• Sonuç bulunamadı

THE SETTLEMENT OF KUBAN CIRCASSIANS AROUND KARAMAN

Belgede KONYA KİTABIXVII (sayfa 36-44)

KARAMAN HAVALİSİNDE KUBAN ÇERKEZLERİNİN İSKÂNI

THE SETTLEMENT OF KUBAN CIRCASSIANS AROUND KARAMAN

ABSTRACT

The Russians who captured the region of Kuban with the Edirne Accord in 1829 wanted to capture the lands of Circassion areas so that they can settle the Qazaq people from Dinyeper and Don. After they took the control of Kuban region, they decided to force the Circassions to move into inland regions. In 1860, Circassions are ordered either to move towards the inlands or to leave from their homelands.

The Circassians who gave thousands of cau-salties during the migration which is called “The Big Exile” in the history despairingly moved to the lands of Ottoman Empire. Due to its distance, not many Circassian migrants were sent to the provin-ce of Konya. However, more than half of the 2.000 households who came in the year of 1890 were sent to Konya since there isn’t enough space in the ot-her parts of the country. Most of the Circassions who were settled on the coasts at the first stage died of malaria. The survivors looked for a remedy at higher altitudes. About 150 households of them are settled around Karaman.

In this study which deals with the settlement of Kuban emigrants in Eminler and Gökçe Köy va-rious sufferings encountered during their journey and some problems occurred during the settlement will be discussed.

Keywords: Kuban Circassians, The Big Exi-le, Caucasia, Konya, Migration, Settlement.

GİRİŞ

Kuzey Kafkasya’nın en kadim halklarından olan Çerkesler, coğrafi bakımdan öncelikle Kuban ve Kabartay Çerkesleri olmak üzere ikiye ayrılır-lar. Aynı zamanda Doğu ve Batı Çerkesleri diye-bileceğimiz bu iki kavmin arasında, Kafkasya’nın en yüksek tepesi olan Elburuz (5.642 m) ile bu zir-veden doğan Kuban nehri yer alır. Bu kavimlerden çoğunluğu oluşturan Kuban Çerkezleri kabileler halinde Karadeniz ile Kuban nehri arasındaki derin vadilere dağılmışlardır. Elburuz zirvesinin kuzey doğusunda yer alan Kabartaylılar ise yukarı Terek ile Kuma nehrinin yukarı kolları arasındaki vadi-lerde yaşarlar1.

Çerkes adı ilk defa Türkler tarafından veril-miş ve genellikle Osmanlılar ile Ruslar tarafından kullanılmıştır2. Bu adı pek kullanmayan Çerkes-ler, kendilerini daha çok kavim isimleriyle anma-yı tercih etmişlerdir3. Bu kavimler Abzeh, Şapsığ, Hatukay, Bjeduğ, Çemguy, Kabardey, Besleney, Ubıh, Mahoş, Mamheğ, Natuhay ve Janeler olup, adlarını bağlı bulundukları beyler ya da yaşadıkları coğrafi bölgeden almışlardı4. Ayrıca bölgede yaşa-yan diğer halklardan kendilerini ayırabilmek için aralarında hemşeri anlamına gelen ‘Adıge’ adını da kullanırlardı5. Ancak bölgedeki feodal kültürün

1 John F. Baddeley, Rusların Kafkasya’yı İstilası ve Şeyh Şamil, Çev. Sedat Özden, Kayıhan Yayınları, İstanbul 1989, s.18-33.

2 Çerkes kelimesi, Türkçe’de ‘Çerkes’ veya ‘Çerkez’, Arapça’da

‘Şerakes’, Rusçada ‘Cherkess’ ve Batı dillerinde de ‘Circassian’

şeklinde ifade edilmektedir. Bz. Cemile Şahin, “Çerkes Göçleri ve Çerkeslerin Anadolu’da Yurt Edinme Arayışları: Sakarya-Maksu-diye Köyü Örneği”, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Der-gisi, V/8, 2016, s.2783.

3 Morirz Wagner, Kafkas Rus Savaşında Çerkezler-Çeçenler-Ka-zaklar ve Gürcüler, Kayıhan Yayınları, İstanbul 1999, s.21.

4 Bu kavimlerden Mahoş, Mamheğ, Natuhay, Janeler Kafkas Sa-vaşları ve sürgünler sırasında yok olmuşlar ya da diğer kavimlere karışmışlardır. Bkz. Murat Topçu, “Anadolu’da Kafkas Göçmen-lerinin Etnik Yapısı, Yerleşimi ve Nüfusu”, 1864 Kafkas Tehciri:

Kafkasya’da Rus Kolonizasyonu, Savaş ve Sürgün, Ed. Mehmet Hacısalihoğlu, Balkar-Ircica, İstanbul 2014, s.416.

