• Sonuç bulunamadı

1. II DÜNYA SAVAŞ’NIN BAŞLAMASI VE YAYILMASI (1938-1941) 1 II Dünya Savaşı’nda Türk Dış Politikası’nın Amacı

1.4 Saracoğlu’nun Moskova Ziyaret

Savaş başladığında, bir taraftan Türk-İngiliz-Fransız ittifak müzakereleri, diğer taraftan Türk-Sovyet müzakereleri devam ediyordu.184 Nisan 1939’da Türk- Sovyet karşılıklı yardım antlaşması çerçevesinde yapılan görüşmeler sonuçsuz kalmıştı. Sovyetler Birliği Ankara Büyükelçisi Trentieff, 4 Ağustos’ta Türk Dışişleri Bakanı Şükrü Saracoğlu’nu ziyaret etti. Bu konuda yeniden görüşmeler başlatmak için Saracoğlu’nu Moskova’ya davet etti. Saracoğlu hükümete danışarak 10 Ağustos’ta olumlu cevap verdi. 4 Eylül’de Saracoğlu’nu yeniden ziyaret eden büyükelçi, Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı ilgili bilgi verdi. İki ülke arasındaki ilişkilerin değişen uluslararası ortamda yeniden değerlendirilmesi için görüşme teklifini yenilendi. Türkiye’nin bu teklif 8 Eylül’de olumlu cevap vermesi üzerine, Türk Dışişleri Bakanı Saracoğlu 15 Eylül’de resmen Moskova’ya davet edildi.185

181Cumhuriyet, 12 Eylül 1939 182Cumhuriyet, 12 Eylül 1939 183Cumhuriyet, 18 Mart 1942

184Doç. Dr. Fahir H. Armaoğlu, a.g.m. s. 147 185Baskın Oran, a.g.e. s.418

Daha önce Türkiye’nin, Batılı devletlerle ortak deklarasyonlarını, Potemkin memnuniyetle karşılamıştı. Türk-Sovyet dostluğunun bütün samimiyeti ile devam ettiğini belirten Potemkim aynı zamanda: “Almanya’ya karşı mukavemet edilmesini

ve Batılılar ile işbirliğine girilmesini telkin” ediyordu.186 Potemkin’in iyi niyetli açıklamalarına rağmen Ankara, 24 Ağustos Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı’nın yarattığı askeri ve siyasal işbirliğinin Polonya’da sonucunu somut olarak görmüştü.187Türk temsilcilerinin Moskova’ya doğru yola çıkmasından hemen önce Sovyet ordusu Polonya’ya girmişti. 17 Eylül’de Sovyetler tarafından yapılan açıklamada “Polonya artık mevcut değildir” deniyordu.188Türkiye, güvenliğini yakından tehdit eden bu işbirliğinden dolayı görüşmelerden bir sonuç çıkmayacağını düşünüyordu. Dışişleri Bakanı Şükrü Saracoğlu Moskova ziyaretinden kısa bir süre önce Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Franz Von Papen’e, Türkiye’nin Sovyet baskısına boyun eğmektense Moskova ile savaş yapmayı tercih edeceğini ifade etmesi bunun en önemli göstergesiydi.189Papen’in Alman Dışişleri Bakanlığı’na yazdığı raporda Türk Ordusu’nun Boğazlarda askeri tahkimatını güçlendirmesi ve doğuda Sovyet sınırına yığınak yapmaya başlaması göz önüne alındığında Saracoğlu’nun mevcut şartlar altında Moskova ziyareti uzun sürecekti.190

Bu çelişkilere rağmen Saracoğlu, Moskova’da İngiltere ile Sovyetler Birliği arasında gerilen ilişkileri yumuşatmaya ve böylece Sovyetleri, İngiliz- Türk- Fransız ittifakına yakınlaştırmaya çabalayacaktı. Türk basını da görüşmeleri desteklediği için ılımlı bir yayın çizgisi izledi. Vakit gazetesinde Sadi Ertem, Saracoğlu’nun

