• Sonuç bulunamadı

KĠTABININ ĠÇERĠK TAHLĠLĠ

1.3. ADALET VE ADALETSĠZLĠK TÜRLERĠ

Aristoteles‟in V. kitapta geniĢçe ele aldığı erdem adalet erdemidir. O, biçimsel olarak adaleti insanların adil eylemde bulunmasını, adil olanı istemesini sağlayan huy Ģeklinde tanımlarken, Ġnsanları haksızlık yapmaya götüren huyu da adaletsizlik olarak tanımlar.133 Adalet, Aristoteles‟e göre erdemden farklıdır. Çünkü adalet baĢkaları ile olan iliĢkilerimizde ortaya çıkarken, erdem insanın baĢkaları ile olan iliĢkilerinde her zaman ortaya çıkmayabilir. KiĢi, erdemli biri olabilir ama her zaman adaletli olmaz.

Adalet, erdemin bir parçası değil bilakis o, erdemlerin tamıdır.134 Aristoteles, erdemin bütünü olan adaleti değil erdemin parçası olan adaleti( özel adalet) arar. O, özel adaletin ne olduğu açıklamaya çalıĢır.

Aristoteles, adalet ve adaletsizliğin birden fazla türünün olduğunu ifade eder ve bu türlerden bahseder. Ona göre yasalara aykırı davranan, eĢitliği gözetmeyen ve çıkarcı olan insanlar adaletsiz insanlardır. Aristoteles, adaletsiz insanı sadece iyiler söz konusu olduğunda daha fazlaya sahip olan olmayıp, aynı zamanda kötüler söz konusu olduğunda da daha azını isteyen çıkarcı kiĢi olarak tanımlar.135 Aristoteles‟in adalet

132Aristoteles, a.g.e. s. 90.

133Aristoteles, N.E. s. 90; Nicomachean Ethics, s. 71.

134Aristoteles, N.E. s. 93.

135Aristoteles, a.g.e. s. 91.

73 konusunda altını çizdiği en önemli Ģey yasalardır. Ona göre adalet ve adaletsizlik ayrımının belirleyicisinin yasalar olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Çünkü insanların bir arada yaĢamalarını, birbirlerine karĢı olan hak veya haksızlıklarını belirleyen ve mutluluklarını gerçekleĢtirmelerini sağlayan Ģey yasalardır. Aristoteles‟e göre erdemlerin aĢırı uçlarındaki huylarla eylemde bulunanların adaletsiz değil, o erdemsizliğin ismiyle anıldığını ama eğer çıkar ve kazanç için bir eylemde bulunuluyor ve yasalara aykırı hareket ediliyorsa da bunun adaletsizlik olduğunu savunur. Örneğin;

bir kimse bir kadınla arzusu yüzünden para vererek yatıyorsa, bu kiĢi haz düĢkünüdür.

Para kazanarak ve bir çıkar için kadınla yatıyorsa da bu adaletsizliktir.

Aristoteles, özel adaleti, eĢitliğe dayalı/paylaĢtırıcı( orantılı) ve alıĢveriĢlerde düzeltici adalet Ģeklinde ikiye ayırır. Ġkincisini de isteyerek ve istemeyerek yapılanlar olarak tekrar ikiye ayırır.136

1) PaylaĢtırıcı( dağıtıcı) adalet; Toplumdaki insanlar arasındaki onurun, paranın ya da diğer Ģeylerin eĢitliğe dayalı olarak dağıtılmasıdır. Aristoteles‟e göre eĢit olan ortadır. Bu eĢitlik de bir oranlamaya göre meydana gelir. Ona göre eĢit bir oranla paylaĢtırma bir değere göre meydana gelmektedir. Buradaki değer kavramı ise tartıĢmalı bir kavramdır. Herkes aynı Ģeye değer dememektedir. Aristoteles buradan hareketle hakkın bir tür oran olduğunu belirtir. Çünkü oranlamada -ki bu oranlama geometrik oranlamadır- dört Ģey söz konusudur. Örneğin; bir hak, iki haksızlık ve bu iki Ģeyin her birine karĢılık da iki insan mevcuttur.137 ĠĢte bunlar arasında orantı sağlamaya adalet denirken, aralarında orantısızlık olması ise adaletsizliktir.

2) Adaletin bir diğer türü ise düzeltici adalettir. Bu adalette de bir oranlama söz konusudur ama bu oranlama diğer adalet türünde olduğu gibi geometrik

136Aristoteles, N.E. s. 95; Nicomachean Ethics, s. 75.

