• Sonuç bulunamadı

Seçilen eleştirmek istediğiniz protest yaklaşımın temeli neye dayanıyor?

TÜRK FOTOGERÇEKÇİLERLE RÖPORTAJLAR Nur KOÇAK

5. Seçilen eleştirmek istediğiniz protest yaklaşımın temeli neye dayanıyor?

İzleyiciye bir şey vermek zorunda değiliz. Benim izleyiciye vermek istediğim bir mesaj var! gibi cümleler, bana pek inandırıcı gelmiyor. Biz nasıl yaşamak istiyoruz veya kendimizi nasıl ifade ederiz bu ayrı. Resimlerimi kendim için, böyle rahat edebildiğim ve dünyayı böyle algılayabildiğim için yapıyorum. Mutlu olduğum için ve benimle mutlu olunması için yapıyorum.

Teknik olarak ben insanlara kendimi anlatırım. İyi olabilmek için dürüst olunması gerek. Burası bir sahnedir. Resimlerimi insanlarla paylaşmak beni daha da mutlu edecektir. Tavır olarak insanlar ilk önce estetik bir haz alması gerekir. İlk önce işini düzgün yapacaksın ki İnsanlar bakınca kendine göre tavrını belirleyecek.

Sanatın %70'i nakkaşlıktır. Sanatımızı, hünerimizi %70'in içerisinde gösterebildiğimiz kadar başarılı oluyoruz. %30'un içende ise sizin ne düşündüğünüz, ne hayal ettiğiniz, duygular ve mesajlar yer alır. Siz gerçeği izleyiciye yeniden sunarak onların tekrar hatırlamasını sağlıyor ve yepyeni bir pencere açıyorsunuz. Bundan daha güzel bir mesaj olur mu? (M. Sekban ile kişisel iletişim, 6 Aralık 2016) biçiminde açıklamaktadır.

Taner CEYLAN

1.Taner kimdir, bize kendinizden bahseder misiniz? 1967, Almanya

doğumluyum. İlk ve ortaöğrenimini Almanya’da tamamladım. Lise yıllarında aldığım sanatsal eğitimler sonucunda kendini ifade etme biçimi olan resmi tercih ettim.1986 - 1991 yılları arasında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nde okudum. Okuldan mezun olduktan sonra eğitimler vermeye başladım.1991 yılında Almanya'nın Nürnberg şehrinde bulunan Galerie Hemdendiens’te ilk kişisel sergimi gerçekleştirdim. 2001-2003 yılları arasında Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Öğretim görevlisi olarak çalıştım. 2001'de Time Out İstanbul Dergisi'nde sanat sayfaları editörlüğü yaptım. 2012 yılından dünyaca ünlü galerilerle çalışmaya başladım. Sonrasında bir diğerini izleyen sergi ve projeler devam etti. Şu anda çalışmalarıma İstanbul’da bulunan atölyemde devam etmekteyim.

2. Sizi Fotogerçekçilik akımına yönelten etkenler nelerdir?

Başlangıç olarak direkt şu üslupla resim yapayım diye gelişmedi tabi durum. Resim yapıyordum ve araştırma halindeydim. Bana yakın olduğunu düşündüğüm, işlerimin kavramsal alt yapısıyla da uygun olan bir teknik olduğunu düşündüğüm için fotogerçekçi- hipergerçekçi üslubu benimsedim. Ama biliyorsunuzdur ben kendi tekniğimi “emotional realism” diye tarif ediyorum. Çünkü fotoğrafta gördüğümü aynen resmetmiyorum. Üretim sürecinde resimle birlikte duygusal bir süreçten geçiyorum. Mutlaka duygu ile değiştiriyordur.

3. “Fotogerçekçilik tekniği ile yapılan çalışmaların aynısını fotoğraf makinası yapıyor, bir daha yapmanın ne anlamı var” diyenlere cevabınız var mı?

