• Sonuç bulunamadı

ZĠHNĠN ĠYĠ VE GÜÇLÜ OLMASI

2.11. NEFSĠN HASTALIKLARI

Ġslâm ahlâk felsefesinin en özgün taraflarından bir tanesi de ahlâk eserlerinde genel olarakTıbbu-r-Rûhânî bölümlerine yer verilmesidir. Bu baĢlıklar altında ahlâkî hastalıkların tanım ve tedavisi ele alınmaktadır. Her ne kadar Tıbbu‟r-Rûhânî geleneğinin baĢlangıcı Ġbn Miskeveyh ile olmasa da, sistematik tarzda ilk ahlâk kitabını ele almasından dolayı kitabına nefsin hastalık ve tedavilerini içinde barındıran iki bölüm almıĢtır. Kendisinden sonraki ahlâk yazınını da Tehzîb‟in içeriği çok fazla etkilemiĢtir.

Ġbn Miskeveyh, bu bölümde insan nefsinin hastalıklarını ve bunlara dair tedavi yöntemlerinden bahseder. Ġbn Miskeveyh, nasıl ki bir tabip hastalıkları tedavi etmek için hastalıkların sebeplerini araĢtırıyorsa nefs hastalığını tedavi etmek içinde aynı yöntemin incelenmesi gerektiğini ve hastalıkların sebeplerinin ortaya konulması gerektiğini ifade eder. O, nefsin ilahi bir güç olduğunu fakat bedenle de bir tabiî bir bağlantısının bulunduğunu bundan dolayı da bedende meydana gelen bir Ģeyin nefsi ve nefste meydana gelen bir Ģeyin de bedeni etkilediğini söyler. Beden yönünden hastalıklarda özellikle iki uzuv olan dimağ ve kalbin hastalıklarında insanın akli dengesi bozulmaktadır. Aynı Ģekilde kızgınlık ve öfke durumlarında da insanın fiziki yapısı etkilenmektedir.

321 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 192; Tehzîbü’l-Ahlâk, s. 391-392.

159 Ġbn Miskeveyh, bedenle ilgili olarak tedavinin, a) mevcut sağlığı koruma ve b) bozulan sağlık durumunun tedavisi olarak ikiye ayırır. O, aynı Ģekilde nefs sağlığında da bu iki durumun söz konusu olduğunu belirtir. Ġnsan mevcut olan nefs sağlığını korumalı ve hastalanan nefsini de tedavi yoluna gitmelidir.322

Ġbn Miskeveyh nefs, sağlığımızı korumak için uğraĢmamız gerektiğini bu minvalde kötü kimseler ve faziletten yoksun olanlardan kaçıp, faziletli, gerçek ilim sahibi olan kiĢilerle beraber olmamız gerektiğini söyler. Ġnsanın, yaratılıĢ itibariyle bedeni Ģeylere meyyal olduğunu ve insanın aklını kullanarak bedeni Ģeylerden ihtiyaçtan fazla yararlanmaması gerektiğini belirtir. Filozofumuz, ahlâkî faziletlerin hepsinde orta yolu bulmanın gerektiğini belirtir.

Ġbn Miskeveyh, insanın, nefsin sağlığını koruması için nazarî ve amelî görevlerinin olduğunu ve bunları yerine getirmesi gerektiğini ifade eder. Ġnsanın beden sağlığı için bir disipline girmesi gibi ruh sağlığı içinde bir disipline girmesi gerekmektedir. Nitekim insan nefsi düĢünmekten, araĢtırmaktan ve incelemeden uzaklaĢınca tembelleĢir ve iyiliklerden uzaklaĢır. Bunun sonucunda da nefs helak olmaya doğru gider ve kendi tabiatından uzaklaĢıp hayvanlaĢmaya baĢlar. Filozofumuz, bunun olmaması için insanın daha gençliğinden itibaren fikir alanında eğitilmesi gerektiğini ve dört ilmi ( aritmetik, geometri, astronomi ve musiki) öğrenmesi gerektiğini belirtir. Bu ilimleri öğrendikten sonra gerçeği öğrenmeye yaklaĢan gencin felsefe öğrenemeye baĢlaması gerektiğini ifade eder.323 Ġbn Miskeveyh, ilimde ilerleyen kiĢinin ilim öğrenmeyi bırakmaması gerektiğini çünkü ilmin sonunun olmadığını belirtir.

