• Sonuç bulunamadı

3. AVUSTURYA-MACARİSTAN İMPARATORLUĞUNUN DAĞILMASI

3.2. Savaş Döneminde Avusturya-Macaristan

İkinci bölümde görüldüğü üzere Bosna Hersek bunalımı ile başlayan süreç bir Dünya Savaşı’nın çıkmasına neden olmuştu. Başlangıçta ne Avusturya ne de Macaristan’da savaşa karşı halktan gelen olumsuz bir tepki olmamıştı. Liberallerin İşçi Partisi adı altında örgütlendiği Macaristan’da Tizsa destek görmekteydi. O günlerde Albert Aponyi’nin liderliği altındaki Milliyetçi Partiler Koalisyonu, Tizsa’nın siyasetine ayrı görüşte olmakla beraber, başka nedenlerle savaşa hayır dememişti. Tizsa çekildiği takdirde ulusal bir kabine kurmayı bile önermişlerdi. Tizsa bu öneriyi reddedince Macarlar, Almanların ‘Burgfriede’ si veya Fransızların ‘Union Sacree’si gibi bir birlik kuramadılar. Hırvatlar Macarlardan da dağınıktı. Savaşın patlak vermesinden sonra, Sırp-Hırvat üyeleri diyeti toplandığında, hepsi Sırbistan’a kızgın çıkışlar yaptılar ve Güney Slav topraklarının hemen hemen her tarafında sürdürülen ayaklanmaları kınayan görüşlerini yansıttılar.421

Avusturya Almanları da savaşı hoşgörü ile karşılayarak Viyana sokaklarında savaş yanlısı gösteriler bile yapmışlardı. Sosyal Demokratlar ise, uluslararası konferans hazırlıklarından vazgeçerek savaşa uygun düşen davranışlara yöneleceklerdi. Rusya’nın işin içinde olması onları savaşa kışkırtan en büyük etkendi. Onlar 1914 yılından çok seneler önce, Çarlık rejimini çağdışı bir yönetim, Rusya’yı ise Avrupa’daki tutucuların kalesi olarak görmekteydiler. İşte şimdi ellerine beğenmedikleri Rusya’yı yok etme olanağı geçiyordu. Almanya’daki yoldaşları gibi bu olanağın doğmasına Avusturyalı Sosyal Demokratlar da çok sevinmişlerdi. Avusturyalı Alman Milliyetçileri ise, savaştan yararlanarak, barıştaki başarısızlıklarını unutturmak niyetindeydiler.

420 Pierre RENOUVİN, a.g.e., s. 423 421 Zab ZEMAN, a.g.e., s. 86

Avusturya’daki sosyal statülerini güçlendirecek, Cermen ve Slav ırkları arasında yapılacak bu savaştan kesinlikle zafer kazanarak çıkacaklardı. Bu düşünce önce Alman başbakanı tarafından ortaya atılmış, fakat Avusturyalı Almanlar arasında Almanya’da olduğundan çok daha yürekten destek görmüştü. Polonyalılar da Ruslar’ın baş düşmanları olduğunu ilan ederek, Monarşiyi destekleyeceklerine söz vermişlerdi. 422

Monarşinin içinde ise, iki ayrı kesimin arasındaki çelişki ve huzursuzluk giderek artıyordu. Macarlar, Avusturya kesimine ihraç ettikleri gıda maddelerini her gün biraz daha azaltmışlar, Avusturya’nın endüstri bölgeleri ciddi bir açlık sorunuyla karşı karşıya kalmıştı. Savaştan önce ülkenin iki kesimini yakınlaştırmaya yarayan ekonomik bağlar, şimdi çözülmeye başlamıştı.423

