• Sonuç bulunamadı

1.6. Fransız İhtilali ve Sonraki Dönemde Macaristan

2.1.2. İtalyan Birliği’nin Sağlanması

Birliğini sağlayan ülkelerden biri olan İtalya, yüzyıllardan beri olduğu gibi, üzerinde küçük küçük devletçiklerin bulunduğu bir yapıya sahipti. Bu devletlerin

218 Antony BEST, J. M. HANHİMAKİ, Joseph A. MAİOLO, Kirsten E. SCHULZE, Uluslararası Siyasi

Tarih (20.Yüzyıl), (Çev: Taciser Ulaş Belge, Emel Kurt), İstanbul, 2008, s. 2-3

bazılarının başında ise, yabancı hanedanlar hüküm sürmekteydi. 1815 Viyana Kongresi, özellikle Avusturya'nın etkisiyle, İtalya'nın bu durumunu, yani politik parçalanmışlığını giderici bir çözüm getirmemişti. Nitekim eskiden olduğu gibi, İtalya, yeniden küçük devletlere ayrılmıştı.220 Hâlbuki 1789 Fransız İhtilali, İtalyan ulusu üzerine de etki

yaparak, özellikle ulusçuluk ve liberalizm düşüncelerinin yayılmasına yol açmıştı. Bu da, Viyana Kongresi'nden sonra, İtalya'da ulusal birliğin kurulması için çalışmalara girişilmesinin nedeni oldu. Zaten Napolyon Bonapart, daha önce İtalyan Krallığı'nı kurmakla, bunun ilk adımını atmıştı.

İtalya ulusal birliğinin gerçekleşme sürecinde yaşanan olaylar, Paris Sistemi’nin, yani sorunların Büyük Devletlerin ortak kararlarıyla çözüme kavuşturulması prensibinin, uluslararası barışın korunmasında ne kadar yetersiz ve etkisiz olduğunu gözler önüne sermişti. Aynı durum Alman ulusal birliği gerçekleşirken de yaşanacaktı. İtalya ulusal birliğini sağlama görevini üzerine almış görünen Piyemonte, Avusturya İmparatorluğu’na karşı açtığı 1848 ve 1849’daki iki savaşı da kaybetmişti. Bu durum Piyemonte’ye, yabancı bir ülkenin desteği olmadan, İtalya ulusal birliğinin gerçekleşmesinin zorluğu gerçeğini gösterdi. 1852’de Piyemonte Başbakanlığını elde eden Kont Cavour, bir yandan Fransa’nın seçilmiş İmparator’u III. Napolyon’a yaklaşırken, diğer yandan Kırım Savaşı’na katılarak İngiltere’nin de desteğini sağlamaya çalıştı.221

Ancak 1815'ten sonraki durumda, İtalyan Birliği’nin kurulmasına başlıca iki büyük engel vardı. Birincisi Avusturya’ydı. Bu devlet, Kuzey İtalya'nın büyük bölümünü doğrudan doğruya elinde bulunduruyordu. Ayrıca, İtalya’nın birçok yeri, kendi hükümdar soyundan gelenler tarafından yönetildiğinden, İtalya üzerinde büyük bir etkiye sahipti. İkinci engel ise, Kilise yolu ile bütün İtalya’ya, devlet olarak da politik yolla Orta İtalya’ya egemen olan Papalık idi. Bunlara, Sicilya Krallığı’nı elinde tutan İspanyollar ile ülke üzerinde nüfuz sahibi olan Fransa'yı da katmak gereklidir. İtalya’nın bu genel durumu içerisinde, İtalyan Birliği’ nin kurulması için ilk çalışmalar, 1807’lerde kurulmuş gizli bir örgüt olan Carbonari tarafından yapılmıştır.222

Ulusal birliğin sağlanmasında izlenecek yol hakkında, ulusçular arasında bazı görüş farkları bulunuyordu. Bunlardan bir kısmı merkezi Roma olan bir İtalyan Cumhuriyeti'nin kurulmasını istiyordu. Bir kısmı da Papa’nın başkanlığında federal bir

220 Charles SEİGNOBOS, Tarih-i Siyasi, (Çev. Ali Reşad), Cilt: II, İstanbul 1325, s. 4 221 Fahir ARMAOĞLU, Siyasi Tarih, Ankara, 1975, s. 161

İtalya kurulmasından yanaydı. Diğer taraftan özellikle orta sınıf halk, İtalyan devletleri içinde en güçlüsü olan Piyemonte’nin liderliğinde meşruti bir İtalya Krallığı’nın kurulmasını istemekteydi.223 Ancak hangi düşünce etrafında bulunursa bulunsun, bütün

İtalyanların birleştiği ortak nokta, önce yabancı etkisini ülkeden kaldırmak ve ulusal birliği sağlamaktı. İşte bu ortak amaç, ileride hedefe ulaşabilmek için gerçek birliğin ve gücün doğmasında en önemli rolü oynayacaktır.

