• Sonuç bulunamadı

ALMANYA’NIN SOVYETLER BİRLİĞİNE SALDIRMASI VE TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA YENİ DÖNEM (1941-1942)

2. 1 Almanya’nın Balkanlara İnmesi

II. Dünya Savaşı başladığında Yugoslavya, Romanya ve Bulgaristan tarafsızlığını ilan ettiler. Yunus Nadi, “Avrupa ve Balkanlar” başlıklı makalesinde, bağımsızlığı tehlikede olmayan küçük hiçbir devletin kalmadığını işaret ediyordu. Nadi’ye göre, tarafsız kalarak veya büyük devletlerin teminatlarına uyarak Balkan devletlerinin topraklarını koruması imkânsızdı. Bu yüzden savaşın Balkanlara sıçramasını engellemenin tek yolu bu ülkelerin birleşmesiydi. Bu nedenle Yunus Nadi sıranın kendilerine gelmesini beklemek ve “komşu kavgaları ile vakit” geçirmek yerine bu devletlerin tehlikeyi görerek ortak savunma tedbirleri almalarını öneriyordu. Dört Balkan devletinin bir araya gelerek oluşturacağı 60 milyonluk büyük bir nüfusun sağlam bir ittifakla büyük bir güç olacağının da altını çiziyordu.456

Yunus Nadi, “Harb ve Bitaraflar” başlıklı makalesinde Balkanlı devletler için ittifak çağrısını yineliyordu. Balkan devletlerinin ittifak kurmasından kimi Avrupa devletlerinin endişelenmesinin zamanla daha iyi anlaşıldığını belirten Nadi, bazı Balkan devletleri de bu devletleri memnun etmek için tarafsızlık siyaseti takip ettiğini düşünüyordu. Oysaki Finlandiya savaşının İsveç ve Norveç için nasıl kötü bir durum yarattığı ve tarafsızlık siyasetinin hiçbir güvence sağlamadığı açıkça görülmüşken yine de tarafsız kalmada ısrar edinilmesini anlamsız buluyordu.457Buna karşın Avrupa’yı yakmaya başlayan bu savaşın başta Türkiye ve diğer Balkan devletlerini de aynı duruma düşürmesinden endişe duyan Yunus Nadi bunu önlemenin tek yolu olarak Tuna Havzası ile Balkanlardaki tüm devlet ve milletlerin ittifak kurmaları gerektiğini söylüyordu. Bu nedenle Yunus Nadi, Bulgaristan’ın komşularıyla çözmesi gereken sorunlarına rağmen, oluşturulacak bir Balkan ittifakında yer almasını gerektiğini düşünüyordu. Bu sorunların aile içinde çözülmesini öneren458 Yunus Nadi, bu devletin ittifakın dışında kalmasının Balkan

456Cumhuriyet, 2 Aralık 1939 457Cumhuriyet, 1 Ocak 1940 458Cumhuriyet, 1 Mayıs 1940

devletlerine zarar vereceği gibi Bulgaristan’a da hiçbir fayda sağlamayacağını belirtiyordu.459

Balkanların, büyük devletler için mücadele alanına dönüşeceği savaşın daha başından belliydi. Ancak Yeni Sabah’ta Raif Meto’nun “Balkanlarda Rus-İtalyan-

Alman Rekabeti” başlıklı makalesinde belirttiği gibi bu üç devletin Rumeli yarım

adasındaki tamamen zıt çıkarları şimdilik bölgede barışın korunmasına katkı sağlıyordu. Çünkü Rusya’nın, Almanya’nın daha fazla büyümesine, onun veya müttefiki olan İtalya’nın özellikle Balkanlarda daha fazla yerleşmesine müsaade etmesine imkân yoktu.460

13 Mayıs 1940’da Almanya, İtalya, İngiltere ve Fransa büyük elçilerine birer nota veren Sovyet Hükümeti, Balkanlardaki statükonun değişmesine hiçbir şekilde razı olmayacağını bildirdi.461Ardından 27 Haziran 1940’da Romanya’ya verdiği ültimatomla Besarabya ve Kuzey Bukovina’nın kendisine verilmesini istedi. Romanya bu bölgeleri Sovyet Rusya’ya terk etmek zorunda kalınca, Bulgaristan ve Macaristan da Romanya’ya karşı harekete geçti.462 Yunus Nadi, Balkanların barış içinde yaşamasını sadece bu bölge için değil bütün Avrupa yararına olduğunu belirten bir makale yazdı. Besarabya meselesini fırsat gören Bulgaristan ve Macaristan’ın, Romanya’ya karşı tutumlarından Sovyetler Birliği’ni sorumlu tuttu.463