Savaş içinde olan her ülkede gerekeceği gibi, savaş Avusturya-Macaristan’da bazı yasal değişiklikleri zorunlu kıldı. Özellikle sivil özgürlük konularında yasal kuralların yerini, imparatorluk fermanları almaya başladı. Ağır ceza mahkemeleri ve jürilerin yerini de “Olağanüstü Ceza Kurulları” aldı. 24 Temmuz 1914’ de çıkarılan bir fermanla, vatana ihanet, yöneticilere karşı işlenecek suçlar, düzen bozucu davranışlar, ayaklanma ve sabotaj hareketleri sivil mahkemelerin elinden alınarak askerî yasama organlarına teslim ediliyordu. Askerî bölgelerde subaylar her türlü yönetim yetkisine sahiptiler. Avusturya’da meclis savaşın ilan edilmesiyle silinip gitmiş, 1917 Mayısına kadar toplanamamıştı. Savaştan hemen sonra kurulan, “Savaş Denetim Ofisi Ordu Kumanda Merkezi”, askerlerin sivil yöneticilere karşı en etkili aracıydı. Silahlı kuvvetleri, içten ve dıştan gelebilecek her türlü tehlikeye karşı korumak görevini yüklenmiş olduğundan, sivil yönetimin her dalına sızmış, en ince ayrıntıya kadar her şeyi gözetim altına almıştı.

Silahlı Kuvvetler Başkumandanı Arşidük Friedrich, Transleithanian Başbakanı Tizsa ve Cisleithanian Başbakanı Stürghk’ü Slav bölgelerindeki tüm sivil yetkilileri, askerî yöneticilerle değiştirebilmeye kandırmak için çaba göstermişti. Tizsa, Denetim Kurulu’nu onaylamıyor ve onun Macaristan topraklarındaki yasama gücünü elinden geldiği kadar kısıtlamaya çalışıyordu. Stürghk ise ne kendinden, ne de Avusturya Slavlarının Monarşiye olan bağlılıklarından emin olmadığı için, Arşidük’e karşı koyamamıştı.424

422 Zab ZEMAN, a.g.e., s. 86 423 Zab ZEMAN, a.g.e., s. 86 424 Zab ZEMAN, a.g.e., s. 88-90

Avusturya’da orduya karşı koyma hareketini yerel yetkililer yürüttüler. Örneğin, Prag’daki Bohemya valisini çok zor koşullar bekliyordu. 1914 yılının 22 ve 23 Eylül günleri 8 ve 28. Prag birliklerinin izinleri sırasında çıkacak olaylar, sonradan büyük anlaşmazlıklara yol açacaktı. Bu iki alay, son on yıldır güçlü bir Rus propagandası altında kalmış ve Nasyonal Sosyalist Partinin çok etkili olduğu bölgelerden toplanan erlerden oluşuyordu. Ruslar etkinliklerini artırmak amacıyla bildiriler dağıtıyorlardı. Rus bildirilerinin dağıtımı sırasında meydana gelen olaylar, çok daha tehlikeli ve can sıkıcı oldu. Rus ordularının başkumandanı Grand Dük Nikola Nikolaeviç’in, Çar adına güzel bir Polonya teklif etmesine, Polonyalılar asla yüz vermediler. Oysa Rutenler ve Çekler arasında bu teklif çok taraftar bulacaktı.425

16 Eylül 1914’de Grand Dük Nikola Nikolaeviç bu kez Habsburg İmparatorluğu’nun tüm Slav halkına seslenen başka bir bildirisini yayınladı. Bunlar önce Kuzey Bohemya’daki askerler arasında dağıtıldı. Sonra 1914 Aralığında Prag’a ulaştılar. O tarihe kadar zaten Prag’da 31 kişi tutuklanmıştı, yılsonunda Rus bildirisi ile ilgili tutukluların sayısı birkaç yüzü bulacaktı.

1915 Nisan’ında ordunun eline, Çeklerin devlete ihanet ettiklerini kanıtlayan başka deliller geçti. Belli başlı Karpat geçitlerinden biri olan Dukla yakınlarında yapılan çarpışmaların dışında, 2000 kişilik alaydan sadece 20 subay ve 236 er kalmış, gerisi Ruslar tarafından esir edilmişti. Olay Avusturya-Macaristan ordusu içinde değişik görüşlerin doğmasına yol açtı. Yüksek rütbeli subaylar arasında, esir düşenlerin kasıtlı olduğu inancı yayılmıştı. Silahlı Kuvvetler Komutanı, İmparatordan bu alayı dağıtmasını istedi ve bu isteği 17 Nisan 1915’de gerçekleştirildi.426

