• Sonuç bulunamadı

1. II DÜNYA SAVAŞ’NIN BAŞLAMASI VE YAYILMASI (1938-1941) 1 II Dünya Savaşı’nda Türk Dış Politikası’nın Amacı

1.9. Dış Politikaya Yönelik Polemikler

1.9.1. Goebbels'in Nutku’ndan Çıkan Cumhuriyet-Tan Polemiğ

Alman Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’nin Nürnberg’deki kongresinde konuşma yapan Propaganda Bakanı Goebbels’in nutkunda geçen bir cümle;

Cumhuriyet ile Tan arasında yaşanacak bir kalem savaşının fitilini ateşlemişti.

Goebbels’in nutukta: “Davamız, Lehistan’da, Avusturya’da, Bulgaristan’da,

Sırbistan’da, Türkiye’de muvaffakiyetle yürümektedir.”demesi üzenine Sabiha Sertel, Tan gazetesinde, “Herr Goebbels Doğru Söylüyor” başlıklı makalesinde397“Faşizm

cereyanının bu saydığı memleketlerde yürüdüğünü biliyoruz. Fakat Türkiye’de Faşizm davasının yürüdüğüne Herr Gobbels ne ile hükmediyor?”diye soruyordu.

Sertel’e göre Faşizm, ne hükümet çevrelerinde nede halk arasında benimsenmemişti. Ancak, Goebbels bu iddialarında tamamen haksız sayılamazdı. Sertel, “Propaganda

Nazırına bu sözleri söylemek cesaretini veren amiller” içinde şu örnekleri

sıralıyordu:“…bugün İstanbul’da, Anadolu’nun içinde, bu davayı güden hatta

teşkilatlı çalıştığı hissini veren emareler mevcuttur. Antisemitizm, Faşizm mücadelesi yapan bir zümre vardır ki, mütemadiyen kitap çıkarıyor, gizli gizli ikinci derece hükümet müesseslerine giriyor, hatta matbuatta yer alıyorlar. Faşizm propagandası, köylere ‘Faşizm din getirir maskesi altında giriyorlar...”Sertel yazısına, faşizm

üstüne cesaretle gidilmesi gerektiğini vurgulayarak devam ediyordu.398

Ahmet E. Yalman da, aynı gün Tan’da yayınladığı başyazısında “Türkiye’de

Yalnız Türk Davası Yürür” başlıklı makalesinde, bu konuda şu görüşlere yer

veriyordu: “...Yabancı propagandalar dünyanın her memleketinde az çok kök

salabilir. Türkiye’de salamazlar. Bütün Türk milleti bu yolda yabancı tesirlere karşı aşılıdır. Bize sirayet ettirilmek istenilen hastalığın en acı şekillerini çektik. Vücudumuzda bu nevi mikroplara karşı tam bir muafiyet hâsıl olmuştur...”399

Tan’ da bu yazılar yayınlandıktan sonra 18 Ekim 1937’de Cumhuriyet’te bu

görüşleri komik bulan “ Bir Nutuk Üzerine Koparılan Lüzumsuz Gürültüler” başlıklı makale imza yerine (**) konularak yayınlanıyordu. Makalede, Goebbels’in nutkunda “otoriter bir devlet” olan Almanya’nın Komünizm’e karşı başlaştığı mücadelede yalnız olmadığını ifade ediliyordu. Bu nedenle yazar, Tan’da yayınlanan iki yazıda

397Tan. 17 Ekim 1937 398Tan, 17 Ekim 1937 399Emin Karaca, a.g.e. s. 125

ortaya çıkan telaş ve heyecan tamamen lüzumsuz ve yersiz görüyordu. Makalede ayrıca, Türkiye’de Sabiha Sertel’in iddia ettiği gibi faşizm propagandası yapılmadığı belirtiliyordu. “... Eğer bu gibi neşriyat yapılıyorsa bunların, matbuat kanunun

çizdiği hudutları aşmamalarını alakadar makamlar elbet temin ediyorlar. Matbuatın Almanya’da da, İtalya’dan da, Sovyet Rusya’dan da çok daha serbest olduğu bir memlekette dünya fikir cereyanları hakkında neşriyat yapılması kadar tabi ne olabilir?”deniyordu. Yazara göre Türkiye'de, Faşizm'den çok Komünizm tehlikesi

vardı. Ayrıca, Sabiha Sertel Komünizm propagandası yapmakla suçlanıyordu: “Türkiye’de faşizm propagandası yapıldığından şikâyet eden muhabir, bizzat

materialisme historique hakkında, Karl Marx ve Engels hakkında sürü sürü kitabımsı broşürler bastırmamış mıdır?”400