Yunus Nadi “Stalin Yoldaşa Mesajı” başlıklı makalesinde “dost” olarak hitap ettiği Sovyet Rusya’nın bir bölümünü, Türk emniyet sahası olarak görüyordu. Aynı zamanda Türkiye ve Balkanları da Sovyet Rusya’nın emniyet sahaları olduğunu belirtiyordu. Almanya ve İtalya’nın Balkanlardaki faaliyetleri Türkiye kadar Sovyet Birliği için de tehdit oluşturduğunu düşünüyordu.464 “…Yakınşark ve

Balkanlar yalnız biz Türkler için değil Sovyetler Büyük Cumhuriyeti içinde gayet emniyet sahalarıdır. Buralarda müesses vaziyetler gelişigüzel değişemez…”465 Bu nedenle Yunus Nadi emniyet sahası oluşturan bu bölgeyi savunmak için bu iki ülkeye çağrıda bulunuyordu: “…Yekdiğerini ikmal eden coğrafi vaziyetlerin

zaruretinden doğan bu türlü menfaat intibak ve iştirakleri ise hiçbir vesikaya

459Cumhuriyet, 2 Aralık 1939 460Yeni Sabah, 27 Mayıs 1940 461Yeni Sabah, 13 Mayıs 1940

462Prof. Dr. Fahir Armaoğlu, a.g.e. s. 372 463Cumhuriyet, 3 Temmuz 1940

464Cumhuriyet, 4 Ocak 1941 465Cumhuriyet, 7 Ocak 1941

bağlanmamış olduğu halde bile kendiliğinden müdafaa plan ve hareketlerinde muvazi yürümek neticesini tevlid eder.”466 Balkanlardaki Alman ve İtalyan tehdidine karşı Yunus Nadi, Sovyet Rusya’nın müdahale etmesini bekliyor ve böyle olması gerektiğini düşünüyordu.

1940 yılının son aylarında Hitler, Sovyetler Birliği üzerine yapmayı planladığı saldırının hazırlıklarını hızlandırdı. Hitler bu saldırıdan önce güney kanadını güvenlik altına almak istiyordu. Bu durum Balkanlar için tehlikenin artması anlamına geliyordu.467

Cumhuriyet gazetesi kapalı olduğu sırada, Alman kuvvetleri 7 Ekim 1940’da

Romanya’ya girmeye başladı. Bu gelişme Türk-İngiliz Antlaşması’nın 3. Maddesine işlerlik kazandırıyordu. Ancak Hugessen 12 Ekim’de Londra’ya çektiği telgrafta Türkiye’den bu aşamada hiçbir talepte bulunulmamasını öneriyordu. Hugessen’e göre Türkiye somut destek görmek isteyecek ve sadece iyi niyet gösterilerini yeterli bulmayacaktı. Bu durumda daha fazlasına gücü yetmeyen İngiltere, Türkiye’yi “isteksiz bir müttefik olacağına dost bir tarafsız ülke” olarak tutmayı tercih etti.468 İsmet İnönü’n 1 Kasım 1940’da TBMM’nin ikinci oturumunu açarken yaptığı konuşma,Türkiye’nin tarafsızlığa biraz daha yaklaştığını gösterdiği gibi, Büyükelçiyi haklı çıkartır nitelikteydi: “Bizim harp harici vaziyetimiz, bize karşı aynı niyeti

gösteren ve tatbik eden bütün devletlerle en normal münasebetlere mâni değildir. Kezâlik, harp harici vaziyetimiz, bizim topraklarımızın, deniz ve havaalanlarımızın muharipler tarafından birbiri aleyhine kullanılmasına istisnasız olarak manidir.”469

Almanya’nın da Romanya’ya sızması ardından İtalya’nın Yunanistan’a saldırması hem İngiltere, hem Sovyetler Birliği hem de Türkiye’de endişe yarattı.470