Bunun yanı sıra savaşın beraberinde getirdiği vahşet, özellikle Bosna Hersek’de tedhişçilerin uyanmasına yol açtı ve Habsburg aleyhtarı hareketin, Güneyli Slavlar arasındaki liderliğini; Dalmaçya, İstria ve Adriyatik kıyıları yaptı. İtalya, I. Dünya Savaşı sırasında, Sloven ve Hırvatların yaşadığı Adriyatik Denizi’nin doğu kıyılarını ele geçirmek istiyordu ve bu nedenle de herhangi bir Yugoslav birliğinin kurulmasına karşı çıkıyordu. Ayrıca Sırbistan ve İtalya, Yugoslav Komitesi’nin İtilaf Devletleri nezdinde siyasi bir aktör olarak meşruiyet kazanmasını engellemeye çalışıyorlardı. Çünkü Sırbistan Güney Slav birleşmesi konusunda öncü rolü oynamak ve bu konuda inisiyatifin kendi elinde olduğunu göstermek istiyordu. İtilaf Devletleri’nin 26 Nisan

425 Zab ZEMAN, a.g.e., s. 90 426 Zab ZEMAN, a.g.e., s. 92

1915’te İtalya ile Londra Antlaşması’nı imzaladıklarını haber alan ve bu antlaşmayla İtalya’ya Adriyatik’in doğu kıyılarının verilmesinin planladığını öğrenen Yugoslav Komitesi’nin üyeleri endişeye kapıldılar. Çünkü komitenin Sloven ve Hırvat üyeleri böyle bir durumda Hırvatistan ve Slovenya’nın teritoryal birliğinin sağlanamayacağını biliyorlardı.427

Güneyli Slavları Komitesi, 1915 Mayısında Paris’te kuruldu. Amacı dört bir yanda dağılmış olan Güneyli Slav sürgünlerini bir araya getirerek, Slav ordusu için bir gönüllüler birliği oluşturmak ve Slavların Habsburg Devleti içinde bir güç olduklarının propagandasını yapmaktı.428 Yurtdışındaki Güneyli Slav komitesinin liderleri,

ülkelerindeki politik gelişimden tamamen uzak düşmüşlerdi. Arada hiçbir bağ kurma olanağı yoktu. Kaderleri Sırbistan’ın askerî zaferine bağlanmıştı.

Çeklerin arasındaki Habsburg aleyhtarı hareketleri de ilk kez Prag’da başlatıldığı halde, Avusturya-Macaristan dışında çok daha hızlı gelişiyordu. Çek milliyetçisi Kramář, 21 Mayıs 1915’te tutuklanmadan önce, partisinin Monarşiye bağlılığından vazgeçmediğini görerek, partinin içinde Habsburg aleyhtarı bir grup kurmuştu. Kramář, savaşı Rusya’nın er geç kazanarak Çek topraklarını işgal edeceğine inanıyordu.429

Savaş başladıktan sonra Kramář gibi, Profesör Tomáš Masaryk da Monarşi dışında bazı ilişkiler kurma gereğini duyacaktı. Masaryk, Realist Partinin meclisteki tek üyesi olarak, gücünü partisinden çok kişiliğine borçluydu. 1850’de doğan Masaryk, Prag’daki Çek Üniversitesi’nde felsefe profesörü olmuştu. 1891’de meclise üye seçilerek ilgisini politikaya verdi ve devrinin tüm çelişkilerini gözetme olanağına sahip oldu. Siyasetinde her zaman şovenizmden kaçınarak, aşırı uçlardaki vatandaşlarını kuşku ile izledi. Masaryk Rus yanlısı olmadığı gibi, çarlık rejimine de duyduğu nefreti dile getirmekten çekinmiyordu. Bu görüş ayrılığı Masaryk ile Kramář arasında uçurum açmıştı. Savaştan hemen önce, Masaryk Çek sorununu Rusya ile yapılacak bir anlaşmayla çözemeyeceğine kanaat getirmiş, Avrupa’nın küçük devletleri ile bağdaştırarak çözümlemeye uğraşmıştı.430

