• Sonuç bulunamadı

TÜRK MASALLARINDA TOPLUMSAL CINSIYET KALIP YARGI VE ROLLERI

2.1. Güzel Kadınlar, Cesur ve Akıllı Erkekler

BİRİNCİ BÖLÜM

TÜRK MASALLARINDA TOPLUMSAL CINSIYET KALIP

YARGI VE ROLLERI

Çalışma bağlamında incelenen kitap Tahir Alangu tarafından 1900’lü yılların başında derlenen, ilk basımı 1961’de yapılmış olan “Billur Köşk Masalları” isimli kitabın Yapı Kredi Yayınları tarafından 2017 yılında yayımlanan 14. Baskıdır. İncelenen Diğer kitap ise Pertev Naili Boratav’ın Az Gittik Uz Gittik isimli masal derleme kitabıdır. Bu kitap Bilgi yayınevi tarafından 1969 yılında birinci basımı yapılarak piyasaya sürülmüştür. Çalışmada incelenen Keloğlan Masalları ise, Kültür ve Turizm Bakanlığı resmi sitesinden alınmıştır.

2.1. Güzel Kadınlar, Cesur ve Akıllı Erkekler

Çalışma bağlamında incelenen Türk masallarında, kadın karakterlerin sahip olduğu cinsiyet rolleri ve kadınlara yüklenen kalıp yargılar büyük ölçüde benzerlik göstermektedir. Bunların en başında, masallardaki kadınların fiziksel özelliklerinin benzerliği ve kadın karakterlerin güzellikleriyle ön plana çıkması dikkat çekmektedir. İncelenen hemen hemen bütün Türk masallarında kadın karakterlerin gençliği ve güzelliği vurgulanmaktadır. Özellikle kadınların yüz güzelliği, gözleri, saçları, yüzlerindeki ifadeler sıklıkla belirtilir.

Kişinin yüzü, genellikle bir kişi ile ilgili bilgi veren ilk kaynaktır, hatta yalnızca en iyi bilgi veren kaynak değil, aynı zamanda en tesirli bilgi veren kaynaktır. “Yüz, sosyal iletişimdeki en dikkat çekici ve güvenilir bilgi kaynağı ve en çeşitli ve fazla bilgiyi karşı tarafa sunan vücut yönüdür(Jackson, 1987, s. 3). Kretschmer insan yüzünü “kişinin genel karakterinin bir kartviziti” olarak tanımlamıştır (1925, s. 25). Bundan yola çıkarak, Türk masallarındaki kadın karakterlerin, özellikle yüz güzelliğinin, masallarda ayrıntılı olarak tanımlanması şaşırtıcı değildir. Yüz güzelliği “bir kişinin ideal güzellik anlayışının en iyi temsilcisi ve insan duyularına en çok hitap eden” özelliktir (Hatfield & Sprecher, 1984, s. 4). Bunlardan yola çıkarak, masallarda, yüz güzelliğinin ruhsal güzelliğin bir temsili olarak verildiği söylenebilir. Masallarda kadın karakterlerin yalnızca yüz güzellikleri değil, fiziksel güzellikleri, boyu, endamı, edalı bir şekilde yürüyüşlerine varıncaya değin tasvir edilmiştir.

23

Buna örnek olarak, “Billur Köşk ile Elmas Gemi” masalındaki prensesin tasvir edildiği şu cümleler verilebilir: “… on beş yaşlarına erişip aklı uyanık, güzellikte benzeri yok, yetişkin bir kız haline gelmiş” (Alangu, 2017, s. 10). Yine aynı masalda, prensesin güzelliğinden “… inci ile örülü sırma saçlarını iki örgü sarkıtmıştır” denilerek bahsedilmektedir “ (s. 20). “Helvacı güzeli” masalında da, güzel kızı türlü oyunlarla kandırmak isteyen müezzin efendi ile oyununda ona yardım eden bohçacı kadın konuşurken, kızı şöyle tarif eder: “Aman Müezzin Efendi, turnanın tellisini, kızların da ince bellisini iyi seçmişsin.” (Alangu, 2017, s. 32). Kadın karakterin güzel ve genç oluşu “Muradına Ermeyen Dilber” masalında da vurgulanmaktadır. Bu masalda, kenar mahallede yaşayan fakir bir çiftin dünyaya gelen ve dervişlerin müjdelerle donattığı kız çocuğun güzelliğinden şu sözlerle bahsedilir:

Gel zaman git zaman, bu gel git sırasında kızcağız on dört on beş yaşına erer ki, cihanda benzeri yok. İsteyeni pek çok, güzellikte birinci; ağzı burnu küçücük, kumru sedalı, seçkin edalı bir kız olur ki, bakanın gözleri kamaşır. Bir gören bir daha göreyim der, karşısına geçip seyirden kendini alamaz olur. Her yerde güzelliği, kibarlığı övülür, dervişlerin bağışladığı meziyetleri dillere destan olur da, başka laf edilmez (s. 99).

