• Sonuç bulunamadı

ZĠHNĠN ĠYĠ VE GÜÇLÜ OLMASI

2.10. SEVGĠNĠN TÜRLERĠ / DOSTLUK

Ġbn Miskeveyh‟in ahlâk felsefesinde Aristoteles‟te olduğu gibi adalet ve dostluk faziletleri ile toplumun iĢlemesi arasında sıkı bir iliĢki vardır. Bir baĢka ifade ile adalet ve dostluk faziletleri ahlâkın siyasete, siyasetin de ahlâka etki etkileĢim içerisinde olmasını sağlayan köprülerdir. Dostluk fazileti, bireysel anlamdaki dostluklar ile

301İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 148.

302İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 149; Tehzîbü’l-Ahlâk, s. 354.

147 toplumdaki süreklilik ve yardımlaĢmayı sağlarken, adalet ise dostluk faziletinin meydana gelemediği durumlarda toplumdaki dirlik ve selameti sağlamaktadır. Ġbn Miskeveyh‟in dostluk anlayıĢı çok büyük farklar olmamakla birlikte Aristoteles‟in dostluk anlayıĢına dayanmaktadır. Fakat Ġslâm dininin etkisi açıkça burada da görünmektedir. Diğer faziletlerin temelinde Allah inancı ve Allah‟a karĢı kulluk bilinci olduğu gibi dostluk fazileti içinde aynı temeller söz konusudur. Ayrıca Ġbn Miskeveyh, sevgi ve dostluk ayrımına da giderek Aristoteles‟ten ayrılmaktadır. Fakat sevgi baĢlığı altında dile getirdiği düĢüncelerini Aristoteles‟te de bulmak mümkündür.

Ġbn Miskeveyh, kimilerine göre insanların arasındaki birliğin ve düzenin sağlanmasının nedeninin sevgi olduğunu belirtir. Toplumun veya ülkenin ayakta kalması için sevginin gerekli olduğunu ve hatta hükümdarların dahi halkı arasında bu sevgiyi egemen kılmaya çalıĢtıklarını belirtir. Ġnsanların birlikte yaĢadıkları toplumlarda iĢlerini idame ettirebilmeleri için yardımlaĢmaları gerekmektedir ve bu yardımlaĢmayı ve bütünleĢmeyi sağlayan Ģey de sevgidir. Sevginin türleri çoktur ve hepsi Allah‟a ulaĢmak içindir.

Ġbn Miskeveyh, sevginin birçok türünün olduğunu ve sebeplerinin de aynı Ģekilde olduğunu belirtir ve dört tane sevgi çeĢidinden bahseder bunlar;

1) Hemen oluĢan ve hemen kaybolan sevgi 2) Çabucak oluĢan ve yavaĢ yavaĢ kaybolan sevgi 3) YavaĢ yavaĢ oluĢan ve çabucak kaybolan sevgi 4) YavaĢça oluĢan ve yavaĢça kaybolan sevgi303

Ġbn Miskeveyh, insanların yaĢamlarından hareketler amaçlarının zevk, iyilik ve menfaatler olarak üç olduğunu ve bunların birleĢmesiyle de bir dördüncü amacın olduğunu belirtir. Ġnsanların, amaçları bunlar olunca sevginin de sebeplerinin bunlardır.

303İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 155; Tehzîbü’l-Ahlâk, s. 359-360.

148 Filozofumuz, sebebi zevk olan sevginin yukarıdaki birinci sevgi türüne girdiğini, sebebi iyilik olanın, ikinci tür sevgi olduğunu, menfaatlere dayanan sevginin üçüncü tür olduğunu ve bunların birleĢmesinden meydana gelem sevginin ise dördüncü tür olduğunu belirtir.

Ġbn Miskeveyh, bu tür sevgilerin insanlar arasında irade ve düĢünmeyle ortaya çıktığını ifade eder. DüĢünemeyen canlıların sevgisinin ise daha çok yakınlık olduğunu belirtir.