“Potemkin yoldaş”ın ziyaretine karşılık, Moskova’ya gittiğini yazıyor ve

Moskova’da Türk-Sovyet dostluğunun pekişeceğinden söz ediyordu.191 Ziyaret nedeni “iki devleti ilgilendiren meseleler hakkında görüşmek” şeklinde ifade edilmişti.19223 Eylül 1939’da İstanbul’dan Odesa’ya hareket eden Dışişleri Bakanı

186 Prof. Dr. Ahmet Ş. Esmer, Dr. Oral Sander, a.g.e. s.149 Türk- İngiliz deklarasyonu görünürde

Sovyetler Birliği tarafından iyi karşılanmış ve basında bu girişimi öven yazılar yayınlanmıştı. İzvesttia gazetesi “ Türkiye ile İngiltere’nin akdetmeğe hazırlandıkları antlaşma, hiç şüphe yok ki, tecavüzün, Avrupa’nın yeni mıntıkalarına yayılmasına mani olacak yegâne müessir vasıta olan zincirin halkalarından birini teşkil etmektedir.” Prof. Dr. Ahmet Şükrü Esmer, Dr. Oral Sander, a.g.e. s.150

187Cemil Koçak, a.g.e. s.266 188Gotthard Jaeschke, a.g.e. s.19 189Cemil Koçak, a.g.e. s.266 190Cemil Koçak, a.g.e. s.267

191Selim Deringil, a.g.e. s.90, Doç. Dr. Fahir H. Armaoğlu, a.g.m s.143-144

192 Baskın Oran, a.g.e s.418, “iki devleti ilgilendiren meselelerden kasıt Türkiye’nin İngiltere ve

Şükrü Saracoğlu “Sovyetlerle aramızdaki dostluk ve emniyet hissi, arzu edileceği

kadar sağlamdır” diyordu.193

Cumhuriyet gazetesi, 26 Eylül’de Türk heyetinin “Moskova’da büyük merasimle karşılandığını” bildirdi. Ayrıca bu seyahatin dış basındaki yankılarını

aktardı.194İngiltere ise Türk-Sovyet görüşmelerini kuşkuyla izliyor, görüşmelerden üçlü ittifakı engelleyecek bir sürecin başlamasından kaygılanıyordu.195 Almanya’nın Moskova Büyükelçisi Shulenberg’e, Alman Dışişleri Bakanı Ribbentrop’un 2 Ekim’de verdiği direktifler, bu endişeleri haklı çıkarır nitelikteydi. “Rus hükümetinin

o yönde (Türkiye üzerine baskı) faaliyet göstermelerine bilhassa önem vermekteyiz. Böylece Türkiye’nin Batılı devletlerle ortak savunma antlaşmalarının kesinleşmesi önlenecektir.”196

Londra’da yayınlanan Times gazetesinde: Türkiye’nin “şarki Akdeniz de ve

Balkanlarda tecavüze karşı koymayı İngiltere ve Fransa’ya karşı taahhüt” ettiği

hatırlatılıyordu. Bu seyahat sonunda imzalanacak Türk-Sovyet Paktı’nın “Türkiye’nin İngiltere ve Fransa’ya karşı yaptığı taahhütlerle tenakuz etmeyeceği

şartının esas tutulması” gerektiği yazılıyordu.197 Türk heyetinin Moskova’da bulunduğu sırada Alman Dışişleri Bakanı Von Ribbentrop’un Moskova ziyareti bu endişeleri daha da artırdı. Kopenhang Tıdeane gazetesi Berlin muhabiri, Ribbentrop’un ziyaretinin fazlasıyla Türkiye ile ilgili olduğunu ifade ediyordu. Muhabire göre,“Almanlar, Türkiye’yi İngiltere ile olan anlaşmasından vazgeçirmeğe

ve kati bir taraflığı muhafaza etmeye ikna edebilecekleri umudunu” taşıyordu.198 Cumhuriyet “Hariciye Vekilimizle Molotof arasındaki müzakereler çok dostane bir şekilde devam ediyor” şeklinde Türk-Sovyet ilişkilerine dair haberler

yayınlanmaya devam ediyordu. Görüşmelerin uzamasını ise Von Ribbentrop Polonya meselesini görüşmek üzere Moskova’ya çağrılmasına bağlıyordu.199