Ġbn Miskeveyh, nefsin sağlığının koruyan kimsenin Allah‟ın insanın özüne verdiği nimetleri koruduğunu ve insanın dünya malından daha çok dikkat ederek bu gerçek nimetleri koruması gerektiğini ifade eder. Çünkü dünya malının bir sonu yoktur,

322 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 198; Tehzîbü’l-Ahlâk, s. 395.

323 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 200.

160 zahmetlidir ve geçicidir. Fakat manevi zenginlikler ise kalıcı olan ve kazanmak için çok zahmet gerektirmeyen Ģeylerdir. Ġbn Miskeveyh, maddi nimetlere sahip olan kimselerin durumunu yerer. Bu tarz kimseler aslında dünyanın en bedbaht kimseleridir.

Filozofumuz, gerçek fakirin ihtiyacı en çok olan kimse olduğunu, gerçek zenginde ihtiyacı en az olan olduğunu söyler. 324 Bundan dolayı hiçbir Ģeye ihtiyacı olmayan Yüce Allah en zengin olandır. Hükümdarlar ise her Ģeye ihtiyaçları olduğu için en fakir olanlardır. Ġbn Miskeveyh, Hz. Ebu Bekir‟in bir hutbesinde hükümdarların bu konular hakkındaki sözlerini nakleder.325 O, hükümdarların dıĢ mutluluklara sahip olduklarını fakat gerçekte hiç de mutlu olmadıklarını aksine sürekli diken üstünde olduklarını belirtir. Ġbn Miskeveyh, hükümdarların baĢlarda sahip oldukları mallardan zevk alsalar bile sonunda her Ģeye sahip oluyor olmalarından da sıkılacaklarını söyler.

Ġbn Miskeveyh, insanların özlerindeki nimetlerin ise Allah‟ın insanlara bir vergisi olduğunu ve insanın bu nimetler sayesinde nimet üstüne nimet elde ettiğini belirtir. Ġbn Miskeveyh, gerçek ve değiĢmeyen mutluluğun bu nimetlere sahip olmak olduğunu söyler. Ġbn Miskeveyh, Aristoteles‟inde dediği gibi yeteri kadar mala sahip olan ve orta derecede mutlu olan kimsenin hayatın diğer iĢleriyle uğraĢmamasını ister.326 Çünkü dıĢ iyiler, sadece insanın hayatını idame ettirmesi için gereklidir. Ġnsan bunlardan zorunluluğu ölçüsünde yararlanırsa yeterlidir. Fakat bunlardan daha fazla almak bize ne sağlık ne de daha fazla zevk sağlayacaktır. Ġbn Miskeveyh, insanın diğer canlıları incelemesini ister. Hayvanların bile zorunlu ihtiyacı dıĢında beslenmediğine dikkat çeker. Ġnsanında ihtiyacı kadar dıĢ iyilerden faydalanmasını ister. Fakat bu ihtiyaçların da giderilmesi gerektiğini ve onlardan tamamen vazgeçilmemesini söyler.

324 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 202.

325 İbn Miskeveyh, a.g.e. s. 203; Tehzîbü’l-Ahlâk, s. 399.

326 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 205.

161 Ġbn Miskeveyh, nefs sağlığı açısından önemli olan iki güçten bahseder bunlardan biri öfke gücü diğeri ise Ģehvet gücüdür. Ġnsan bu ikisine bakarak bir takım zevkleri harekete geçirmemelidir. Ġbn Miskeveyh, bu iki güçle arzu güçlerini harekete geçirmemeyi, bunun ancak akıl ve temyizden yoksun olan kiĢilerin iĢi olduğunu, insanın aklını ve temyiz gücünü kullanarak eksikliklerini gidermesini ve insanın Allah‟ın iradesine uygun iĢleri meydana getirmesi gerektiğini belirtir.327 Filozofumuz, Ģehvet ve öfke gücünün insana ihtiyaç anında kullanılsın diye verildiğini bunlara köle olunsun diye verilmediğini söyler.