5 Şahin, “Maksudiye Köyü Örneği”, s.2783.

etkisiyle hiçbir zaman düşmanlarına karşı ortak bir cephe oluşturamamışlardı6. Hırsızlık ve saldır-ganlıkları yüzünden hiç kimse Kuban’ın iç kesim-lerindeki Çerkes topraklarına gitmek istemezdi7. Aynı kökten olmakla beraber kavimler arasında keskin bir dil farkı mevcuttu. Sayıları on ikiyi bu-lan kavimlerin içinde dil bakımından en uzak obu-lanı Ubıhlardı. Bir Ubıh ile Makhoş ya da Kabardey’in anlaşması oldukça zordu. Aralarındaki dil farkı fazla olduğundan, kavimler arasındaki toplantılar-da Kafkas halklarının ortak dili olan Tatar Türkçesi konuşurlardı8.

XVIII. yüzyıl sonlarına kadar putperest olan Çerkezler, 1781 yılında Soğucak muhafızı Ferhat Ali Paşa tarafından Osmanlı’ya bağlanmışlardı9. Bu tarihten itibaren Çerkesleri dinen kendi yanla-rına çekmek isteyen Osmanlılar ile Ruslar arasında kıyasıya bir mücadele yaşanmıştı. Tedricen putpe-restliği terk eden Çerkeslerin peyderpey Müslüman olmasıyla bu mücadeleyi Osmanlılar kazanmıştı10. Eski dini inançlarını uzun müddet unutamamış olsalar da içinde yer aldıkları Müridizm hareketi, Çerkesler arasında İslâm dinini, Hıristiyanlığın hiçbir zaman başaramayacağı milli bir din haline getirmişti11.

Dönemin istatistiki verilerine göre XIX.

yüzyılın ilk yarısında Kafkasya’da yaşayan Çer-kezlerin 1,5 milyon civarında oldukları tahmin

6 James Forsyth, Kafkasya, Çev.Timuçin Binder, Ayrıntı Yayınevi, İstanbul 2019, s.325.

7 Jean Chardin, Chardin Seyahatnamesi, Editör. Stefanos Yerasi-mos, Kitap Yayınevi, İstanbul2014, s.106.

8 Wagner, Kafkas Rus Savaşında Çerkezler, s.21.

9 Ahmet Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, C.III, İstanbul 1309/1893, s.382.

10 Ahmet Cevdet Paşa, Tezakir, C.I, Yhz. Cavid Baysun, Türk Ta-rih Kurumu, Ankara1986, s.95.

11 Mary L. Henze, 19. Yüzyıl Seyyahlarına Göre Orta Kafkas-lar’da Din, Çev. Ahmet E. Uysal, Ankara 1984, s.3.

edilmekteydi12. Kafkas kavimlerinin çoğunda ol-duğu gibi, Çerkezlerde de sınıflı bir toplum mev-cuttu. Müslüman olduktan sonra da devam eden bu sınıflı toplumda dört katman bulunmaktaydı.

Yukarıdan aşağıya doğru beylere ‘Pşi’, asillere

‘Verk’, halka ‘Tfekotl’ ve kölelere de ‘Psıtl’ ad-ları verilmekteydi13. Bu sistemdeki köleler, sa-vaşlarda ele geçirilmiş yabancı tutsaklar olmayıp, doğuştan köle kabul edilen Çerkezlerdi. Çağlar boyunca tüccarlar tarafından birçok ülkeye ihraç edilen Çerkez kölelerden bazıları, başta Osmanlı olmak üzere, satıldıkları ülkelerde çok üst makam-lara kadar yükselebilmişlerdi. Hatta 1815 Viyana Kongresi’nde alınan kararla Avrupa’da köle ti-careti tamamen yasaklandığından, XIX. yüzyılda Kafkasya Osmanlı’nın tek köle kaynağı haline gelmişti14. Birçok bürokrat ve askerin yanı sıra, haremde bulunan kadınların tamamına yakını Çer-kez asıllıydı15.

