• Sonuç bulunamadı

KĠTABININ ĠÇERĠK TAHLĠLĠ

1.5. KENDĠNE EGEMEN OLMA

Aristoteles, VII. kitapta akıl ve arzu arasındaki bağı incelemeye çalıĢır. Bu minvalde üç kötülük derecesi ile üç iyilik derecesini ele alıp inceler. Fakat onun burada üstünde durduğu asıl mesele kendine egemen olma ve kendine egemen olmamadır. Ona göre kendine egemen olmayan kimse, istek ve arzularının esiri olup bunlardan hareketle, bunların kötü olduğunu bilerek eylemde bulunmaktadır. Kendine egemen olan kimse yine arzuları ve isteklerini bulunan, bunların kötü olduğunu bilen fakat bu bilgisinden hareketle kurala uygun olarak istek ve arzularının peĢinden gitmeyen kimsedir. AĢağıda da göreceğimiz gibi Aristoteles bu konuda üç problemden hareket eder. Bunlar;

1) Kendine egemen olmayan insan bilerek mi eylemde bulunur?

154Aristoteles, N.E. s. 127.

155 Bkz. Aristoteles, a.g.e. s. 128-129.

83 2) Kendine egemen olmamanın alanı nedir? Haz ve acı ile bağlantısı nedir?

3) Kendine egemen olmanın acıya direnç gösterme ile aynı Ģey midir?156

Aristoteles, kaçınılması gereken üç türlü alıĢkanlıktan bahseder. Bunlar kötülük, kendine egemen olmama ve canavarlıktır. Bunların karĢıtları ise sırayla erdem, kendine egemen olma ve çok açık olmamakla birlikte kahramanca ve Tanrıca davranıĢtır.

Aristoteles, kendine egemen olma ile sağlam karakterliliği bir ele alır ve bu ikisinin erdemli ve övülecek bir Ģey olduklarından bahseder. Bunların karĢıtları olan kendine egemen olmama ile zayıflığın ise çirkin ve yerilen bir Ģey olduğunu ifade eder. O, kendine egemen olan kiĢi ile kendine egemen olmayan kiĢiyi karĢılaĢtırır. Kendine egemen olmayan kiĢinin, akıl yürütmede tutarsız, kendine egemen olan kiĢinin ise akıl yürütme de tutarlı olduğunu, ayrıca kendine egemen olmayan kiĢinin, kötü olduğunu bile bile arzularına yenik düĢüp eylemde bulunurken, kendine egemen olan kiĢinin ise akıl yürütmesi ve sağlam karakteri sayesinde arzulara boyun eğmediğini belirtir. O, ölçülü kiĢinin aynı zamanda kendine egemen olan ve sağlam karakterli kiĢi olduğunu ifade eder.157

Aristoteles, kendine egemen olmayan kiĢiden birden farklı Ģekilde söz edildiğini ifade eder. Örneğin; Mal, mevki, Ģan ve Ģöhret için kendine egemen olmayan kiĢiler olduğu gibi, aklı baĢında olan kiĢilerden veya haz düĢkünü kiĢilerden de kendine egemen olmayan kiĢiler çıkabilir. Aristoteles, Sokrates‟in tersine sağduyulu düĢünmesine rağmen bir kiĢinin kendine egemen olamayabileceğine ifade eder. Sokrates‟e göre bilginin olduğu yerde kendine egemen olamamadan bahsetmek imkânsızdır. Fakat Aristoteles‟e göreyse bilginin olduğu yerde de pek tabi insan kendine egemen olamayabilir. Aristoteles, bilginin ne tarz bir bilgi olduğuyla ilgilenir.158

156 Kendine egemen olma ve problemler için bkz. Ross, Aristoteles, s. 344-345.

157Aristoteles, N.E. s. 131.

158Aristoteles, a.g.e. s. 131; Konuyla alakalı olarak bkz. Ross, Aristoteles, s. 346-349.