Cumhuriyet gazetesinin kapalı olduğu bu günlerde Türk basınının tutumunu Selim

Deringil şu sözlerle ifade ediyordu: “Bu günlerde Türk basını ihtiyatlı hükümet

çizgisini bir ölçüde izlemekle beraber Romanya’nın işgalini açık sözlülükle değerlendirmekte geri kalmadı. Basının sıkı denetimi göz önünde bulundurulduğunda bu eleştirilerin önemli ölçüde hükümetin de görüşlerini yansıttığı söylenebilir.”471

466Cumhuriyet, 4 Ocak 1941

467Prof. Dr. Fahir Armaoğlu, a.g.e. s.372, Prof. Dr. Ahmet Ş. Esmer, Dr. Oral Sander, a.g.e. s.162 468Selim Deringil, a.g.e. s.126

469Gotthard Jaeschke, a.g.e. s.37

470Doç. Dr. Fahir H. Armaoğlu, a.g.m. s.151 471Selim Deringil, a.g.e. s.126

Yunus Nadi, Almanya ve İtalya’nın Balkan devletlerine yönelik girişimlerinden sonra “Balkanlara harb gelir mi?” şeklinde bir soruyu saflık olarak değerlendiriyordu. Nadi’ye göre savaş Balkanlara gelmiş hatta yarım adanın içine bile girmişti.472Hüseyin C. Yalçın, Türkiye’nin Balkanlarda meydana gelen gelişmelerden zarar görmemesi için Osmanlı dönemini örnek gösteriyordu: “Ecdadımız çok doğru görmüş idi. İstanbul Tuna kıyılarında müdafaa edilmek

lazımdı… Türkiye tekrar Tuna kıyılarına gidemez. Fakat Baklaların kendi için bir emniyet sahası yaratmasını ister. Ve bunun tahakkukuna çalışmayı en birinci vazife bilir.”473Yalçın, Türkiye ve Balkan devletlerinin güvenlikleri için ittifak kurmalarından başka çare görmüyordu.474

Almanya’nın, Balkanlardaki faaliyetleri 1941 yılının başında artmaya başladı. Romanya’ya ordusunu modernleştirmek için Almanya’dan askeri eğitim veren bir heyet talep etti. Ancak, kısa sürede gelen bu heyet nerdeyse bir işgal kıtası genişliğindeydi. Zaten sonra da büyük bir ordu şeklini aldı.475 Bu faaliyetlerin sonucunda Romanya’ya ocak ayında büyük kuvvetler sevk edildi.476 Bu gelişmeler üzerine Yunus Nadi, şu itirafta bulunuyordu: “…Almanya’dan bize herhangi bir

tehlike gelebileceğini yakın zamana kadar asla düşünmemiştik…”477

Alman ve İtalyanların Balkanlardaki faaliyetleri Türkiye içinde tehdit yaratmaya başlayınca, Yunus Nadi Mihver devletlere karşı açık cephe aldı: “…Totaliter cephe karşısında bu gün İngiltere tek başına harb ediyor gibi

görünüyorsa da müdafaa ettiği koz bakımından bütün insanlık İngiltere ile beraberdir.”478 Mihver’in Balkanlarda faaliyetleri Türkiye’ye zarar vermesi halinde Yunus Nadi:“Bu vaziyetlerin bu şekillerde tevalisi karşısında harbe girmeğe hiç de

açık olmayan Türkiye, icab ederse gözünü kırpmadan onun üzerine atılmak üzere tedbirlerini” aldığını söylüyordu.479

Almanya’nın, Balkanlara yayılması, Türkiye’yi çeşitli tedbirler almak zorunda bıraktı. Cumhuriyet gazetesinde yer alan habere göre askerlik kanununda

472Cumhuriyet, 21 Kasım 1940 473Yeni Sabah, 21 Aralık 1940 474Yeni Sabah, 23 Aralık 1940 475Cumhuriyet, 16 Şubat 1941

476Cumhuriyet, 23 Ocak 1941, Prof. Dr. Fahir Armaoğlu, a.g.e. s.372 477Cumhuriyet, 5 Ocak 1941

478Cumhuriyet, 2 Ocak 1941 479Cumhuriyet, 5 Ocak 1941

değişiklikler yapılarak silah altında bulunan bazı sınıfların askerlik süreleri bir yıl uzatılıyordu.480 İstanbul Valiliği tarafından “Pasif korunma tedbirleri” ve “ sivil

savunma tatbikat’ıyla ilgili bilgiler gazetelerde yer alıyordu.481Ayrıca gazetelerde “Kahraman Ordumuza Selam”,482“Türkiye bütün tedbirlerini almıştır! Boğazlara

doğru vaki olacak her teşebbüs çelik bir kale gibi duran Trakyamıza çarparak kırılır.” gibi moral verici yazıların da arttığı görülmüştü.483