Yukarıda kısaca tanıtılmaya çalışılan Çer-kezler, XIX. yüzyıl başlarında Rusya hâkimiyeti-ne girmişler ve gördükleri baskı karşısında çoğu anavatanlarını terk ederek Osmanlı topraklarına göçmüşlerdir. XIX. yüzyılda Anadolu’ya göç eden Çerkezlerden bir kısmı Konya vilayetinde iskân edilmiştir. Bu çalışmada, Kuban Çerkeslerinin Ka-raman Havalisinde iskânları ele alınacaktır.

12 Zarema Adzinova, “XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Çerkezya’nın Etnik Yapısı”, Yeni Türkiye: Kafkaslar Özel Sayısı, C.IX, Ankara 2015, s.637.

13 Jabaghi Baj, Çerkezya›da Sosyal Yaşayış ve Adetler, Ankara 1969, s.85.

14 Fabio L. Grassi, Yeni Bir Vatan: Çerkezlerin Osmanlı İmpara-torluğu’na Zorunlu Göçü (1864), II. Baskı, Tarihçi Kitabevi, İstan-bul 2017, s.31.

15 Konumuzun önemi bakımından örnek verecek olursak, II. Ab-dülhamid’in annesi Tirimüjgan Hanım Çerkeslerin Şabsıh kabile-sinden olup, I. eşi Nazikeda ve IV. eşi Müşfika hanımlar da Kafkas asıllıdır. XIX. yüzyılda Kafkasya dışından cariye gelmediğinden muhtemelen diğer 6 eşi ile beş ikbalinden tamamına yakını Kafkas menşeli olmalıdır. Bkz. M. Çağatay Uluçay, (1992), Padişahların Kadınları ve Kızları, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1992, s.140,171-177.

Çerkeslerin Anadolu’ya Sürgünü

1556 yılında Astrahan Hanlığı’nı ele geçiren Ruslar, Terek Nehri’ne kadar sınırlarını genişlet-mişlerdir. Bu tarihten itibaren Kabartaylara doğru göz dikmekle beraber, Osmanlı’dan çekindiklerin-den uzunca bir müddet Çerkez topraklarından uzak durmak zorunda kalmışlardır. 1556 yılında çizilen hudutta Kızlar, Mozdok ve Stavropol kaleleriyle beraber birçok palanga kuran Ruslar, sınır hattı bo-yunca Rusya Kazaklarını iskân etmişlerdi16.

1768-1774 Osmanlı Rus Savaşı sırasında Os-manlı ordusunu yenilgiye uğratan Ruslar, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kabartayları ele geçirerek, doğudan Çerkez topraklarına girmiş-lerdir. 1784 yılında bağımsız Kırım Hanlığı’nın ilhakıyla sınırlarını Kuban nehrine kadar genişlet-mişlerdir. 1792 Yaş Antlaşması ile bu durumu ka-bul etmek zorunda kalan Osmanlı17, nihayet 1829 Edirne Antlaşması ile Batum’a kadar olan Kafkas-ya topraklarından çekilmek zorunda kalmıştır18. Ancak topraklarının kendilerinden habersiz Rus-ya’ya verilmesinden rahatsız olan Çerkezler, dinî bakımdan Halife’ye olan biatlarını sürdürmekle beraber, siyasi bakımdan Osmanlı’ya bağlı ol-madıklarını beyan ederek, Edirne Antlaşması’nın Kafkasya ile ilgili hükümlerini tanımayacaklarını ilan etmişlerdir19. Bu nedenle İmam Gazi Muham-med tarafından başlatılan ‘Müridizm’ hareketine destek vermişlerdir20. Başlangıçta dini bir hareket gibi görünen Müridizm, kısa bir zaman sonra ba-ğımsızlık yanlısı milli bir harekete dönüşmüştür.

Çerkes kavimleri arasında hem milli birlik

duygu-16 Baddeley, Rusların Kafkasya’yı İstilası, s.45-46.

