• Sonuç bulunamadı

Resim 46: Şefik, “Yıldız Sarayı Şale Köşkü İçinden Sedefli Salon”,

3.2.2. Mustafa SEKBAN

1950 yılında Trabzon'da dünyaya gelen Sekban hayatın gerçeklerini birebir yansıtan tuvaller ile Türkiye'deki Fotogerçekçilik akımının öncülerindendir. İlkokul öncesi Zigana Dağları arasında kıvrılarak giden yollardaki otobüslerden etkilenip eline geçen bir kağıt parçası ile o anı resmeden Sekban, kurşun kalemle kağıt üzerine daha sonrada bulabildiği renkli kalemlerle çevresinde bulunan her şeyi çizmeye başlaması, onun sanat hayatındaki ilk temellerini oluşturmuştur. Trabzon merkezde bulunan okullarda 1957-1962 yılları arasında ilköğrenimini, 1962'den 1968 yılına kadar da ortaokul ve lise öğrenimini tamamlamıştır. Bu dönemlerde deniz kıyılarındaki kayıkları, çikolata kutuları üzerinde bulunan fotoğrafları ve manzaralı tabelalar gibi konuları karakalem, suluboya ve guaş boya tekniğiyle yapması okuldaki arkadaşları ve öğretmenleri tarafından yeteneğinin fark edilmesini sağlamıştır. Elişi ve resim derslerinde öğretmenlerin desteğini alan Sekban, ortaokul yıllarında yağlı boya ile tanışmıştır.

Lise yıllarında “Verem Savaş” konulu resim yarışmasında birincilik ödülü alması, daha birçok ödülü de beraberinde getirmiştir. Lise öğrenimini bitirdiği yıllarda Trabzon'daki Radar Üssü'ndeki Amerikalı askerlerden eline geçen moda kitabındaki stilistlerin çizimlerinden etkilenmesi ve o yıllarda tekstilin Türkiye'nin geleceği olduğu konuşması üzerine 1970 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümü'nü kazanmıştır. Kardeşi akademisyen Nedret Sekban'ında resim bölümünü istemesi ve maddi olarak bir aileye iki ressamın fazla geleceğini düşünmesi Sekban'ın tekstil bölümünü seçmesinin bir diğer nedeni olmuştur. 1976'da tekstil bölümünden mezun olduktan sonra uzun yıllar tekstilcilik ve stilistlikle uğraşmıştır.

Fotoğrafın renkli dünyası ve detaycılığın kendisine çekmesi sonucu, 1998 yılında çocukluk hayali olan resme geri dönüş yapmıştır. Akademisyenlere: “Yeniden başlamak için ne yapmalıyım?” sorusunu sorduğunda onu resim yarışmalarına yönlendirmişler ve iki yıl içinde katıldığı yarışmalarda dokuz ödül almıştır. Bu dönemde aldığı en önemli iki ödülden biri; 1999 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Bahriye Ressamı birincilik ödülü diğeri ise 60. Devlet Resim ve Heykel Yarışması’nda resim dalında birincilik ödülüdür.

Biyografisinde ödül ve sergilerin sanat hayatında etkili olacağını düşünen sanatçı, bu üsluptaki çalışmalarını hızlandırmış bugüne kadar birçok kişisel ve karma sergilerin yanında onlarca ödül almıştır.

Akademi mezunu bir arkadaşının kendisine Amerikalı fotogerçekçi Normal Rockwell'in çalışmalarının yer aldığı kitabı hediye etmesi onu fotogerçekçiliğe olan ilgisini arttırmıştır. Bu yıllarda fotoğraf çekmeyi bilmediği için Fotogerçekçi akımda olduğu gibi başkalarının çektiği fotoğraflardan faydalanarak ilk çalışmalarını gerçekleştirmiştir. Satın veya izin alıp yaptığı fotoğrafların artık tatmin etmediğini düşünerek bir fotoğraf makinesi satın almıştır. Bu makine ile fotoğraf kurslarına gidip fotoğraf çekmenin püf noktalarını öğrenmiştir.

