• Sonuç bulunamadı

BORÇLANMA KONUSUNDA TEMEL YAKLAŞIMLAR

2.KAMU AÇIKLARININ FİNANSMAN

2.1. KAMU AÇIKLARININ FİNANSMAN YÖNTEMLERİ

2.1.1. BORÇLANMA YOLUYLA FİNANSMAN

2.1.1.1. BORÇLANMA KONUSUNDA TEMEL YAKLAŞIMLAR

Ülkeler siyasi, ekonomik ve sosyal yapılarındaki gelişim süreçlerine dayalı olarak borçlanmaya başvurmaktadırlar. Finansman açıkları dolayısıyla borçlanan devletin, borçlanma sebepleri hakkında oldukça farklı görüşler mevcuttur. Devlet gelirlerinin artış hızının, giderlerin artış hızından daha yavaş olması devlet borçlanmasını gün geçtikçe arttırmaktadır.

2.1.1.1.1. KLASİK YAKLAŞIM

Klasik iktisatçılar devlete minimal görevler yüklemişler ve devletin ekonomiye müdahalesine karşı çıkmışlardır. Klasiklere göre devletin faaliyet alanı, iç ve dış güvenliğin korunması, adalet ve savunmanın sağlanmasıyla sınırlı olmalıdır (Özkan, 2008). Bu hizmetlerin finansmanında da vergi gelirlerinin esas alınmasını öngörmüşlerdir. Borçlanmaya olağanüstü durumlarda başvurulmasını ve bunun da belirli düzeyde olması gerektiğini savunmuşlardır. Klasiklere göre devlet

borçlanmamalı, eğer borçlanırsa da bunu en acil şekilde ödemelidir. Borçlanma, tasarrufların yatırıma dönüşmesini engellemektedir. Tasarruflar azaldığında da faiz oranları yükselir. Sermaye gelirleri azalır ve sonuçta da iktisadi büyüme engellenir.

2.1.1.1.2. NEOKLASİK YAKLAŞIM

Neoklasik analiz tam istihdam varsayımım altında uzun dönemli bir analizdir. Neoklasik iktisatçılara göre bugün alınan borçlar gelecek kuşaklar tarafından ödeneceğinden yaşam standartlarında düşmenin yaşanacağını belirtmişlerdir.

Neoklasik analizde tasarruflar ekonomik büyüme için oldukça önemlidir. Çünkü kamu kesimi tasarruf açığı özel kesim tasarruf fazlasıyla karşılanmaktadır. Bu nedenle iç borçlanma ile toplam tasarruflar azaldığı takdirde gelecek nesillerin de yaşam standartları düşecektir.

Neoklasik modelde ileri görüşlü bireyler, yaşam devrelerini dikkate alarak tüketimlerini uzun dönemli olarak belirlemektedirler. Kamu açıklarının borçlanmayla finanse edilmesi durumunda, cari dönemde alınan borçların yükü, vergiler yoluyla gelecek kuşağa aktarılacaktır. Borcun alınmasıyla geri ödenmesi arasındaki süre içinde borcu alan kuşak ortadan kalkmış olacağından, borcun geri ödemesi yeni kuşağın vergileriyle olacaktır. Sonucunda ileri görüşlü bireyler; vergilerini sonraki nesle kaydırarak toplam ömür boyu tüketimlerini artırırken, şimdiki kuşağın yükünü gelecek kuşağa yüklemiş olacaklardır (Açba, 2000).

Neoklasik yaklaşım Ricardocu denklik ve Keynesyen yaklaşım arasında yer alır. İkisi arasındaki temel fark yaşam süreleriyle ilgilidir. Neoklasiklere göre yaşam sınırlı, Ricardoculara göre ise sınırsızdır. Neoklasikler ile Keynesyenler arasındaki fark ise tam istihdam konusundadır.Neoklasikler ekonominin tam istihdamda olduğunu savunurken, Keynesyenler eksik istihdamda olduğu varsayımını savunurlar (Ulusoy, 2009).

2.1.1.1.3. RİCARDOCU YAKLAŞIM

David Ricardo veri bir kamu harcamasının borçlanma veya vergi ile finanse edilmesi arasında herhangi bir fark bulunmadığını, yükün borçlanmayı yapan kuşakça karşılandığını ileri sürmektedir (Bakkal, 2007).