“Zümrüdüanka Kuşu” isimli masalda da, padişahın has bahçesindeki tek elma ağacındaki tüm elmaları yiyen devi öldürmek isteyen şehzadelerin en küçüğü, devin yaşadığı kuyuya indiği zaman üç güzel kız görür. Bu kızlardan, şehzadenin görür görmez âşık olduğu kız, hemen hemen aynı sözlerle tarif edilir: “… odanın içinde öyle bir dünya güzeli ki, güneş örneği. Boyu, uzun boyun dallısı, yanakları allısı, kendisi bal peteğinin güleç yüzlüsü. Gören işinden şaşar, gözleri kamaşır. Ona bakan, gözlerini alamaz mı desem, bakmaya kıyamaz mı?” (Alangu, 2017, s. 149).

Aynı şekilde, “Sefa ile Cefa” isimli masalda da, İstanbul padişahının oğlu, şehzade Sefa’nın resmini görür görmez aşık olduğu Yemen padişahının kızını canlı olarak ilk gördüğü an şöyle anlatılır: “Yemen padişahının kızının odasına girerler; bakarlar ki resimdeki kızın canlısı; resim şöyle dursun, bu daha alımlısı. Gülerken gözlerine, söylerken ağzına baktırır. Bir eda ile salınır ki, Sefa’nın eli ayağı tutmaz olur” (Alangu, 2017, s. 223).

Boratav’ın Az Gittik Uz Gittik isimli masal derlemesinde de, kadınların aynı şekilde güzellikleri ile masallarda yer aldıklarını söylemek mümkündür. “Dev Baba” isimli masalda (1969, s. 69), gördüğü rüya yüzünden babasının öldürmek istediği padişah kızı, kaçıp bir devin köşküne sığınmış ve devle yaşamaya başlamıştı. Devin evinde yaşarken, kızın güzelliğini pencereden gören ve aşık olan şehzade, padişah kızı

24

ile evlenmek istemiştir: “Bir ara başını kaldırıp ne görsün, ahu gibi bir kız pencerede oturmuş… Padişahın oğlu can-u gönülden kıza aşık olur, aklı başından gider (s. 74). Boratav’ın kitabında yer alan, Papağan isimli masalda da, bir padişahtan ve bu kızın “güzel” kızından bahsedilir (1969, s. 142).

Örneklerden yola çıkılarak fiziksel güzelliğin, masallarda kadın karakterler için büyük önemi olduğu vurgulanabilir. Bu önem, kadınların erkekler tarafından bir arzu nesnesi olarak görülmesinden kaynaklanabilir. Kadınlar, masallarda erkeklerin arzuladığı, sahip olmak istediği ve bu yüzden mutlaka güzel olması gereken nesnelerdir. Kadın, bir erkek tarafından arzu edildiği takdirde evlenebilir, kendi özel alanına kavuşabilir, kendini koruma altına alabilir.

Seçilen Türk masallarında, kadın karakterlerin güzelliği övülürken, bu güzelliğin başlarına türlü kötülükler gelmesine yol açtığı da vurgulanmaktadır. Örneğin, “Helvacı Güzeli” masalında, mahalle camisinin müezzininin görüp âşık olduğu ve elde etmek için planlar yaptığı kızı gördüğü an şöyle tarif edilir:

… Bir gün minareye çıkıp ezan okurken, komşu bahçelerden birinde, çıkrıklı kuyudan su çeken, göğsü bağrı açık, baldırı bacağı çıplak akça pakça bir güzel kıza gözü ilişir. O anda aklı başından gider, ne dediğini, ne okuduğunu şaşırır; iyice bakınca anlar ki, o kız Hicaz’a giden komşusunun kendisine emanet edilen kızıdır. İçine bir ateş düşer, ne durabilir, ne oturabilir, bir yere sığamaz olur (Alangu, 2017, s. 32).