Yunus Nadi, Osmanlı ve Rus ilişkilerinin aksine dostane gelişen Türk-Sovyet ilişkilerinin sürdürülmesinden yanaydı: “Dünya vaziyeti çarpışlığı karşısında

paktı idi. 1925 Türk- Sovyet antlaşmasına göre taraflar birbirlerine danışmadan başka devletlerle ittifak yapmayacaklardı.” Prof. Dr. Ahmet Ş. Esmer, Dr. Oral Sander, a.g.e s.151

193Cumhuriyet, 23 Eylül 1939 194Cumhuriyet, 26 Eylül 1939 195Cemil Koçak, a.g.e. s.266

196Selim Deringil, a.g.e. s.90, Doç. Dr. Fahir H. Armaoğlu, a.g.m. s. 147 197Cumhuriyet, 26 Eylül 1939

198Cumhuriyet, 28 Eylül 1939 199Cumhuriyet, 28 Eylül 1939

Moskova müzakerelerinin müzakerecilerini biraz yorduğu görülüyor. Biz kuvvetle şunu umuyoruz ki samimi Türk-Rus dostluğu bu imtihandan muvaffakiyetle çıkacaktır: ve şimal komşumuz her zaman olduğu gibi şimdi dahi kendisiyle olan dostluğumuza en büyük kıymeti vermekte olduğumuzu takdir edecek ve bu dostluk Kara ve Ak denizlerde Balkanlarda barışın muhafazasına en tesirli hizmeti yapan bir unsur halinde bir daha yükselecektir.” Ancak görüşmelerin uzamasından Yunus

Nadi’de kaygı duyuyordu. Ona göre Türkiye’nin amacı; İngiltere ve Fransa ile esasları belirlenmiş karşılıklı yardım antlaşmasının benzerini Sovyetlerle yapmaktı. Ancak Balkanların ve Karadeniz’in güvenliği için Sovyetlerle yapılan görüşmelerin İngiltere ve Fransa için sorun yaratmaması gerekiyordu. Çünkü “Türkiye tedbirlerini

dostlarıyla hiçbir tezat ve tenakuza düşmeden almakta çok açık ve samimidir.”

diyordu.200

Paris’te yayınlanan Ordre gazetesi, Türk-Sovyet görüşmelerinin Sovyetler Birliği ile İngiltere ve Fransa arasında bir köprü oluşturacağını ve Türkiye’nin bu köprünün bağlantı noktasını teşkil edeceğini belirtiyordu. Gazeteye göre, Almanya diplomatik girişimlerle bu köprünün inşasını engellemeye çalışıyordu. Ancak Türkiye’nin demokratik ülkelere karşı taahhütlerini tehlikeye düşürecek bir adım atmayacağından dolayı Almanya’nın çabası sonuçsuz kalacaktı.“Zira doğu meselesi

bütün vüs’at ve ehemmiyeti ile ortaya geldiği zaman İngiliz filosunun müzaheretindeki avantaj Ankara hükümeti için pek büyüktür” deniyordu.201

Savaşın beşinci haftasında dahi Türkiye, İngiltere ve Sovyetler Birliği arasında bir “köprü” görevi üstleneceğine inanıyordu. Bu tarihlerde Türkiye’nin Londra Büyükelçi Tevfik Rüştü Aras, İngiliz Enformasyon Bakanlığı yetkilisi Dr. Jackh’a Türkiye’nin Sovyetlerle İngiliz-Türk Antlaşması’na benzeyen ve onu tamamlayıcı nitelikte bir antlaşma imzalamak istediğini söylüyordu. Aras, Türkiye’nin amacını “İngiltere ile Sovyetler Birliği arasında” bir köprü oluşturmak

ve böylece’ Hitler’i yalnız” bırakmak olarak ifade ediyordu.202

Türk-Sovyet görüşmeleri 26 Eylül’de başladı. Türk heyetinin amacı paraf edilmiş olan Türk-İngiliz-Fransız ittifakı ile Türk-Sovyet dostluğu arasında bir bağlantı noktası bulmaktı. Sovyetler Birliği’nin amacı ise Montreux’ü kendi lehine

