• Sonuç bulunamadı

I. TÜRK DEVLETLERİNDE YÖNETİM ŞEKLİ

I.III. Osmanlı Devletinde Devlet İdare Şekli

I.III.II. Ι.ve II Meşrutiyet Döneminde Devlet Yönetim Şekli

2.3. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ve Saltanat

2.3.6. Saltanat-ı Milliye ve Teşkilat-ı Esasiyenin Tatbikatı ve Esasat-ı

Anadolu hiç yoktan bir ordu çıkararak, mahvolmuş bir saltanatın yerine yeni bir saltanat kurmuştur. Sonuç olarak cihanla mücadele zafere ermiştir. Ancak bu başarı sadece askeri alanda değil, idari alanda da milletin kudret ve kabiliyetinin bir neticesi, bir zaferidir.

Akşam gazetesi yazarı, Refet Paşa hazretlerini dün gece, Çapa’daki konağında ziyaret etmiştir. Refet Paşa birkaç günden beri fasılalarla devam eden saltanat-ı milliye

ve teşkilat-ı esasiye hakkında olan çok önemli beyanatını bu gece tamamlayacağını daha önceden gazeteye söylemiştir. Gazete başyazarı, saat yedi buçukta konağa gitmiş ve kapının önünde azim bir kalabalıkla karşılaşmıştır. Büyük millet meclisinin kararını tebrik etmek için, muhtelif semtlerden, bayraklarını, fenerlerini alarak olaya katılan binlerce kişi önde mızıkalar hürriyet ve istiklal şarkıları okuyarak Çapa’nın bu tenha ve sakit kısmında emsalsiz bir sevinç içinde şehr-i ayin yapmışlardır. Bu kalabalığı geçip, Refet Paşa’nın, İstanbulluların muhtelif tezahürlerde kendilerini verdikleri çiçek demetleri ile süslü salonuna kabul edilmiştir. Burada ilk dikkatini çeken şey, paşanın simasında büyük millet meclisi idaresinin İstanbul’da da tehsisinden mütevellit aşikar memnuniyet ve gülümseyen simasının her ifadesinde ve daima iltifat ile donmuş gözlerinin üzerine her çevrilişinde hissedilen büyük sevinç olmuştur.

Paşa, saltanat-ı milliye ve teşkilat-ı esasiye konusu çerçevesindeki beyanatlarının gazetelere eksik bir şekilde yansıtılmasıyla doğabilecek yanlış anlaşılmaların önünü almak ve herkese teşkilatı esasiye kanunu hakkında öz ve açık bir fikir vermek üzere, çok önemli beyanatlarına başlamıştır. Dört beş saat kadar devam eden bu görüşme sırasında Refet Paşa ara sıra cümleler ve kelimeler üzerinde durarak fikirlerinin iyice tespit edilmesine özellikle önem vermiştir. Ardından, Akşam gazetesinde ve diğer gazetelerdeki makalelere ve buna dair yayılan diğer yazılara ait önemli cevapları ve açıklamaları kapsayan çok önemli bir beyanat vermiştir ki bu beyanatta aşağıdaki şekildedir:

"Gazetenizin baş makalesini büyük bir haz ile okudum. Hâkimiyet ve saltanat-ı milliye kelimeleri ile anlatmak istediğimiz demokratik fikirlerin esasiyeti hakkında gazetenizle aynı tarzda düşüneceğimiz pek tabiiyi olmakla beraber bu fikirlerin ifade olunmuş bulunması yine beni sevindirdi. Bugün yeryüzünün kendisini henüz tanımayan pek karanlık yerleri istisna ediliyorsa hâkimiyeti milliye esasatını kabul etmemiş hiçbir millet, hiçbir devlet yoktur. Yalnız tatbikat yollarında daima az çok farklarla yürünür.

Bizim bundan evvelki kanuni esasimiz hakimiyeti milliye esasatını kapsadığı gibi bugünkü Teşkilatı Esasiyemizde de nokta-i nazarımız ve hedefimiz yalnız o kanuni esaside bazı maddelerin gizli manaları ile veyahut kanun-i esasi ihzar olunduğu zaman adem-i müsadesine binaen zaruri olarak kabul edilen bazı maddelerle tehlikeye düşürülen hakimiyeti milliye fikrini bu defa tam anlamıyla meydana koyabilmek için samimi olmamızdır.