Alman askerlerinin Romanya’ya girmeye hazırlandığı günlerde Yunus Nadi, savaşan tarafları Balkanlara yönelik emellerini bir daha gözden geçirmelerini istemekteydi. Nadi, Balkanlarda barışın bozulmasını neye mal olacağını şu sözlerle ifade ediyordu: “Akıl ve mantık muharib devletleri Balkanlar istikametinde herhangi

bir umuda düşmekten tahzir ediyor…. Hazır İtalyan-Yunan cidali Adriyatik sahiline inhisar ederek mevzileşmişken herkesin aklını başına alarak yarımadayı ateşlemekten çekinmesi lazımdır. Bu barut fıçısından çıkacak ateşin geniş ölçülü ve çok şiddetli bir yer sarsıntısı ile birlikte kocaman bir yanardağ eb’adını almakta gecikmeyeceği daima göz önünde tutmak lazım gelen bir hakikattir.”484

Yunus Nadi, 1 Şubat 1941’de kaleme aldığı “Mihver ve Balkanlar” başlıklı makalesinde Almanya’yı bu konuda daha sert ve açık bir dille uyarıyordu: “…Buralarda bin zorlukla temin olunabilecek muvaffakiyetlerin neticesi de Almanya

için hayırlı olmaz. Çünkü böylelikle birer yanardağ hailinde inkılâb edecek Balkanlar üzerinde huzur ile oturmak kimseye müyesser ve mukadder değildir… .muvakkat olduğundan emin olduğumuz bu Romanya işgalinin dahi yeniden yeniye tahşidat rivayetlerile daha vahim hale konulması değil, belki peyderpey çekilerek asgarisine indirilecek kuvvetlerle tahfit edilmesi temenniye layıktır. Eğer Balkanlar’dan dürüst dostluk ve insanca muamele bekleniyorsa Balkanlar’a müteveccib alakaların kısa kesilmesini istiyoruz ve: ‘Gölge etmeyiniz, başka ihsan istemiyoruz!’ diyoruz.”485

Yunus Nadi, Balkan devletlerini birbirinden ayırarak nüfuzları altına aldıktan sonra işgal eden büyük devletleri sert sözlerle uyarmaya devam eder. Bulgar 480Cumhuriyet, 4 Ocak 1941 481Cumhuriyet, 21, 23 Ocak-Şubat 1941 482Cumhuriyet, 8 Ocak 1941 483Cumhuriyet, 22 Ocak 1941 484Cumhuriyet, 15 Ocak 1941 485Cumhuriyet, 1 Şubat 1941

Başbakanı Filof’un Rusçuk’ta verdiği nutukta Bulgaristan’ın her zaman revizyondan yana olduğunu ancak bunu barışçıl yoldan yapmak istediklerini söylemesi, Yunus Nadi’yi büyük devletlerin bu tür girişimlerini engelleyecek olan Balkan ittifakı için umutlandırmıştı. Nadi, Balkan devletlerinin bağımsızlığını korumak için zorunlu gördüğü ittifak çağrısını yineler:“…Rusçuk nutkunda gördük ki Bulgaristan, dünyayı

hercümerç etmek istidadındaki yeni buhranda harici teşviklere alet olarak ateşe karışmanın kendisi gibi küçük bir memleket için en büyük felaket olacağını takdir etmiş ve elinden gelebilecek tedbirlerin keyfesile bu harb ateşi dışında kalmanın lüzum ve ehemmiyetini takdir eylemiştir.… Balkanlıların kendi hesaplarına da, bütün camianın hayır ve menfaati namına da ilk ve en mühim vazifeleri; yarım adayı siyasetten büyük devletlerin tesir ve nüfuzları haricinde tutmak ve bunun için icab ederse en şiddetli mukabeleleri yapmağa hazır olmaktır.”486Yunus Nadi, iki gün sonra “Gene, Balkanlar Arasında Tesanüde Dair” başlıklı makalesinde bu konuyu ele aldı. Balkan devletlerini bekleyen tehlikeyi işaret ederek dayanışma önemini tekrarladı: “Totaliter cephe nazarında, yok edilmesinde beis görülmeyen memleket

yalnız Yunanistan değildir. O cephe ayrı ayrı her Balkanlı böyle ihmal olunur birer kemiyet sayıyor.”487