200Cumhuriyet, 6 Ekim 1939 201Cumhuriyet, 17 Ekim 1939 202Selim Deringil, a.g.e. s.s.70

değiştirmek hazırlanmış olan üçlü ittifakın içeriğini tam olarak öğrenmekti.203İki farklı beklenti içinde olan devletlerin ortak bir zeminde buluşmaları zor görünse de Stalin tarafından ortaya konulan ilk teklifler Türkiye’nin İngiltere ve Fransa’ya karşı taahhütlerini koruyacak nitelikteydi. Bu durum görüşmelerin sürdürülmesi için uygun görülmüştü. Saracoğlu, Ankara’nın görüşünü aldıktan sonra Türk-Sovyet karşılıklı yardım paktı oluşması için antlaşma tasarısı hazırladı. Ancak Ribbentrop’un Moskova ziyareti bu olumlu havayı değiştirdi.204

Von Ribbentrop 28 Eylül 1939'da Alman-Rus nüfuz alanlarını belirleyecek bir antlaşma için Moskova’ya geldi. Ribbentrop aynı zamanda Türkiye’nin tarafsız kalmasını sağlamak için Sovyetler üzeriden baskı kurmaya da çalışacaktı.205 Zaten 2 Eylül’de Almanya, Türkiye’nin tarafsızlığının sağlanması konusunda Sovyetlere resmen talepte bulunmuştu. Bu talebin amacının özellikle Romanya’ya denizden gelebilecek Müttefik yardımlarının boğazlardan geçmesini önlemekti. Nitekim Sovyetlerin bu talepten iki gün sonra 4 Eylül’de Saracoğlu’nu Moskova’ya davet ettiklerine göre amaçları da belliydi. 206

Almanya’nın önerileri doğrultusunda hareket eden Sovyetler Birliği, Türkiye’ye kabul edilmesi zor yeni bir antlaşma metni sundu. Sunulan metinde Türk- İngiliz-Fransız antlaşmasında yer alan maddelerin bir kaçında değişiklik arz ediyordu. Türkiye’nin üçlü antlaşmada yer alan Batılı devletlere ‘tüm gücüyle yardım

ve destek sağlanmasını’ öngören hüküm, ‘danışma’yı getirecek şekilde

değiştirilecekti. İngiltere ve Fransa, Romanya ve Yunanistan’a verilen garantilere de Türkiye ancak ‘danışma’ çerçevesi içinde katılabilecekti. Üçlü İttifak’ın ikinci protokolünün ekinde yer alan antlaşma yükümlüklerinin İngiltere-Fransa ve Sovyetler Birliği arasında çıkacak bir savaşta Türkiye’yi bağlamayacağı maddesine ilave olarak bu devletler arasında bir savaş sürdüğü müddetçe üçlü ittifak yürürlükte sayılmayacaktı.207

Metinde yer alan başka bir madde ise Boğazların ortak savunulması ile ilgiliydi. Ayrıca Sovyetler Birliği, Türkiye’den Karadeniz’e kıyısı olmayan

203Baskın Oran, a.g.e. s.419

204Prof. Dr. Ahmet Ş. Esmer, Dr. Oral Sander, a.g.e. s.152 205Prof. Dr. Ahmet Ş. Esmer, Dr. Oral Sander, a.g.e. s.152 206Baskın Oran a.g.e. s.419

devletlerin Çanakkale’den geçemeyeceğine dair garanti istiyordu.208Bu talep 2 Ekim tarihli Ribbertrop’un telgrafında şu şekilde yer almıştı:“…Rusya Boğazlar

konusundaki tutumunu göz önünde tutarsa Türkiye’nin İngiltere ve Fransa’ya bağlanmasının zararlı olacağını anlayacaktır.” Stalin’in sunduğu metinde yer alan

başka bir maddeye göre Türk-Sovyet ortak savunma antlaşması, Almanya’nın Türkiye’ye saldırması halinde geçersiz kalacaktı.209

Saracoğlu, kendisine sunulan taleplerden üçlü antlaşmada değişiklik öngören maddelerinin diğer taraflarla da görüşülmesi gerektiğini söyledi. Ancak Almanya ile ilgili maddeyi yapılması düşünülen Türk-Sovyet antlaşmanın varoluş nedenini ortadan kaldıracağını ileri sürerek kesin bir şekilde reddetti. Boğazlar konusundaki teklife ise çok taraflı bir konvansiyon tarafından hazırlandığı için Türkiye tarafından tek taraflı olarak değiştirilemeyeceğini ileri sürdü.210Devletlerin görüşmelere katılma amaçlarının farklılığı iyice ortaya çıktı, zira imzalanacak paktın ne Sovyetler Birliği’ne de Türkiye için bir kıymeti olmadığı anlaşılmıştı. Saracoğlu 17 Ekim’de Moskova’dan ayrıldı.21123 gün süren Türk-Sovyet görüşmeleri tüm beklentilere karşın sonuçsuz kaldı.

