• Sonuç bulunamadı

1.6. Fransız İhtilali ve Sonraki Dönemde Macaristan

2.1.3. Alman Birliği’nin Sağlanması

İtalyan Birliği karşısında, bulunduğu konum itibarıyla, çelişki yaşayan diğer bir devlet ise Prusya olmuştur. Kuramsal olarak, Alman Birliği’ni sağlamak için yoğun bir çaba içerisinde olan Prusya’nın, benzer konumda olduğu Piyemonte’nin “İtalyan Birliği” politikasını desteklemesi gerekirdi. Fakat Prusya, bağımsızlık için mücadele eden İtalyanlara değil, buna engel olmaya çalışan Avusturya’ya yakın durmuştu. Çünkü Avusturya da Germen üstünlüğüne dayalı bir devletti ve İtalya bu egemenliğe karşı savaşıyordu. Böylece Prusya, kendisi için istediği bütünlüğü İtalya için istememekte bir

sakınca görmemiştir. Avrupa Devletleri’nin bu konudaki tutum ve davranışları 1815 yılında kurulan ve titizlikle sürdürülmeye çalışılan Avrupa güç dengesini bozdu. Ama bu güç dengesini asıl altüst eden Prusya’dır.

Alman Birliği’nin gerçekleşmesi çok daha farklı koşullarda oldu. İtalyan Birliği’ne Fransa’nın desteği ve en azından İngiltere kamuoyunun sempatisi vardı. Oysa Alman Birliği’ni, Avrupa’da Prusya’nın kendisi dışında, Alman orijinli Avusturya da dâhil, hiçbir ülke desteklemiyordu. Prusya’nın 36 Alman devletini sınırları içerisine alması, Avrupa’da hiçbir devletin kabul edebileceği bir durum değildi. Çünkü bu devletlerin birçoğu komşu ülkelerin egemenlikleri altında bulunuyordu. Prusya’dan bile çekinen ülkelerin, Birleşik Almanya’ya tahammül etmeleri mümkün değildi. Zaten Bismark da bunu bildiği için, hiç kimseden yardım isteme yoluna gitmemiş, konjektürel durumdan yararlanarak, tek başına bu ülkelerle savaşma yolunu seçmişti.229

Duruma Almanlar açısından bakacak olursak, Almanlar arasında Alman Birliği’ni kurabilecek ve öncülük edebilecek güçte iki aday devlet görülmekteydi. Bunlar Avusturya ve Prusya idi. Avusturya, bir Alman devleti olmakla beraber, aslında kozmopolit bir imparatorluğun başı olduğundan, ulusal bir Alman politikası güdecek durumda değildi. Bu nedenle, ulusal bir Alman devleti olan ve iki yüz yıldan beri Avrupa dengesinde önemli rol oynamakta olan Prusya, ulusal birliğin kurulmasında liderlik yapabilecek durumdaydı. Dolayısıyla, Büyük Almanya’yı Avusturya başkanlığında kurmak isteyenlerden daha ziyade, Küçük veya Ulusal Almanya'yı Prusya başkanlığında gerçekleştirmek isteyenler daha çoğunluktaydı. Bundan dolayı da Alman ulusçuları, Prusya'nın etrafında toplanmaya başlamışlardı.

Alman Birliği’nin sağlanmasında Bismarck önemli bir isimdir. Bismarck, iktidarda bulunduğu döneme (1862-1890) adını verdirecek ve damgasını vuracak derecede güçlü bir devlet adamıydı. Kişi olarak inatçı, dik kafalı biriydi. İç politikasında, parlamenter yönetime, demokrasiye ve özgürlüklere karşıydı. Bu bakımdan tutucu ve antiliberalist bir politika izlemiştir. Dış politikasında ise, Alman Birliği’nin kurulmasını, (1871'den) sonra da bu birliğin sürekliliğini sağlamak istemiştir. Bu amaçla da önce savaş, sonra da barış taraftarı bir politika izlemiştir. Bu nedenle de onun için, sürekli düşmanlıklar veya dostluklar yoktu, önemli olan Almanya’nın