84 Aristoteles, kendine egemen olmayan kiĢinin neden böyle olduğunu veya nelerle ilgili olarak bu Ģekilde davrandığını araĢtırır. O, kendine egemen olmama ile hazların, arzuların veya acıların ilgili olup/olamayacağı üzerine sorgulamalar yapar. Aristoteles haz düĢkünü olan kiĢi ile kendine egemen olmayan kiĢinin ayrımının irade olduğunu belirtir. Çünkü haz düĢkünü bile isteye irade ederek bir Ģeyi yaparken, kendine egemen olmayan kiĢi yapmaması gerektiğini düĢünmesine rağmen yine de yapar.159 Burada belirtmek gerekiyor ki ona göre kendine egemen olmama, haz ve acı az çok aynı Ģeylerle ilgilidir fakat haz düĢkünü kiĢi irade ederek eylemde bulunurken, diğerlerinde ise irade söz konusu değildir.160 Aristoteles‟e göre insan, bazen bilerek de kendine egemen olmayabilir. Fakat o, burada bilmenin kendisindeki farktan dolayı bunun olduğunu ifade eder. Çünkü insan, bilgili olup yapmak zorunda olduğu Ģeyi göremeyebilir veya görebilir ve bu ikisi arasında bir fark vardır. Ona göre insanın genel bir önermeye uyarak, teklere ait bir konuda kendine egemen olmaması da pekâlâ mümkündür.161 Aristoteles, kendine egemen olma ile kendine egemen olmamanın, haz düĢkünlüğü ile ölçülülüğün söz konusu olduğu yerlerde meydana geldiğini vurgular.162

Aristoteles‟in kendine egemen olmamakla ilgili olarak ele aldığı bir diğer konu da canavarlıktır. Aristoteles‟e göre canavarlık ile kendine egemen olmama arasında da fark vardır. Canavarlık, asıl anlamda kendine egemen olmama değildir. Kendine egemen olmamayla benzerlik taĢımaktadır. Ona göre canavarlık, doğal, alıĢkanlık ya da hastalık yüzünden meydana gelir. Örneğin; doğal hastalık ya da alıĢkanlıktan meydana gelen saç yolmak tırnak yemek, toprak yalamak veya erkekler arasında eĢcinsellik. Aristoteles bu tarz kendine egemen olmamaların baĢına hastalıklı bir Ģey olduğundan bahseder ve

159Aristoteles, a.g.e. s. 134.

160Aristoteles, a.g.e. s. 137.

161Aristoteles, N.E. s. 135.

162Aristoteles, a.g.e. s. 138; Nicomachean Ethics, s. 113.

85 dolayısıyla bunun salt bir kendine egemen olmama değil, kendine egemen olmamaya benzer olduğunu ifade eder.

Aristoteles‟in ele aldığı diğer bir kendine egemen olmamaya benzer olan Ģey ise öfkedir. Aristoteles‟e göre arzularda kendine egemen olmamak, öfkede kendine egemen olmamaktan daha kötüdür. Çünkü öfke, aklı dinler fakat aklı kötü dinler fakat arzu ise aklı dinlemez. Arzu da kiĢi arzularına yenik düĢer, öfke de ise akla yenik düĢer. Öfke duyarak eylemde bulunan kiĢi, acı duyarak eylerken, arzu duyan kiĢide acı söz konusu değildir. Öfkede küstahlık yoktur, arzu da ise kiĢi küstahtır.163