Savaş başladığında Masaryk altmış dört yaşında ve harekete geçmek için tetikteydi. Rus sempatizanı olmadığı için, Avusturya-Macaristan yöneticilerinin kuşkusunu çekmemek gibi bir avantajı da vardı. Savaştan sonra tarafsız ülkelere

427 Hakan DEMİR, “Federalizm-Üniterizm İkileminde Sırp-Hırvat-Sloven Krallığında Siyasi Yaşam

(1918-1929)” Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 2, Aralık 2013, s. 91-114

428 Zab ZEMAN, a.g.e., s. 92 429 Zab ZEMAN, a.g.e., s. 92 430 Zab ZEMAN, a.g.e., s. 95

kolayca yolculuk yapabiliyordu. Eylül ve Ekim aylarında Hollanda’ya giderek, tarihçi R. W. Seton-Watson431 ile görüştü. Avusturya basını ülke içinde olup bitenlerden

ayrıntılı söz etmediği için, Masaryk bu olanağı da değerlendirip, gereğinde Avusturya- Macaristan hakkında bilgi de vererek, çok şeyler öğrenmek amacındaydı. Watson için bu savaş, yalnızca Cermen ve Slav ırkları arasında bir çatışma değil, ne zamandır beklenen politik, sosyal ve moral bir değişimin aracıydı.432

Genç Çekler grubu Habsburg aleyhtarı düşünce ve eylemlerini kendilerine saklarken, Masaryk ve arkadaşları başka siyasal partilerin görüşlerine de kucak açtılar. Sonraları birinci sınıf bir sekreter olarak yetişecek olan genç öğretmen Edvard Beneš, Masaryk’in en candan izleyicilerinden biriydi. Sosyal Demokratların lideri Bohumir Smeral ile sıkı bir ilişki kurmuştu. 3 Kasım 1914’de Smeral, Beneš’e Berlin’den aldığı bilgilere bakılırsa, Rusya ile Almanya’nın özel bir barış anlaşması yapmaya hazır olduklarını, Rusya’nın güvenilir bir dost olmadığını bildiriyordu.433

Savaştan önce Masaryk, özerk bir devlet düşünmüştü. Bu yeni devlet Çek topraklarının dışında, Macaristan’ın Slovak eyaletlerini de kapsayacaktı. Bu devlet tahtında bir Rus Arşidükünün değil, Danimarkalı veya Balçikalı bir prensin olacağı bir krallık olacaktı. Masaryk, Almanya kesin olarak yenilmedikçe özgür bir Çekoslavak Devleti’nin kurulmayacağını anlamıştı.434

Planlarını geliştirdikten, Çeklerle Güneyli Slavların önemli siyaset adamlarıyla görüştükten sonra, 18 Aralık 1914’de Roma’ya gitti. 1915’de Beneš ve Masaryk İsviçre’de buluştukları zaman, Prag’da bir gizli komite kurmaya karar verdiler. Bu komite hem sürgünde bulunanlarla ilişki kuracak, hem de yurt içindeki siyaset adamlarını etkilemeye çalışacaktı. Beneš Prag’a döndüğü zaman Kramář’ı inandırmayı başardı ve beraberce Habsburg aleyhtarı bir grup kurdular. 1914-15 kışında Ruslar, Alman ve Avusturya kuvvetlerini durdurarak, Galiçya ve Bukovina’ya doğru ilerlemişlerdi. Kramář Rusların ilerlemelerini sürdüreceklerini sanıyordu. Bu yüzden Habsburg aleyhtarı Çekler, Masaryk ile birleşmeyi kabul etmediler. Onlar Rus ordusunu beklemeyi daha uygun bulmuşlardı. Kramář sonunda Rus yanlısı bir milletvekili olan Joseph Dürich’i yurtdışına yollamayı başardı. Dürich, Slav Federasyonu için çalışmalarını hızlandırarak ve Rusya’daki Çek göçmenlerini de aynı yola iteleyerek,

431 İngiliz tarihçi ve politik aktivist. I. Dünya Savaşı’nda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun

dağılması ve Çekoslavakya ile Yugoslavya Devletlerinin ortaya çıkmasında aktif rol almıştır.