17 BOA, HAT, nr.32/1513, (1-2).

18 Sadık Müfit Bilge, Osmanlı Çağı’nda Kafkasya (1454-1829), Kitabevi, İstanbul 2012, s.240-356.

19 Baj, Çerkezya›da Sosyal Yaşayış, s.53-55.

20 Baddeley, Rusların Kafkasya’yı İstilası, s.228-242; Abdullah Saydam, Kırım ve Kafkas Göçleri (1856-1876), Türk Tarih Kuru-mu, Ankara 1997, s.46.

sunu güçlendirmiş hem de İslâmiyet’e bağlılıkla-rını kuvvetlendirmiştir. Son imam Şeyh Şâmil’in 6 Eylül 1859’da tasfiye edilmesinden sonra Mü-ridizm hareketi, Çeçenistan ve Dağıstan’da sona ermiştir. Fakat Kuban Çerkesleri, 21 Mayıs 1864 tarihinde yapılan Kbaada21 muharebesine kadar di-renişi sürdürmüşlerdir22.

Şeyh Şamil’in teslim olmasından sonra Kuzey Kafkasya’da strateji değiştiren Ruslar, Çerkesler-den ya Kuban nehrinin kuzeyindeki düzlüklere göçmelerini ya da Osmanlı topraklarına gitmeleri-ni istemişlerdir. Bu nedenle Çerkesler, son diregitmeleri-niş günü olan 21 Mayıs 1864 tarihini Çerkeslerin sür-gün tarihi olarak kabul etmişlerdir23.

Kuzey Kafkasya’dan 1858 yılında başlayan göçler, her yıl biraz daha artarak devam etmiş24 ve 1864 baharından itibaren sürgün veya katliama dönüşmüştür25. Fakat Çerkeslerin yaşadıkları top-rakların tamamen boşalması halinde bölgenin çöl-leşeceğinden çekinen Ruslar, 1865 yılında tekrar strateji değiştirerek Kuzey Kafkasya’dan Osmanlı topraklarına göçleri engellemeye çalışmışlardır.

Hatta göç için çok ısrar edenlerden bazılarının üzerine asker göndermişlerdir26. Bu nedenle, 1866 yılından itibaren Kafkasya’dan muhaceret azalmış

21 Günümüzdeki adı ‘Krasnaya Polyana’dır.

22 Abdullah Saydam “Soykırımdan Kaçış: Cebel-i Elsineden Memâlik-i Mahrûsaya”, 1864 Kafkas Tehciri: Kafkasya’da Rus Kolonizasyonu, Savaş ve Sürgün, Ed. Mehmet Hacısalihoğlu, Bal-kar ve Ircica İstanbul 2014, s.76.

23 Mehtap Ergenoğlu , “Kafkaslar’dan Anadolu’ya Uzanan Bir Göç Öyküsü: Mersin Atlılar Köyü”, 1864 Kafkas Tehciri: Kafkas-ya’da Rus Kolonizasyonu, Savaş ve Sürgün, Ed. Mehmet Hacısa-lihoğlu, Balkar ve Ircica, İstanbul 2014, s.380.

24 Şadriye Güneş, “Rus Kaynaklarına Göre 19. Yüzyılda Yaşanan Kafkas Göçlerinin Nedenleri ve Sonuçları”, 1864 Kafkas Tehciri:

Kafkasya’da Rus Kolonizasyonu, Savaş ve Sürgün, Ed. Mehmet Hacısalihoğlu, Balkar ve Ircica, İstanbul 2014, s.288.

25 Osman Köse, “Rusya’nın Kırım ve Kafkasya’da Hristiyan Nü-fusu İskân Siyaseti (1770-1870)”, 1864 Kafkas Tehciri: Kafkas-ya’da Rus Kolonizasyonu, Savaş ve Sürgün, Ed. Mehmet Hacısa-lihoğlu, Balkar ve Ircica, İstanbul 2014, s.129.

26 Güneş, “Kafkasya Göçlerinin Nedenleri”, s.286-287.

ve küçük gruplar halinde akraba göçleri olarak devam etmiştir27. Fakat 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi’nden sonra Kuzey Kafkasya’da asimilasyon politikası yeniden gündeme getirilmiştir. Bu sırada Müslümanların topraklarına el konulmaya hazırla-nılması28, Kuban Oblastı’na bağlı Yekaterinodar, Maykop ve Labinsky okruglarında yaşayan Çer-keslerin tekrar toplu göç için hareketlenmelerine sebep olmuştur29.

Çerkeslerin Karaman’a Sevkleri

1859 yılında gönderilen yaklaşık beş bin No-gay muhacirlerinin iskânları sırasında birçok müş-külat çıkması nedeniyle, 1860’da başlayan ve 1864 yılında sürgüne dönüşen ilk göç dalgası sırasında Konya eyaletine pek fazla Çerkes muhaciri gön-derilememiştir. Bu nedenle Çerkes muhacirlerinin Karaman havalisine ulaşmaları, tarihimizde 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Sa-vaşı’ndan sonra gerçekleşmiştir.