Aristoteles, haz düĢkünü veya ölçülü kiĢinin bedensel olan Ģeylerde kendine egemen olduğunu ya da kendine egemen olmadığını belirtir. Acılarla ilgili olarak ise insanı zayıf karakterli ya da sağlam karakterli olarak sınıflandırır. Aristoteles, haz düĢkünü kiĢiyle kendine egemen olmayan kiĢinin piĢman olup-olmamasıyla da birbirinden ayrıldığını ifade eder. Ona göre haz düĢkünü kiĢi, yaptığı eylemden piĢman olmazken, kendine egemen olmayan kiĢi yaptığı eylemden piĢmanlık duyar. O, kendine egemen olmamayı güç eksikliği ve kendini koyuverme Ģeklinde ikiye ayırır. Ġlki, düĢünüp taĢınırlar fakat tutkuları yüzünden tutarlı değillerdir. Ġkincileri ise düĢünüp taĢınamazlar ve tutkuları onları sürükler tıpkı kara sevdalı ve öfkeli olanlar da olduğu gibi kendilerini koyuverirler.164 Aristoteles, haz uğruna davranıĢta bulunan herkesin haz düĢkünü ya da kendine egemen olmayan kiĢi olmadığını aksine çirkin haz uğruna davranıĢta bulunan kiĢilerin böyle adlandırıldıklarını belirtir. Aristoteles‟in kendine egemen olmama ile inatçılık arasında da bir benzerlik olduğundan bahseder. Ġnatçı kiĢiler, arzuyla hareket ettikleri için, hazlar tarafından yönetilirken, kendine egemen olan kiĢiler arzu ve tutkudan dolayı değiĢmez ve yeri geldiğinde ikna olur ve bundan dolayı da kendine egemen kiĢi denir.

163Aristoteles, N.E. s. 141.

164Bkz. Aristoteles, N.E. s. 143-144; Nicomachean Ethics, s. 117-118.

86 Aristoteles, kendine egemen olan kiĢinin, bedensel hazlar peĢinden gitmeyeceğini ifade eder. Ona göre ölçülü kiĢi ile kendine egemen olan kiĢi arasında da ince bir fark vardır.

Kendine egemen olan kiĢi kötü arzular taĢır fakat kendini bu arzulara bırakmaz. Ölçülü kiĢi ise kötü arzular taĢımaz ve akla aykırı eylemde bulunmaz. Aristoteles, pratik hikmet (pratik bilgelik) ile kendine egemen olmanın da bir arada bulunamayacağını ifade eder.

Çünkü pratik hikmete sahip kiĢi sadece bilen değil aynı zamanda uygulayan da biridir fakat kendine egemen olmayan kiĢi uygulayan biri değildir.165

1.6. DOSTLUK

Aristoteles düĢüncesinde, önemli bir yere sahip olan erdemlerden birisi de dostluk erdemidir. Çünkü dostluk erdemi üzerinden, insanın sosyal ve siyasal hakları meydana gelmekte ve insan-toplum münasebetinin köprü vazifesini dostluk görmektedir. Ġnsan dostluk erdemi ve dostluk erdeminin olmadığı yerde adalet erdemi ile toplumsallaĢabilmekte, bireysel ve toplumsal ihtiyaçlarını karĢılayabilmekte ve en nihayetinde de mutluluğa giden yolu açabilmektedir. NE‟e bütünlüğü içerisinde bakarsak insanın toplumsal-ahlâkı kazanıp ilerletmesi için ona yol gösteren ve sonunda mutluluğa ulaĢtıran ilk erdem dostluktur. Dostluğun olmadığı yerde ise siyaset devreye girmektedir. Onun düĢüncesinde, adalet bir nevi yapay dostluktur demek yanlıĢ bir yorum değildir. Bunun yanında dostluk üzerinden aile kurumunu da temellendirmesi ilgi çekici bir diğer konudur. ġimdi Aristoteles‟in dostluk erdemi ve bu erdemin iliĢik olduğu erdem ve kavramlara daha yakından bakalım.

Aristoteles, NE‟in VIII. ve IX. kitaplarında dostluğu ele alır. Dostluk, onun nazarında insan için gerekli ve zorunlu bir Ģeydir. Çünkü insan, sosyal bir varlıktır. Aristoteles, dostluğun sadece fakirleri kapsamadığını, bilakis zenginlerin ve devlet adamlarının da

165Aristoteles, N.E. s. 147; Nicomachean Ethics, s. 120.

87 dostluğa ihtiyaç duyduğunu ifade eder. Ona göre dostluk, gençler için yanlıĢa düĢmemek, yetiĢkinler için doğru eylemde bulunmak ve yaĢlılar içinde elden ayaktan kesilince yardım için gereklidir. Aristoteles, dostluğa öyle büyük bir önem vermektedir ki, insanların birbiriyle dost oldukları yerlerde adil olmaya gerek yoktur. Ayrıca yasalar ve yasa koyucularda dostluğa ihtiyaç duyar.166 Aristoteles için dostluk, bir nevi beraber düĢünmek ve beraber eylemde bulunmakla eĢ değer bir Ģeydir.