Daha sonraları Yunus Nadi’ye ait olduğu iddia edilen yukarıdaki yazıya 19 Ekim’de Ahmet E. Yalman Tan’da “Çok Lüzumlu Bir Hasiyet” başlıklı makale ile cevap veriyordu. Yalman, Cumhuriyet’i,“Alman Propaganda Nazırı Goebbels’in

avukatlığını” ve faşizm propagandası yaptığını ileri sürüyordu. “Arkadaşımızın görüş ufkunun çok dar olduğuna hükmedeceğiz. Çünkü bu propaganda ta kendi sütunlarından bazılarına kadar sokulmak imkânı bulabilmiştir. Nuremberg kongresi sırasında bu neşriyat çok sıklaştı. Bir gün bir Alman bayrağı resminin ‘Nurumberg kongresi binası önünde dalgalanan bayraklardan biri’ diyerek ‘Cumhuriyet’in ilk sayfasında çıktığını gördük, diğer sayılarda propaganda konulu yazı ve resimler sık sık görmeğe başladık.”401

Tan gazetesinde aynı gün Cumhuriyet’e yönelik “Biz Telaş Ediyoruz

Doğru… Fakat Siz Niçin Telaş Ediyorsunuz?” başlıklı bir yazı daha çıktı. Bu yazıda

“…Biz telaş ediyoruz çünkü Nazi propagandasının bazan sinsi bazan küstahça ve

açıkça matbuatımıza kadar girdiğini, irfan münasebetlerimize kadar sokulduğunu görüyoruz.” deniliyordu. Yazara göre, Cumhuriyet gazetesi de bu matbuat içinde yer

alıyordu.402 “Bundan bir müddet evvel, Cumhuriyet sütunlarında isteyerek

istemeyerek Alman propagandasının sokulduğunu delalet edecek yazılar çıktığını işaret etmiş ve Cumhuriyet refikimizi bu kabil propagandalara alet edilmesine karşı uyandırmaya çalışmıştık. Fakat o vakitten beri Cumhuriyet’in bu kabil yazılara

400Cumhuriyet, 18 Ekim 1937 401Tan, 19 Ekim 1937 402Tan, 19 Ekim 1937

sütunlarında yer vermesi şöyle dursun, bilakis açıktan açığa Nazi ve faşist propagandası telakki edilecek yazılar neşrettiğini görmekten müteessir olduk. Onun için telaş ediyoruz.” Kendi dâhili rejimimize başkalarının karışmasını istemiyoruz

düşüncesinin hâkim ve bundan dolayı titiz davrandıkları belirtilen yazıda,

Cumhuriyet’e şu soru yöneltiliyordu: “Bizim bu titizliğimiz sizi neye sinirlendiriyor ve neye Alman Propaganda Nazırının Türkiye işlerine müdahalesine karşı memleketin ve rejimin bir müdafii gibi ortaya atılmıyorsunuz? Neden bilakis gazetenizin sütunlarına faşist ve Nazi propagandasına delalet edecek yazıların girmesine göz kapıyorsunuz?”403

Sabiha Sertel, “Görüşler” sütununda “Cumhuriyet Gazetesi Goebbels’in

Müdafaa Vekili midir?” başlıklı makalesinde, Goebbels’in dediği gibi Türkiye’de

faşizm propagandası olduğunu kabul ediyor ve Cumhuriyet gazetesini kast ederek “…o gazetenin sütunlarında yer” bulduğunu ileri sürüyordu. Yazının devamında Herr Goebbls’in nutkunda Türkiye’yi faşist ülkeler listesinde saymasını “…Cumhuriyet gazetesi bir iftihar mı duyuyor ki, buna karşı lakayt kalmamızı

istiyor.”deniliyordu.404

Cumhuriyet’te 20 Ekim’de yayınlanan (**) imzalı baş makale, ortamı daha da

geriyordu. Yazıda gazetelerin Yahudi havrasına döndüğü belirtiliyor ve Ahmet. E. Yalman ile Sabiha Sertel’in Yahudi oldukları ima ediliyordu. “Artık ipin ucunu

kaçırdılar; bir yaygaradır gidiyor. Gazeteler Yahudi havrasına döndü. İrili ufaklı, kadınlı erkekli hepsi kaleme sarılmışlar, avaz avaz haykırıyorlar.” Ayrıca yazının

devamında Tan’ın Komünist propagandası yaptığı ve bunu örtmek için ise faşizme çatmasının acemice bir taktik olduğu belirtiliyordu. Bu görüşe kanıt olarak da Marksist eserlerden örnekler veriliyordu.405