Çünkü bu tür sevgiler, aynı türden canlılarda meydana gelir. Cansızlar arasında ise sevgi kendilerine ait merkezlere yönelme ile olmakta, ayrıca ilk unsurlarından oluĢan karıĢımlarına göre itme ve benzeĢme ile de meydana gelmektedir.

Ġbn Miskeveyh, dostluğun sevginin özel bir türü olduğunu ve buna meveddet denildiğini söyler. Sevgiden farkı ise dostluk sayıca birçok insanın arasında meydana gelmez. AĢk ise aĢırı derecede bir sevgidir. Dostluktan daha dar bir anlam taĢımaktadır. AĢk ne yararlı ne de yararlının bulunduğu alanda ortaya çıkar. AĢırı derecede zevk düĢkünleri ile aĢırı derecede iyiliği seven kimseler aĢk duyar. Bunlardan ilki kınanır. Ġkincisi ise övülür.

Dostluk, gençler ve genç tabiatlılar arasında zevkten ortaya çıkar. Bunlar çabucak dost olup çabucak ayrılırlar. Zevkin süresine göre dostlukları uzar veya kısalır. YaĢlıların ve yaradılıĢça yaĢlı tabiatlı olanların dostlukları ise menfaate dayalıdır.304 Aralarındaki menfaatin sürekli olup olmamasına göre dostlukları devam eder, azalır veya biter. Ġyi insanlar arasındaki dostluk ise sırf iyilikten meydana gelir. Bunların dostlukları tam dostluklardır. Fakat insanların karĢıt tabiatlardan meydana gelmesinden dolayı biri için uygun olan baĢka biri için uygun olmayabilir ve bundan dolayı insanlar için acıdan yoksun bir iyilik olması mümkün değildir.

304İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 158.

149 Ġbn Miskeveyh, insanda diğer tabiatlarla müĢterek olmayan yalın ve ilahi bir cevherin bulunduğunu ve bunun zevkinin diğer zevklere benzemediğini belirtir. O, bu zevkin halis bir sevgi olduğunu ve Allah dostlarının bahsettikleri ilahi aĢkın bu olduğunu ifade eder. Birbirine benzeyen Ģeyler, ahenkli bir yapı oluĢtururken, birbirine benzemeyen Ģeyler ise ahenkli bir yapı oluĢturamaz. Buna göre birbirine benzeyen cevherlerin birbirlerini çektiğini bir ve aynı Ģey olur. Fakat maddi olan Ģeylerde bu bir ve aynı Ģey olmak güçtür. Bunlar birleĢmek isteseler de birleĢemezler ancak üst üste binerler. Ġbn Miskeveyh, insanın maddi olan yanından baĢka bir de ilahi olan bir yanı olduğu için onun maddelerden ayrı olarak tam ve ahenkli bir Ģekilde birleĢebileceğini belirtir. Ġnsan maddeden kurtulduğu nispette “ilk iyiliği” temaĢa eder. Fakat insan, için tam arınma ancak öldükten yani maddi olan âlemi terk ettikten sonradır.305

Ġbn Miskeveyh, ilahi aĢkın eksikliği kabul etmediğini ve sırf iyilere has olduğunu buna karĢın menfaat ve zevkten ileri gelen sevgilerin ise hem iyiler hem de kötüler arasında olabileceğini çünkü sevgilerin gelip geçici olduğunu ve bunların çoğunlukla alıĢılmayan birleĢmeler neticesinde meydana geldiğini ifade eder.

Ġbn Miskeveyh, insan kelimesinin nereden geldiğini tartıĢır ve o insan kelimesinin yakınlık duyan manasında olduğunu ve insanın “nisyan” unutmaktan gelmediğini ifade eder. Ġbn Miskeveyh insanın bu yakınlık duygusu sayesinde birlik olduklarını belirtir.

Din, güzel adetler ve birlikte yemek yemek gibi Ģeyler bu yakınlığı korumak için konulmuĢtur.306Ona göre Ġslâm dini, insanların bu yakınlık duygularını perçinlemek ve sağlamak için vakit namazlarını camilerde kılmayı daha faziletli kabul etmiĢtir. Ayrıca diğer ibadetler de insanlar arasındaki birlik ve sevgiyi muhafaza etmek için konulmuĢtur. Vakit namazıyla mahalle, Cuma namazı ve bayram namazları ile Ģehirler

305İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 159; Tehzîbü’l-Ahlâk, s. 363.

306İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 160.

150 ve hac ile de tüm Müslümanlar bir araya gelmektedir. Bunun sebebi ise insanların birbirlerine olan sevgilerini korumak ve devam ettirmektir.307

Ġbn Miskeveyh, dostluk ve sevgi faziletlerinden hareketle devleti yöneten hükümdarların nasıl bir sevgiye sahip olması ile alakalı olarak bir takım ilkeler ortaya koymaya çalıĢır. Bunun yanında toplumsal olanın ahlâkî olanla iliĢkisi üzerinden insanın aile, akraba, toplumdaki diğer insanlar ve en nihayetinde devleti yönetenlere karĢı nasıl eylemde bulunması gerektiğiyle alakalı bir takım ilkeler daha ortaya atar. Bu ilkeleri sevgi ve dostluk faziletleri ile temellendirir.

Ġbn Miskeveyh, dini insanları kendi iradeleriyle mutluluğa götüren ilahi bir kanun olarak tanımlar. Hükümdarı ise ilahi bir kanun olan dinin koruyucusu ve bildiricisi olarak kabul eder.308 Fars hükümdarı ErdeĢir‟den alıntı yaparak din ile hükümdarın ikiz kardeĢ olduklarını belirtir. O, dini koruması gereken kiĢinin uyanık olması gerektiğini, kendi zevkinin peĢinden gitmemesi gerektiğini ve dinin sınırlarını ihmal etmemesi gerektiğini ifade eder. Eğer hükümdar, kendi Ģerefi, zevki ve dinin sınırları dıĢında davranırsa Allah‟ın korunması istediği düzen bozulur.

Ġbn Miskeveyh, sevgilerin sebeplerine tekrar döner ve ilahi aĢk hariç tüm sevgilerin iki kiĢi arasında ortak olan Ģeylerde meydana geldiğini ifade eder. Bu ortak olan Ģeylerin aynı anda insanlarda bulunduğu gibi bulunamayacağını da belirtir. Örneğin; erkek ve kadın arasındaki sevgide ortak olan zevkler vardır ve bunun neticesinde birleĢirler fakat zevk değiĢen bir Ģeydir, zevk birinde aynı kalırken diğerinde yok olabilir. Ġbn Miskeveyh, erkekle kadın arasında zevkte olduğu gibi iyilikler ve menfaatlerde de ortaklıklar olduğunu ifade eder. Ġbn Miskeveyh, erkek ve kadının birbirlerine iyilik ve menfaatleri olduğunu bunlar sağlandığı sürece yuvalarının düzenli ve Ģenlikli olduğunu fakat bunlar sağlanamadığı zaman karıĢıklıkların meydana geldiğini, düzenin

307 Bkz. İbn Miskeveyh, a.g.e. s. 160-161; Tehzîbü’l-Ahlâk, s. 364-365.

308İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 161; Tehzîbü’l-Ahlâk, s. 365-366.

151 bozulduğunu ve Ģikâyetlerin baĢladığını belirtir. Ġbn Miskeveyh, insanlar arasında tek olan ve ortak olan menfaat durumlarında da böyle olduğunu belirtir. Ona göre sebepleri faklı olan sevgiler çabucak çözülür. Örneğin; birbirini seven iki kiĢiden biri zevk diğeri de menfaat için seviyorsa bu sevgi çabucak çözülür. ġarkıcı ve dinleyici örneğinde olduğu gibi dinleyici zevk için Ģarkıcı da menfaat için birbirlerini severler. Filozofumuz, bu tür sevgilerde kınamaların çok olduğunu ifade eder. Ona göre kınamaya yol açan sevgi çeĢitleri çoktur. O, bu tür sevgilerde her bir sevenin diğerinden kendisinde olmayan bir Ģeyi istediğini ve bunu elde edemeyince de kınamaların baĢladığı belirtir.