Aristoteles, dostluk konusunda da anlaĢmazlıklar olduğunu ve kime ve neye göre insanlara dost denilmesi gerektiğini tartıĢır. Dostluğun, kimler arasında meydana geldiğini veya dostluğun bir veya birden fazla Ģekilde olup olamayacağı Ģeklinde bir takım sorgulamalar yapar. O, dostluğun ne olduğunu anlamak için sevilen ve seven Ģeyin ne olduğunun belirlenmesinin yararlı olabileceğini ifade eder ve bu iki Ģey için sorgulamasını ilerletir. Bu durumda o, sevilen Ģeyi ele alır ve sevilen Ģeyin üç türlü olduğunu belirtir. Ġlki, iyi, ikicisi hoĢ, üçüncüsü ise yaralı olandır. Bu bağlamda Aristoteles, bu üç Ģeyi ele alır ve teker teker değerlendirmeye çalıĢır. Ġnsanların iyi konusunda kendileri için olan iyiyi mi yoksa kendinde iyi olanı mı sevmektedir?

Aristoteles göre herkes kendine iyi olanı sever.167Ona göre dostluk, cansız nesneler ve hayvanlar arsında gerçekleĢmez. Çünkü bunlarda karĢılık verme veya alma yoktur.

Ġnsanın dostluğunda ise karĢılık alma veya verme vardır. Dostluk duymak demek dost olan için iyi istemek demektir. Eğer kiĢi, dostundan aynı karĢılığı görmüyorsa da buna yakınlık duymak denir.

Aristoteles, sevilen Ģeylerin üç olduğundan-iyi, hoĢ ve yararlı- yola çıkarak dostluğun da üçe ayrıldığını belirtir ve bu üç tür hakkında değerlendirmeler yapar. Bunlar;

1) Birbirlerini hazdan dolayı sevenler. Haz için seveler kendilerine yararlı ya da hoĢ bir Ģey dokunduğu için birbirlerini sevenlerdir. Aristoteles‟e göre hazdan

166Aristoteles, N.E. s. 155.

167Aristoteles, N.E. s. 156; Nicomachean Ethics, s. 128.

88 dolayı birbirini sevenlerin dostlukları çabuk bozulur. Çünkü bunların dostluktan beklentileri ilineksel(arizî) bir beklentidir. Haz veren Ģey ortadan kalkınca bu dostluklarda biter. Aristoteles hazza bağlı dostluğun daha çok gençlerde görüldüğünü belirtir. Çünkü gençler haz veren Ģeylerin peĢinde giderler ve onların duyguları çabucak geçip gider. Bundan dolayı gençlerin sevgileri çabuk oluĢur ve çabuk bozulur. Bu tarz dostluklar hazlar/hoĢluklar devam ettikçe de devam etmektedir.

2) Birbirlerini yarardan dolayı sevenler. Aristoteles‟e göre yarardan dolayı sevmek de ilineksel bir Ģeydir. Yarar sağlayan Ģey ortadan kalkınca bu tür dostluklar da biter. Aristoteles bu tür dostluklar sınıfına yaĢlıların, bazı geçlerin ve yetiĢkinlerin ve yabancılarla olan dostlukların dâhil olduğunu belirtir. Çünkü yaĢlılar hazzın/hoĢ olanın değil daha çok kendilerine yararlı olanın peĢinden giderler.168 Yarar üzerine kurulan dostluklar suçlanacak bir Ģeydir. Aristoteles, yarardan kaynaklanan dostlukları adalete benzetir. Adaletin yazılmamıĢ (doğal) ve yasaya bağlı Ģeklinde ayrıldığı gibi yarardan kaynaklanan dostlukların da etik ve yasaya bağlı Ģeklinde ikiye ayrılması gerektiğini ifade eder.