Ġbn Miskeveyh, insanın nefsini akıl ve düĢüncesinin tersine eski alıĢkanlıklarına göre yönetmemesi için dikkat etmesi gerektiğini belirtir. Ġnsanın çoğu zaman yaptığı iĢler, düĢünüp taĢındıklarına aykırı meydana gelmektedir ve bu durumda olan bir kimse kendisini belirli cezalarla cezalandırarak bu durumdan kurtulmalıdır. Örneğin; zararlı bir Ģey yiyen birisi kendisini bu yiyecekten alıkoymalıdır. Yersiz yere birine öfkelenen birisi kendisinden daha öfkeli veya kaba birisinin hakaretlerine kendisini maruz bırakmalıdır. Yararlı bir iĢte tembellik eden kendisine zahmetli bir iĢ bularak kendisini cezalandırmalıdır. KiĢi, kendisinde meydana gelen bu durumların tam tersleri ile kendisini cezalandırmalıdır. Ayrıca kiĢi kötü ve zararlı arkadaĢlardan kaçınmalıdır.

Filozofumuz, ufak tefek günahları da insanın küçümsememesi gerektiğini çünkü bunların insanı daha büyüklerini iĢlemeye sevk ettiğini söyler.

Ġnsan, geliĢiminin ilk baĢından beri kendisini nefsinin kötülüklerine karĢı eğitmelidir.

Çünkü insan, ancak bu Ģekilde bir eğitimle nefsiyle baĢa çıkabilir.

Ġbn Miskeveyh, nefs sağlığını koruyan kimseyi kesin karar verme yönünden meĢhur hükümdarlara benzetir. Çünkü bu hükümdarlar düĢmanları daha onlara saldırmadan

327 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 207.

162 önce ne yapacağını önceden bilirler. Ġnsan da öfke, Ģehvet ve faziletlerden alıkoyan Ģeylere karĢı her an hazırlıklı olmalıdır.

Ġbn Miskeveyh, nefsi sağlığını koruyan kimsenin kendi kusurlarını iyice araması gerektiğini dile getirir. Galinos‟un İnsan Kendi Kusurlarını Bilmeliisimli eserinden alıntı yapar. Filozofumuz, Galinos‟un dedikleriyle de yetinmemek gerektiğini ifade eder. Galinos‟a göre insan kendisine hatalarını söyleyecek dostlar edinmelidir. Hatta dostu hatalarını söylemediği zaman ona kendi hatalarını söylemesi için baskı uygulamalıdır. Dostu kendisine hatalarını söylediği zamanda dostunu güler yüzle karĢılamalı ve ona teĢekkür etmelidir. Ġbn Miskeveyh, kendi hatalarını söyleyen dostların geçekte olmadığını ve bunun içinde Galinos‟un dediği gibi kiĢinin düĢmanlarından faydalanması gerektiğini, çünkü düĢmanın kusurları söylemekten çekinmediğini belirtir.328

Ġbn Miskeveyh, bu konuda son olarak Ebu Yusuf b. Ġshak el-Kindî‟den(ö. 866) alıntı yapar. El-Kindî, fazilet isteyen bir kimsenin tanıdığı tüm insanların suretlerini birer ayna olarak görmesi gerektiğini ifade eder. Ġnsan baĢkalarının kötülüklerini görerek kendisi bu kötülüklerden kendi payına dersler çıkarıp sanki kendisi bu kötülükleri iĢlemiĢ gibi nefsini kınamalıdır. Bu sayede insanın kendi kötülüklerinin hiçbirisi kendi dikkatinden kaçmaz. El-Kindî, insanın kendi özünü koruması gerektiğini ve bu Ģekilde yaparak kötülüklerden uzaklaĢıp, iyilikleri yapmaya çalıĢması gerektiğini belirtir.329

328 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 211.