21 Ocak 1941’de Hitler, Mussolini ile bir araya geldiğinde,488 Ömer R. Doğrul, görüşmeyi Libya’da ağır yenilgi alan, Yunanistan’da gerileyen ve Habeşistan da yenilme tehlikesi ile karşı karşıya kalan İtalya’nın Almanya’dan yardım isteği olarak yorumladı.489Bu görüşme ile birlikte Almanya’nın İtalya’ya ne şekilde ve hangi yoldan yardım edeceği Cumhuriyet gazetesinde tartışılmaya başlandı.490 Gazetenin genel kanısı Almanya’nın Balkan devletlerinin direnişinden çekindiği için İtalya’ya yardım edemeyeceği yönünde oldu.

“İkinci Cephe” başlıklı makalesinde Yunus Nadi, Almanya’nın İtalya’ya

yardım edebilmesi için Bulgaristan’ı ya da Yugoslavya’yı veya her ikisini birlikte çiğnemesi gerektiğini belirtse de Nadi, Bulgaristan ve Yugoslavya’nın bağımsızlıklarından vazgeçmelerine ihtimal vermez. Buna rağmen Almanya’nın bu iki ülkeye saldırıya geçmesi halinde, kendisine karşı en az Avrupa’nın batısındaki 486Cumhuriyet, 16 Ocak 1941 487Cumhuriyet, 18 Ocak 1941 488Cumhuriyet, 21 Ocak 1941 489Cumhuriyet, 22 Ocak 1941 490Cumhuriyet, 22 Ocak 1941

kadar önemli bir doğu cephesi açmış olduğunu düşünür.491 Ömer R. Doğrul’da bu görüşe katılır:“…Almanyanın yapacağı bir tecavüz ancak mukavemet ile

karşılanacak ve bu mukavemet Almanyayı şaşırtacak bir mahiyet alacaktır. Bu nedenle Almanya başkomutanlığının böyle bir harekette bulunması pek beklenemez ve Almanya Yunan harbi üzerinde bilvasıta tesir yapmağa çalışmakla iktifa edecektir.”492

Yunus Nadi, “Bulgaristan da Endişe” başlıklı makalesinde Almanya’nın Romanya’ya asker yığmasını ele alıyordu. Nadi’ye göre Almanya’nın bu girişimi özellikle Bulgaristan’da endişe yaratmalıydı. Çünkü Bulgaristan, Almanya ile birlikte hareket etse bile bu ülkenin işgaline uğrayacaktı. Ayrıca ülke toprakları da savaş alanı içinde kalacaktı. Ancak tüm ısrarlara rağmen Bulgaristan’ın Üçlü Pakt’a girmemiş olması Nadi’yi bu ülkenin bağımsızlığını Almanya’ya karşı koruma konusunda umutlandırdı. Ayrıca Balkanlı devletler ve Sovyetler Birliği’nin de bu mücadelede Bulgaristan’ın yanında yer alacağını söylüyordu.493

Ömer R. Doğrul “Almanyanın Meşkul Vaziyeti” başlıklı makalesinde Almanya’nın içinde bulunduğu durumu ele alıyordu. İtalya, Akdeniz hâkimiyetini sağlama görevini başaramadığı gibi Yunan direnişi karşısında zor bir durumda kalmıştı. Doğrul’a göre, İtalya’nın başarısızlıklarından dolayı Almanya da güç bir durumda kalmıştı. Almanya artık ya İngiliz adalarını istila edecek ya da Akdeniz’e doğru yayılmayı amaçlayacaktı. Bu nedenle Doğrul, Balkanlara yönelik bir Alman saldırısını beklemiyordu.494 Yunus Nadi’de başka bir nedenden dolayı Balkanlara yönelik Alman saldırısına ihtimal vermez. Ona göre, Almanya Romanya’daki petrolleri kendi hesabı güvence altına almak için işgal etmişti.495Ancak Almanya’nın diğer Balkan devletlerinden böyle bir talebi yoktu. Bu nedenle Almanya’nın en az bir milyon kişilik bir orduyu gerektiren böyle bir saldırıda bulunmasına ihtimal vermiyordu.496