Ricardocu denklik teoremi, bütçe açıklarının borçlanmayla finanse edilmesinin vergilerle finanse edilmesiyle aynı etkiyi yaratacağını, vergi toplamanın maliyetinin cari dönemden gelecek döneme kayacağını ileri sürmektedir. Diğer bir ifadeyle gelecekteki vergiler bugünkü borçlanmayı finanse etmektedir.

Açıkların borçlanma ile finanse edildiği durumda, ileri görüşlü olan bireyler tüketim taleplerini arttırmayacaklardır. Bugünkü kuşak, yapılan borçlanmanın gelecekteki faiz ve anapara ödemelerinin vergilerle karşılanacağını düşünerek tüketimlerini artırmayıp, tasarruflarını gelecekteki vergileri ödemeye yetecek kadar artıracaktır. Böylece bugünkü kuşak, tüketim kalıplarını değiştirmeden tasarruflarını arttırmakta ve bunları miras yoluyla gelecek kuşağa bırakarak bugünkü borçlanmanın anapara ve faiz ödemeleri için toplanacak vergileri ödemelerine imkan sağlamaktadır (Gürler, 1997).

Bireylerin yaşamlarının sınırlı olması, vergi seviyesinin gelecekte ne olacağının bilinmemesi, belirsizlik gibi nedenlerden dolayı bu yaklaşımın geçerliliği eleştirilmektedir.

2.1.1.1.4. KEYNESYEN YAKLAŞIM

Keynesyen düşünce klasik düşünceyi reddetmektedir. Çünkü klasiklere göre devlet borcuyla kişi borcu arasında fark yoktur. Devlet kamu hizmeti üretmek için borçlanıyorsa yapılan harcama gelecek dönemde değil bu dönemde bazı kişilerce finanse edilmelidir.

Kamu borçlanması, Keynesyen yaklaşıma göre bunalım dönemlerinde toplam talebi arttırmak için bütçe açıklarını finanse etmede en geçerli yöntemdir. Çünkü borçlanma yoluyla finanse edilen kamu harcamaları çarpan etkisi oluşturarak tüketim ve yatırımları artıracaktır. Sonucunda da talep sorunu giderilmiş olacaktır. Keynesyenler borçlanmanın neden olduğu dışlama etkisinin tam istihdamın geçerli olduğu ekonomilerde oluşabileceğini, buna karşılık ekonomilerin genelde eksik istihdamda olduğundan borçlanmanın özel kesimin yatırımlarında karlılığı arttıracağını savunmuşlardır. Borçlanma sebebiyle faiz oranları yükselse bile bunun özel kesim yatırımlarını azaltmayacağını ileri sürmüşlerdir (Ulusoy, 2009).

Toplumların zenginleşmeleri, refah seviyelerinin yükselmesi, hayat standartlarının artması gibi nedenlere bağlı olarak yapılan borçlanma olağan

karşılanmaktadır. Keynesyenler, devlet borçlanmasını sadece gelir elde etme aracı olarak görmeyip, ekonominin içinde bulunduğu konjonktüre göre kullanılması gerekli bir politika aracı olarak tanımlamışlardır.

2.1.1.1.5. MODERN MALİ YAKLAŞIM

Modern devlet anlayışıyla beraber devletin görevleri artmış, fonksiyonları karmaşık hale gelmiştir. Bu durum da kamu harcamalarının artmasına neden olmuştur. Artan kamu harcamalarının normal kamu gelirleriyle karşılanması sorunu ortaya çıkmıştır. Sonuçta da borçlanma olağanüstü gelir olmaktan çıkıp olağan gelir niteliği kazanmıştır. Modern anlayışa göre borçlanma, kamu gelirlerinin öne alınmış şekli değil, hukuki bir kamu geliridir. Borçlanmanın nereden, nasıl ve hangi şartlar dahilinde sağlandığı, topluma ve ekonomiye nasıl maliyetler yüklediği devamlı tartışılan konular arasındadır. Devletin harcamalarını borçlanma ile finanse etme yoluna gitmesi, vergilerle topluma yüklenecek yükün daha az hissedilmesine neden olacaktır. Bu durum hükümetlere belirli bir süre finansman kolaylığı sağladığından borçlanma cazip hale gelmektedir. Makro ekonomik hedeflerin gerçekleştirilmesinde maliye politikası aracı olarak kullanılması da borçlanmanın işlevini arttırmaktadır.

2.1.1.2 KAMU GELİRİ OLARAK BORÇLANMA VE KAMU GELİRLERİ