Sonrasında, resimlerinin %95’ ini çektiği fotoğraflardan çalışan sanatçı, kurguladığı çalışmaların ilk olarak desen tadında fotogerçekçilik tekniği ile bire bir yansıtmıştır. Konularına ilham kaynağı olan İstanbul'un tarihi, denizleri, kayıtları, emekçileri, balıkçıları, adaları, martıları ve dahası birçok şeyi -deyim yerindeyse- sanatçı; rüya şehir İstanbul'u tüm gerçekliğiyle resimlerinde yeniden canlandırmaktadır. Gelecek projeleri arasında İstanbul sergisi, Yunan Adaları ve Ege sahilleri ile ilgili sergi hazırlıklarına başlayan sanatçı, çalışmalarına İstanbul ve Bodrum'da bulunan özel atölyelerinde devam etmektedir (M. Sekban ile kişisel iletişim, 6 Aralık 2016) biçiminde açıklamaktadır.

Deniz insanlarının ön planda olduğu resimleri tercih eden Sekban'ın tuval üzerine fotopentür tekniği ile yaptığı “Kilyoslu Dede” (Resim: 60) isimli çalışması özel bir koleksiyon da yer almaktadır. Açık kompozisyon içinde dalgalı deniz kıyısında yer alan erkek figürü, ağzındaki sigara ile doğal bir görünüm oluşturmaktadır. Klasik ressamların yaptığı gibi figür izleyiciyle hiçbir şekilde göz göze gelmemesine rağmen, duygusal bir anlatım sunmaktadır.

Dramatik etkiler taşıyan resim yüzeyindeki dengeli sıcak-soğuk renk armonisi, ters ışık kullanımıyla birlikte anlatımı güçlendirmiştir. Ayrı fotoğraflarda yer alan figür ve mekanı aynı kompozisyon da değişiklik yaparak büyük bir ustalıkla birleştiren sanatçı, detaycı bir anlayışla yaptığı figürün yüzeydeki ifadeyle; izleyiciye hayatın zorluklarını, birikimlerini üzüntülerini, sevinçlerini anlattığını söyleyebiliriz.

Resim 61: Mustafa Sekban, “Balık Tutan Çocuklar” T.Ü. Yağlı Boya, 89x116 cm, 2006, (Sanal, 89, 2016).

Sekban’ın deniz yaşamından bir kesit sunan “Balık Tutan Çocuklar” (Resim: 61) isimli çalışmasında yer alan arkası dönük betimlenmiş figür, açık kompozisyon düzenini oluşturmaktadır. Karaköy'de bir sahilde yan yana dizilmiş figürler kadrajın dışında devamlılık gösterse de, merkezde bulunan iki figür, ilk bakışta bütün dikkatleri üzerine çekmektedir.

Kompozisyondaki ağırlık, merkezden sol yarıya toplanmış fakat figürleri bakış yönünde oluşan espaslar ve oltanın duruş hareketi dengenin kurulmasını sağlamıştır. Renk etkilerinin çok güçlü olduğu çalışmada sıcak ve soğuk renklerin oluşturduğu armoni güneş ışığıyla birleşerek daha hareketli bir izlenim vermektedir. Akşam güneşi kızıllığının yansıdığı çalışmada, balık tutmaya çalışan çocukların işlerine nasıl konsantre olduğu görülmektedir. Şehrin stresli gürültülü ve karmaşık hayatından kısa süreliğine uzaklaşıp, böyle bir atmosferde eğlenceli, güzel ve stressiz bir gün yaşamayı kim istemez ki!

Resim 62: Mustafa Sekban, “İstavritler”, T.Ü. Yağlı Boya,

95x73 cm, 2007, (Sanal, 90, 2016).

Yağlıboya tekniği ile yapılan “İstavritler” isimli çalışmada, (Resim: 62) sanatçı ağlarına takılan balıkları iskelede ayıklayan balıkçının bereketli bir av sahnesini anlatmaktadır. Açık kompozisyon içerisinde yer alan nesnelerin biçimsel yoğunluğunun fazla olmasına karşın, kurgulanan kompozisyon izleyicinin bakışlarının dengeli bir biçimde tüm yüzeyde dolaşmasını sağlamaktadır.