çıkarlarıydı. Bu genel çerçeve içerisinde Bismarck, Alman Birliği’nin, politika yoluyla değil, “demir ve kanla” yani kuvvet yoluyla kurulabileceği düşüncesindeydi.230

Prusya, Alman ulusal birliğini kurmak için bir değil, üç devletle; Danimarka, Avusturya ve Fransa ile savaşmak zorundaydı. Asıl Avusturya’nın siyasal sütünlüğüne meydan okuması gerekiyordu. Bu meydan okumanın temelinde, Danimarka’ya bağlı iki Alman dükalığı olan Schlezwig ile Holstein yatmaktaydı. 1864 yılında Avusturya ile Prusya, Germen Konfederasyonu adına Danimarka’ya savaş açtı.231 İki yıl sonra da

Avusturya ile karşı karşıya gelindi. Prusya, Avusturya’ya karşı savaş açtı ve onu Sadowa’da yendi. 1866’da gerçekleşen Prusya-Avusturya savaşı, aynı zamanda, Germen ırkının dünyada hangi ülke ve hanedan tarafından temsil edileceğini de belirleyecekti. Bu nedenle, savaş iki ülkenin arasında olmaktan çok, Habsburg- Hohenzol Hanedanları arasında cereyan ediyordu. Savaşı Prusya’nın kazanması, bu temsilin Hohenzollarda olacağını gösteriyordu. Ancak savaş Avusturya’nın kesin yenilgisiyle sonuçlanmasına rağmen, Avusturya’yı haritadan silmedi. Çünkü Bismarck, böyle bir duruma Prusya’nın gücünün yetmeyeceğini, bunun Avrupa’da tamiri güç ve tahmini zor sonuçlar doğuracağını biliyordu.232 Bismarck, bundan sonra antlaşma

koşullarına göre, Kuzey Almanya Konfederasyonu’nu kurdu. Bu kuruluşa dâhil olan devletler, kendi bağımsızlıklarını ve anayasalarını korumaktaydılar. Fakat dış politikalarında ve askerî konularda ortak bir hükümete (federal hükümete) bağlıydılar. Bu hükümetin başı da Prusya Kralı idi. Ayrıca, Konfederasyonun temsilcilerinden oluşan bir Federal Meclis, bir de milletvekillerinden meydana gelen Millet Meclisi kuruldu. 1867 yılında da Kuzey Almanya için bir anayasa yapıldı.233 3 Ekim 1866’da

Avusturya ve Prusya arasında yapılan Viyana Antlaşması ile Venedik ve civarını topraklarına katmayı başardı.

Alman Birliği’nin tamamlanmasını sağlayan olay ise Prusya ile Fransa arasında cereyan eden savaştır. 1870-1871 Prusya-Fransa Savaşı, dönemin uluslararası ilişkilerini derinden etkilemiştir. Bismarc, Fransa’nın Katolik Alman devletleri üzerindeki denetimini kırmak için Fransa’ya savaş açtı. Ünlü Sedan Savaşı’nda İmparator III. Napolyon’u ağır bir yenilgiye uğrattı. 1871 tarihli Frankfurt Barışı ile Alsace-Lorraine endüstri bölgesini ilhak etti. Bundan sonra Main akarsuyunun

230 Hermann PİNNOW, Almanya Tarihi, (Çev. F. Baldaş), Cilt: II, İstanbul 1940, s. 412 231 Oral SANDER, Siyasi Tarih İlkçağlardan 1918’e, İmge Yayınları, Ankara, 2007, s. 220

232 William H. MC NEİLL, Dünya Tarihi, (Çev.Alâeddin Şenel), İmge Yayınları, Ankara, 1994, s. 474 233 Charles SEİGNOBOS, a.g.e., s.183

güneyindeki Katolik Alman devletleri Prusya’ya katıldılar ve böylece Alman Ulusal Birliği kurulmuş oldu. Prusya Kralı, Alman İmparatoru, Bismarck ise Alman Şansölyesi unvanını aldı. Fransa’nın savaşı kaybetmesi bu ülkede III. Cumhuriyet rejiminin, Prusya’nın kazanması ise Alman İmparatorluğu’nun yolunu açmıştı.234

