• Sonuç bulunamadı

DÜNYA MASALLARINDA TOPLUMSAL CİNSİYET KALIP YARGI VE ROLLERİ

2.4. Sabır ve Fedakârlık

Sabır ve fedakârlık da, dünya masallarında sıkça kadın karaktere yüklenen özelliklerdendir. Kadın karakterin başına ne gelirse gelsin sabretmesi, başına gelenlere boyun eğerek kaderine razı olması masallarda erdemli karşılanan bir davranıştır. “Yaban Kuğuları” isimli masalda, ağabeyleri kötü kalpli kraliçe tarafından kuğuya dönüştürülen Elisa, ağabeylerinin üzerindeki büyüyü çözmek için ağabeylerine ısırgan otlarından yapılmış keten gömlekler dikmektedir. Isırgan otlarını toplayıp ketene dönüştürme ve bu ketenlerle gömlek dikme esnasında hiç konuşmaması gerekmektedir. Kralla evlenip saraya geldikten sonra da bu gömlek dikme işine devam eder, ancak onun geceleri dışarıya çıkıp ısırgan otu topladığını gören başpiskopos onu büyücülükle suçlar ve ölüme mahkûm ettirir. Ölüme mahkûm edilen Elisa son ana kadar konuşmaz, kendini savunup işin doğrusunu anlatmaz, kaderine boyun eğer ve idamından hemen önce bitirdiği son gömlekle büyü çözülür. Çözülen büyü neticesinde Elisa’nın suçsuzluğu anlaşılır, ağabeyleri tekrar insana dönüşür, kral de Elisa ile yeniden evlenir. Kısacası, bu masalda Elisa, sabrı ve fedakârlığı ile hem ağabeylerini kurtarır hem de kralı yeniden kazanarak evlilik ödülünü hak eder.

Fedakârlık ve sabır, Hristiyanlık’ın kutsal kitabı İncil tarafından yedi büyük erdem arasında verilmiştir (seven virtues). Bu sebeple, İncil’e inanan insanların fedakarlık ve sabırlı olmayı olmayı büyük bir erdem olarak görmeleri kaçınılmazdır. Buna paralel olarak, kadınların, annelik ve eş olma duygularının da etkisiyle, erkeklerden daha fedakar olmalarının beklenmesi, masallarda da kendini göstermektedir. Masallardaki kadınlar, sevdikleri erkeklere kavuşmak için, çocuklarını korumak için oldukça büyük fedakarlıklar göstermişlerdir, ancak

63

erkeklerin büyük fedakarlık ve sabır örneklerine incelenen masallarda rastlanmamıştır.

“Yaban Kuğuları” masalında, kötü kalpli kraliçe tarafından yaban kuğularına dönüştürülen ağabeylerine yapılan büyüyü bozabilmek için Elisa’nın, ısırgan otlarından yaptığı keten kumaştan gömlekler dikmesi gerekmektedir. Ancak bu ısırgan otları sadece mezarlıkta yetişmektedir. Kralla evlenen Elisa, geceleri gizlice mezarlığa gidip ısırgan otu toplamaktadır. Büyüyü çözene kadar kimseyle konuşmaması, hep susması gereken Elisa mezarlığa gittiğini de kocasına anlatamaz. Bu yüzden mezarlığa giderken onu gören başpiskoposun iftirasına uğrar, büyücülükle suçlanır. Tıpkı incelenen Türk masallarında da görüldüğü gibi, tek başına özel alanından ayrılan kadın kahraman iftiraya uğrar. Sabredip büyüyü çözene kadar olan biteni anlatmayarak kaderine boyun eğmesi nedeniyle de masal sonunda hem ağabeylerini kurtarır hem kralla yeniden evlenir; bir başka deyişle ödüllendirilir. Bu masalda, başına ne gelirse gelsin, kadın karakter susmuş, ağabeylerine yapılan büyünün çözülmesi için susması gerektiğini kimseye anlatmamıştır. Bu masal, kadın karakterin hem sabrına hem de fedakârlığına büyük bir örnektir.