Ġbn Miskeveyh, kınamaya yol açan sevginin herkeste bulunduğunu, bu sevgi çeĢidinden uzak durmanın ise adaletten ayrılmadan herkesin bir diğerinden hakkını alması Ģekliyle gerçekleĢeceğini ifade eder. Filozofumuz, iyiler arasındaki sevginin ise ne bir dıĢ zevke ne de menfaate dayandığını, bunların arasında karĢılıklı bir uyumun olduğunu ve bunların bu uyumla birlikte fazileti aradıkları için aralarında bir sıkıntı olmadığını belirtir. Gerçek iyiliği bilenlerin dostluğunda dürüstlük ve eĢitlik vardır. Bundan dolayı dostu “sen olan bir baĢkası” diye tanımlarlar.309 Sultanlar ise dostlukta bulundukları kiĢilere iyilik ve Ģeref vermek için arkadaĢ olurlar. Sultanların dostlukları yukarıdaki dostluklardan farklıdır.

Ġbn Miskeveyh, babanın çocuklarına ve çocukların babalarına olan sevgilerini de sultanlarınkine benzetir. Buna göre babalar çocuklarını, çocuklarının onları sevdiğinden daha fazla ve daha önce severler. Çünkü baba, çocuğu bu dünyaya getiren dolaylı sebeptir. Fakat çocuklar, babalarını uzun bir süre sonra akılları babalarını ve babalarının onlar için yaptıklarını sonradan kavrar ve ondan sonra babalarını sevmeye baĢlarlar.

Babalara çocuğun senden üstündür, demek ağır gelmez çünkü babalar çocuklarını kendileri gibi görmektedir ve çocuklarına yapılan her türlü övgüyü kendilerine yapılmıĢ gibi kabul ederler velev ki çocuklarının kendilerinden üstün olduğu belirtilse dahi. Ġbn

309İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 164; Tehzîbü’l-Ahlâk, s. 368.

152 Miskeveyh, bundan dolayı Allah‟ın babaların çocuklarına değil, çocukların babalarına iyilik yapmasını ve saygı duyması gerektiğini emrettiğini belirtir.310

Ġbn Miskeveyh, kardeĢler arasındaki sevgiyi varlıklarının ve yetiĢmelerinin tek sebebe bağlı olmasına bağlar. O, aile içindeki bu sevgi sıralamasını devlete uygular. Buna göre hükümdar tebaasının babasıdır. Hükümdar, halkına oğlu gibi davranır. Halk ise oğul gibidir ve hükümdarına baba gibi davranır ve ona gereken saygıyı ve iyiliği gösterirler.

Halkın kendi aralarındaki durumu ise kardeĢlerin birbirleriyle olan durumu gibidir.

Onları bir arada tutan Ģey, hükümdardır ve buna göre birbirlerine kardeĢlerin duyduğu sevgiyi duyarlar.

Ġbn Miskeveyh, her sevginin farklı farklı olduğunu belirtir ve babaya baba gibi, hükümdara da hükümdar gibi sevgi gösterilmesi gerektiğini söyler. Ġbn Miskeveyh, bu sevgilerin hepsinde bir liyakat söz konusudur ve ona göre davranmak gerekmektedir.

Bunu sağlamak içinde adalete dikkat etmek gerekmektedir. Eğer dikkat edilmezse, adalet konusunda fazlalık ve eksiklikler meydana gelir ve düzün bozulur sevginin yerini nefret alır.311

Ġbn Miskeveyh, her türlü kusurdan ve etkilenmeden uzak olarak kulun Yüce Allah‟a duyduğu sevgiyi iĢaret eder. Ona göre bu sevgi, ilahi âleme has olan bir sevgidir ve hiç kimse buna ulaĢamaz ulaĢtım diyenlerde yalan söylüyorlardır. Çünkü insan Allah‟ın özünü bilemez bundan dolayı onun sevgisine ulaĢamaz. Ġbn Miskeveyh, her insanın nefsinde bir put yarattığını ve aslında onu sevdiğini belirtir. “Onların çoğu ancak Allah‟a ortak koşarak inanırlar.”(Yusuf suresi 106. Ayet.) ayetinden hareketle insanların çoğunluğunun nefsinde hayali bir Ģeye taptıklarını ve Yüce Allah‟ın bundan

310İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 166.

311İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 167.

153 münezzehtir. Ġbn Miskeveyh, bu sevginin Allah‟a itaat ve saygıyla insanda meydana geldiğini belirtir.312

Ġbn Miskeveyh, sevginin üç seviyesi olduğunu bunlardan ilkinin, Allah‟a karĢı olan sevgi olduğunu, ikincisinin, ana-babaya karĢı olduğunu üçüncüsünün ise filozoflara karĢı olan sevgi olduğunu ifade eder. Ancak ona göre filozoflara karĢı olan sevgi, ana-baba sevgisinden daha yüksektir ve Allah‟a olan sevgiye daha yakındır. Çünkü filozoflar, insanın nefsini arıtıp, insanın varlığının sebeplerini öğretirler. Ona göre filozoflara bizim mutluluğu kazanmamızda bizim yardımcılarımızdır ve bundan dolayı onları sevmek gerekir. Ġlk sevgi mertebesine kimse ulaĢamaz, ikinci sevgi mertebesi olan ana-baba hakkını ise kimse ödeyemez. Ġbn Miskeveyh‟e göre filozof sevgisi Allah‟a olan sevgiye benzer. Çünkü filozof sevgisi Ġlk Sebep‟ten kaynaklanır. Çünkü filozoflar kendisini tam fazilet ile yetiĢtirmiĢ kiĢiler olup, akli varlığımızın ve nefslerimizin eğiticileridir.313

Ġbn Miskeveyh, iyi kiĢilerden bahsettikten sonra kötü kiĢileri ele alır. Kötü kimselerin, iyi kimseler gibi olmadığını, onların iyi kimselerin yapmıĢ oldukları eylem ve davranıĢlardan kaçındığını belirtir. Ona göre kötü kimseler, iyilik, iyilik etmek ve kötülük arasındaki farkları anlama konusunda tembellik gösteren kimsedir. Ona göre özü kötü olanın her iĢi de kötüdür. Böyle birisi kendisi gibi olan kimseleri arar ve onlarla beraber vakit geçirmek ister. Filozofumuz, kötü kiĢilerin nefslerinin eğitilmediği için, nefsteki kötü güçlerin etkisinde olduğunu, Ģehvet ve öfke güçleriyle hareket ettiğini söyler. Ona göre kötü kimse, aynı zamanda kendi nefsinden kaçmaktadır. Kötü olan kimseler kendilerine öğüt veren ve kendisini seven kimseler bulamaz. Ġyi kimseler ise faziletli oldukları için etraflarında herkes onlarla birlikte olmayı sever. Ġyi kimse, kötü kimsenin tersine kendisinin de dostudur ve herkes onunla dost olmak ister.

312 Bkz. İbn Miskeveyh, a.g.e. s. 167-168; Tehzîbü’l-Ahlâk, s. 370-371.

313İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 169;Tehzîbü’l-Ahlâk, s. 371.

154 Filozofumuz, iyi kimsenin bilerek veya bilmeyerek herkese iyilik ettiğini de belirtir. Ġyi kimselerin fiilleri hoĢ ve sevimli olduğu için gerçek ve sürekli olan iyilik onlardan sadır olur. Sahibinin davranıĢından kaynaklanmayan iyilikler ise geçicidir ve böyle bir iyiliğe sahip olanların bu sevgilerini geliĢtirmeleri beklenir.