329 İbn Miskeveyh, a.g.e. s. 212; Tehzîbü’l-Ahlâk, s. 407.

163 2.12. NEFSĠN HASTALIKLARININ TEDAVĠSĠ

Ġbn Miskeveyh, kitabın yedinci ve son bölümünde nefs hastalıklarının tedavisini ele alır.

Nefs hastalığının tedavisini, öfke fazileti ve bu faziletin aĢırı ve eksik olan iki ucu üzerinden anlatır.

Ġbn Miskeveyh, nefs hastalıklarının dört faziletin karĢıtları olduklarını söyler çünkü bu faziletler somuttur, orta yoldur ve bilindikleri içinde bunlara ulaĢmak mümkündür.

Fakat bu orta yolun dıĢında kalanlarda bu mümkün olmamaktadır. Çünkü bunları belirlemek güçtür. Özce bir varlıkları yoktur fakat dört faziletin vardır. Ġbn Miskeveyh, karĢıtlığının birden fazla olamayacağını ama faziletlerde karĢıtlığın farklı olduğunu, karĢıtlığın eksik ve fazla Ģeklinde anlaĢılması gerektiğini belirtir. Ġbn Miskeveyh, dört faziletin ikiĢer karĢıtı olduğu için kötülükleri sekize indirger. Bunlar;

1) Yiğitliğin iki ucu olan korkaklık ve ataklık, 2) Ġffetin iki ucu olan açgözlülük ve gevĢeklik, 3) Hikmetin iki ucu olan aptallık ve budalalık,

4) Adaletin iki ucu olan zulmetmek ve harekete katlanmak330

Ġbn Miskeveyh, yiğitliğin iki ucu olan ataklık ve korkaklığı ele alır. Bunların sebebi öfkeli nefstir. Öfke, nefsin bir davranıĢı olup öç alam arzusu ile kalpteki kanın galeyana gelmesi, bunun sonucunda beynin kara bir dumanla kaplanması ve kiĢinin aklının çalıĢmasının duraksamasıdır.331

Ġbn Miskeveyh, öfkeyi meydana getiren birden fazla Ģey sayar ve bunların öç alma duygusundan ileri geldiğini ifade eder. Sonra saydığı bu Ģeyleri teker teker açıklar. Bu minvalde o, kendini beğenme, övünme, tartıĢma, inat, Ģaka, kibir, alay etme, sözünde durmama, zulüm, insanların uğruna yarıĢıp ardına düĢtükleri Ģeyleri ele alır.

330 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 217; Tehzîbü’l-Ahlâk, s. 410.

331 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 217.

164 Filozofumuz, bu saydığı Ģeylerin hepsinin tedavisi olduğunu söyler. Ġnsan, bu tedavilerle hastalığın üstüne gitmeli ve kurtulasıya kadar uygulamalıdır. Ġbn Miskeveyh, hastalığın sebeplerini bilen insanın aklının da yardımıyla kendisindeki yiğitlik faziletini ortaya çıkaracağını ve öfke gücünü bertaraf edeceğini belirtir.332

Ġbn Miskeveyh, nefs hastalıklarının en kötüsünün öfke olduğunu ifade eder. O, öfke konusunda diğer bir uç nokta olan korkaklık ve gevĢekliği ele alır. Nasıl öfke, öç alma duygusunun fazlalığından kaynaklanıyorsa, korkaklık ve gevĢeklik de öç alma duygusunun azlığından kaynaklanmaktadır. Korkaklık ve gevĢeklik insanı bedbin ve horlanmıĢ yaĢantıya sürükler. Ġnsan, kendi hakkını koruyamaz, kendine, ailesine ve dostlarına zulüm edilmesine razı olur. Her türlü haksızlığa boyun eğer ve rezil bir hayat yaĢayıp tembelliğe doğru sürüklenir. Ġbn Miskeveyh, korku ve gevĢekliğin sebep olduğu bu hastalıkların da tedavisinin karĢıtlara baĢvurarak olacağını söyler.333