137Aristoteles, N.E. s. 96; Ross, Aristoteles. s. 328-329; Durak, Aristoteles ve Fârâbî’de Etik, s. 136-138.

74 oranlama değil, aritmetik oranlamadır. Bu adalet türünde yargıç kiĢinin zarar görüp göremediğine bakar. Zarar görenin hakkını, zarar verene ceza verme yoluyla düzeltemeye çalıĢır. Aristoteles, bu adalet türünün kazanç ve zarar arasında orta olma durumu olduğunu ifade eder. Yargıç da zarar ve kazanç arasında ortayı bulmaya çalıĢır. Aristoteles, bu adaleti isteğe aykırı yapılan alıĢveriĢlerin zarar ve kazanç bakımından ortası olduğunu ifade eder.138

Aristoteles, farklı sanat sahiplerinin bir araya gelmesiyle değiĢ-tokuĢa dayalı alıp satmanın meydana gelebileceğinden bahseder. Örneğin; bir mimar ile ayakkabıcının bir araya gelmesiyle bir oranlama veya değiĢ-tokuĢ mümkündür.

Fakat bu ikisinin yaptığı iĢin bir birine eĢitlenmesi gerekmektedir. Nitekim ayakkabıcı ile mimarın yaptıkları Ģeylerin değerleri birbirinden faklıdır. ĠĢte burada Aristoteles, paranın eĢitleyici iĢlevinden bahseder. Para, insanlar tarafından uylaĢımla değiĢ-tokuĢ eyleminin görevini yerine getirmek için kullanılmıĢtır. Eğer para olmasaydı insanlar değiĢ-tokuĢ usulü alıĢveriĢlerini yapacaklardı. Örneğin; bir ev, elli ayakkabı değerinde olacaktı. Fakat parayla birlikte elli ayakkabı miktarınca para ile bir ev eĢit miktardadır.

Aristoteles, siyasi adaleti de doğal ve sonradan yapma Ģeklinde ikiye ayırır.

Aristoteles‟in bu ayrım ile amaçladığı Ģeyin insanların adaletli eylemlerin de yasaların rolünün veya adaletin en azından toplumlar açısından göreceliğinin ortaya konulması olarak okumak mümkündür. Çünkü doğal adalet olarak ele aldığı adalet çeĢidi bir nevi kalıcılığını büyük oranda ilk Ģekliyle zamanın geçmesine rağmen korurken, yapma veya uzlaĢımsal olan adaletin ise zamanla değiĢimi kabul edip, her zaman aynı olmayıp, hukukun değiĢen tarafını temsil eder. Bu Ģekliyle de hukukun her yerde, her zaman ve herkese aynı Ģekilde neden uygulanamadığını en azından uzlaĢımsal olan hukuk açısından ifade etme kolaylığı doğar. Aristoteles, bu ayrımla birlikte hak ve

138Aristoteles, a.g.e. s. 99; Ross, a.g.e. s. 329-330; Durak, a.g.e. s. 138.

75 haksızlıkların toplumdan topluma değiĢmesinin önünün açıldığını, çünkü her toplumun bir ve aynı siyasi yönetimle yönetilmediğini belirtir.

Aristoteles haklı veya haksız eylemin farkını ise isteyerek ya da istemeyerek yapılmasına bağlar. Bir eylemin isteyerek yapılması, o eylemi haklı veya haksız Ģeklinde belirlerken, tam tersi durumda ise biz bu eyleme rastlantısal olarak haklı veya haksız diyebiliriz. Çünkü eylemde bir isteme söz konusu değildir. Bu Ģekilde yukarıdan beri bahsettiğimiz insanın irade ettiği ve ahlâkî olan ile insanın iradesi dıĢında gerçekleĢip gayri-ahlâkî olanın, insanın adaletli veya adaletsiz bir eylem yapmıĢ olmasını belirlediğini söyleyebiliriz.

Aristoteles, adalet zarar bağlamında toplumda yaĢayan insanlar arasında meydana gelen zararları üçe indirger;

1) Bilgisizlikten dolayı yapılan hatalar. Burada eylemi yapan kimsenin neyi, ne ile ve ne için yaptığı konusunda yanılması ön plana çıkmaktadır. Bu durumda eğer kiĢinin verdiği zarar, tahmin edilemeyecek Ģekilde meydana geliyorsa buna talihsizlik denirken, tahmin edilme söz konusu olmadan eylem bir kötülük düĢünülmeden meydana geliyorsa da buna hata denir. Bu eylemlerde insan iradesinin herhangi bir dahli söz konusu değildir. Eylemler, irade dıĢı gerçekleĢir.