Her zaman fotoğraf resmi öldürdü, resim öldü, fotogerçekçi tekniğin fotoğraftan farkı yok gibi tartışmalar oldu güncel sanatta. Ama burada önemli bir fark var, hem emek, hem boya ile olan ilişki hem de fotoğrafta yakalanan andan farklı olarak tuvale aktarırken kompozisyonun, detayın geçirdiği değişim. Fotoğraf yakalanan an ve bizim gördüğümüz, resimde o anın sonrası öncesi de var. Diğer taraftan unutmamak lazım ki işlerim güncel fotoğraf kompozisyonları ilişki halinde. Nan Goldin, Wolfgang Tilmans gibi güncel fotoğrafçılar her zaman ilham kaynağım oldu. Her şeyin ötesinde spiritüel bir varlık

olarak ruhumun elim aracılıyla tuvale aktardığımı biliyorum. Böylelikle sanat yapıtı yaşayan bir varlık olarak hayat buluyor.

4. Alanınızda bu kadar iyi olduğunuz gibi, kitap okuma ile aranız nasıl? Ne gibi şeyler okursunuz?

Okuyorum. İzliyorum. Sadece tuval karşısında geçirdiğiniz vakit iyi bir ressam olmak için belki yeterli olabilir ama beslenmek de önemli. Teknik olarak ne kadar iyi olursanız olun, kendinizi her zaman güncellemeli, öğrenmeli, okumalı, araştırmalı, izlemeli deneyimlemelisiniz. O yüzden okumak da hayatımın önemli bir parçası.

Takip ettiğim dergiler var. Kütüphanemde sanat tarihine, klasik olmuş sanatçılara ve güncel sanata dair kitaplar var. Hep dönüp dönüp baktığım sanat kitaplarının yanı sıra spiritüel hayatıma dair de kitaplar okuyorum.

5. Daha önceki yıllarda fotogerçekçi ressamlar duygusallıktan kaçınmak için genellikle kendi çekmedikleri fotoğraflardan çalışıyorlardı. Peki, eserlerinizi üretirken neden duygusallık katıyorsunuz?

Her şeyden önce güncel sanatı anlıyor ve kavrıyorum ama her zaman daha doğrusu çoğunlukla takdir etmekte zorlanıyorum. Hala en büyük esin kaynağım klasik dönemler. Boyanın görünmediği beni kalbimden vuran yapıtlar gibi kendi yaptıklarımın da aynı etkiyi yaratmasını istiyorum.

Sanat üretmek, resim yapmak benim için güdüsel bir şey. Başka bir şey yapmayı bilmiyor, tuval karşısında geçirdiğim saatleri fark etmiyorum. Diğer taraftan zaten hayatta duygunun olmadığı duygusuz hissiz bir anımız olamaz bence.

Yaptığınız her şey de bedeniniz, ruhunuz gibi duygularınız da gerçek. Bu yüzden neden işlerimde duygu var gibi bir soru soramam kendime. Duygularım var. Resimlerim de benim bir parçam duygularım gibi.

5.1. Spiritual (2008)

Oldukça yıpratıcı bir yıldan sonra hala olup bitenlere ve bana karşı tavır gösterenlere karşı direneceğim, demek di...

5.2. 1881 (2010)

Resmin adı bir dönemin sembolik olarak bitip yeni bir dönemin başladığı bir tarih aynı zamanda resmettiğim karakter, resimde kullandığım ışık bugün ile 100 yıl öncesine aynı anda gönderme yaptığından aslında hiç bir şeyin değişmediğine atıf yapıyor.

5.3. Yalan Dünya (2011)

Dördüncü Murat ile Yusuf Han’ın ilişkisini anlatan bir resim, dördüncü Murat’ın ölümünden hemen sonra idam edilen Yusuf Han’ın boynunda ki eski Türkçe ile ‘Yalan Dünya’ yazısı, en derin tutkuların bile kalıcı olmadığını anlatıyor.

5.4. 1553 (2011)

Kanuni Sultan Süleyman’ın Şehzade Mustafa’yı öldürdüğü yıldan almaktadır.

5.5. I Love You (2016)

Öldürmek için severiz (T. Ceylan ile kişisel iletişim, 28 Aralık 2016) biçiminde açıklamaktadır.

Cömert DOĞRU