18 Ekim’de Başbakan Refik Saydam parti grup toplantısında görüşmelerin kesilmesinin nedeni olarak“Sovyetler Birliği’nin ileri sürdüğü tekliflerin ve

ehemmiyetimiz bakımından bize verilen garantilerin, bizden istenen taahhütlere tekabül” etmediğini ileri sürdü.212Başbakanın “taahhütlerimizi aştığı için kabul

edilemeyen fedakârlıklar” şeklinde ifade ettiği özellikle Çanakkale Boğazı ve

çevresinin ortak savunulması ile Karadeniz’e sahili bulunmayan devletlerin Çanakkale Boğazı’ndan geçemeyeceklerine dair istenen garanti, görüşmelerin kaderinde belirleyici rol oynadı.213 Şevket S. Aydemir’e göre Sovyetlerin Boğazlarla

208Prof. Dr. Fahir Armaoğlu, a.g.e. s.407, Baskın Oran a.g.e. s.420 209Selim Deringil, a.g.e. s.92

210Baskın Oran a.g.e. s.420, Selim Deringil, a.g.e. s.92 Molotov Moskova görüşmelerinin sonuçsuz

kalmasını şu şeklide izah etmektedir. “Bahis konusu olan mesele Karadeniz ve Boğazlara ait karşılıklı bir yardım paktının akdedilmesidir. Sovyetler Birliği bu yolda akdedilecek bir paktın kendisini hiçbir zaman Almanya ile silahlı bir çatışmaya götürecek hareketlere yol açmamayı ve savaş tehlikesi halinde Karadeniz devletlerinden sayılmayan devletlere ait savaş gemilerinin İstanbul Boğazı yolu ile Karadeniz’e geçmelerine Türkiye’nin izin vermeyeceğine dair Sovyet Rusya’nın teminata sahip olması düşüncesindedir. Türkiye Sovyetler Birliğinin bu iki maddesine ret etmiş ve böylece paktın imzalanmasını imkânsız kılmıştır.” Prof. Dr. Ahmet Ş. Esmer, Dr. Oral Sander, a.g.e. s.153

211Prof. Dr. Ahmet Ş. Esmer, Dr. Oral Sander, a.g.e. s.154

212Cumhuriyet, 18 Ekim 1939, Doç. Dr. Fahir H. Armaoğlu, a.g.m. s. 147, Selim Deringil, a.g.e. s.70 213Doç. Dr. Fahir H. Armaoğlu, a.g.m. s. 147-148,

ilgili talepleri Türkiye’nin çıkarlarından çok Sovyetlerin çıkarlarına hizmet ediyordu; Sovyetler kendi güvenlik çemberini genişletecek tehlikeyi topraklarının dışında karşılama olanağı elde edecekti.214

Üç gün olarak tasarlanmasına rağmen 23 gün süren görüşmeler Saracoğlu’na göre görüşmeden “daha ziyade boğuşma” şeklinde geçmişti.215 Baştan beri iki tarafın temelde farklı politikaları, uzun süren görüşmelerin sonuçsuz kalmasına neden olmuştu. Türkiye’nin tam aksine Sovyetler Birliği askeri ittifakın Mihver’e değil Batılı Müttefik devletlere karşı olmasında diretmekteydi.216Çünkü Sovyetler uzun zamandır İngiltere ve Fransa'nın Almanya'yı kendi üzerlerine sevk etmesinden endişe duyuyordu.217 Bu nedenle kendisini Mihver'e karşı askeri yükümlülük altına sokacak bir ittifaka girmek istemiyordu.218

