• Sonuç bulunamadı

İtalya’nın Savaşa Girmesi ve Türkiye’nin Savaş Dışı Durumu

1. II DÜNYA SAVAŞ’NIN BAŞLAMASI VE YAYILMASI (1938-1941) 1 II Dünya Savaşı’nda Türk Dış Politikası’nın Amacı

1.7 İtalya’nın Savaşa Girmesi ve Türkiye’nin Savaş Dışı Durumu

Türkiye’yi yönetenler 1930’dan sonra dünya barışının gittikçe tehlikeye girdiğini görmüşlerdi. Sürekli yinelenen “Mare Nostrum” (Bizim Deniz) açıklamaları, Türk sahillerine yakın adalardaki yığınaklar bu kaygıyı artırdı. Bu nedenle Türk devlet adamları, İtalya’yı en büyük tehlike olarak görüyorlardı.335İtalya’nın bu saldırgan ve yayılmacı emelleri Türkiye’yi İngiltere’ye yakınlaştırdığı gibi diğer taraftan bölgesel savunma paktları gerçekleştirme uğraşları içine de soktu.336

Cumhuriyet gazetesinde zaman zaman Almanya yanlısı yazılar görülse de,

İtalya’ya karşı kesinlikle sempati ile bakılmamıştı. İtalya, Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesinden sonra başlayan II. Dünya Savaşı’nda tarafsız kaldı. Yunus Nadi, “Etrafında çok gürültü yapılmış olan Alman-İtalyan çelik ittifakına” rağmen İtalya’nın yeni başlamış bu savaşa girmemesini iki nedenden dolayı akıllıca buluyordu. Birincisi İtalya’nın savaşa girdiği takdirde savaş yükünü taşımak zorunda kalacağı gerçeği,337 ikincisi ise Mussoli’nin her türlü hülyalara kapılmayacak kadar realist bir idareci olmasıydı. Nadi’ye göre, Almanya’nın bir dünya hâkimiyeti gerçekleştirmesi hayaldi, Mussolin’in de bu gerçeğin farkında olmaması mümkün değildi.338

332Prof. Dr. Ahmet Ş. Esmer, Dr. Oral Sander, a.g.e. s.157, Baskın Oran, a.g.e. s.388, Cemil Koçak,

“İkinci Dünya Savaşı yıllarında Cumhuriyetin Barış Politikaları” a.g.e., s.17

333Baskın Oran, a.g.e., s.388

334Selim Deringil, a.g.e. s.100-102, Baskın Oran, a.g.e. s.426 335Selim Deringil, a.g.e. s.6

336İsmail Soysal,a.g.e. s.460, Şerafettin Pektaş,a.g.e. s.93, Fahir H. Armaoğlu, a.g.e., s.347, Dr.

Mehmet Gönlübol, Dr. Cem Sar, a.g.e.s.114

337Cumhuriyet, 11 Eylül 1939 338Cumhuriyet, 17 Aralık 1939

Almanya’nın Norveç ve Danimarka’ya saldırmasından kısa bir süre sonra

Cumhuriyet, İtalya’nın kendi için en uygun zamanda savaşa dâhil olacağını: “belki bu haftadan öbür haftaya, belki bu günden yarına, hatta bu saatten öbür saate meselesi” sözleri ile belirtiyordu.339 18 Nisan’da “İtalya’da Fevkalade Tedbirler” başlığı altında İtalya’da yapılan savaş hazırlıklarına dikkat çekilmeye çalışılıyordu.340

Nadir Nadi, “İtalyanın Harbe Girmesi İhtimalleri Karşısında” başlıklı makalesinde, savaşın Avrupa’nın kuzeyine yayılması üzerine İtalya’nın yakında savaşa gireceği yönündeki haberlere dikkat çekiyordu. “Radyoda nutuk söyleyerek

‘hiçbir milletin ateş dışında kalmasına imkân bulunmadığından’ bahsedenlere rastladığımız gibi gazetelerde da ‘İtalyan milleti hazır olsun. Bu iş, bugünden yarına, hatta belkide bu saatten öbür saate patlak verebilir’ tarzında yazılar okuyoruz.”