Yunus Nadi, “Balkanların Kat’i Bitaraflığı” başlıklı makalesinde savaşan ülkeleri Balkan devletlerinin tarafsızlığını bozmaya yönelik tutumlarından dolayı

491Cumhuriyet, 21 Ocak 1941 492Cumhuriyet, 22 Ocak 1941 493Cumhuriyet, 2 Şubat 1941 494Cumhuriyet, 2 Şubat 1941

495Cumhuriyet, 5 Şubat 1941, Cumhuriyet, 8 Şubat 1941 496Cumhuriyet, 5 Şubat 1941

uyarır. Nadi, ilk defa İngiltere’yi de Balkanlara savaşı getirecek ülkeler arasında sayar. Savaşın Türkiye sınırına yaklaştığı bu günlerde Nadi, Mihver, Müttefik devletlere eşit mesafede durmaya çalışır.497Sonuçta Almanya’nın Romanya’ya yerleştikten sonra Bulgaristan’a sızma tehlikesi doğunca da İngiltere Türkiye’nin savaşa girmesi yönünde baskıları artırdı.498

Churchill Şubat ayında yaptığı konuşmada, Alman ordularının şimdiden Bulgaristan’a girdiğini ve bunun da Bulgar Hükümetinin izniyle gerçekleştiğini ileri sürmüştü. Yunus Nadi, “Churchill’in Bulgaristana Yönelik Sözleri” başlıklı makalesinde Churchill’i şu nedenden fazlasıyla şüpheci bulur: “…Bulgaristan

komşularına karşı iyi niyetler besleyen bir hükümet sayılabilmek için icabında kendi mevcudiyet ve tamamiyetini, kendi hürriyet ve istiklalini müdafaa etmesini de bilen bir memleket olmak mecburiyetindedir: kendi hesabına ve komşuları hesabına. Rastgele her kuvvete boyun eğen bir memleket, komşuları için zararlı bir mevcudiyet olmak şaibesinden kurtulamaz.”49913 Şubat’ta “Almanlar ve Balkanlar” başlıklı makalesinde Yunus Nadi, Almanya’nın Balkanlarda oldukça önemli ekonomik ilişkileri olduğunu ileri sürüyordu. Bu nedenle Yunus Nadi, Almanya’nın Balkanlara yönelik böyle bir saldırısı için geçerli neden bulmakta zorlanıyordu.500* Ancak bir gün sonra Nadi, Almanya’yı saldırgan, Bulgaristan’ı da “cürüm ortağı” ilan ediyordu: “Fakat gören gözlere daha şimdiden gizli değildir ki bu şekilde tecelli

edecek bir harekette Almanya mütecavizdir ve Bulgaristan hiç şüphesiz bu cürümde onun ortağıdır.”501

Yunus Nadi “Balkanlarda Karar Saati Çalıyor!” başlıklı makalesinde belirginleşmeye başlayan Alman saldırısına karşı ittifak çağrısını yapıyordu: “Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan ve Yugoslavyadan ibaret dört Balkanlı devletin ha

diyince ortaya üç milyon kişilik bir kuvvet koyabileceklerini göz önüne alırsak Balkanlılar tesanüdünün en büyük imkânlara malik olduğunu derhal görmüş oluruz. Balkanların stratejik noktalarına yayılacak bu muazzam kuvveti çiğneyip geçmek kolay iş değildir. Balkanlar ne Fransadır, ne de Polonya… Bizce harici tecavüzler

497Cumhuriyet, 8 Şubat 1941

498Doç. Dr. Fahir H. Armaoğlu, a.g.m. s.153 499Cumhuriyet, 11 Şubat 1941

500Cumhuriyet, 13 Şubat 1941, *Balkanlı devletlerinin ihracatının %60’dan %80’e kadarı Almanya

yapılırken bu ihracatın bedelleri Almanya’dan yapılan ithalatla karşılanmaktaydı.

tehlikesi önünde Balkanlıların ittifakları günün en kat’i zaruretidir ve bunun için hala zaman da geçmiş değildir.”502