2) Önceden tasarlanmadan ama bilerek yapılan eylemler ki, buna haksız eylem denir. Örneğin; öfke yüzünde yapılan eylemler. Ġnsanların öfke ve bazı duygulanımlarda baĢkalarına zarar vermelerinin kaynağı öfke veya bu duygulanımladır. Bundan dolayı da insanların bu eylemlerine haksız eylem denir. Eğer eylemin sonundaki zarar da bilerek veriliyorsa ancak o zaman bu eylemlere “adaletsiz ve kötüdür” diyebiliriz.

76 3) Ġrade edilerek verilen zararlar. Aristoteles‟e göre insan, irade ederek zarar veriyorsa haksız eylemde bulunurken, oran ve eĢitliğe aykırı davranıĢ sergilediği içinde adaletsiz bir insan olur. Görüldüğü gibi Aristoteles‟e göre insanın bir eylemi adaletsiz ve haksız olarak yorumlanması için, iradenin hem de düĢünülüp taĢınılmıĢ bir iradenin eylemin içinde olması gerekmektedir.

Ona göre istemeyerek yapılan eylemlerin, kimi bağıĢlanır, kimi de bağıĢlanmaz.

Ġsteyerek yapılıp ama bir bilgisizlikten dolayı yapılanlar bağıĢlanabilir.

BağıĢlanamaz olanlar ise bilgisizlik veya doğal duygulanımlardan kaynaklanmayan zararlardır.139

Aristoteles, adaleti bu Ģekilde belirledikten sonra o isteyerek kiĢinin haksızlığa uğrayıp uğrayamayacağını sorar. Ayrıca o kendine egemen olamayan kiĢinin isteyerek kendine zarar vermesinden yola çıkarak insanın da isteyerek haksızlığa uğrayabileceğini belirtir.140 Fakat Aristoteles‟e göre hiç kimse haksızlığa uğramayı istemez. Kimse kendi karısıyla zina yapmaz veya kendi evini soymaz.141

Aristoteles‟in adalet hakkında ele aldığı son Ģey ise doğruluk ve adalet arasındaki iliĢkidir. Bir baĢka deyiĢle doğru insan ve adaletli insan arasındaki iliĢkiyi ele alıp değerlendirir. Ona göre doğru ve adaletli olan ne cins olarak ne de genel anlamada bir ve aynı Ģeydir.142 Biz doğru ve adaletli konusunda farklı farklı değer yargılarına sahibiz.

Örneğin; bazen doğru insanı övüyoruz bazen de doğru olanı adaletli olduğu için övüyoruz. Fakat bu ikisinin aynı Ģey olmadığına göre geriye adaletli olanın mı yoksa doğru olanın mı övülmesi gerektiği problemi kalıyor. Aristoteles, bu sorunu doğrunun ve adaletin iĢlevlerini belirterek aĢmaya çalıĢır. Ona göre adaletin yasaya uygun olan

139 Zarar ve çeşitleriyle alakalı olarak bkz. Aristoteles, N.E. s. 106-107; Nicomachean Ethics, s. 83-85.

140Aristoteles, N.E. s. 109.

141Aristoteles, a.g.e. s. 114.

142Aristoteles, a.g.e. s. 111.

77 Ģeyler olduğunu yukarıda belirtmiĢtik. Yasaya uygun olan ise belirlenmiĢ olandır ve genel olarak kabul edilendir. Fakat her zaman her yasaya uygun olan her duruma uygulanamıyor. ĠĢte tam da burada doğru devreye giriyor ve Aristoteles doğru hakkında Ģöyle demektedir;

O halde doğru ile adaletli olan aynı Ģeydir ve her ikisi de erdemli Ģeyler olmakla birlikte, doğru olan daha iyidir. Bu çıkmaza götüren, doğru olanın adaletli olması, ama yasaya uygun olan adaletli olmaması; yasaya uygun olanı düzelten adaletli olmasıdır.

Bunun nedeni, her yasanın genel olması, oysa kimi konulardan genellik düzeyinde söz etmenin olanaksız olmasıdır.”143

Bu alıntıdan da anlaĢıldığı üzere, ona göre “doğru yasanın” yani adaletin hüküm veremediği veya genellenemediği konularda devreye giren ve adaletin eksik kaldığı durumlarda adaleti sağlayan bir yapıya sahiptir.