• Sonuç bulunamadı

1. II DÜNYA SAVAŞ’NIN BAŞLAMASI VE YAYILMASI (1938-1941) 1 II Dünya Savaşı’nda Türk Dış Politikası’nın Amacı

1.5 Türk-İngiliz-Fransız Üçlü İttifakı

Sovyetler Birliği ve Türkiye arasında sonuçsuz kalan Moskova görüşmelerinden sonra 19 Ekim 1939’da Ankara’da Türkiye, İngiltere ve Fransa arasında Üçlü İttifak imzalandı.227 Cumhuriyet gazetesi haberi, 20 Ekim’de: “Üç devlet arasında yapılan muahede dün akşam Ankara’da Başvekilimiz ile İngiltere ve Fransa büyük elçileri tarafından büyük merasimle imzalandı.”başlığı altında geniş

221Cumhuriyet, 21Kasım 1939 222Cumhuriyet,19 Ekim 1939 223Selim Deringil, a.g.e. s.70

224Cemil Koçak, “İkinci Dünya Savaşı yıllarında Cumhuriyetin Barış Politikaları” a.g.m, s.17-18 225Baskın Oran, a.g.e. s.422

226Cemil Koçak, “İkinci Dünya Savaşı yıllarında Cumhuriyetin Barış Politikaları” a.g.m. s.17-18 227Cumhuriyet, 20 Ekim 1939, Şükrü, S. Gürel, a.g.m. s.531, İsmail Soysal, a.g.e. s. 608, Doç. Dr.

yer vererek duyurdu. Haberde ittifakla ilgili şu çarpıcı cümle yer alıyordu: “İttifakın

mahiyeti sadece tedafüidir.”228

Üç devlet arasında yapılan ittifak antlaşmasının maddeleri İngiltere ve Fransa ile ilan edilen önceki deklarasyonları da kapsıyordu. Üçlü İttifak’a göre İngiltere ve Fransa bir Avrupa devletinin saldırısına uğrarsa Türkiye tarafsız kalacak ancak bu saldırı Akdeniz’de bir savaşa yol açarsa Türkiye, Fransa ve İngiltere’ye yardım edecekti. İngiltere ve Fransa, Yunanistan ve Romanya’ya verdikleri garantiler yüzünden savaşa girerse, Türkiye onların yanında savaşa katılacaktı. İttifakın iki numaralı protokolüne göre, Türkiye’nin üzerine aldığı yükümlülükler onu Sovyetler Birliği ile bir çatışmaya sürükleyecek olursa ittifak işlemeyecekti.229

İsmet İnönü, Üçlü İttifak’ı barışa yapılmış bir hizmet olarak değerlendirmişti: “12 Mayısta İngiltere ve 23 Haziranda Fransa hükümetleri ile kararlaştırılmış

olduğu müşterek beyannameler, bu gayretin mahsulüdür. 19 Teşrinievvelde imza edilen ve bu hafta içinde yüksek tasdikinize arz edilecek olan muahede de; hiçbir devletin aleyhinde olmayarak, hiç olmazsa tesirimizin yettiği sahada beynelmilel sulh ve emniyete hizmet etmek sureti ile kendi emniyetimizi masun tutmak gayesine matuftur.”230Şükrü Saracoğlu, Üçlü İttifak’ın 8 Kasım’da TBMM’de görüşülmesi sırasında yaptığı konuşmada antlaşmanın Türkiye için ekonomik değerinin de olduğunu belirtir: “Bu muahedeyi bizim için yalnız askeri ve siyasi bir vesika telakki

etmek asla doğru olmaz. Bilakis doğru olan telakki şudur ki bu siyasi vesikalar, milletimiz için, siyasi ve askeri sahalarda olduğu kadar içtimai ve iktisadi sahalarda da uzun mesut ve verimli bir devreye esaslı bir başlangıç teşkil edecektir.”231

21 Ekim’de Cumhuriyet gazetesi “Ankara Paktının Akisleri” başlığı altında bu gelişmenin İngiltere ve Fransa’daki yankıları aktarılmıştı. İngiltere ve Fransa basını, Almanya’nın Moskova’daki girişimlerine rağmen antlaşmanın imzalanmasını Alman “diplomasisi için ağır” bir mağlubiyet olarak ifade ediyordu. Bu antlaşmayla “Almanya’nın orta şarki Avrupa’daki planı, yani harp planın en mühim kısmı

228Cumhuriyet, 20 Ekim 1939

229Cumhuriyet, 20 Ekim 1939, Şevket S. Aydemir, a.g.e. s.125, Cemil Koçak, a.g.e. s.281, Prof. Dr.