Ġbn Miskeveyh, iyilik eden ve iyilik gören arasındaki sevgiyi ele alır. Ona göre iyilik eden, iyilik göreni, iyilik görenin iyilik edeni sevdiğinden daha fazla sevmektedir. Ġbn Miskeveyh, iyilik edenin sevgisinin, iyilik edilene göre karĢılıksız olduğunu ve bundan dolayı daha fazla seven tarafın iyilik eden olduğunu belirtir. O, iyilikle elde edilen sevginin daha zor kazanıldığını ve bunun içinde daha değerli olduğunu ifade eder ve annenin babaya göre çocuğunu daha fazla zahmet çektiği için babadan daha çok sevdiğini belirtir. Ġbn Miskeveyh, iyilik yapmada iyilik edenin etken, iyilik görenin ise edilgen olduğunu belirtir. Ġyilik yapmada da bazı dereceler olduğunu kimi kiĢinin sırf iyilik için, kimi kiĢinin Ģeref ve ün kazanmak için ve kimi kiĢi de sadece gösteriĢ olsun diye iyilik yapar. Bunlardan en üstünü sırf iyilik için iyilik yapanların dereceleridir.

Ġbn Miskeveyh, herkesin kedisini sevdiğini, bu sevginin de zevk, menfaat ve iyilikle ilgili olduğunu ifade eder. Bu üç Ģey arasındaki farkı kavrayamayan kimse hayvani nefsinin ve Ģehvetlerinin esiri olur ve onun davranıĢlarından iyilikler sadır olmaz. Öte yandan iyilik ile davranan, iyiliğin farkında olan kimseler ise gerçek iyiliğe ulaĢmıĢ olur. Ġbn Miskeveyh, kendisi için bu davranıĢı seçen kimsenin gerçek iyiliğe ulaĢtığını, kendisine iyilik ettiğini ve ilahi feyzi almaya müsait olduğunu belirtir.

Ġbn Miskeveyh, zevkler ve menfaatlere bağlı dostlukların çok fazla olduğunu ve bunların azı ile yetinilmesi gerektiğini fakat iyiliğe bağlı olan dostluğun ise eĢine az rastlanılır olduğunu söyler. O, gerçek dostluğun çok fazla kiĢide gerçekleĢmeyeceğini bir kiĢi de gerçekleĢeceğini fakat iyi ve faziletli olan bir kimsenin hakiki dostluğu bildiği için tanıdığı herkese dostça davranabileceğini belirtir.

155 Ġbn Miskeveyh, dostluk hakkında filozofların görüĢlerini aktarır. O, önce Aristoteles‟in daha sonra da Sokrates‟in görüĢlerine yer verir. Aristoteles‟e göre insanlar, iyi veya kötü durumda olsun her daim dostlara ihtiyaç duymaktadır. Ayrıca Aristoteles‟e göre insanlar dostluğun faziletinden dolayı bir arada yaĢamaktadırlar. Sokrates‟e göreyse dostluk çok önemlidir ve herkesin evlatlarına dostlukla alakalı hikâyeleri anlatması gerekmektedir. Çünkü felaket anlarında dostlardan baĢkası insan için teskin edici olmamaktadır. Sokrates dostluğun her türlü maldan mülkten daha üstün olduğunu söyler.314

Ġbn Miskeveyh, dostluğun nasıl elde edileceğinin bilinmesi gerektiğini çünkü varlıklar içinde rol yapabilen tek varlığın insan olduğunu ifade eder. Çünkü insan, cömert olmadığı halde sırf övülmek için cömertlik yapabilmektedir. Ġbn Miskeveyh, dost edinmenin Ģartları hakkında Sokrates‟ten alıntılar yapar.315

Ġbn Miskeveyh, bir kiĢinin birden fazla dosta sahip olduğunda dostluğun hakkını tam yerine getiremeyeceğini çünkü aynı anda yardım isteyen iki dostunun ikisine de bir anda yardım edemeyeceğini belirtir. O, dost olunan kiĢilerin küçük kusurlarını araĢtırmamak gerektiğini çünkü hiç kimsenin kusurlardan hali olmadığını söyler. Öte yandan Ġbn Miskeveyh, dostun düĢmanlığından kaçınılması gerektiğini de belirtir. KiĢi dostunu her zaman güler yüzle karĢılamalıdır ve dostuna her zaman onu sevdiğini göstermelidir. KiĢi dostunu övmeli fakat dalkavukluk da etmemelidir. Ġbn Miskeveyh, insanın sürekli dostunu gözetmesi gerektiğini, onunla ulu orta yerlerde tartıĢmaya girmemesini çünkü bunun dostluğu derinden etkilediğini ve bitirdiğini söyler.