“Küçük Deniz Kızı” masalında, on beş yaşına girdikleri zaman denizin dibinden çıkıp dünyayı görmelerine izin verilen deniz kızı kardeşlerin öyküsü konu edilmektedir. Kız kardeşlerin her birisi, on beş yaşına girdiğinde yetişkin kabul edilir, denizin yüzeyine çıkar ve dünyayı görürler. Kardeşlerden en küçüğü en sabırsız olup dünyayı en çok görmek isteyendir. O gün gelip çattığında, denizkızı denizin yüzeyine çıkar, dünyayı görür ancak bir prense âşık olur. Prense kavuşabilmek için denizin dibindeki büyücüye giden deniz kızının insan olabilmek için sesinden vaz geçmesi gerekmektedir. Deniz kızı, âşık olduğu erkeğe kavuşabilmek için sesinden vaz geçme fedakârlığını gösterir. Sesinden vaz geçip insan olmayı kabul ettiğinde büyücü, küçük deniz kızına şunları söyler:

Fakat unutma! Bir kere insan oldun mu, bir daha asla deniz kızı olamazsın! Bir daha asla denizin dibine inemezsin! Prens seni sevmez, senin aşkınla anne babasını unutmaz, varsa yoksa bir seni düşünmez ve rahip, sizi el ele verdirip de karı koca olamazsanız, ölümsüz ruha da kavuşamazsın! Prensin bir başkasıyla evlendiğinin ilk sabahı da senin kalbin çatlar, sularda köpük olursun! (s. 92-93).

Küçük deniz kızı, prense kavuşabilmek için sahip olduğu her şeyden, ailesinden, sesinden vaz geçer ve insan olur. Deniz kızının hayatı prensin onunla evlenmesine bağlıdır yoksa ölüp gidecektir ama prense bunları anlatamaz. Prensin

64

yanına saraya yerleşir, ancak prens onunla evlenmez, bir başkasıyla evlenir. Prensin evlendiği günün sabahı, deniz kızı ablaları küçük deniz kızına bir bıçak verir, bu bıçakla prensi öldürmesi halinde tekrar deniz kızı olarak denizlere, onların yanına dönebileceğini söyler. Ancak deniz kızı, prense kıyamaz, onu öldürmez ve kendisi bir köpüğe dönüşüp yok olup gider.

Bu masalda, bir masal kahramanının göstereceği en büyük fedakârlık örneğine rastlanılmaktadır. Masaldaki kadın, prensi kendisine âşık edebilmek için çok büyük sabır gösterir, gösterdiği sabrın karşısında istediğini alamayınca, prense zarar vermek yerine kendi yaşamını feda eder. Bu masal, incelenen masallar içinde kadın karakterin sabrının ödüllendirilmediği, kadının arzu ettiği evliliğe kavuşamadığı tek masaldır. Kahramanın sabrı ve fedakârlığı karşılıksız bırakılmaktadır.

2.5. Kibarlık

Dünya masallarında kadınlardan bahsedilirken öne çıkan bir diğer özellik ise kibar olmalarıdır. “Küçük Deniz Kızı” isimli masalda, deniz kızı tasvir edilirken “soylu ve kibar” (s. 79), “Kurşun Asker” masalında ise kurşun askerin evlenmek istediği kız “güzel ve kibar” (s. 149) olarak betimlenmiştir.

2.6. Evlilik

İncelenen dünya masallarında, evlilik, kadınların çektiği her türlü sıkıntının ödülü olarak kadına sunulmaktadır. Kadın, evliliği hak edebilmek için önce çeşitli fedakârlıklar göstermeli, evlilik için uygun ve hazır olduğunu kanıtlıdır. Damadın ise evliliği hak etmek için yapması gereken hiçbir şey yoktur, çoğunlukla zengin olması erkek kahramanı ideal bir koca olarak sunmaktadır. Özlem Sezer çalışmasında bu konuya şu sözlerle dikkat çekmiştir:

Masallar, genellikle mutlu sonu, yani görkemli evliliği bahsedeceği genç kızın bunu hangi nitelikleriyle hak edeceğinin açıklanmasıyla başlar. Vefalı, evine bağlı, fedakâr, güzel, hamarat, iyi kalpli ve çok geçmeden büyük bir açmaza düşecek olan bu genç kızın güveyi ise daha çok iki nitelikle ön plana çıkar: Asil (zengin) ve kahraman. Damat aynı zamanda yakışıklıdır, ancak bu niteliği -Binbir Gece Masalları hariç- kadın güzelliğinde olduğu gibi uzun uzadıya betimlenmez. Kahramanlığı ya da cesareti ise, genç kızla tanışma nedenidir, bu sayede prensesle evlenir (2004, s. 39).