2.12.1. Korku ÇeĢitleri

Ġbn Miskeveyh, yersiz korkuları ele alır ve bunların tedavisini anlatır. Buna göre korku a) kötü bir Ģeyle karĢılaĢmaktan ve b) sakınılması gereken bir Ģeyi beklemekten ileri gelmektedir.334 Bu Ģekilde olan kötülükler mümkün olan kötülüklerdir. Bunların meydana gelmesi veya gelmemesi aynı ölçüdedir. Ġnsan meydana gelmemiĢ bir Ģey için yersiz yere üzülmemelidir. Bunun için meydana geleceği kesin olmayan Ģeyler hakkında insanların üzülmeleri boĢunadır. Ġyi bir yaĢantı için insanın mümkün olan Ģeylerde iyimser ve ümitli bir Ģekilde yaĢaması gerekmektedir. Ġnsanın kendi seçimleri ile olan kötülüklere gelince de insan kendisini kötü seçimlerden ve günahlardan sakınmalıdır.

Bu tarz durumlarda insanlar ya yaptıkları Ģeylerin ifĢa olmasını ya da ortaya çıkmasını

332 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 219.

333 İbn Miskeveyh, a.g.e. s. 230.

334 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 231; Tehzîbü’l-Ahlâk, s. 419.

165 düĢünür. Böyle bir beklenti içinde olmak da yukarıda anlattığımız yersiz korkular gibidir ve bir türlü bu yaptığımızın baĢımıza gelecekmiĢ gibi olduğunu düĢünürüz.

Fakat belki yaptığımız Ģey bir cezayı gerektirmiyor olabilir. Ġbn Miskeveyh, insanın mümkün olan olaylar karĢında sonuçları beklemesini ve buna göre davranması gerektiğini belirtir.335

2.12.2. Ölüm Korkusu

Ġbn Miskeveyh, insanın en büyük korkusunun ölüm korkusu olduğunu belirtir ve altı sınıf ölümden korkan kiĢiyi ele alıp bunların nedenlerini ve tedavilerini açıklar. Ölüm korkusunu yaĢayan altı sınıf;

1) Gerçek ölümü ve nefsinin ne olacağını bilmeyenler

2) Bedeni çürüyüp dağıldığı zaman özüyle nefsinin de yok olup gideceğini sananlar 3) Nefsin ölümsüzlüğünü ve kıyametin nasıl olacağını bilmeyenler

4) Daha önce geçirdikleri ve ölüme sebep olan hastalıkların acısından daha büyük acı çekeceklerini sananlar

5) Ölümden sonra cezaya uğrayacaklarını sananlar 6) Geride bıraktıkları mal ve mülk için endiĢe edenler.

Ölüm, insanın nefsinin beden denen organlardan oluĢan aletlerini kullanmasını bırakması demektir. Ġnsanın nefsi, bedenden ayrıldıktan sonra varlığını devam ettirir çünkü nefs cevherdir. Beden ise arazdır. Ġnsanın ölümünden sonra kaybettiği Ģey araz olan bedenidir. Nefs ise cevher olması yönünden bakidir ve baĢkalaĢmaları kabul etmez bilakis nefs bedenden ayrıldıktan sonra mutlulukları kabul eder.

335 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 233.

166 Nefsinin ne olacağını bilmeyenler, aslında kıyametin ve nefsin ölümsüzlüğünü bilmemektedirler. Bunların bu hale düĢmelerinin ve korkularının sebebi ise bilgisizliktir. Filozoflar, iĢte bu sebeplerden dolayı kendilerini ilim öğrenmeye vermiĢlerdir. Filozoflara göre cahillikten büyük bir hastalıktır, onlar ilim yoluyla geçeği öğrenip bu dünyanın mallarının geçici olduğunu görüp, bedeni zevklerden ve insana üzüntü veren Ģeylerden yüz çevirmiĢlerdir. Ölmemek için çaba harcamak boĢuna bir uğraĢtır. Bunun için filozoflar ölümü ikiye ayırmıĢlardır.