Karaman’a ilk ulaşan Çerkes muhacirleri-nin 93 Harbi’nden hemen sonra Adana vilayetine sevk edilen muhacirlerden oldukları anlaşılmakta-dır. 1880 yılına doğru Kuban havalisinden gelen Çerkes muhacirler, birkaç yıl Adana havalisinde kaldıktan sonra bölgenin havası ile uyum sağlaya-madıklarından, daha yüksek ve yaylak diye düşün-dükleri Karaman tarafına gitmeyi tercih etmişler-dir30.

Öte yandan asimilasyon amacıyla, 1888 yılına doğru Kuban Oblastı’nda Müslümanların toprakla-rına el konulacağı söylentilerine oldukça sert tepki gösteren Çerkesler, Osmanlı topraklarına topyekûn

27 Saydam, “Soykırımdan Kaçış”, s.91.

28 Tercüman-ı Hakikat, nr.3043, s.3; Çerkeslerin göçünden son-ra geride kalan topson-raklar Hıristiyanlason-ra dağıtılacaktır. Bkz. BOA, DH.SYS, nr.1316/75.

29 BOA, MV, nr.50/51.

30 Bu bilgiler Gökçe köy sakinlerinden Abidin Önaydın’dan alın-mıştır (22 Mart 2019).

göç etmeye karar vermişler ve 24 bin hane adına müracaat ederek Rusya ve Osmanlı makamların-dan göç için izin istemişlerdir. Rus makamlarınmakamların-dan gerekli izinlerin alınması iki yıl kadar sürerken, bütün imkânsızlıklara rağmen Osmanlı, Kafkas muhacirlerine karşı her zaman açık kapı politika-sı izlemiştir. Ancak 1890 yazında politika-sıra pasaportla-rın çıkartılmasına gelince, Çerkeslerden yaklaşık

%90’nı göç etmekten vazgeçmiştir. Bu sırada Os-manlı, göç hususunda kararlı olan yaklaşık 2 bin ailenin Adana ve Konya havalisindeki boş araziler-de yerleştirilmelerini kararlaştırmıştır.

1890 sonbaharında Yekaterinodar, Maykop ve Labinsky okruglarındaki köylerinden yola çıkan Kuban Çerkesleri, karayoluyla Karadeniz kıyısın-daki Novorossiysk limanına ulaşmıştır. Limanda toplanan yaklaşık 9.500 muhacir, Flotte Volontaire adlı Rus şirketinden kiralanan vapurlara bindiril-mek üzere dört kafileye ayrılır. 22 Ekim’den iti-baren birer hafta ara ile Novorossiysk limanından İstanbul’a doğru yola çıkarılacak olan kafileler31, sağlık kontrolü ve resmi işlemleri yaptırmak üzere önce Anadolu Kavağı’na uğrayacaklardır. Kara-deniz’den İstanbul’a girişte karantina noktası olan Kavak’ta pasaport ve sağlık kontrolleri yapılarak ellerine pratikaları32 verildiği sırada, kendilerine nerelerde iskân olunacakları bildirilecektir. Buna göre dört kafileden birisi Konya vilayetine bağlı Teke’de, diğerleri ise Adana vilayetinin Cebeli-bereket (Osmaniye) sancağında iskân olunacaktır.

Teke sancağında yerleştirilecekler Antalya, Cebe-libereket sancağında iskân olunacaklar da Mersin iskelesine sevk edileceklerdir

Beraberindeki 2,400 muhacir ile birlikte Rus-ya adlı vapur ile 2 Kasım 1890 tarihinde Anadolu Kavağı’na ulaşan ilk kafile33, burada resmi

işlem-31 BOA, MV, nr.50/51.