Deniz, figür, leğen, ağ ve balıkları ayrı ayrı fotoğraflardan çalışan sanatçı, hikayenin kahramanlarını mekanla birleştirerek adeta gerçekçi bir yanılsama sunmaktadır. Çalışmada sıcak-soğuk ilişkileri ile oluşan renk uyumu, yeşil ve kırmızının tamamlayıcı etkisiyle konu daha da güçlenmektedir. Elleri bir an bile boş kalmayan bu emekçi insanların hayat gerçekleri tuvaline bire bir taşıyan sanatçı, kendine has üslup ve tekniği ile karşımıza çıkmaktadır.

Sanatçı, çok eskilerden beri süregelen muhteşem tarihi ve bir balıkçı şehri olan İstanbul'un her gün değişen yüzünü unutturmamak için çalışmalarına yenilerini eklemektedir.

Resim 63: Mustafa Sekban, “İhtiyar Adam ve Deniz” T.Ü. Yağlı Boya, 81x112 cm, 2006, (Sanal, 91, 2016).

Konularının başkahramanları olan “balıkçıları” geçmişten günümüze taşıyan sanatçı; “İhtiyar Adam ve Deniz” (Resim: 63) isimli çalışmasında yer alan yanık tenli yaşlı adam figürünü, Atina Pire Limanı’nda çektiği bir fotoğraftan tuvaline taşıdığı bilinmektedir. İzleyiciye yüzü dönük bir şekilde çıplak ayaklarıyla elindeki balık ağını tamir etmeye çalışan figür, açık kompozisyon düzenini oluşturmaktadır. Sıcak ve koyu renklerle oluşan armoni ön planda kullanılan kahverengi, kırmızı, mavi ve beyaz tonlar denizdeki renk etkilerinden ayrılarak tüm dikkati çekmektedir.

Ayrıca, figür ve deniz konularında ustalaşmış olan sanatçı, detaycı anlatımı ve duygu ifadeleri ile özgün tavrını belirleyerek çağdaşlarından ayrılmaktadır. Sanatçı, yalnız başına avlanan ve ağlarını tamir eden resimdeki bu balıkçı ile güneşten yanmış kavruk teni, yarık elleri ve kırışmış cildiyle tüm olumsuzluklara rağmen, umudunu yitirmeyip her türlü zorluğa karşı nasıl mücadele verilmesi gerektiğini izleyiciye yansıtmaktadır.

Türk oymacılık sanatının eşsiz örneklerinden olan kayıkları tuvaline taşıyan sanatçının 2016 yılında yaptığı “Symi” (Resim: 64) isimli çalışması özel bir koleksiyonda yer almaktadır. Günlük ortalama 12 saat çalışma ile bir ay süren resmin boyutları diğer işlerine göre oldukça büyüktür.

Resim 64: Mustafa Sekban, “Symi”, T. Ü. Yağlı Boya, 160x260 cm, 2016, (Sanal, 92, 2016).

Bir sahil kenarında suskunca bekleyen kayıkları, kır yaşamının muhteşem doğasıyla birlikte sunarak elde ettiği desen, renk ve üslup etkileri resme güçlü bir gerçeklik kazandırmıştır. Kadrajın sol köşesinden başlayan yoğunluğun merkeze geldiğinde duruşu ve büyüklüğüyle yer alan kayığın üzerinde sonlanması konunun odak noktasını oluşturmaktadır. Pastel renklerin ağırlıklı olduğu çalışmada kullanılan ters ışık sanatçının en önemli teknik özellikleri arasında yer almaktadır.

Duygularını, emekçi yükü taşıyan bu kayıklara yükleyerek izleyenleri resmin içine çekmeyi başarmaktadır. Bugüne dek atölyesinde resim biriktirmeyen sanatçı, bütün işlerinin satıldığını söylemektedir. Yine “Symi” isimli çalışması İstanbul’da düzenlenen sergide bir iş adamı tarafından 140.000 TL’ye satın alınmıştır.