“Parmak Kız” isimli masalda, kendisini oğluyla evlendirmek için kaçıran kurbağadan kaçıp ormana sığınan, burada bir tarla faresi ile tanışıp onun evinde yaşamaya başlayan bir parmak kızın hikayesinden bahsedilmişti. Parmak kız bu tarla faresinin evinde yaşarken, bir köstebek parmak kız ile evlenmek ister. Köstebekle

65

evlenmesi için parmak kızı ikna etmeye çalışan yaşlı tarla faresi şunları söyler: “… Onun durumu çok daha iyidir benimkinden. Evinin büyük salonları var; güzel, siyah kadife bir kürk giyer. Onunla evlenirsen çok rahat edersin… Sonra çok kültürlüdür o… ” (s. 22-23).

Parmak kız, evi güneş görmediği ve bir daha gün ışığını göremeyeceği için köstebekle evlenmek istemez. Ama bunu açıkça da dile getirmez ve kaderine razı olup çeyizlerini hazırlamaya başlar. Gündelikçi dört örümcekle birlikte iğ örer ve düğün hazırlığı yapar. Burada, evliliği bekleyen parmak kızın evinde dikiş nakış gibi el işleriyle meşgul olduğu görülmektedir. Köstebek, her akşam ve sabah gelip “yaz geçince Parmak kız ile evleneceğini” söyler (s. 27). Fakat en sonunda, köstebek bir aya kalmadan düğünlerini yapacağını söyleyince, Parmak Kız tarlafaresine köstebeği istemediğini söyler. Ancak tarlafaresi, Parmak kıza kızar ve kızı köstebekle evliliğe şu sözlerle ikna etmeye çalışır: “Aksilik etme! ... Nesi varmış evleneceğin adamın? Pekâlâ güzel işte! Ondaki o siyah kadife kürk kraliçede bile yok! Mutfağı, kileri yiyecek dolu! Buldun da bunuyor musun! Tanrı’ya şükret!” (s. 28). Bu sözler üzerine, daha fazla üsteleyemeyen Parmak kız mecburen evliliği beklemeye başlar. Ancak, düğün günü köstebek Parmak Kızı almaya geldiğinde, soğuktan kurtarıp yaşamasını sağladığı kırlangıç gelir ve Parmak kızı kurtarıp sıcak bir ülkeye götürür (s. 29). Masalda, kızın güzelliği, temiz ve masum oluşu ön planda tutulup vurgulanırken, köstebeğin fiziksel özelliklerin, kör olması dışında, hiç bahsedilmez. Köstebek yakışıklı mıdır, kaşı gözü nasıldır, okuyucuya bilgi verilmez. Ancak, köstebeğin zengin oluşu, kadife bir kürke, iyi bir eve sahip oluşu onu evlilik için cazip kılar. Parmak kız da, her ne kadar köstebekle evlenmek istemese de, evlenmemek için herhangi bir girişimde bulunmaz. Masalın devamında, kırlangıç, beraber sıcak ülkeye uçtuğu Parmak kızı çiçeklerden birinin üzerine bırakır. Parmak kız, çiçeklerin hemen üzerinde çiçek meleği ile karşılaşır. Çiçek meleği, aslında diğer bütün çiçeklerin kralıdır. Parmak kızı görür görmez güzelliğinden çok etkilenir ve onunla evlenmek ister:

Parmak kızı görünce pek sevinmiş prens; o güne kadar gördüğü kızların en güzeliymiş Parmak Kız. Öyle olunca da, başındaki altın tacı çıkarmış, kızın başına koymuş. Adını sormuş, “Benimle evlenir misiniz?” demiş. “Evlenirseniz, bütün çiçeklerin kraliçesi olursunuz!” (s. 31).

