• Sonuç bulunamadı

KAMU AÇIKLARININ POLİTİK VE KURUMSAL BELİRLEYİCİLERİ

1.4. KAMU AÇIKLARININ EKONOMİK, SOSYAL VE POLİTİK BELİRLEYİCİLERİ

1.4.3. KAMU AÇIKLARININ POLİTİK VE KURUMSAL BELİRLEYİCİLERİ

Gelişmekte olan ülkelerde kamu açıklarının politik iktisadi nedenleri makroekonomik fırsatçılığa ve makroekonomik popülizme bağlanmaktadır.

Makroekonomik popülizmde hükümetler küçük grupları memnun edecek harcamaları yaparken, makroekonomik fırsatçılıkta demokratik olmayan rejimler otoritelerini sürdürebilmek için kamu harcamalarında belirli kesimleri önceliklerine alırlar (Şen ve Sağbaş, 2004, 39).

Kamu tercihi teorisine göre; bireyler rasyonel ve tutarlı tercihlere sahiptirler. Bireyler rasyonel davranarak faydalarını maksimize edecek tercihlerde bulunurlar. “Özel çıkar maksimizasyonu” ilkesi geçerlidir. Özel ekonomide tüketici “fayda maksimizasyonu” peşinde koşarken, üretici de “kar maksimizasyonu” peşinde koşar. Kamu ekonomisinde karar alma sürecinde seçmenler kendilerine en fazla ekonomik hizmeti verecek olan siyasal parti için oylamada bulunur. Siyasal partiler de kendilerine en fazla oyu kazandıracak olan ve kendilerinin yeniden seçilmesini garantileyecek olan ekonomik programı sunmaya gayret ederler. Seçmenler, kamusal mallardan sağlayacakları faydayı en üst düzeye çıkarmaya çalışırken, politikacılar da politik karlarını maksimize etmeye çalışırılar (Aktan, 2004). Seçmenler kendilerine en uygun kamusal mal ve hizmeti sunacak olan politikacıyı tercih edeceklerdir. Alacakları mal ve hizmetler karşılığında ödeyecekleri vergiler konusunda bilinçli olmaları gerekmektedir. Çünkü bu olduğu takdirde politikacılar kendilerini seçmene karşı sorumlu hissedeceklerdir. Bütün bu süreçte bir kısım sorumlulukların yerine getirilmemesi ya da eksik getirilmesi kamu harcamalarının politik nedenlerden dolayı artmasına neden olacaktır.

Bu durumda toplanan vergiler azalırken kamu harcamalarının finansmanı için vergi dışı kaynaklara başvurulacaktır. Vergi dışı kaynaklar kısa dönemde üretim ve istihdam üzerinde olumlu sonuçlar doğururken, uzun dönemde enflasyon ve vergi yükünün artması gibi ekonomik sorunların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bunun sonucunda da kamu açıklarındaki artışlar kaçınılmaz olacaktır.

1.4.3.1. POLİTİKA VE KAMU AÇIKLARI

Seçmenler, politikacılar, bürokratlar, baskı ve çıkar grupları siyasal karar alma sürecinde yer alan dört önemli aktör durumundadır. Aktörler arasındaki ilişkiler kamu açıklarının oluşumu ve boyutları üzerinde önemli etkiler meydana getirmektedir. Aktör durumundaki grupların sağlamaya çalıştıkları çeşitli amaçları vardır. Seçmenlerin amacı; devletten alacakları hizmetlerde maksimum faydayı sağlayıp refah seviyelerini yükseltmek iken, politikacılar oylarını artırmak

peşindedirler. Bürokratlar bütçe maksimizasyonunu sağlamayı amaçlarken, baskı ve çıkar grupları politikacıları etkileyerek alınan kararların kendi çıkarlarına uygun olmasını amaçlamaktadırlar. Devletin ekonomideki payının artması, devletin vergileme, borçlanma, para basma gibi ekonomik hak ve yetkilerinin politik bir araç haline gelmesine neden olmuştur. Devlet gerçekleştirdiği hizmetlerin bedelini sadece onlardan yararlananlardan değil, ödeme gücüne sahip tüm vatandaşlardan alır. Ancak bireyler kendilerinden minumum düzeyde vergi alınmasını isterlerken maksimum düzeyde de hizmet verilmesini isterler. Bu yüzden de siyasal iktidarlar oy kaybetmemek için vergileri artırmak istemezler. Politikacılar seçmenlerin hoşuna gidecek harcamalarda bulunurlar. Politikacıların bu şekilde daha az vergi alıp daha çok harcama yapmaları kamu açıklarına neden olur. Parti içi ve partiler arası oluşan rekabette galip çıkan adaylara geniş yükümlülükler yüklenmektedir. Adaylar kamu kaynakları üzerinde geniş yetkilere sahip olmakta, bu kaynakları kollektif talepleri karşılayacak kamu malları üretmek yerine siyasi desteğin sürmesini sağlamak üzere kullanmaktadırlar. (Dileyici ve Özkıvrak, 2001,108).