Günler geçtikçe kavga şiddetlenmiş ve tavır ırkçı bir yaklaşıma dönüşmüştü. Çünkü Yunus Nadi “Ahmet Emin Yalman’a” başlıklı makalesinde “Sen Yahudilikten

dönme bir adamsın Türk bile değilsin” diyerek hitap etmeye başlamıştı.406

Sabiha Sertel 21 Ekim’de “Meselenin İçyüzü” başlıklı yazıda Cumhuriyet’e yeni bir cevap kaleme aldı. Sertel, dünya barışı için tehlikenin solda değil sağda

403Tan, 19 Ekim 1937 404Tan, 19 Ekim 1937 405Cumhuriyet, 20 Ekim 1937

olduğunu ileri sürüyor ve iddialarını da şu örneklerle destekliyordu: “Habeşistan,

İspanya, Çin önümüzde üç yaralı aslan gibi yatıyorlar. Büyük Roma İmparatorluğu, dünya imparatorluğu kurmak isteyenler emellerini gizlemiyorlar ki… Adolf Hitler ‘Benim Cephem… İsimli kitabında demokrasiye düşman olduğunu açık açık yazmıştır’… Faşizm, yalnız komünizm düşmanıdır, bütün açtığı harbler ona karşıdır demek bütün demokrasileri ve milli istiklalleri topa tutan bir tehlikeyi milletlerden saklamaktır ki, bu hangi vatanperverliğe sığar bilmiyorum.407Makale,

Cumhuriyet’e yönelik başka bir soru ile sona eriyordu: “… Biz harbe değil, sulhe taraftar bir millet ve devletiz. Biz düşmanı gösteriyoruz, siz niçin saklıyorsunuz?” 408

23 Ekim’de Ahmet. E. Yalman “Derebeyi Nasıl Düşünür? Yunus Nadi Kendisini

Teşhir Ediyor?” başlıklı bir haberle bu meselenin neden takipçisi olduklarını

okuyucularıyla paylaşıyordu: “Cumhuriyet,, gazetesinin bir yalancı davaya avukatlık

ettiğini görünce bu mesele üzerinde ancak bir memleket meselesi şeklinde durduk”409

Başyazarların birbirlerine ağır saldırıları bir süre daha devam etti. Cumhuriyet (**) imzalı yazılarda daha ileri giderek Tan yazarları olan Ahmet E.Yalman’ın ve Sabiha Sertel için Türk olmadıklarını iddia ediyordu. “Son münakaşalarda bir

hakikat tebarüz etti ki, o da, Türk gazeteciliğinin yalnız halis muhlis Türk olanlarla yapılabileceği keyfiyetidir.”410Karşılıklı ağır itham ve ifadelerin yer aldığı polemikler aşırıya kaçmış, Sabiha Sertel, Cumhuriyet’te yer alan makalelerde “Bolşevik Dudu,

kadıncağız” gibi sıfatlarla anılmıştı. Sertel tarafından çıkarılan Projektör dergisi ise “Kaldı ki bu mecmua, Bolşevik dudunun Türk efkârı umumiyesine salmaya çalıştığı mikropların binde biri bile değildir…” diyerek aşağılanmıştı.411

Bunun üzerine Sabiha Sertel köşesinde Cumhuriyet’e hakaret davası açtığını duyurdu.412Böylelikle Tan ile Cumhuriyet arasındaki bu kavga adliyede son buldu. Dava sonucunda gazete sorumluları altışar aya mahkûm oldular.413Ancak (**) imzalı makalelerin Yunus Nadi tarafından mı, yoksa Nadir Nadi’nin “Perde Aralığından” adlı kitabında yer aldığı şekliyle Peyami Safa tarafından mı yazıldığı kesinlik

407Tan, 21 Ekim 1937 408Tan, 21 Ekim 1937 409Tan, 23 Ekim 1937

410Cumhuriyet, 23 Ekim 1937, Aysun Köktener, a.g.e. s.60 411Emin Karaca, a.g.e., s.156, Aysun Köktener, a.g.e. s.60 412Emin Karaca, a.g.e., s.161, Aysun Köktener, a.g.e. s.60 413Aysun Köktener, a.g.e. s.60

kazanmadı.414Ahmet E. Yalman anılarında Yunus Nadi’nin Nazilik ve Hitler’den nefret ettiği yönündeki iddiası Nadir Nadi’yi bu konuda destekler niteliktedir.415 Ancak Aysun Köktener’e göre Cumhuriyet gazetesi o dönem Almanya’ya ve Nasyonal Sosyalizme sempati ile bakıyor; komünizmi ve sol görüşleri, Tan gazetesini çıkaranların şahsında sert bir şekilde eleştiriyordu.416