432 Zab ZEMAN, a.g.e., s. 95 433 Zab ZEMAN, a.g.e., s. 95 434 Zab ZEMAN, a.g.e., s. 96

Masaryk için ciddi engeller yarattı. Batı’da ve Amerika’daki Çeklerle Slovakların ve Rusya’daki Çeklerin aralarında öyle büyük ayrılıklar vardı ki, gelecek için hepsinin aynı devlet yönetimini benimseyebilmeleri olanak dışıydı. Bu ayrılıklar ancak 1917’den sonra, Masaryk göçmen örgütlerin yönetimini ele geçirdikten ve Rusya savaştan çekildikten sonra giderilebildi.435

Bu arada Masaryk ve Beneš 1915 Eylül’ünde buluşmuşlar, İngiliz ve Fransız dostlarından gereken yardımları görerek, Batı’daki müttefik devletlerin de sempatisini kazanmak için Çeklerle Slovakların bağımsızlık sorununun propagandasını yapmaya başlamışlardı. Bu aslında çok zor bir işti. İngiltere ve Fransa’daki halk kütleleri Avusturya-Macaristan halklarına ve onların siyasal özlemlerine çok yabancıydılar. Politikacılar tanımadıkları bu insanların sorunlarından pek etkilenmediler. Ayrıca o sırada hiç kimse Habsburg İmparatorluğu’na son vermekle ilgilenmiyordu.436

Habsburg İmparatoluğu’ndaki Hırvat ve Sloven ulusal liderler ise farklı bir durumdaydı. Savaş boyunca Güney Slavlarının pek çoğu monarşiye sadık kaldı. Hırvat subaylar savaş meydanında öne çıktı. Özellikle yenilgi kaçınılmaz göründüğü zaman firarlar olmasına rağmen, genel olarak Güney Slav asker ve denizciler görevlerini yerine getirdi. Siyasi liderler de aynı şekilde işlerini yapmaya devam etti. Monarşi dâhilinde başlıca uğraşlar, üçlü bir temelde yeniden teşkilatlanmayı gerçekleştirmeye yönelikti. Dr. Anton Korošec önderliğindeki Sloven Halk Partisi, Avusturya Reichsrat’ında aktifti. Bu tür çabalar doğal olarak savaş sırasında bile Ausgleich’ın bağlarını daha da zayıflatma uğraşlarından vazgeçmeyen Macar devlet adamlarından şiddetli bir direnişle karşılaşıyordu. Bunların elbette Rumen veya Slav topraklarını bırakmaya hiç niyetleri yoktu.437

Buna karşılık bazı seçkin kimseler göçü tercih etti. Yugoslavya’nın gelecekteki teşkilatlanması için en önemli göçmen grubu, ikisi de Dalmaçyalı olan ve daha önce Hırvat-Sırp Koalisyonunun kurulmasında önemli rol oynayan Ante Trumbić ve Frano Supilo önderliğindeki Yugoslav Komitesi’ydi. Komite merkezi önce İtalya’daydı, sonra Londra’ya taşındı. Komite tamamıyla gayriresmiydi. Üyelerinin görüşleri ve nüfuzundan başka fazla bir şeyi temsil etmiyordu. Fakat Monarşideki kimselerle, Hırvat ve Sırp politikacılarla bağını sürdürüyordu. Ayrıca Avrupa ve Amerika’daki büyük göçmen örgütleriyle de temastaydı. Başlıca görevi, Güney Slavlarının imparatorluk

435 Zab ZEMAN, a.g.e., s. 95-96 436 Zab ZEMAN, a.g.e., s. 96

içindeki durumundan, İtilaf Devletlerini haberdar etmek üzere bir propaganda kampanyası yürütmek ve Güney Slav birliği için çalışmaktı. Üyeler, İtilaf Devletlerinin zafer kazanacağını varsayarak hareket ediyorlardı. Bu arada söz konusu Yugoslav Komitesi ile Sırp Pašić hükümeti arasındaki ilişkilerde huzursuzluk olması kaçınılmazdı. Nitekim Pašić, bütün Güney Slavlarının sözcüsü rolünü oynamayı seviyordu. Hiçbir resmi dayanağı veya Uluslararası desteği olmayan bu komiteyi tanıması için de doğrudan bir sebep yoktu. Buna rağmen savaş çıktıktan sonra bazı Sırp liderler, genel olarak Habsburg İmparatorluğu’nun Güney Slavları’nın bağımsız olmasının gerektiğinden bahsetmiş ve Sırplar, Hırvatlar ve Slovenlerin adı geçmişti. Gelecekteki birleşme meselesi böylece gündeme gelmişti. Pašić böyle bir hareketi Sırp idari sisteminin daha geniş bir bölgeye yayılmasından pek farklı görmüyordu.438

