• Sonuç bulunamadı

I. TÜRK DEVLETLERİNDE YÖNETİM ŞEKLİ

I.III. Osmanlı Devletinde Devlet İdare Şekli

I.III.II. Ι.ve II Meşrutiyet Döneminde Devlet Yönetim Şekli

2.3. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ve Saltanat

2.3.5. Saltanat-ı Milliye’yi Kutlamak için İstanbul’da Yapılan Tezahürat

Saltanatın kaldırılmasının ardından dün, on binlerce halkın önünde ve sultan Ahmet meydanında Refet Paşa’nın nutku okunmuş ve coşkulu tezahüratlarda bulunulmuştur. Öyle ki, Sultan Ahmet meydanında binlerce al sancak dalgalanmış ve esnaf cemiyetleri ve mektepler kendilerine tahsis olunan yerleri işgal etmişlerdir. Ayrıca üç sene önce sultan Ahmet ve Ayasofya camiᶜ şerifleri arasında bulunan siyah ve matemli bayraklarımızın yerini, saltanatın kaldırılmasıyla dün dalgalanan kırmızı sancaklarımız almıştır. Ardından önce Milaslı İsmail Hakkı Bey, sonra darül maᶜadin müdürü İhsan Trakya iktisat mecmuası müdürü Hamdi beyler ile darülfünün gençlerinden bazıları irad nutuk ettikten sonra Maslah Alaattin Adil Bey uzun bir hitabede bulunmuştur.360

Mitingin devamında Doktor İsmail Hakkı Bey şu nutku dile getirmiştir: Müslüman kardeşler,

"Bugün hepimizin kalplerimiz ulvi, heyecan içindedir. Bir kere mazinin müthiş müseyyibeti hala unutulmamış, diğer taraftan nail olduğumuz büyük zafer bu heyecanı meydana getirmiştir. Mübarek vatanımızın en mühim yerleri zalim düşman ayakları altında çiğneniyor, ırzlar ve namuslara ta’riz ediliyor, yetimler, biçareler öldürülür iken bugün Allah’ın inayeti ve kahraman milletimizin, ordumuzun himmeti ile bizler server- ü beşaret içinde düşmanlarımız ümitsizlik ve azap içindedir. Zalimin neticesi daima

359 Akşam Gazetesi, 4 Kasım, 1338-1341. 360 Tevhidi-i Efkar Gazetesi, 6 Kasım, 1338-1341

vahim olduğundan din-i İslam ancak adalet üzerine hareket eden bir hükümeti emreder. Bugün reis-kârda bulunan zevatımızın hatt-ı hareketi tamamen İslami’dir.

Din-i İslam’da saltanat, hükümet millete aittir. Saltanatın en kuvvetli olduğu zamanlarda, Yavuz Sultan Selim vaktinde, malum olan yiğitlik ve zorluğa rağmen, fetva almadıkça bir işe cesaret edemezdi. Çünkü milletten çekinirdi. Fakat sonraları irade-i milliyeye ehemmiyet atfedilmediğinden başımıza pek çok olaylar gelmiştir. Hala o sıkıntıyı çekmekteyiz.

Hasılı, efendiler, bir tabibin mehâreti tecrübe edildikten sonra ona itimat etmemek olmaz. Bizi idare edenler iktidar ve zekalarını ispat ettiklerinden cümlemiz büyük bir sükun ile işlerimize devam ve kalplerimizi server ile dolu olduğu halde muazzez kahramanlarımıza karşı şükran ile dolu olmalıyız. Cenabı Allah bu başarıyı nihayete kadar daimi ve baki kılsın. Amin."

Doktor İsmail Hakkı Bey’in bu nutkundan sonra, dar-ül muallimin müdürü İhsan ve iktisat mecmuası müdürü Hamdi Beyler tarafından da bir nutuk okunmuştur. Bunun devamında aralarında müderrisleri ile beraber meydana gelen dar’ül-fünun talebesi hazır bulunduğu halde Mesleheddin Adil Bey tarafından saltanat-ı milliyenin tesisini alkışlayan bir nutuk daha okunmuştur.