32 Bulaşıcı hastalık bulunmadığına dair belge.

33 BOA, DH.MKT, nr.178/3; Levant Herald, nr.34,11 February

ler için 2 gün bekletildikten sonra aynı vapurla tek-rar yola çıkarılmıştır34. Kavak’ta Teke sancağında iskân olunacakları duyurulan bu ilk kafile, yolda önemli bir sorunla karşılaşmadan 8 Kasım tarihin-de Antalya iskelesine ulaşmıştır35. Ancak 2.116 muhacir ile arkadan gelen ikinci kafileyi taşıyan vapur36, Mersin iskelesinde yolcularını boşalttık-tan hemen sonra Çerkeslerin daimi iskân bölgeleri olan Cebelibereket sancağında kolera salgınının çıktığı duyulmuştur37. Cebelibereket’e gidemedik-leri için Adana’da cami, mescit, medrese ve hanla-ra sığınan muhacirler, yağmur ve soğuktan perişan olmuşlardır38.

Yine bu sırada kolera salgınının Mersin’in bazı köylerine ulaştığı görülünce39, iskele civarın-da karantina uygulaması başlatılmıştır40. Bu neden-le Mersin’e yaklaşmakta olan 3. Kafineden-leyi taşıyan vapurun kaptanına telgraf çekilerek Taşucu iske-lesine gitmesi istenmiştir41. Fakat bu sırada Taşucu iskelesi büyük gemilerin yanaşmasına uygun ol-madığından açık denize demir atmak zorunda ka-lan vapur, 2.308 kişiden oluşan 3. kafileyi filikalar yardımıyla tehlikeli bir biçimde iskeleye çıkarta-bilmiştir42.

Oldukça ıssız olan Taşucu’nda, muhacirleri karşılamak için hiçbir hazırlığın yapılmadığı

görü-1891, s.5.

34 Tercüman-ı Hakikat, nr.3697, 24 Teşrinievvel 1306/5 Kasım 1890, s.2.

35 BOA, DH.MKT, nr.1791/79; Levant Herald, nr.34, s.5.

36 BOA, DH.MKT, nr.1782/116.

37 BOA, DH.MKT, nr.1781/60 (1); Tercüman-ı Hakikat, nr.3702, 30 Teşrinievvel 1306/11 Kasım 1890, s.2.

38 BOA, Y.PRK.AZJ, nr.18/30 (2).

39 BOA, DH.MKT, nr.1784/24 (1).

40 BOA, İD, nr. 1205/94349.

41 BOA, DH.MKT, nr.1789/101; nr.1790/112.

42 BOA, DH.MKT, nr.1790/112; DH-EO, nr.285-1307/32, s.50, Tercüman-ı Hakikat, nr.3710, 7 Teşrinisani 1306/19 Ekim 1890, s.2.

lür. Cebelibereket’te başlayıp Adana tarafında bir-çok köy ve kasabayı saran kolera nedeniyle yolları-na devam edemeyecekleri anlaşılır. Taşucu’nda kış günü açıkta kalarak ayazda perişan olma tehlike-siyle karşı karşıya kalan muhacirler, çaresiz yönle-rini değiştirerek, Silifke’ye doğru gitmek zorunda kalmışlardır43. Ne var ki bu sırada Adana vilayetine bağlı İçel sancağının merkezi olan Silifke44, olduk-ça küçük bir yerleşim yeri olduğundan 2.308 mu-haciri barındıracak konumda değildir. Bu nedenle kısmen çadırlara yerleştirilebilen muhacirlere45, daimi iskân için bazı boş araziler gösterilmiştir.

Ancak kendilerine teklif edilen yerleri beğenme-yen muhacirler, ısrarla Adana veya Konya havali-sine gitmek istediklerini belirtmişlerdir46. Ne var ki bunların Adana tarafına gitmeleri pek mümkün gö-rülmemektedir. Çünkü kendilerinden önce 2. kafile ile gelen Çerkesler, Adana’da sığındıkları cami, mescit, medrese ve hanlarda soğuk ve yağmurdan perişan haldedirler47. Hatta iskân konusunda Ada-na’dan ümitlerini kestiklerinden, Karaman tarafına gitmek istemektedirler48.

Kafkasya’dan göçerlerken Osmanlı’dan beklentilerinin oldukça yüksek olduğu anlaşılan muhacirlerin Silifke’de tutulmaları mümkün ola-mamıştır. Haklı sebeplerle Adana havalisine git-melerine de izin verilmemiştir. Bu nedenle bahar aylarında sıcakların başlamasıyla beraber Mut ta-rafına çekip gitmişlerdir49. Zaten bu sırada iyice yaklaşan kolera salgınının Silifke tarafına doğru

43 BOA, DH-EO, nr.285-1307/32, s.50, Tercüman-ı Hakikat, nr.3710, s.2.

44 Bu sırada İçel sancağı Silifke, Anamur, Mut, Ermenek ve Gül-nar kazalarından oluşmaktadır. Bkz. Ensar Köse, Doğan Atlay, Mut (Claudiospolis), Mut Belediyesi Kültür Yayınları, İstanbul 2005, s.93, 102; BOA, ŞD, nr.2124/18.