Bunun aksine, Habsburg İmparatorluğu dâhilinde, Hırvat ve Sloven liderler, pek çok anlaşmazlık noktalarına rağmen önce Habsburglu Güney Slavlarından oluşan bir siyasi birim kurulması arzusunda müşterekti. Bu otorite kurulduktan sonra, Sırp hükümetiyle antlaşmaya varabilirdi. Habsburg İmparatorluğu ayakta kalır ve ayrılığın imkânsız olduğu görülürse, monarşiyle ilişkilerde temel politikanın üçlü ittifak olduğu benzer bir hareket seyri izlenecekti.439

Savaş boyunca Rumen liderlerin esas hedefi ise Erdel’in (Transilvanya) ele geçirilmesi olmuştu. Burada Bükreş Hükümetinin, Macar kontrolüne karşı Rumen mücadelesine önderlik eden Erdel Ulusal Partisi’nde, güçlü bir müttefiki vardı. Savaş boyunca Erdel’deki Rumenlerin tavrı diğer uluslarınkine benzer olmuştu. Onlar da Habsburg Hükümetiyle müzakerelerde bulunmuş ve Macarların aynı uzlaşmazlığıyla karşılaşmıştı. Macar milliyetçileri, Viyana’yla bağları gevşetmeye, fakat St. Stefan’ın krallık toprakları üzerindeki hâkimiyetini devam ettirmeye çalışıyordu. Savaşın sonunda imparatorluğun yıkılmasıyla, Rumen nüfus gerçekçi olarak Macaristan’la birliğin devam etmesi veya Regat’la440 birleşme seçenekleriyle sınırlıydı. Bu seçeneklerle,

kararın ne olacağı konusunda pek şüphe yoktu.441

Baserabya’da hadiseler daha karmaşık ve tartışmalı geçecekti. Bu eyalet üç milyon civarında bir nüfusa sahipti ve bunun yüzde 60’tan fazlasını Rumenler oluşturuyordu. Rumenler esasen ülkenin orta kısmında yaşıyordu. Kuzeyde Ukrayna

438 Barbara JELAVİCH, a.g.e., Cilt: 2, s. 154 439 Barbara JELAVİCH, a.g.e., Cilt: 2, s. 154

440 Tarihteki büyük Romen Devleti’ne ithafen kullanılan terim. I. Dünya Savaşı’ndan sonra, Transilvanya,

Besarabya, Banat ve Bukovina’nın oluşturduğu Romanya için de kullanılmıştır.

nüfusu, güneyde de karışık bir Bulgar ve Tatar nüfusu yoğunlaşmıştı. Bölgenin büyük bölümü, 1812’den beri Rusya’nın idaresinde olduğundan, Baserabya’da gerçek bir ulusal hareket olmamıştı. Rumen Krallığı gibi Baserabya’da da, köylülerin işlediği büyük malikâneler hâkimdi. Genel hoşnutsuzluk sebebi ulusal olmaktan ziyade, ekonomik ve sosyaldi. Köylülerin konumu 1860’lardan beri Rus özgürleşme kanunlarına ve daha sonra çıkarılan nizamlara tabiydi. Ancak Rusya’nın diğer yerlerinde olduğu gibi burada da temel zirai sorunlar çözülememişti. Bütün köylülerin başlıca talebi, büyük malikânelerin parçalanması ve arazilerinin bölüştürülmesiydi. Yani Baserabya geri kalmış, fakir bir bölgeydi. Erdel’deki gibi dinî ve entelektüel Rumen liderler yetiştirmemişti. Bu koşullardan dolayı, Mart ve Kasım 1917’deki Rus devrimlerinin büyük etkisi olması kaçınılmazdı. Nitekim Çarlık rejimi yıkıldıktan sonra iki tür siyasi faaliyet ortaya çıktı. Birinci olarak, Rusya’daki gibi işçi, köylü ve asker sovyetleri; ikinci olarak da Rumen çoğunluk örgütlendi. Daha Temmuz 1917’de köylüler arazilere el koymaya başladı. Yıl sonunda arazilerin üçte ikisini istimlak etmişlerdi. Ekim 1917’de Baserabya için merkezi Kişinev olacak geçici bir hükümet kuruldu. Daha sonra meşruti bir meclis göreve gelene kadar eyaleti yönetmek üzere bir Ulusal Konsey kuruldu. Bu hükümet Kasım 1917’den Kasım 1918’e kadar bölgeyi idare etti.442