Alman Ulusal Birliğinin kurulmasının uluslararası politika açısından en önemli sonucu, Avrupa güç dengesini temelinden bozmuş olmasıdır. Her şeyden önce, o zamana kadar Avrupa’nın en güçlü devletlerinden olan Fransa ile Avusturya, Prusya’ya yenilgilerinden ve güçlü bir Almanya’nın doğmasından sonra güç ve etkinliklerini büyük ölçüde yitirdiler. Yenilen, toprak yitiren ve doğusunda güçlü bir Almanya kurulan Fransa’nın Avrupa’da genişleme ve en azından prestijini yeniden kazanma umudu kalmadı. Bu durum, Fransa’yı deniz aşırı bölgelerde genişlemeye itecek ve böylece 1870’lerden sonra sömürge faaliyeti hızlanacaktır. İkinci olarak, Prusya’ya yenilerek Orta Avrupa’da iddiası kalmayan Avusturya, sırtını bu devlete dayadı ve gözlerini doğal yayılma alanı olarak gördüğü Balkanlar’a çevirdi. Bu tarihten başlayarak I. Dünya Savaşı’na kadar Balkanlar’da Rusya ile sürekli çatışacak ve bu çatışma, dönemin siyasi tarihinin ana teması olacaktır. Fransa’nın 1871 yenilgisini ve Avusturya’nın zayıflamasını fırsat bilen Rusya, Panslavizm’i bayrak yaparak Balkanlar’da genişleme yolunu seçecek ve burada Avusturya ile sürekli anlaşmazlığa düşecektir. Böylece, Balkanlar’da I. Dünya Savaşı’na kadar sürecek olan büyük devlet çatışması başlayacaktır.

Sonuç olarak, İtalya ve Almanya, siyasi birliklerini tamamladıktan sonra Avrupa’da aynı siyasi etkide olmamışlardır. Almanya siyasi etkide İtalya’dan daha güçlü ve etkili olmuştur. Bunun sebebi, Piyemonte ve Prusya devletlerinde gizlidir. Piyemonte, adını hiç duyurmamış bir devlettir, Prusya ise iki yüz yıldan beri Avrupa siyasetinde söz sahibi olmuş bir devlettir. Bu farkı, devletlerin siyasi birliklerinin kuruluş şekillerinde de görebiliriz. Piyemonte, Fransız desteği ve diplomatik oyunlar ile birliğini tamamlamıştır. Prusya ise Avusturya ve Fransa ile savaşarak kendi güç ve kuvveti ile birliğini tamamlamıştır. Bismarck’ın dediği gibi “kılıç ve kanla” varlığını ortaya koymuşlardır. Özetlersek Bismarck, bu başarısına üç adımda; 1864’te Danimarka’ya, 1866 ‘da Avusturya’ya ve 1870 – 1871 ‘de Fransa’ya karşı kazandığı savaşlarla ulaştı.235

234 Oral SANDER, a.g.e., 2007, s. 221

Bu savaşların ve beraberinde İtalya ve Almaya birliklerinin sağlanmasının en önemli sonuçlarından biri de, zaten iç olaylar nedeni ile iyice sarsılmış ve zayıflamış olan ve içerisindeki milliyetlerin huzursuzluk ve ulusal arayışlarının artmış olduğu Habsburg Hanedanın, İmparatorluklarını devam ettirebilmek için bir çare arayışına girmiş olmalarıdır. Bunun sonucunda, 1848 İhtilali ile önce özerk ve 1849 yılında da Avusturya’dan bağımsızlığını ilan eden ve sonra silah zoruyla kontrol altına alınan Macarlar ile birlik yapma fikri ortaya çıkacak ve dönemin önde gelen Macar politikacılarının da önayak olduğu ve arzuladığı şekilde İmparatorluk ikili yapıya geçecekti.

Netice olarak 19. yüzyılın ikinci yarısında Habsburgları Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na götüren süreçte çok önemli rol oynayan bu iki gelişmenin ardından, şimdi de 19. yüzyılın ikinci yarısında Avusturya İmparatorluğu’ndaki gelişmeleri ve sonunda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun kurulması sürecini inceleyebiliriz.