45 BOA, DH.MKT, nr.1791/79.

46 BOA, DH.MKT, nr.1840/7.

47 BOA, Y.PRK.AZJ, nr.18/30 (2); DH.MKT, nr.1782/116.

48 BOA, DH.MKT, nr.1831/19.

49 BOA, Y.EE, nr.109/2 (26); DH.MKT, nr.1974/47.

ulaşma tehlikesi vardır50. Ayrıca Kafkas Dağla-rının yüksek kesimlerindeki soğuk bölgelerden gelen ve genel olarak sıcak sahil kenarlarını sev-meyen Çerkesler, serin yaylalarda yerleşmek iste-mektedirler51. Bu nedenle yaz aylarının gelmesiyle beraber Mut’un havasıyla intibak edemeyen Çer-keslere, Adana vilayeti sınırları dâhilinde bulunan Mut yaylalarında yer gösterilmiş ve bu yaylalar-dan, Mut’un 44 km kuzeyinde Ömerözü yaylasını beğenmişlerdir52. Ancak rakımı 1500 m’yi geçen ve günümüzde Demirkapı köyünün 1,5 km güney batısında yer alan bu yaylada fazla yaşayamamış-lardır. Burası dağ başı olduğundan, soğuktan ve açlıktan perişan olmuşlardır. Aralarında ölümler sıklaşınca, tamamen kırılmalarından korkan Mu-hacirin Komisyonu, 1892 başlarında Karaman tarafına sevklerine karar vermiştir53. Muhtemelen hava şartlarına uyumsuzluk nedeniyle Çerkesler arasında hastalık, daha Silifke’de iken başlamış ve Ömerözü’nde kırgına dönüşmüştür. Burada vefat edenler, Mezar Bucağı adı verilen yayla mezarlı-ğına defnedilmişlerdir54. Demirkapı köyü sınırları içinde 101 ada, 82-89 parseller55 civarında Çerkes yerleşimlerinin izleri çok az da olsa hâlâ mevcut-tur56.

50 BOA, DH.MKT, nr.1791/79.

51 Çerkeslerin genellikle ‘biz yüksek yerlere alışık olduğumuz-dan, öyle sahil ve sıcak yerlerde yaşayamayız’ diyerek yüksek rakımlı yerleri tercih ettikleri anlaşılmaktadır. Bkz. BOA, İ.DH, nr.1226/95953.

52 Ali Gülcan, Karaman Mahalle, Kasaba ve Köyleri Tarihçesi, Yhz. M. Yavuzaslan, Karaman 1989, s.188-189.

53 BOA; ŞD, nr.1717/38; İ.DH, nr.1301/50 (1); DH.MKT, nr.1965/57; BEO Vilâyet Gelen-Giden, nr.161, 1310.CA/49, s.26.

54 Buradaki mezarların çoğu, vaktiyle Ömerözü yaylasında vefat eden Yörüklere aittir.

55 Parsel sorgu için bkz. https://parselsorgu.tkgm.gov.tr/#ara/ida-ri/146248/101/82/1575160393754

56 Bu bilgiler 30 Ekim 2019 tarihinde Demirkapı köyü sakinle-rinden Erdal Aslan’dan alınmıştır. Harita teknikeri olan Arslan, çevresi tarafından tarihe meraklı amatör bir araştırmacı olarak ta-nınmaktadır.

Karaman’da Kurulan Çerkes Köyleri Muhacirin Komisyonu tarafından 1892 baş-larında Ömerözü yaylasından Karaman’a sevk edilen Çerkesler, kısa sürede Karaman’a ulaşmış-lardır. Önce şehir içindeki medrese ve hanlarda

Karaman’da Kurulan Çerkes Köyleri Muhacirin Komisyonu tarafından 1892 baş-larında Ömerözü yaylasından Karaman’a sevk edilen Çerkesler, kısa sürede Karaman’a ulaşmış-lardır. Önce şehir içindeki medrese ve hanlarda

Belgede KONYA KİTABIXVII (sayfa 36-44)