Bu sözleri duyan Parmak kız, çiçek kralını çok beğenir ve teklifini kabul edip onunla evlenerek çiçeklerin kraliçesi olur. Bu masalda, dikkate değer iki nokta

66

bulunmaktadır: birincisi alışılageldiği üzere, kadın kahramanın çok güzel olması ve güzelliğinin ona evlilik kapısını açmasıdır. İkincisi ise, parmak kızla evlenmek isteyen erkek kahramanların zenginliğinden ve gücünden bahsedilmektedir. Köstebek çok zengin iken; çiçek kralı çok güçlüdür ve Parmak Kıza güç ve kraliçelik vadetmektedir. Masalda doğrudan söylenmese bile, kral, bütün krallar gibi zengindir, çünkü başındaki altın tacı Parmak Kıza hediye etmiştir. Altın Tacın Parmak Kız’ın başına, çiçek kralı tarafından henüz evlilik teklifi edilmeden konulması, gücün ve zenginliğin Parmak Kızı etkileyeceği ve bu teklifi zaten kabul edeceğinin bilinmesi olarak yorumlanabilir.

“Yaban Kuğuları” masalında da, mağaradan kurtardığı Elisa ile evlenmek isteyen kral Elisa’ya şöyle der: “Gel benimle! Burada kalamazsın. Güzel olduğun kadar da iyi bir kızsan kadifeler, ipekliler giydiririm sana; başına altın taç koyarım, muhteşem sarayımda yaşarsın” (s. 124). Bunun üzerine Elisa evlenmek istemediği halde kralla beraber gider ve evlenmek istemediğini dile getirmez. Masalda Elisa’nın duyguları şöyle ifade edilir: “ağlıyor yas tutuyormuş o. Ne yapsın boyun eğmiş” (s. 124). Bu alıntılarda dikkat çeken iki nokta vardır. Bunlardan ilki, Elisa evlenmek istediğini ya da istemediğini dile getirmez, kral Elisa ile evlenmeye karar verir ve Elisa boyun eğer. Bu durum kadının masallarda edilgen, erkeğin ise etken olarak vurgulanıyor olmasının bir örneği olarak gösterilebilir. Bir başka dikkat çeken şey ise Elisa’ya evlilikle birlikte vaat edilen şeyler altın taç, muhteşem kadifeler ve ipekliler ve kralın sarayıdır. Erkeğin zenginliğinin ve toplumsal statüsünün kadını evliliğe ikna eden şeyler olarak görüldüğü bu masalda bu örneklerle açıkça ifade edilmiştir.

Aynı şekilde, “Çoban Kızıyla Ocak Süpürücüsü” isimli masalda da, Tekayak-Üsasgeneralçavuş çoban kızıyla evlenmek istediğini, kızın sözde babası Çinli porselen oyuncağa açıkladığında, bu evliliği kabul eder. Kızı olan Çoban kızına bu konuyu şöyle diyerek açar: “Bir adama vereceğim seni. Eminim, maun ağacından bu adam. Seni bir Tekayak-Üsasgeneralbayançavuş yapabilir o. Dolabı gümüş takımlarıyla dolu; gizli gözlerdeki eşyaları da ayrı” (s. 65).

Burada görüldüğü üzere, yaşlı Çinli, kızını evlenmeye ikna etmek için erkek karakterin zenginliğini bir fırsat olarak sunmaktadır. Bunun da yanı sıra, Tekayak-Üsasgeneralçavuş ile evlenerek, çoban kızının da statüsünün yükseleceğini belirtmektedir. Ancak çoban kızı, Tekayak-Üsasgeneralçavuş’un porselenden yapılmış tam on bir tane daha karısı olduğunu söyler ve evlenmek istemez, porselen

67

oyuncak Çinli babası ise kızına şu sözleri söyler: “Sen de onikinci karısı olursun. Bu gece eski dolap gıcırdayınca düğününüz olacak, itiraz yok!” (s. 65).

Babasının kızını evlendirirken kızına hiç sormaması, hatta kızın evlenmek istemediğini dile getirdiğinde bile itirazlarını kabul etmeyip, düğünün olacağını söylemesi dünya masallarında kadının alınıp-verilen, hakkında karar verilen ve itaat etmesi beklenen bir mal yahut nesne olarak görüldüğünü kanıtlamaktadır. Kadın, evlilik babası tarafından uygun görüldüğü takdirde, zengin adamın on ikinci karısı bile olacak olsa evlenmelidir. Ayrıca evlilik, kadının statüsünü artıran, kadını erkekle aynı statüye getiren bir kurum olarak sunulur: baba Tekayak-Üsasgeneralçavuş ile evlenirse kızının da seviyesinin yükselerek Tekayak-Üsasgeneralbayançavuş olacağını söylemektedir. Kadınların statüsü düşüktür, ancak erkekle evlendiği zaman yükselecektir.