Ġbn Miskeveyh, ilim sahibi olanın dostuna ilminde cimrilik etmemesi gerektiğini çünkü ilmin dünya malı gibi verdikçe eksilmediğini aksine ilimin verdikçe çoğaldığını

314 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 176.

315İbn Miskeveyh, a.g.e. s. 178-179; Tehzîbü’l-Ahlâk, s. 380-381.

156 söyler.316 Ġbn Miskeveyh, dostun sırrını ifĢa etmemeyi, onu kusurlarının baĢkaları tarafından söylenilmesine müsaade etmemek gerektiğini belirtir. Çünkü dost sen olan bir baĢkası demektir. Ayrıca insanın koğuculuk ve arabozuculuk yapanlardan uzak durması gerekir çünkü her daim dürüst insanların arasını bozmak isteyenler bulunmaktadır.

Ġbn Miskeveyh, insanın tam mutluluğu gerçekleĢtirmek için dostluk ve sevgi türlerine ihtiyaç duyduğunu söyler. Ġnsan eksik yaratılmıĢtır. Bundan dolayı insanın bu sevgileri koruması gerekir, bunları koruması için ahlâkî faziletler ve varlığın devamı için de faziletler konulmuĢtur. Adalet, iffet, yiğitlik ve cömertlik faziletleri mutluluğa ulaĢmak için bizlere gerekmektedir. Fakat faziletlerin gereklerini yapmak da Ģarttır. Ġnsan bu faziletlerden baĢka dıĢ iyilere de ihtiyacı vardır. DıĢ iyileri elde ederken de uygun yollardan dıĢ iyileri edinmelidir. Ġnsan bunların hepsiyle toplumda yaĢar ve bunları yerine gerektiği Ģekilde meydana getirirse mutlu olurken getirmez ise de ahlâkî faziletlerden uzaklaĢmıĢtır, cansız ve ölü hükmündedir.

Ġbn Miskeveyh, felsefe ve akli düĢüncenin insanın ilahi yönüyle alakalı olduğunu belirtir. Bu Ģeylere olan sevginin, diğer ahlâkî sevgilerden üstün olduğunu ve onlara arız olan afetlerden uzak olduğunu çünkü felsefe ve akli düĢüncenin sebebinin Ġlk Ġyilik olduğunu ifade eder. Ġbn Miskeveyh, insanın mutluluğa yalnızca ahlâkî faziletleri elde ederek ulaĢamayacağını aksine bu mertebede kalmanın mutluluğa engel olduğunu, insanın mutluluğa ulaĢmak için ahlâkî faziletleri elde ettikten sonra ilahi fazilete yönelmesi gerektiğini ve bu Ģekilde mutlu olabileceğini belirtir. Filozofumuz ahlâkî faziletleri silip atmaz aksine mutluluğun ilk basamağı olarak görür.317

Ġbn Miskeveyh, Aristoteles‟in mükemmel mutluluk görüĢünü alıntılar. Aristoteles‟e göre tam ve mükemmel mutluluk Allah‟a ve meleklerine ulaĢmaktır. Fakat meleklere bu

316 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 184.

317 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 188.

157 faziletler izafe edilemez. Çünkü melekler, insanlar gibi değildir onlara ne toplum oluĢturur ne de yeme içmeleri vardır. Bundan dolayı onları insanlar gibi ihtiyaçları yoktur ve onlara insani faziletler izafe edilemez. Aristoteles, Allah‟ın her Ģeyden yüce ve ulu olduğunu ve bizim O‟nu kendisine benzeyen sırf iyilikle andığımızı belirtir.

157 faziletler izafe edilemez. Çünkü melekler, insanlar gibi değildir onlara ne toplum oluĢturur ne de yeme içmeleri vardır. Bundan dolayı onları insanlar gibi ihtiyaçları yoktur ve onlara insani faziletler izafe edilemez. Aristoteles, Allah‟ın her Ģeyden yüce ve ulu olduğunu ve bizim O‟nu kendisine benzeyen sırf iyilikle andığımızı belirtir.