Aristoteles‟e göre yasaya bağlı yarardan kaynaklanan dostluk, sözleĢmelere bağlıdır ve uzlaĢımsaldır. UzlaĢma ile bir Ģeye karĢılık baĢka bir Ģey vermek Ģeklinde ya da herhangi bir ödev üzerine meydana gelir.

Ona göre etik olan yararcı dostluk ise yasalara veya sözleĢmelere bağlı değildir.

Bu dostluk Ģeklinde eĢitlik ya da daha fazlalık söz konusudur. ġöyle ki eğer biri bir baĢkasına bir Ģey verirse karĢı taraftan ya onun dengini ya da daha fazlasını almayı bekler ve bu gerçekleĢmeyince de suçlama meydana gelir.169

168Aristoteles, N.E. s. 158.

169Aristoteles, a.g.e. s. 172.

89 3) Ġyi kiĢiler ve erdeme uygun olarak gerçekleĢen dostluk; Aristoteles‟e göre en mükemmel dostluk budur. Yarardan ve hazdan kaynaklanan dostlukların aksine erdeme uygun dostluk ilineksel değildir, çünkü kendinde iyi üzerine kuruludur.

Ġyi kiĢiler ise hem kendi için hem de dostu için salt(mutlak) anlamda iyidirler.170 Aristoteles‟e göre bu çeĢit dostluğun içinde, hem yarar hem de haz mevcuttur.

Çünkü bu tarz dostluklarda tüm nitelikler bulunur. Fakat bu tarz dostluk yapılabilecek kiĢiler azdır. Ayrıca bu tarz dostlukların oluĢması için zamana ihtiyaç vardır. Zamanla dostlar birbirlerini tanırlar ve birbirleriyle dost olurlar.

Bu dostlukta her bir kiĢi bir diğerine aynı Ģekilde karĢılık verir.171

Aristoteles, göre haz ve yarardan kaynaklanan dostluklar erdeme dayalı olan dostluğa benzemektedirler. Çünkü erdeme dayalı dostluk içinde haz ve yararda taĢımaktadır.

Aristoteles, kötü kiĢilerin kötü kiĢilerle veya doğru kiĢilerin kötü kiĢilerle dost olabileceğini belirtir. Ona göre bu dostluğun oluĢmasının nedeni, haz ve yarardır. Öte yandan Aristoteles, kendileri nedeniyle dostluğun yalnızca iyi kiĢiler arasında olacağını belirtir. Güven duymak, adaletsizlik yapamamak ve dostluğa layık eylemelerde bulunmak yalnızca iyi kiĢilerin sahip olduğu özelliklerdir. Aristoteles dostluğun birçok çeĢidinin olduğunu ama gerçek manada dostluğun bir tane olduğunu tekrar belirtir ki, o da iyi kiĢilerin yani erdeme uygun olan dostluktur. Diğer dostluk türleri bu dostluğa benzemektedir. O, erdeme uygun olmayan dostluk türlerinin birbirine bağlanamayacağını, çünkü erdeme uygun olmayan dostlukların ilineksel olarak var

170Aristoteles, a.g.e. s. 158.

171Aristoteles, N.E. s. 159; Üç çeşit dostluk için ayrıca bkz. Durak, Aristoteles ve Fârâbî’de Etik, s. 143-144;

Mahmut Kaya, İslâm kaynakları Işığında Aristoteles ve Felsefesi, Ekin Yayınları, İstanbul 1983, s. 256. Bu esere bundan sonraki atıflar “Aristoteles ve Felsefesi” şeklinde olacaktır.