Kamu açıklarının düşürülmesi ile ilgili çalışmalar yapan araştırmacılar, yaptıkları araştırmalar sonucunda; karar alma sürecinde bölünmüşlüğün, harcamaların kontrolü üzerinde negatif etkiye sahip olduğunu, bundan dolayı da çoğunluk içerisinde her grubun harcamaları artırabileceği görüşüne varmışlardır (Koç, 2009). Buradan da anlaşılacağı üzere büyük koalisyonlar ve büyük kabineler daha yüksek harcama ve açık düzeyi ile pozitif ilişki içindedir.

1.4.3.2. POLİTİK İSTİKRAR VE KAMU AÇIKLARI

Ekonomik istikrar ile politik istikrar arasında yakın bir ilişki olmakla birlikte bu ilişkinin yönü politik istikrardan ekonomik istikrara doğrudur. Politik istikrarın veya istikrarsızlığın kamu açıkları üzerindeki etkisi yapılan çalışmalarla açıklanmaya çalışılmıştır. Çalışmalarda üzerinde durulan konu; kısa dönemli hükümetlerin uzun dönemli hükümetlere oranla daha fazla kamu açığına sahip olup olmadığıdır. Freitag ve Sciarini’nin çalışmalarında uzun dönemli hükümetlerin daha küçük oranlarda kamu açıklarına neden olduğu ortaya konulmuşken, Edwards ve Tabellini’nin çalışmalarında ise politik istikrarsızlığın kamu açıklarının nedenlerinden biri olduğu sonucuna varılmıştır (Şen ve Sağbaş, 2005, 44).

Roubini ve Sach gelişmiş ülkelerde görevde kalma sürelerinin kısa olması ve uzlaşmanın farklı politik partiler arasında daha zor olması sebebiyle koalisyon hükümetlerinin mali disiplinsizliğe daha eğilimli olduğu görüşünü ortaya atmışlardır. Politik istikrar literatüründe, mali kararlar üzerinde etkili bir kontrol sistemine sahip istikrarlı bir hükümet önemli bir konudur (Roubini ve Sach, 1998, 922-925).

1.4.3.3. BÜTÇE KURUMLARI VE KAMU AÇIKLARI

Bütçe kurumları denilince; bütçenin hazırlanması, onaylanması ve uygulanmasını kapsayan bütün kurallar ile düzenlemeler akla gelmektedir. Tarihi, sosyal ve siyasi faktörler zaman içinde bütçe kurumlarını şekillendirmiştir.

Alberto Alesina ve Roberto Perotti sanayileşmiş ülkeler ile Latin Amerika ülkelerindeki son verileri incelemiş, “Bütçe Açıkları ve Bütçe Kurumları” isimli çalışmalarında, ülkelerin bütçelerini hazırlama, yasal onaylama süreçlerini yönlendirme ve bu bütçeleri uygulama ile ilgili çeşitli usüllerin, mali disiplinin derecesini belirlemeye yardımcı olduğunu belirtmişlerdir. Bazı ülkeler denk bütçe kuralına önem vermişlerdir. Alesina ve Perotti mali disiplinin gerçekleştirilmesi için bunun ne gerekli ne de yeterli olduğunu savunmaktadırlar (Alesina ve Perotti, 1996, 401-407). Burada en uygun çözüm, uygun bütçe prosedürlerinin geliştirilmesi ve daha şeffaf bütçelerin oluşturulmasıdır.

1.4.3.4. SEÇİMLER VE KAMU AÇIKLARI

Politikacılar seçim zamanlarında mali disiplini sağlama konusunda istekli değildirler. Seçmenler kamu harcamalarını arttırırken vergiden kaçınmayı tercih ederler. Siyasal iktidarla seçmenler arasında var olan çıkar ilişkisi seçim dönemlerinde en üst seviyeye çıkmaktadır. Seçmenlerin siyasetçilere karşı isteklerinin yerine getirilmesinde kullanabileceği en büyük avantaj seçimlerdir. Ancak bu sayede yetkilerini siyasal iktidardan alabileceklerdir. Hükümetler seçim öncesinde kendilerine kısa dönemde oy kazandıracak politikaları uygulamaya koymak isterler. Politikacıların seçim öncesinde vermiş olduğu vaatlerin bütçe üzerindeki etkileri açıktır. Politikacılar bu dönemde oy kaybetmemek uğruna vergi oranlarında bir artışa gitmezken, harcamaları artırmaktan kaçınmamaktadırlar. Seçim öncesinde memur maaşlarına yapılan zamlar bu durum için tipik bir örnektir. Bu dönemde en fazla harcamalar personel harcamalarında meydana gelmektedir. Gelirlerde hiçbir

artış olmadan kamu harcamalarının bu şekilde artması kamu açıklarına neden olmaktadır.

Seçim sonrasında da bu açıkları kapatmak için daraltıcı politikalar uygulamaya konmaktadır. Seçim öncesi oy vaadi uğruna arttırılmayan vergiler seçim sonrası arttırılırken harcamalarda azalışa gidilmektedir.

1.4.3.5. PARTİ SAYISI VE KAMU AÇIKLARI

İktidar olmak ve sonrasında iktidarını uzun süre sürdürmek siyasi partilerin