Almanya’nın Balkanlara yerleşmeye çalıştığı günlerde Türkiye ile Bulgaristan arasında 17 Şubat 1941’de Ankara’da saldırmazlık ve dostluk deklarasyonu imzalandı.503 Antlaşma sadece bu iki ülkenin sınırlanırını birbirlerine karşı güvence altına alıyordu. Bu devletin başka devletler ile yapmış oldukları antlaşmalar gereği üstlendikleri sorumluluklar devam ediyordu.504 Türkiye, böyle bir antlaşma imzalayarak Bulgaristan sınırını güvence altına almayı hedeflemişti. Yunus Nadi, “Bulgaristan İle İmzaladığımız Yeni Anlaşma” başlıklı makalesinde içinde bulunulan zor şartlara rağmen antlaşmayı önemli bir kazanç olarak değerlendiriyordu. Bir barış havası estiren Nadi,“dünya ahvalinin inkişaflarını şimdi

artık daha büyük sükûn ve emniyetle” bekleyebileceğimizi söylüyordu.50519 Şubat’ta

Cumhuriyet gazetesinde Ankara’da imzalanan antlaşmaya geniş yer verilmiş ve genel

olarak herkesin bu antlaşmadan duyduğu memnuniyet belirtilmişti.506

Yunus Nadi “Türk-Bulgar Beyannamesi Etrafında” başlıklı makalesinde antlaşmanın önemini şu sözleri ile bir defa daha ifade ediyordu: “…en büyük kuvveti

akidlerinin samimiyetinde toplayan bu eser, Bakanlar için ve dünya sulhu için mütevazı değil, büyük bir eserdir. Bilakis onun ciddiyet ve ehemmiyetini tebarüz ettirmek muvafık olur.” Nadi’ye göre Bulgaristan bu antlaşmayı imzalayarak Balkan

devletlerine karşı hiçbir kötü niyet beslemediğini ortaya koymuştu. Bu nedenle Almanya’nın Balkanlara inmesi oldukça güçleşmişti.507

Ankara Antlaşması dışarıda en çok İngiltere’de yankı uyandırdı. Çünkü bu antlaşma ile Türkiye’den bir endişe duymayan Bulgaristan, Almanya’ya kapılarını kolaylıkla açabilecekti.508Times gazetesine göre görüşmelere Bulgaristan’ı Almanya

teşvik etmişti ve bir Balkan birliği uman Türkiye ise son anda bir şeyler kurtarmak için harekete geçmişti.509Ayrıca antlaşmanın imzalanmasından sonra Türk-Bulgar politikalarına yönelik basında zıt iki fikir ileri sürülüyordu. Bir taraftan bu 502Cumhuriyet, 12 Şubat 1941 503Cumhuriyet, 17 Şubat 1941 504Cumhuriyet, 19 Şubat 1941 505Cumhuriyet, 17 Şubat 1941 506Cumhuriyet, 19 Şubat 1941 507Cumhuriyet, 19 Şubat 1941

508Prof. Dr. Ahmet Ş. Esmer, Dr. Oral Sander, a.g.e. s.164 509Gotthard Jaeschke, a.g.e. s. 43

antlaşmanın Türkiye’yi Mihver politikasına yakınlaştırdığı ileri sürülürken, diğer taraftan ise Bulgaristan’ın İngiltere’ye yakınlaştığı ileri sürülüyordu. Ulus gazetesi muhabirinin bu yönde bir sorusu üzerine Şükrü Saracoğlu Müttefik ülkelerle güven sorununu çözmeye çalıştığı anlaşılan şu cevabı vermişti: “ Türkiye politikasında

değişen bir şey yoktur. Türkiye ittifaklarına sadıktır. Türkiye bütün devletlerle, bahusus komşularıile iyi geçinmek kararındadır. Türkiye kendi emniyet sahasında yapılacak yabancı faaliyet ve hareketlere asla lakayd kalamaz. Türkiye toprak bütünlüğüne veya istiklaline yapılacak her taarruza silahla mukabele edecektir.”510

Churchill, İsmet İnönü’ye yazdığı 31 Ocak 1941 tarihli mektupta, Almanya’nın Bulgaristan’a yerleşmesinin Türkiye için doğuracağı tehlikelere işaret ederek, Türkiye’nin savaşa girmesini istiyordu.51126 Şubat’ta İngiltere Dışişleri Bakanı Eden bu nedenle Türkiye’yi ziyaret ediyordu.512 Türk basının ölçülü ve çekimser havasına karşı513 Cumhuriyet gazetesi haberi “Dost İngiliz Heyeti Ankarada” başlığı ile okuyucularına duyururken, Yunus Nadi son derece sıcak bir

yazı yazıyordu. Yunus Nadi, “İngiliz Misafirlerimiz” başlıklı makalesinde Türkiye