Nadi’ye göre bütün bu nutuklara ve gazete haberlerine rağmen İtalya’nın savaşa girmesi için beklenen uygun ortam halen oluşmamıştı. “Herkes biliyor ki İtalya

bitaraf bir memleket değildir. O, eli silahlı bir vaziyette sadece harb dışında bulunduğunu resmen ilan etmedi mi? Bu şu demektir ki İtalya münasib bir fırsat bekliyor. Onu bulduğuna emniyet getirdiği gün derhal işe müdahale etmek isteyecektir. Zaferin Almanya tarafına doğru gülümseyerek bakması İtalyayı tahrik edici bir vesile sayılabilir. Böyle bir vesile zuhur etmedikçe Romadan yükselen sesler sadece laftan ibaret kalacağa benziyor.”341

Hem Nalına Hem Mıhına adlı köşede “İtalya Harbe Girer mi?” başlıklı

makalede İtalya’nın “silah şakırdatarak harbe girecekmiş” gibi hareket etmesinin nedeni Müttefiklerden bazı tavizler almak ve tarafsız kalmak olarak yorumlanmıştı. Çünkü yazara göre savaşı hangi taraf kazanırsa kazansın İtalya kaybedecekti: “…Harbi müttefikler kazanırsa İtalyanın hali harabdır; Almanya kazanırsa, bütün

Avrupaya hâkim olacak azgın bir nazi Almanyası, İtalyayı da vuracak Adriyatik denizine inecek, İtalyan çizmesinin koncunu koparacaktır… İtalya bu kumarda, kazanırsa da kayıbda, kaybetse de kayıbdadır…” Bu nedenle akıllı bir adam olan

Mussolini bu hatayı göze almayacak ve savaşa girmeyecekti.342 Aynı köşede 7 Mayıs’ta “İtalya Harbe Girecek mi?” sorusunun başlık yapıldığı makalede“…Aklı

339Cumhuriyet, 15 Nisan 1940 340Cumhuriyet, 18 Nisan 1940 341Cumhuriyet, 18 Nisan 1940 342Cumhuriyet, 19 Nisan 1940

selim, İtalyanın harbe girmemesini emreder” denilerek İtalya’ya aynı hatırlatma

yapılıyordu.343

Peyami Safa “Harb Buyana Gelir mi?” başlıklı makalesinde İtalya’nın durumunu Türk basınında da çoğunlukla kabul gören düşüncelerini şu cümlelerle ifade ediyordu: “İtalya uzun bir harbe giremez. Kömürü Almanyadan alsa bile

petrolü uzun bir harb için kifayetsizdir.” Ona göre İtalya’nın harbe girmesi için iki

koşulun oluşması gerekiyordu. Birincisi, gireceği savaş kısa ve kestirme olmalı, ikincisi, Almanya’nın batı cephesinde büyük bir zafer şansı ile taarruza geçmesi veya taarruza uğramasıydı.344

Peyami Safa’nın İtalya’nın savaşa girmesi için gerekli gördüğü şartlar, Almanya’nın Fransa’ya yönelik saldırıların artması sonucu oluşmaya başladı. 22 Mayıs’ta Cumhuriyet’te yayınlanan “İtalyada Hava Gene Değişti!” başlığı altında İtalyan Dışişleri Bakanı Kont Cionu’nun : “Harbe gireceğiz ve buna hazırlandık” açıklamasına yer veriliyordu. Kont Cionu “İtalyanın, bütün taleplerini harble

alacağını”nı söylüyordu.345 Cumhuriyet’te iki gün sonra Kont Cionu’nun Roma’da

yayınlanan Telegrafo gazetesinde şu sözleri aktarıldı: “İtalya Avrupa ve Afrika

arazisini genişletmek kararındadır. Avrupa harbinin neticesinden evvel harekete geçeceğiz.”346 Cumhuriyet gazetesine göre bu ifadelerin hepsi yakında İtalya’nın

savaşa gireceğini gösteriyordu.

6 Haziran’da Hem Nalına Hem Mıhına adlı köşede “İtalyanın İstedikleri” başlıklı makalede İtalya’nın talepleri ve ortaya koyduğu saldırgan tutum eleştiriliyordu. İtalya’nın savaş dışında kalması önerilen makalede şu görüşlere yer veriliyordu: “Türkçe’de meşhur bir atalar sözü ‘Dimyata pirince giderken evdeki

bulgurdan olmayalım’ der. İtalyanın istikbali düşünmesi de lazımdır. Hesapta istediklerini alamamak, hele alıp da Almanyaya vermek ihtimalide vardır. Muzaffer olduktan sonra, Şarl Ken olmak istemek Hitler’in hakkıdır. Mussolini, Roma İmparatorluğunu ihya etmek istiyorsa Hitler de Mukaddes Roma–Cermen İmparatorluğunu kurmak ve İtalyaya hâkim olmak isteyebilir... İtalya’nın aklını çılgın bir ihtiras alıp gitmediyse, bitaraf kalıp zengin olmağa ve yıllardan beri

343Cumhuriyet, 7 Mayıs 1940 344Cumhuriyet, 5 Mayıs 1940 345Cumhuriyet, 20 Mayıs 1940 346Cumhuriyet, 22 Mayıs 1940

karagömleklilerden başka kimsenin görmediği refahı İtalyan halkına vermeğe çalışmalıdır.”347