İtalya’da ilk hareket 1820’de Piyemonte’de ve Napoli’de meydana geldi. Hareketi yürütenler, 1821 yılında bütün İtalya’yı kapsayan bir krallığın kurulmasını ve bütün İtalyanların buna katılmasını istediler. Ayrıca ülkeyi Avusturyalılardan kurtaracaklarını ilan ettiler. Bundan başka, meşruti yönetimlerin kabul edilmesini istediler. Bu gelişmeler üzerine, Avusturya ve kendisine yardıma gelen Rus orduları İtalya’ya girdiler ve başlamış olan bu hareketi bastırdılar. İtalya’da eski statü yeniden kuruldu. 1830 Fransız İhtilali’nin etkisi ile bu defa Modena, Parma ve Kilise devletlerinde, yönetimde özgürlük sağlamak üzere yeni bir hareket başladı. Fakat bu da bastırıldı. Böylece İtalya’daki statüko 1848’e kadar aynen devam etti.

1848'de, Fransız İhtilali’nin getirmiş olduğu heyecanla, İtalyanlar yeniden ayaklandılar. Özellikle Metternich’in Avusturya Başbakanlığından düşmesinden sonra, olaylar hızla gelişme gösterdi. Bu arada Birlikçiler gözünde iyi bir şöhrete sahip bulunan Papa IX. Pie, siyasi suçluları affetti, ulusal askerî birliklerin kurulmasına izin verdi. Bütün bunlar İtalya’da büyük bir heyecan doğurdu. İki Sicilya Krallığı’nda ve Parma’da da halk silaha sarıldı. Bunların sonucu olarak, Piyemonte Kralı Şarl Alberto, 4 Mart 1848’de halka bir Anayasa verdi.224 (ki, bu sonradan, İtalya Krallığı’nın

Anayasası’nın esasını teşkil edecektir).

Diğer İtalyan devletleri de anayasalı yönetime geçtiler. Bu tarihlerde Avusturya’da da çeşitli iç ayaklanmalar oluyordu. Bunun üzerine, Kuzey İtalya’daki İtalyanlar, Avusturyalıları ülkelerinden çıkarmak için çarpışmalara giriştiler. Bu durum üzerine Piyemonte Kralı, Avusturya’ya karşı savaş açmaya karar verdi. Daha sonra ise Piyemonte Kralı, İtalya Kralı olarak ilan edildi. Lombardiya ve Venedik’in de Piyemonte’ye katıldığı açıklandı. Fakat bir süre sonra, Avusturya orduları, yeniden hücuma geçtiler ve Piyemonte kuvvetlerini yendiler. Bunun üzerine 8 Ağustos 1848’de, Avusturya ile Piyemonte arasında bir barış yapıldı ve savaştan önceki durum yeniden

223 Şükrü ESMER, Siyasi Tarih, İstanbul, 1944, s. 198 224 Charles SEİGNOBOS, a.g.e., s. 7-29

kuruldu.225 Bu yenilgi, İtalya’nın diğer bölgelerinde de büyük etkiler yaptı, liberalizm

ve birlik için yapılan çalışmaların duraksamasına neden oldu.

Bu süreçte Fransa’nın takındığı tavır da önemliydi. Nitekim İmparatorluklar ile ulus devleti savunanlar arasındaki mücadele, ileride oluşacak olan bloklaşmaların temelini de atıyordu. 1848 yılında Fransa’nın Cumhurbaşkanı, 1852’de de İmparatoru olan III. Napolyon, gençliğinde uzun süre İtalya'da bulunmuştu. Papa'ya karşı yapılan bir ayaklanmaya bizzat katılmıştı. III. Napolyon, imparator olduktan sonra, Fransa’nın dış politikasında bağımsızlığın ve Katolikliğin liderliğini üstlenmeyi esas almış, Avrupa’nın politik haritasının uluslar esasına göre yeniden çizilmesini istemeye ve bu amaca yönelik çalışmalara başlamıştı. Buna paralel olarak da, amcası Napolyon Bonapart gibi, ileride kurulmasını bir tehlike olarak gördüğü Pancermenizm ve Panslavizm’e karşı, Latin ulusları arasında bir birlik kurarak dengeyi sağlamayı düşünmekteydi. Böylece, 1815 Viyana Kongresi’nde kurulan statükoyu yıkmak ve Fransa’ya karşı meydana getirilmiş olan ortak cepheyi de çökertmek istiyordu.226

