin Maastricht Kriterleri

çerçevesinde üyelerinde aradığı koşul kamu kesimi borç yükünün %60’tan daha büyük olmamasıdır (Eğilmez ve Kumcu, 2010, 157).

Kamu net borç stoku hesaplaması yapılırken, kamu sektörünün iç ve dış borç yükümlülüğü toplamından kamu sektörünün elinde bulundurduğu varlıklar düşülmektedir. Kamu kesimi brüt borç stoku, bir ülkede kamu kesimini oluşturan ve kendi başına borçlanma yetkisi bulunan kurumların o güne kadar aldığı ve henüz geri ödemediği borçların anaparası ile o gün itibarıyla tahakkuk etmiş faizlerinin toplamını gösterir. Kamu net borç yükü ve borç stoku kavramına faizler dahil edilmez. Bunun ana nedeni borçlanma faizlerinin bütçeye gider yazılması ilkesidir. Türkiye’de 1985 yılından itibaren borçlanma ana para hasılat ve ödemeleri bütçenin dışına çıkarılmış olmasına karşın bu borçlara ilişkin faiz ödemeleri sözü geçen kabul gereği bütçeye gider yazılmaktadır. “Kamu Net Borç Stoku” göstergesi hesaplanırken kamu brüt borç stokundan Merkez Bankası net varlıkları, İşsizlik Sigortası Fonu net varlıkları ve kamu mevduatının düşülmesi gerekmektedir (Karagöl, 2010).

Tablo 9. Kamu Net Borç Stoku (Milyon TL)

2005

2006

2007

2008

2009

2010

2011

2012