Cumhuriyet gazetesinin savaş dışı kalmasını kendi faydasına olacağı

yönündeki yayınlarına rağmen İtalya 10 Haziran 1940’da savaşa girdi.348Cumhuriyet

gazetesi haberi, Mussolini’nin nutkundan alınan şu bölümle duyurdu: “İtalya

milletinin mevcudiyetini tehdid eden garb demokrasilerine karşı harbe giriyoruz.”349 İtalya’nın savaşa girmesinden bir gün sonra Yunus Nadi “İtalyanın

Müdahalesi Karşısında” başlıklı makalesinde, İtalyan müdahalesinin sadece Batı

Avrupa demokrasilerine karşı olacağını düşünüyordu. Nadi’ye göre İtalya, Rusya’dan çekindiği için Balkan ve Doğu Akdeniz ülkelerine karşı herhangi bir saldırıya geçmeyecekti. Hatta İtalya’nın bu ülkeye teminat dahi verdiğini ileri sürüyordu.350

İtalya’nın savaşa dâhil olmasında üç gün sonra Hem Nalına Hem Mıhına adlı köşede “Zaten Bekleniyordu” başlıklı makalede İtalyan saldırısının kimseyi şaşırtmadığı Müttefiklerin gerekli tedbirleri aldığı yazılıyordu. Ayrıca“ İtalya, bu

harbe niçin girdi? Roma hükümetine sorarsanız, müttefikler geçen harbin sonundaki yağmada İtalyaya kâfi pay vermemişler; onun hakkımı yemişler; o da, şimdi verilmeyen hakkını almak için harbe giriyor.”deniliyordu. Ancak yazar İtalya’nın bu

gerekçesini haklı bulmaz. İtalya’nın yaptığı gibi kayıp oranı baz alınsaydı, ona göre, Fransa’nın bütün Avrupa’yı alması gerekecekti: “…İtalyanın haksız bir emperyalist

harbine girdiğini ispat etmek için, onun ileri sürdüğü en kuvvetli delilin hakikate uymadığını göstermektir. İtalya, bu harbe girmekte, Almanyaya nazaran daha haksızdır.”3511 Ocak 1941’de, 1940 yılı gelişmelerini değerlendiren Ömer R. Doğrul’a göre zaferin Almanya’ya göz kırptığı bu günlerde, savaş sonunda ganimet elde etmek isteyen İtalya harekete geçmiş ve savaşa girmişti.352Cumhuriyet’in genel

kanısı da buydu. Yapılan yorumlarda ön plana çıkan başka bir nokta ise İtalya’nın bu savaşta etkisinin sınırlı kalacağı yönündeydi.

347Cumhuriyet, 6 Haziran 1940

348Cumhuriyet, 11 Haziran 1940, Yeni Sabah, 10 Haziran 1940 349Cumhuriyet, 11 Haziran 1940

350Cumhuriyet, 15 Haziran 1940 351Cumhuriyet, 13 Haziran 1940 352Cumhuriyet, 1 Ocak 1941

Feridun Dirimtekin, “İtalyan Ordusu” başlıklı makalesinde İtalya’nın ordusu ve ekonomisinin uzun süreli bir savaşı kaldıramayacağını düşünüyordu. O, İtalya’nın sürekli büyük açıklar veren ekonomisinin uzun sürecek bir savaşı kaldıracak güçte olmadığını yeni kurulan İtalya ordusunun da ciddi bir tecrübe geçirmediğini belirtiyordu. “Habeşistanda ok, yay ve eski silahlarla müsellah Habeş kuvvetlerine

karşı, İtalyan ordusunun aldığı neticenin bir kıymeti” yoktu. Asıl önemli olan

Müttefik ordularına karşı ne yapabileceğiydi.353

II. Dünya Savaşı yıllarında Türk dış politikasının temel stratejisi savaş dışı kalmak oldu. Bunu başarmak için yeni taktikler uygulamak zorunda kalıyordu.354 Savaş Akdeniz’e indiği sırada Üçlü İttifak gereği Türkiye’nin savaşa girmesi gerekiyordu.355 Bu nedenle Müttefik devletler özellikle Fransa, Türkiye’nin savaşa girmesi, hiç değilse İtalya ile münasebetlerini kesmesini istedi. Ayrıca İngiltere ve Fransa’ya askeri kolaylıklar sağlanması, Boğazların Mihver gemilerine kapatılması isteniyordu.356