Mesleheddin Adil Bey nutkunu şöyle dile getirmiştir;

“ Türk’ü tarihinin huzur-ı ebediyet penahinde canlandıran bu günü bir defa daha takdis edelim. Bugün afak-ı millette, sema-yı vatanda yeni bir güneş, nurlu, ziyası bizi ısındıran fakat yakmayan bir güneş, milletin güneşi, aziz vatandaşlarım saltanat-ı milliye doğuyor. İki Kasım yalnız bu devletin tarihini değil tarih-i umumiyi de ikiye bölüyor. Artık bundan sonra fertler saltanatı kalmamıştır. Bir imparator, bir kayser icabında milletini istediği gibi ölüme sürükleyemeyecektir”361 diyerek nutkunu sonlandırmıştır.

Mesleheddin Adil Bey’in nutkunu, Tezer Hanım’ın ve Cemil Bey’in nutku takip etmiştir. Tezer Hanım’ın nutku ise şu şekildedir;

"Bugün Türk tarihi en büyük günlerinden birini yaşıyor. Biliyoruz ki asırlarca süren şanlı tarihimizin gururla kaydettiği o büyük satvetli, vatanperver sultanların en son nesli maalesef hanedanının bu muazzam ve mukaddes namını bir Türk’e ve Müslümana yakışmayacak şekilde lekeledi. Ve maalesef bu şanlı hanedana halef olamayacağını pek acı bir şekilde gösterdi. Anavatana kadar sokulan alçak düşmanın

kirli çizmesini Anadolu’muzdan uzaklaştırmak, mukaddes emeli ile milli kuvvetler biriktirirken aynı vatanın ve aynı ırkın çocuklarını onlara karşı silahlamak istedi. Temiz ve iyilik sahibi olan Türk vicdanından beklenilmeyen bu ihaneti milletimiz ebediyen affetmeyecektir. Böyle şahsi ihtiras ve menfaatler peşinde koşan bir hükümdarın artık başımızda yeri yoktur.

Esasen Türk milletinin bu son senelerde asırların hazırlayamayacağı büyük inkılaplar geçirmesi, kendi kendisini idare edebilecek bir şuur vermiştir. Artık Türk milleti kendi kendinin hakimidir ve kendi hakimiyetinden başka bir hakimiyeti tanımaz. Bu milli ve ulvi hakikatın yaşandığı bu mesut ve mukaddes günü tebrik etmekle iftihar ederiz. Yaşasın hakimiyet-i milliye, yaşasın milli ordu ve onu hazırlayan büyük kalpli Anadolu kadını!”

Bu nutku Cemil Bey’in nutku takip etmiştir;

"Aziz vatandaşlar, hür ve aziz vatandaşlar; büyük bayramınız, yeni şekl-i hükümetiniz, yeni idareniz cümlenize mübarek olsun.” Mukaddimesiyle bir nutuk söyleyerek, Prag’daki milletlerarası toplantı esnasında bir Fransız mebusunun, irad ettiği bir nutukta anlattığı bir fıkrayı söyledikten sonra saltanat-ı milliyeyi tebrik etmiş ve onun mesut bir hayatla yaşayacağını temin etmiştir.

Bundan sonra dar’ül-fünundan Osman Bey tarafından bir nutuk daha söylenmiş ve Trabzon merkez kadı-ı esbakı Ömer Lütfü Efendi tarafından bir dua okunmuş ve saltanat-ı milliyenin tesisinden dolayı Cenab-ı Hakk’a şükür ve hamd edilmiştir.

Heyet-i tertibiyenin saltanat-ı milliyeyi tamamen biat eden İstanbul halkının efkâr ve hissiyatını Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti riyasetine bildirilmesi takrir ederek halk mızıka ile oradan hareket etmiştir."362

2.3.6. Saltanat-ı Milliye ve Teşkilat-ı Esasiyenin Tatbikatı ve Esasat-ı