Nitekim gelişen olaylar Fransa’nın isteğine göre şekillendi. Çünkü Avusturya’nın konumu, Prusya, Avusturya ve Rusya ortaklığından oluşan Kutsal İttifak’a dayanmaktaydı. Viyana’yı kurtarmak, çıkan isyanı bastırmak amacıyla 1849 yılında Rusya’nın yardımına başvurulmuş ve ülke içindeki düzen yeniden temin edilmişti. Fakat Habsburg Hükümetinin Kırım Savaşı esnasında benzer bir yardımcı tavır takınmaması Rusya’yı hayal kırıklığına uğratmıştı. Habsburg devlet adamları eğer Rusya yanlısı bir tutum gösterirlerse Fransa’nın İtalya’da devrim yanlısı bir hareketi teşvik edeceğinden korktu. Ancak Habsburg Devletinin bu tavrı Kutsal İttifak’ın bozulmasına neden oldu ve böylece Orta Avrupa ve İtalya’daki millî devrimci faaliyetler karşısındaki en büyük engel de ortadan kalktı.227

Bu arada Piyemonte’nin, Cavour’un özel çabaları ile Fransa’ya yaklaşma politikası olumlu sonuç vermiş ve 1859 yılında, iki ülke arasında bir anlamda, Avusturya’ya karşı ittifak anlaşması imzalanmıştı. İttifaka göre, savaşı Avusturya’nın başlatması için kışkırtma politikası izlenecekti. Plan gerçekleşmiş ve Avusturya’nın askerî müdahale kararı almasıyla aynı yıl savaş başlamıştı. Fransa-Piyomonte birlikteliği karşısında yenilgiye uğrayan Avusturya da barış anlaşması ile bazı İtalya devletçikleri üzerindeki kontrolünden feragat etmek zorunda kalmıştı. Bazı

225 A. SAVELLİ, İtalya Tarihi, (Çev. G. K. Söylemezoğlu), Cilt: II., İstanbul, 1944, s. 312-315 226 A. SAVELLİ, a.g.e., s. 332-338

devletçiklerde ise plebisit yapılmıştı. Fakat Cavour’la birlikte Mazini ve özellikle Modern İtalya’nın kurucularından olan ulusal kahraman Giuseppe Garibaldi’nin özel gayretleri sonucu, Sicilya ve Napoli de çok geçmeden birliğe dâhil edilmişti. İtalyan Birliği’ne dâhil olmayan bir tek Avusturya’nın elindeki Venedik ile Fransız askerlerinin denetimi altındaki Roma kalmıştı. Ancak, Avusturya’nın 1866’da Prusya’ya, Fransa’nın da 1871’de yine Prusya’ya karşı kaybettiği savaşların verdiği fırsatla Venedikle birlikte Roma da birliğe katılmış ve büyük İtalyan Birliği sağlanmıştı.228

İtalyan Birliği konusunda Avrupa Devletleri’nin genel tutumlarını inceleyecek olursak Fransa, Piyemonte'nin bu gelişmesinden endişe duymaya başladı. Çünkü dış politikasında, Almanya gibi, İtalya’nın da parçalanmış olarak kalmasında yarar görüyordu. Üstelik yaptığı yardımlarla, Piyemonte’nin bu kadar genişlemesine karşılık, kendisi bir şey elde edememişti. III. Napolyon, bu sakıncaları bir oranda giderebilmek ve kendi kamuoyunu memnun edebilmek üzere, Plombiere görüşmelerinde söz konusu edilen Nice ve Savoie’yi Piyemonte’den istedi. Kont Cavour da, Avusturya’nın karşısında Fransa’nın yardımının devam etmesini sağlamak için bu isteği kabule mecbur oldu.

İngiltere’de ise, halkın İtalyan ulusal birliğine büyük sempati duymasına rağmen, hükümet bundan rahatsızlık duymuştu. Çünkü “Latin Konfederasyonu” projesi, İngiltere’nin Fransa’yla rekabetinde dezavantaj yaratmaktaydı. Ancak, İngiltere’nin İtalyan Birliği’ne açıktan karşı çıkmak gibi bir politikası da olmamıştır. Bu nedenle İngiltere, İtalyan Birliği’ne karşı çıkmak yerine, Fransa’yla bir konfederasyon oluşturmasını önlemeye çalışmış ve bunda da başarılı olmuştu. Bu konuda, Nice ve Savoe sorununun İngiltere’nin işini kolaylaştırdığı söylenebilir.