Bu durum ortaya çıktığında Türkiye’nin elinde savaş dışı kalmak için iki sağlam gerekçe bulunuyordu. Birincisi “Sovyet çekincesi” olarak kabul edilen antlaşmanın iki numaralı protokolüydü. Türkiye Sovyetlerle silahlı bir eyleme zorlanamayacağı hükmü gereği savaşa girmeyebilirdi.357 İkincisi Üçlü İttifak ile birlikte imzalanan özel antlaşmanın altıncı maddesi gereği Türkiye, ihtiyaç duyduğu askeri yardımı İngiltere ve Fransa’dan almadan savaşa girmek zorunda değildi.358Üçüncü gerekçe ise Fransa’nın beklenenden daha erken teslim olması sonucunda ortaya çıktı. Bu antlaşma İngiltere ve Fransa ile imzalanmıştı. Fransa yenilip ateşkes imzalandıktan sonra kendisine yardım edecek iki ülkeden biri yenilmiş bulunuyordu. Bu durumda Türkiye’nin savaşa girmesi İttifakın ruhuna aykırı idi.359

353Cumhuriyet, 14 Haziran 1940

354 Cemil Koçak, “İkinci Dünya Savaşı yıllarında Cumhuriyetin Barış Politikaları” a.g.m. s.19,

Baskın Oran, a.g.e. s. 394,

355Doç. Dr. Fair Armaoğlu, a.g.m, s.150, Baskın Oran, a.g.e. s.394, Selim Deringil, a.g.e. s.113, Prof.

Dr. Ahmet Ş. Esmer, Dr. Oral Sander, a.g.e. s.157, Selim Deringil, a.g.e. s.113

356Doç. Dr. Fair Armaoğlu, a.g.m, s.150

357 Cemil Koçak,“İkinci Dünya Savaşı yıllarında Cumhuriyetin Barış Politikaları” a.g.m, s.19,

Baskın Oran, a.g.e. s. 394, Selim Deringil, a.g.e. s.114

358Baskın Oran, a.g.e. s. 394, Selim Deringil, a.g.e. s.114 359Baskın Oran, a.g.e s.394

İtalya’nın savaşa girişi ile ilgili tüm detayları değerlendiren Türk heyeti Üçlü İttifak’ın ek iki numaralı protokolünü uygulamaya karar verdi. 14 Haziran’da

“Türkiye’nin savaşa girmesi Sovyetlerle bir savaşa neden olabilir. Hükümet bunun sonucu İngiliz-Fransız-Türk ittifakının ikinci protokolüne başvurmayı ve bunu ilişkin olarak da yeni çatışmada tarafsızlığını korumayı kararlaştırmıştır.” diyerek savaş

dışı kalma kararını bildirdi.360

İngiltere, Türkiye’nin öne sürmüş olduğu Sovyet tehdidini ciddiye almayarak Türkiye üzerindeki baskısını sürdürdü. Türkiye’nin “önerilen riske” girmeyeceğine inanan İngiltere’nin Ankara büyükelçisi Knatchbull-Hugessen, Türkiye’nin tutumunu tamamen politik buluyordu. Büyükelçi iki numaralı protokolü Türkiye’yi “güçsüz

kılan şanslı bir durum” olarak değerlendiriyordu.361

Fransa’nın 22 Haziran 1940’da teslim olması Türkiye’nin savaşa girme tezini tamamen yıkıyordu. Bu gelişme İngiltere’nin savaşa girme konusunda Türkiye’ye baskılarını anlamsızlaştırdı. Bunun üzerine Türkiye, iki numaralı protokolü uygulamakta kararlı olduğunu tekrarladı. Böylece Türkiye“ ülkesinin güvenliği ve

savunması için mevcut taraf olmam tutumunu” sürdürecekti.362Yunus Nadi, “Türkiyenin Vaziyeti” başlıklı makalesinde Türk Hükümetinin dış politikadaki tutumunu şu şekilde açıklıyor ve destekliyordu: “Yeni Avrupa harbi müvacebesinde

almış olduğumuz bütün tedbirler en ufak derecesinde dahi hiçbir tarafa tecavüz kasdi taşımaksızın tamamen tedafüi mahiyetli olduğu her fırsatta tekrar olunmuş bir hakikattir.”363

Fair Armaoğlu, İngiltere ve Fransa’nın, Türkiye’nin savaşa girmesi konusunda fazla ısrarcı olmadıklarını belirtir.364Ancak Selim Deringil, İngiltere’nin Türkiye’yi savaşa sokmak için elinden geleni yaptığı görüşündedir. Deringil’e göre, bütün zorlamaların yeterli olmadığını ve daha fazlasına da gücünün yetmediğini gören İngiltere, ancak bundan sonra “zevahiri kurtarma” babında Türkiye’nin kararını onaylama yönünde resmi açıklamalarda bulunmuştur.365

360Baskın Oran, a.g.e. s.426 361Baskın Oran, a.g.e. s.426

362Cumhuriyet, 27 Haziran1940, Baskın Oran, a.g.e. s.427 363Cumhuriyet, 27 Haziran 1940

364Prof. Dr. Fair Armaoğlu, a.g.e, s.407 365Selim Deringil, a.g.e. s.113,