Fahir Armaoğlu, a.g.e. s. 357

230Cumhuriyet, 2 Kasım 1939 231Cumhuriyet,9 Kasım 1939

mahvolmuş” deniliyordu. Ayrıca Türkiye’nin izlemiş olduğu samimi ve dürüst

politika övülüyordu.232

Üçlü İttifak, Cumhuriyet gazetesindeki tüm yazarlar tarafından heyecanla desteklendi. Yorumların hepsinde Üçlü İttifak’ın barışa yaptığı ve yapacağı hizmet vurgulanıyordu. Ayrıca Cumhuriyet yazarlarına göre bu antlaşma Türkiye’nin savaşa girmesini gerektirmeyecekti. İttifak’ın imzalanmasını “sulha hizmet” olarak değerlendiren Yunus Nadi, bu yardım antlaşmasının açık şu iki özelliğini vurguluyordu:“1.-Muahede, hiçbir devlete karşı olmayarak yalnız tedafüi

mahiyetlidir. 2.-Bu muahedenin memnun ettiği hükümler arasında Türkiye’nin bu yüzden büyük şimal komşusu Sovyet Rusya ile müsellah bir ihtilas gitmek mecburiyetinde kalmayacağına sarih bir ihtiraz kaydı konulmuştur.” Nadi göre,

İttifak Avrupa’da meydana gelen gelişmelerden doğmuş, Akdeniz ve Yakındoğu güvenliğini bu antlaşma ile garanti altına alınmıştı. Bu antlaşmanın gerçek amaç ve önemi Türkiye’nin, İngiltere ve Fransa’yla kendi emniyet sahasını güvenliğini sağlamaktı.233

Cumhuriyet yazarı Muharrem Feyzi Togay’ın “devrin en mühim hadiselerinden” biri olarak gördüğü Üçlü İttifak birkaç açıdan son derece önemliydi.

Öncelikle bu antlaşma açık hükümler içeriyordu. Uygulanması gereken durumların sınırı kesinlikle çizilmişti. Siyasi ve askeri işbirliğini içermiş olmasına rağmen aslında barışa hizmet ediyordu. Antlaşmanın birinci maddesi Yakın doğu barışına hizmet ederken ikinci madde aynı görevi Akdeniz için gerçekleştiriyordu.234

Üçlü İttifak’ı Türk milletine İnönü’nün bir hediyesi olarak destekleyen Abidin Daver ise Türkiye’nin iki büyük imparatora el vererek hem kendini kuvvetlendirdiğini, hem de müttefiklerine kuvvet verdiğini belirtiyordu. Karşılıklı hak ve sorumluluk doğrultusunda hazırlanan bu antlaşma Türkiye’yi dünyaya hâkim devletlerle eşit bir duruma taşımıştı.235Fazıl Ahmet Aykaç ise “Akdettiğimiz muhade

232 Cumhuriyet,21 Ekim 1939, Türk dış politikası dürüst ve samimi bulan Batılı Müttefikler 18

Haziran 1941’ de Almanya ile imzalanan Karşılıklı Saldırmazlık Anlaşması ardında 9 Ağustos 1942 tarihli bir İngiliz dışişleri muhtırasında “kesinlikle ahlak dışı” olarak değerlendirilmişti. Selim Deringil,”İkinci Dünya Savaşında Türk Dış Politikası” a.g.e. s.23

233Cumhuriyet, 20 Ekim 1939 234Cumhuriyet, 21 Ekim 1939 235Cumhuriyet, 31 Ekim 1939

ile biz cihanın korkunç kâbusu içinde hem yurdumuza, hem medeniyet âlemine bir salah müjdesi vermiş olduk” diyordu.236