İlave edeyim ki mevzu bahis olan meseleler itibariyle mevki-i fiil ve tahbikte olup teferruat itibariyle de esasen büyük millet meclisinde hal-i tezekkür ve münakaşada bulunduğunda, halen ayrıca şahsi münakaşalara girişmeyi pek lüzumluda görmüyorum. Ben burada İstanbullu sevgili ve sevimli hemşerilerime hitap ettiğim zaman ne bir fikr-i telkine tabi idim ve hatta ne de, bu hemşerilerimin bu fikirler hakkında esaslı ve yahut iptidai bir surette mesguliyet-i fikriyede bulunduklarını düşünmüştüm. Bu güzel şehrin çok sevgili halkı, geldiğim gün kalplerinden kopup gelen vatanperver hislerini muhabbet çiçekleri şeklinde bana izhar ederlerken bende bu vatanın çok mesut ve çok şetaretli bir çocuğu sıfatı ile kendilerine şükran borçlarımı ödemek ve yapılan muazzam işte kendilerinin çok muazzam müdahalelerini arz ve izhar edebilmek için hâkimiyet ve saltanat-ı milliye düsturları mefhum ve müfadından istifade etmek zaruretinde idim söyledim, söyledim ve söyledim.

Söylediklerimin hepsi hâkimiyet-i milliyenin esasına yani Türkiye’nin yeni anayasasının “egemenlik milletindir” tarzındaki birinci maddesine aitti. Teferruata girmekten mümkün olduğu kadar çekindim. Çünkü esasında Büyük Millet Meclisi’nin tamamen müttehid olduğunu ve birinci maddenin tarz-ı tatbiki teferruatı, henüz zaten mecliste de hal-i müzakerededir. Bir telkin fikriyle hareket ettiğim zannı vermemek için, münakaşasına girilecek herhangi esaslı bir mevzu’ görmediğim ve bilhassa münakaşa vaziyetinde bulunmadığım için, gazetenizin baş makalesini de büyük bir zevk ve tatla okumuş ve fakat bendeki irtibaatı kendime hasrederek bu bâbda bir şey söylemek lüzumu hissetmemiştim. Fakat mademki bu kısımda açıklanacak bazı noksanlar olduğunu söylüyor ve düşüncemi soruyorsunuz, ben de bu arzuya itaat edeceğim.

"On kişilik bir icra heyetinin mesuliyeti ile icra-yı salahiyeti haiz üç yüz kişilik bir meclisin mesuliyeti arasında yalnız rakamlardan ibaret bir miktar farkı var “ deniliyor. Hayır, bu fark yalnız bir miktar farkı değildir. Bir kişi herhangi bir sırrı pek kolaylıkla muhafaza eder, birkaç kişi herhangi bir maksat uğrunda yine muin bir sırrı muhafaza edebilir ve gizli mu’ahedeler akdedebilirler. Bir milleti belki de hiç istemediği bir harbe sürükleyebilirler. Fakat harp ve sulh hakkı, anlaşma hakkı, bir kişiden ve nihayet o bir kişilik makam namına mesuliyeti üzerine alan vezirin iştirakinden alınıp da üç yüz kişilik bir meclise bırakılır ise, üç yüz kişiyle, velev ki hafi celselerde olsun, sır halinde kalabilecek kararlar ittihaz etmek mümkün müdür? Eğer bu millet hala istila siyaseti takip edecekse, eğer bu millet namına gizli anlaşmalar fikri

kabul edilecekse, eğer bu millet bir veya birkaç kişi tarafından koyunlar gibi boğazlanmak için mezbahaya sevk edilecekse, o halde, benim bahsettiğim idare tarzı yanlıştır. Çünkü benim bahsettiğim idare tarzı gizli siyasetler, gizli anlaşmalar yapmayan ve yapmak isteyenleri boğan bir idare tarzıdır. Bu basit görünen miktar farkının hükümet idare nokta-i nazarından ne kadar muazzam bir eser olduğunu bilmem ifade edebildim mi?363" Görüldüğü üzere Refet Paşa bu beyanatında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstünde bir güç olmadığını ve Teşkilat-ı Esasiye kanunuyla beraber Hâkimiyet-i Milliyeye verdiği önemi tüm samimiyetiyle gazetede paylaşmıştır.