Görüşmelerin kesilmesine rağmen Türkiye, kuzey komşusuna ihtiyatlı yaklaşmaya devam etti. Başbakan, “Bununla beraber Sovyetlerle olan münasebetimiz

eskisi gibi dostane esaslarda devam bulunmaktadır.”diyordu.219 İnönü, 1 Kasım 1939’da, TBMM’nin yeni yasama yılının açılış konuşmasında, gelişmeleri şu şekilde değerlendiriyordu: “…Hariciye vekilimiz, Sovyet hükümetinin misafiri olarak

Moskova’da üç hafta kadar temas ve müzakerede bulundu. Bu müzakerelerden, eski dostumuz Sovyet İttihadile aramızda bu günkü mes’ud münasebetlerden daha ileri bir vaziyet ifade edecek bir anlaşma meydana geleceğini ümid etmiştik… Buna rağmen, bizim menfaatimize olduğu kadar karşı tarafın menfaatine de muvafık olduğunu zannettiğimiz neticenin istihsali, bu defa mümkün olamamıştır. Bununla beraber, bilirsiniz ki iki komşu memleket arasındaki dostluk kuvvetli esaslara müstenittir. Bu devrin muvakkat icaplarından doğan şartlar ve imkânsızlıklar bu dostluğu ihlal etmemelidir. Biz, mazide olduğu gibi atide de Türk-Sovyet münasebetlerinin dostane seyrini samimi olarak takip edeceğiz. Türkiye dostluklarına vefakâr ve taahhütlerine sadıktırlar.”220

Hükümetin, Sovyetler Birliği’ne dostça yaklaşımı Cumhuriyet gazetesinde de görülmektedir. Moskova görüşmelerinin iki devletin dostluğunu pekiştirdiğini

214Şevket S. Aydemir, a.g.e. s. 210 215Baskın Oran, a.g.e. s.422

216Cemil Koçak, “İkinci Dünya Savaşı yıllarında Cumhuriyetin Barış Politikaları” a.g.m.,s.17 217Baskın Oran, a.g.e. s. 418

218Cemil Koçak, “İkinci Dünya Savaşı yıllarında Cumhuriyetin Barış Politikaları” a.g.m. s.17 219Cumhuriyet, 18 Ekim 1939

düşünen221 Yunus Nadi, Türk-Sovyet dostluğunu “herhangi vesile ile herhangi

vesikanın imzalanması imzalanmamasından müteessir olmayacak kadar” kuvvetli

görüyordu. Nadi’ye göre, Türkiye dış politikasında ne derece samimi olduğunu kendi emniyeti ile ilgili attığı adımları açık bir şekilde Sovyetlerle paylaşarak göstermişti. Görüşmelerin sonuçsuz kalmasını “Avrupa ahvalinin geçirmiş olduğu hadiselerde

aramak lazım” diyen, Yunus Nadi, Türk Hükümetinin Sovyetler Birliği’ne karşı

ihtiyatlı duruşunu devam ettirmesini destekliyordu.222

Selim Deringil’e göre bu ılımlı hava Türkiye’de başlayan ciddi bir tedirginliği örtme amacını taşıyordu. İki “güçlü dostunu” İngiltere ve Sovyetleri bir uzlaşma noktasına getirmeyi başaramamış olan Türkiye’nin bundan sonra Sovyetlere başka bir gözle bakması gerekecekti.223 Görünürde Türk-Sovyet ilişkilerinde herhangi bir değişim olmadığı ve olmayacağı belirtiliyorsa da İnönü artık Sovyetler Birliği ile ilişkilerinde bir nitelik değişikliği olduğunu kabul etmekteydi. Bu durumda “orta yol

politikasının” başarıya ulaşmayacağı anlaşılmıştı.224 Öyle ki, Sovyetlerin Türkiye’yi üçlü antlaşmadan vazgeçirmek istemesi, daha önce üzerinde anlaşılmış metnin dışında yeni metinler öne sürmesi ve Montreux konusunda talepleri Türkiye’nin tepkisini çekmiş, Sovyet niyetlerinden şüphe duyulmasına yol açmıştı. Bu şüphe savaş boyunca devam etti.225 Türkiye böylece Sovyetlerle olan ilişkilere azami özen göstererek Ekim ayında Türk-İngiliz-Fransız ittifakını imzaladı.226