90 olduğunu ve ilineksel olarak var olan Ģeylerin de arasında bağlantı olamayacağını belirtir.172

Aristoteles, dostluk konusunda yakınlığın da büyük rol oynadığını ifade eder. Ona göre günlerini beraber geçirenlerin dostlukları daha etkindir. Birbirinden uzakta olmak gerçekte salt anlamda dostluğu değil, dostluğun etkinliğini etkiler. Buna göre yaĢlılar ve çetin kiĢilerin dostluğa uygun kiĢiler değildir. Çünkü bunların haz ile çok alakalı kiĢiler değildir. Onun bahsettiği bir diğer dostluk türü de aslında yakınlığa benzer olan ve daha çok iĢ arkadaĢlığı olarak adlandırdığı türdür. Bu tür dostluğun birbiriyle anlaĢan ama birbiriyle yaĢamayan kiĢilerde meydana geldiğini belirtir.173

Aristoteles, dostluk ve sevecenliği ele alır. Sevecenliği tutkuya, dostluğu ise huya(ahlâk) benzetir. Sevecenliğin cansız Ģeylere de karĢı olabileceğini fakat dostluğun iradeyle alakalı olduğunu belirtir. Aristoteles, dostluk içinde iradeyi ön plana alır. O, kiĢinin kendisinin hoĢlanacağı kiĢilerle dostluk ettiğini belirtir. Dostluğun ruhunun da eĢitliktir. Aristoteles, eĢitlik olarak belirlediği dostluklarda bir değiĢ-tokuĢ olduğundan bahseder. Erdeme uygun olan dostlukta eĢitlikten tam olarak bahsedebiliriz. Fakat ona göre yaĢlı kiĢiler ve çetin kiĢilerin dostlukları böyle değildir. Çünkü bu kiĢiler gereksinim duymadıkça dosta ihtiyaç hissetmezler ve acı verici olan Ģeylerden de kaçınırlar. Çetin kiĢilerin dostluğu ise daha çok yakınlık duymadır. Aristoteles, burada kutlu kiĢilerin dostluklarından da bahseder. Ona göre kutlu kiĢiler, hoĢ Ģeyleri ararlar ve acı verici Ģeylerden ya kaçınırlar ya da buna çok kısa süre katlanırlar. Aristoteles‟in dikkat çektiği bir önemli noktada kiĢinin aynı anda birden fazla dosta sahip olamayacağıdır.174

172Aristoteles, a.g.e. s. 160; Nicomachean Ethics, s. 132.

173Aristoteles, N.E. s. 161.

174Aristoteles, a.g.e. s. 162.

91 Aristoteles, iktidar sahiplerinin iki çeĢit dostunun olması gerektiğini belirtir. Bunlardan ilki, kendileri için yararlı olanlar, ikincisi ise hoĢ olanlardır. Bu tarz dostluklar da eĢitliğin sağlanabilmesi için dostluğun eĢit kiĢiler arasında gerçekleĢmesi gerekmektedir.

Aristoteles, dostluğun bir baĢka çeĢidinin ise üstünlüğe göre dostluk olduğunu belirtir.

Aristoteles‟in bu dostluk için verdiği örnekler ise, babanın çocuğu ile olan dostluğu ve yönetenler ile yönetilenlerin dostluğudur. Bu dostlukların her bir tarafı diğer tarafından farklıdır. Her birinin sevme nedenleri ve erdemleri faklıdır. Baba çocuğun kendi soyundan olduğu için, çocukta babası sayesinde dünyaya geldiği için birbirlerine gerekenleri verdiğinde bunların dostlukları tam ve kalıcı dostluk olur.175

Aristoteles‟e göre dostluk sevilmekten çok sevmektedir. Dostluğun temeli eĢitlik ve özellikle de erdemce benzerliktir. Ona göre insanların çoğunluğu için dostluk saygıdan önce gelmektedir. Bunlar arasında eĢitliğin olabilmesi ise değere göre dostluk oluĢursa mümkün olmaktadır.

Aristoteles, dostluğu siyasi bir aradalık için önemli bir etken olarak görmektedir. Ona göre dostluk ve adalet aynı Ģeylerle ilgidir. ġöyle ki, dostlukla birlikte hak da doğal olarak artar. Çünkü kiĢinin dostuna karĢı bazı görevleri vardır. Örneğin; kiĢinin dostuna yardım etmemesi ile herhangi birine yardım etmemesi arasında fark vardır. Aristoteles, dostluğu toplumsal iliĢkilerin devamını sağlayan unsurlardan birisi olarak görür. Çünkü dostluk sayesinde kiĢiler bir arada kalır ve ihtiyaçlarını giderir. Aristoteles, yasa koyucuların adil dediği Ģeyin de iliĢkiler arasında yararlı olan Ģey olarak belirlediklerini ifade eder. O, siyasi bir aradalıkların yarardan kaynaklandığı gibi hazdan da

175Aristoteles, N.E. s. 163.