Peyami Safa antlaşmaya konan maddeleri Türkiye açısından şu şekilde analiz ediyordu: Birinci madde Türkiye’yi “Avrupa’da kayıtsız şartsız ve her tecavüze karşı

garanti” altına almıştı. Asya’dan herhangi bir saldırı olmayacağına göre, bu

maddenin sadece Avrupa ile sınırlı tutulması son derece doğaldı. İkinci maddenin uygulanması, Türkiye’nin savaşa girmesi için müttefiklerine karşı saldırının Akdeniz’den meydana gelmesiyle mümkündü. Oysa Peyami Safa’ya göre savaşın Akdeniz’e inme ihtimali çok düşüktü. Bu nedenle Türkiye’nin yardım sözü şu anda harbe girmesini gerektirmiyordu. Çünkü bu saldırıyı yapması beklenen İtalya ve İspanya tarafsızdı. Yunanistan ve Portekiz’in kendi başına böyle bir saldırıya geçmeleri de beklenemezdi. Üçüncü madde ise ancak Avrupalı bir devletin Romanya’ya ve Yunanistan’a saldırması halinde yürürlüğe girecekti. Peyami Safa, Bulgaristan ve Macaristan’ın Romanya ile iyi ilişkilerini devam ettirdiğini, Almanya’nın da hammadde ihtiyacının büyük bölümünü Romanya’dan karşıladığını gerekçe göstererek bu bölgede herhangi bir savaş ihtimali görmüyordu.237

Cumhuriyet gazetesine göre Üçlü İttifak hiçbir ülkeye karşı yapılmamıştı.

İttifak’ın tek amacı Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz ve Balkanların güvenliğini sağlamaktı. Bu nedenle barıştan yana olan her millet bu antlaşmadan ancak memnunluk duyabilirdi.238

Türk Hükümetinin ve basının ihtiyatlı tutumuna rağmen Alman Hükümeti, bütün girişimlerine rağmen imzalanmasını engelleyemediği Üçlü İttifak’tan sadece kendisinin değil Sovyetler Birliği’nin de memnun kalmadığını ileri sürmüştü. Almanya Ankara’da imzalanan antlaşmayı şu şekilde değerlendiriyordu: “Eski bir

İngiliz hülyasının tahakkuk ettiği görülüyor. Bu hülya yalnız Cabelüttarık Boğazı ile Süveyş kanalına hâkim olmakla iktifa etmeyerek aynı zamanda Karadeniz üssü olmak itibariyle Türk boğazlarına da hâkim olmaktır.” Almanya, Moskova’da çıkan İzvestia gazetesinde yayınlanan bir makaledeki “Ankara paktı kuvvetli bir sulh unsuru olarak telakki edilemez” cümlesinden yola çıkarak Sovyetler Birliği’nin de

236Cumhuriyet,11 Kasım 1939 237Cumhuriyet, 21 Ekim 1939

memnuniyetsizliğini ileri sürüyordu.239Nadir Nadi Almanya’nın tepkisi ve Sovyetler ile ilgili iddiaları hakkında yazdığı makalede “iyi niyet sahibi her milleti”n memnun kaldığı bu antlaşmadan sadece Almanya’nın memnun olmadığını yazıyordu. Nadi, Sovyet çıkarlarına hiçbir şekilde zarar vermeyen bu antlaşmadan Sovyetler Birliği’nin rahatsızlık duymasına gerek olmadığını ileri sürerek Almanya’nın iddiasını gerçek dışı bulmaktaydı.240

Türkiye, Sovyetlerle anlaşamamış olmasına rağmen yine de bu devletle bir ihtilafa sürüklenmekten kaçınıyordu. Antlaşmanın iki numaralı ek protokolü bu çekinceyi kanıtlıyordu.241Başta Yunus Nadi olmak üzere Cumhuriyet gazetesinin tüm yazarları, Ankara Antlaşması’nın savaş yerine barışa önem verdiği için bütün dünyanın takdirini kazandığını ileri sürerek hükümet politikasına destek veriyorlardı242Ancak bütün bu iyi niyetli tutuma rağmen Sovyetlerin tepkisi oldukça sert oldu,243 ittifaka karşı açık cephe almaktan çekinmediler. Terentiev, antlaşmayı

‘aptallık’ olarak nitelendirirken, İzvesta gazetesi de bu antlaşmanın Türkiye’yi

savaşın kenarına getirdiğini ileri sürüyordu. Kısa bir süre sonra da Sovyetlerden Türkiye’ye yapılan petrol sevkiyatını durdurulacaktı.244