Görüleceği üzere hem Avusturya hem Macaristan, aynı tehlike ile karşı karşıya bulunuyordu. Bu da ulusal azınlıkların ayrılıkçı fikirleriydi. Bu tehlike karşısında durumları bir olmamakla beraber, bu iki memleket bunalımın başından beri ayrı yollar tutturmuşlardı.

Macaristan, kendi siyasal yolunda eskisi gibi gitmekteydi. Başbakan Tizsa, her şeyden önce Macar’dı. Avusturya Almanlarını sevmez, kararsızlıklarını ve zayıf davranışlarını yererdi. Ulusal azınlıkların azılı düşmanıydı. Budapeşte parlementosunda, politik yaşama, kişisel sorunlar ve parti liderlerinin Tizsa’ya karşı davranışları egemendi. 1915 ilkbaharında, başbakanın rakipleri, Kont Apponyi ile Kont Andrássy, kendisine bir Macar ulusal hükümeti kurmayı kabul ettirmek istediler. Tizsa, başına kendisi geçmek koşuluyla bir merkezi hükümet fikrini kabul etti. Muhalefet buna karşı koydu. Ama başbakanın otoritesi sarsılmadı.443

442 Barbara JELAVİCİH a.g.e. , Cilt:2, s.168 443 Pierre RENOVİN a.g.e., s.263

Bu dönemde Avusturya ise baskı ve susturma rejimi demek olan “Stürgkh Sistemi” içinde yaşamaktaydı. Bu rejim, savaşın ilk iki yılında tamamiyle uygulandı. 1915’de parlamento hiç toplanmadı. Görünüşte Stürgkh sistemi başarı kazanmış gibiydi, kamu düzeni sarsılmamıştı. Ulusal azınlıklar muhalefetlerini açığa vuramamış, siyasal statülerinde reform yapılmasını istememişlerdi. Kuşkusuz hükümet, yüzeydeki bu sessizliğin altında için için bir kaynaşma olduğunu bilmiyor değildi. Burada, gizli bir tehlike vardı; ama bu, 1915’de o kadar yakın görünmüyordu.444

Oysa bir yıl sonra durum değişecekti. 21 Ekim 1916’da Sosyal Demokratlar liderinin oğlu Friedrich Adler, Başbakan Stürgkh’ü öldürdü. Adler bu cinayeti Stürgkh’ün baskıcı yönetimine karşı işlemişti. Kasım başlarına gelindiğinde ise İmparator Franz Joseph bronşite tutuldu. 21 Kasım’a kadar her sabah erken kalkıp, işinin başında çalışmalarını sürdürdüyse de, o gün ilk defa olarak yazı masasının önüne bir koltuk konmasını istedi. Aynı günün akşamı, ölmek üzere olan bir Katoliğin gerekli dinsel görevlerini yerine getirdikten sonra hayata gözlerini kapadı. Yerine yeğeni Arşidük Otto’nun oğlu olan I. Karl geçti.445

Henüz otuz yaşını doldurmamış olan Karl, Burbon-Parma prensesi Zita ile evliydi. Savaş sırasında komutanlık görevi yapmış olmasına rağmen, tahta çıktığında hiçbir siyasal tecrübesi yoktu. En olumlu niteliği, iyi niyetli ve sevimli kişiliğiydi.