92 kaynaklandığını nitekim toplumdaki dinsel törenlerin insanlara haz verdiği için düzenlendiğini belirtir.176

Aristoteles, dostluk ile devlet yönetim Ģekillerinin bağlantısını açıklar. Buna göre o üç tür yönetim Ģekli ve bu üç tür yönetim Ģeklinin karĢıtı olan üçünü ele alır. Bunlar; 1) Krallık 2) Aristokrasi 3) Timokrasi‟dir. KarĢıtları olanlar ise, 1) Tiranlık 2) OligarĢi 3) Demokrasi‟dir.

Aristoteles‟e göre en iyisi krallıktır. Krallığın bozulması tiranlıktır. Kral, kendisi yönettiği kiĢiler için tiran ise kendisi için iyilere bakan kimsedir. Ona göre tiranlık, en kötü yönetim biçimidir.

Aristokrasi, iyilerin yönetmesidir. Aristokrasilerde eğer devletin imkânları değerlere göre dağıtılmayıp hep bir zümreye ayrılırsa buradan da oligarĢi doğar. OligarĢi, küçük ve kötü bir zümrenin yönetimidir.177

Aristoteles, son olarak timokrasiyi ele alır. Ona göre timokrasiden demokrasi doğar.

Demokrasi ve timokrasi arasında çok bir fark yoktur. Çünkü her ikisi de çoğunluğun iktidar olmasını ister. Aristoteles, demokrasinin daha az kötü olan bir yönetim biçimi olduğunu belirtir.

Aristoteles, yönetim biçimlerini açıkladıktan sonra bunların aile ile olan benzerliklerini ele alır. Babanın, oğlu ile olan iliĢkisini krallığa, Perslerin çocuklarına köle gibi davranması tiranlığa, karı-koca arası iliĢki aristokrasiye, her Ģeye egemen olmak isteyen karı veya kocanın durumu oligarĢiye, kardeĢ iliĢkileri timokrasiye ve baĢkanı olmayan aileler de demokrasiye benzemektedir.178

176Aristoteles, a.g.e. s. 166-167; Nicomachean Ethics, s. 138.

177Aristoteles, N.E. s. 167.

178Aristoteles, a.g.e. s. 168; ayrıca yönetim şekilleri için bkz. Nicomachean Ethics, s. 138-140.

93 Aristoteles, yönetim biçimlerinde dostluğun adillikle alakalı olduğunu ve yönetim biçiminin adilliği ölçüsünde dostluk olduğundan bahsetmektedir. Ona göre bir kral veya baba ne kadar iyi ise dostlukta o ölçüde ortaya çıkacaktır. Fakat Aristoteles‟in burada bahsettiği dostluk üstünlüğe göre olan dostluk çeĢididir.

Aristoteles, akrabalıkla ilgili dostlukların da çeĢitli biçimleri olduğunu ifade eder.

Akraba arasındaki dostlukların hepsinin babaya bağlı olduğunu ifade eder. Ana-baba ve çocuklar arasındaki dostluğa yakından bakarsak; Ona göre ana-baba çocukları hemen sever, çocuklar ise ana-babalarını zamanlar sever. Çocuklar ana-babalarını onlardan oldukları için severken, kardeĢlerini de aynı kiĢilerden meydana geldikleri için severler.

Kuzenler veya diğer akrabalıklar da yine aynı kökten veya aynı kandan gelmelerine dayanır. Aristoteles aileyi devletten önceye alır. Çünkü daha zorunludur. Ona göre aile,

Kuzenler veya diğer akrabalıklar da yine aynı kökten veya aynı kandan gelmelerine dayanır. Aristoteles aileyi devletten önceye alır. Çünkü daha zorunludur. Ona göre aile,