a) Ġradî ölüm b) Tabiî ölüm336

Buna nazaran, hayatta iradî ve tabiî olarak ikiye ayrılır. Ġradî ölüm, insanın Ģehevi isteklerinden vazgeçmesi iken tabiî ölüm de insanın nefsinin bedenden ayrılması demektir. Platon‟un felsefe öğrencisine “iradi ölümle ölmesini ve tabiî bir hayatla yaşamasını” tavsiye etmiĢtir.337 Ġnsan tabiî olan ölümden korkmamalıdır çünkü bunu istemek insanın tabiatına aykırı bir Ģeydir. Ayrıca insan tanımına da terstir. Çünkü insan düĢünen ve ölümlü bir varlıktır ve ayrıca bileĢik bir varlıktır. Her bileĢik olan varlıkta unsurlarına ayrılmak zorundadır. Ölmemeyi istemek hiç var olmamayı istemek demektir ve bu tanımlarla da çeliĢmektedir. Akıllı insan, bu tür isteklerden kaçınmalı ve kendisini kemale ulaĢtıracak Ģeyler ile uğraĢmalıdır.

Ġbn Miskeveyh‟e göre kötü olan Ģey, ölümün kendisi değil, ona karĢı duyulan korkudur çünkü insan bu konu hakkında bilgisizdir. Bilgisizliğin tedavisi ise bilgidir. Nefs bedenden ayrılınca artık oluĢ ve bozuluĢ âleminden kurtulmuĢ olur. Nefs duyular âleminde mükemmelleĢip kendisini meydana getiren Yüce Allah‟a yakın olan âleme geçer. Ġbn Miskeveyh, iyilerin cennette mertebeleri olduğu kötülerinde cehennemde

336 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 236; Tehzîbü’l-Ahlâk, s. 427.

337 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 237.

167 mertebeleri olduğunu ifade eder. Allah‟ın hoĢnutluğunu kazananlar ebedi olarak kalacakları cennetlere yerleĢirler.338

2.12.3. Üzüntünün Tedavisi

Ġbn Miskeveyh, üzüntünün ruhi bir acı olduğunu ve a) sevilen bir Ģeyin kaybedilmesi b) istenilen bir Ģeyin elde edilememesi olarak ikiye ayrıldığını ifade eder. Üzüntünün sebebi maddi varlıklara gösterilen hırs ve aç gözlülük ile elde edilemeyen Ģeylere duyulan hasrettir.339

Ġbn Miskeveyh, üzüntüden kurtulmak için kiĢinin dünya nimetlerinin geçici olduğunu bilemesi gerektiğini ve hayatını buna göre düzenlemesi gerektiğini, iĢlerinde adaletten ayrılmaması gerektiğini belirtir. OluĢ ve bozuluĢ âlemi olan bu dünyada, hiçbir Ģey sabit değildir. Her Ģey geçicidir. Sabit olan ve geçici olmayan her Ģey akıl âlemindendir.

Bunu bilen insan üzüntüden ve dünyalık sıkıntılardan uzak ve güvende olan insandır.

Mutlu olur ve mutlu olmak için gerçek amaçlar edinmeye baĢlar. YaratılmıĢ Ģeylerin yok olmamasını isteyen insan, imkânsızı istemiĢ olur ve sonucunda hüsrana uğrar, sürekli mutsuz ve üzüntülü olur. Ġbn Miskeveyh, insanın iyi alıĢkanlıkların bilincine varması gerektiğini belirtir. Çünkü alıĢkanlıkların bilincinde olan kimse fazileti kazanma yolunu seçer, bilgisizliği azalır ve Allah‟ın sürekli olan nimetlerini kazanıp mutlu olur. “Allah‟ın dostları için hiçbir korku yoktur, onlar üzülmezler de” (Yunus Suresi 62. Ayet) ayetinde geçen müjdelere sahip olurlar.340

338 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 242.

339 İbn Miskeveyh, Tehzîb, s. 242.

340 İbn Miskeveyh, a.g.e. s. 244.

168 3. NASÎRÜDDĠN TÛSÎ’NĠN AHLÂK-I NÂSIRÎ ĠSĠMLĠ AHLÂK KĠTABININ