31 Ekim’de Yüksek Sovyet Meclisi’nde yaptığı konuşmada Molotov Türkiye’nin, Almanya ile savaşan İngiltere ve Fransa ile karşılıklı yardım antlaşması imzalayarak tarafsızlık ve ihtiyatlık siyasetini kesin bir şekilde terk ettiğini ve Avrupa savaşına dâhil olduğunu söylüyordu.245Ayrıca üstü kapalı olarak Türk- Sovyet antlaşmasının gerçekleşmemesinin nedeni olarak Türkiye’yi sorumlu gösteriyordu.246

Nadir Nadi, Molotov’un konuşmasının Türkiye ile ilgili kısmına cevap verirken Sovyet-Alman yakınlaşmasına dikkat çekiyordu: “Türk-İngiliz-Fransız

anlaşmasının bahsinde muhterem Başvekil Molotof’un bu anlaşmaya, dostunuz Sovyet Rusyaya ait menfaatleri de imal etmemek suretiyle sırf emniyet ve sulh ideallesi uğrunda yapmış olduğumuzu daha iyi takdir etmesini ve hiç olmazsa

239Cumhuriyet, 21 Ekim 1939 240Cumhuriyet, 24 Ekim 1939

241Doç. Dr. Fahir H. Armaoğlu, a.g.m. s. 148 242Cumhuriyet, 21 Ekim 1939

243Prof. Dr. Ahmet Ş. Esmer, Dr. Oral Sander, a.g.e. s.155 244Cemil Koçak, a.g.e. s.268

245Cumhuriyet, 1 Kasım 1939

hadiseyi meclis huzurunda daha az sinirli bir lisanla izah etmesini temenni ederdik… Bir ay zarfında Ribbentrop’un arka arkaya iki defa Moskovaya gitmesi, Almanya’nın Batlık denizinde, şarkta, hatta Balkanlarda Rusya hesabına bazı mühim menfaatlerinden feragat etmesi yahud eder görünmesi hep Rusyanın kendisi ile beraber hareketini temin içindi. ...”247

Nadir Nadi’ye göre Üçlü İttifak’ın Güneydoğu Avrupa’nın da güvenliği sağlayıcı rolü olduğundan bu bölgede karışıklık istemeyen İtalya’nın çıkarlarına da uygundu.248Ancak Anadolu Ajansı, Giornale d’İtalya gazetesinin baş muhabiri Gayda’dan aktardığına göre İtalya, bu antlaşmanın barış işareti olabileceğinden şüphe ediyordu. Yazar, ittifakı İngiliz ve Fransızların çember siyaseti olarak yorumlarken, Türkiye’nin Balkan Antantı’nda kalmasını sorun olarak görüyordu.249 Peyami Safa, bu iddiaların sadece bir gazetenin ve onun bir muhabirine özel kalmasını dilerken,250 Nadir Nadi, İtalyan basınında bu bağlamda çıkan yazıları şu şekilde değerlendiriyordu:“ Bu muahede bizim rahatımızı kaçırdı. Türkiye, İngilizler

ve Fransızlarla anlaştığı için Balkanlardan uzaklaşmıştır. Onu Balkanlılar arasından çıkaralım ve cenubuşarki Avrupa’sında iktisadi, siyasi ve sair bir çok menfaatleri bulunan İtalya’nın reisliği altında yeni bir Balkan bloku kuralım.” Nadi,

Ankara’da imzalanan antlaşmanın İtalya'nın rahatını kaçırmasını ancak bu ülkenin Balkanlara saldırmayı düşünmesi halinde mümkün görüyordu.251

Türk dış politikasını yabancı ülke basını üzerinden tartışmaya devam eden Nadi, Almanya basınında Türk dış politikası ile ilgili çıkan haberlerden rahatsızlık duyuyor ve Alman basınının üslubunu eleştiriyordu. Alman milletini seven bir kişi olarak “Türkiye karar versin!” ve “Türk gazetelerini yola getirelim” gibi ifadeler içeren Alman yayınlarına tepki gösteriyordu. O, Türkiye’nin aldığı kararı, iyi düşünüldüğünde Almanya da dâhil olmak üzere bütün Avrupa’nın çıkarlarına uygun görüyordu.252 247Cumhuriyet, 3 Kasım 1939 248Cumhuriyet, 22 Ekim 1939 249Cumhuriyet, 27 Ekim 1939 250Cumhuriyet, 27 Ekim 1939 251Cumhuriyet, 28 Ekim 1939 252Cumhuriyet, 26 Ekim 1939