Bu alıntıdan yola çıkarak, müezzinin, komşu kızını yalnızca cinsel olarak arzuladığı söylenebilir. Çünkü müezzinin bakış açısından kız tarif edilirken, bir erkeği cinsel olarak baştan çıkarabilecek özellikleri vurgulanmıştır. Kadının bacakları ve göğsü bağrı gibi vücut hatları erkeksi bir bakış açısı ile verilmiştir. Benzer olarak Boratav’ın derlediği “Uyuz Padişahı” isimli masalında da, babasına kötülük eden uyuz padişahı isimli bir padişahı bulmaya giden bir şehzadenin hikayesi konu edilir. Bu masalda, şehzade uyuz padişahını bulduğunda uyuz padişahı kırk gün süren uyuz uykusuna yatmıştır. Şehzade, uykusunda yakaladığı uyuz padişahının bir kadın olduğunu görünce ona hemen şehvet duyar ve bir anlamda taciz eder. Bu durum, masalda şu sözcüklerle verilmiştir :

Uyuz padişahı ise kırk gün uyuz uykusuna yatmış bir kız. Şehzade uyuz padişahının kız olduğunu ve uyuduğunu görünce niyetini bozuyor. Ger, dönüp tahtın yanına varıyor., Padişahın yüzünü açıyor. Bakıyor ki bir kız, güzel nur gibi bir kız. Başlıyor şehzade bunun yakasının iliklerini çözmeye.. (Boratav, 1969, s. 120).

Bu iki alıntıda, masalın hitap ettiği okuyucu olan çocuklara da, masaldaki kadın karakter cinsel özellikleriyle sunulmuş yahut kadın oldukları açığa çıkan

25

karakterlerin cinsel özellikleri ön plana alınmıştır. Özellikle Uyuz Padişahı isimli masalda, kendisinden korkulan, yedi cihana korku saçan uyuz padişahı, kadın olduğu anlaşıldığında, artık korkulan bir karakterden, arzu edilen, cinsel istek duyulan bir karaktere dönüşmüştür. Aynı şekilde, Az Gittik Uz Gittik isimli masal kitabında yer alan “Kıral Padişahının Kızı” isimli masalda da oğlu ile evlenen kıral padişahının kızının güzelliğinden ve hünerinden etkilenen padişah baba, karısına oğlunu öldürüp, geliniyle evlenmeyi teklif etmiştir: “Karı, gel bu oğlanı öldürelim. Gelini de ben alayım” (Boratav, 1969, s. 109). Bu anlatımlar, çocukların da kadın karakteri cinsel olarak çekici olan özellikleriyle algılamasına, gerçek hayatta karşılaştıkları kadınları cinsel özellikleri ile konumlandırmasına, bunun da ötesinde, erkeklerin güzel bulduğu, cinsel arzu duyduğu her kadına mutlaka sahip olabileceği algısı geliştirmesine sebep olabilir.

Ölçer, kadın güzelliği ve erkek güzelliğinin farklı tanımlamaları olmasına rağmen, aralarında diyalektik bir bağ bulunduğundan söz eder (2003, s. 67). İlerleyen kısımlarda tartışılacağı üzere, kadın karakterler kimi zaman güzellikleri, kimi zaman doğurganlıkları kimi zamansa sağlıklı olmaları ile ön plana çıkarken; erkek karakterler yiğitliği, cesareti, hünerli oluşu ile tasvir edilmektedir. Fiziksel tanımlamadaki bu ayrılıklar, erkeğin fiziksel aktifliğinin ön plana çıkarılması sonucunda, kadınların edilgen erkeklerin ise etken olarak konumlandırılmasına yol açmaktadır.

Kadın karakterlerin güzelliğine karşın, masallarda erkek karakterlerin cesur ve kuvvetli oluşları, kadınların yuva kurma sürecinde de etkili olmuştur. Güzel olanın erkek tarafından arzulanan ve istenilen olması; kadının seçilen ve hakkında karar verilen bir nesne olarak algılanması, kadın karakterlerin fiziksel güzelliklerinin ön planda olmasına yol açar. Masallarda kadınlar eş seçiminde bulunamazlar, ancak masallarda kadınlar tarafından övülen erkeklerin tamamı cesurluğu, yiğitliği ve kimi zaman da zekası sebebiyle övgü almıştır.

Kamusal alanda yer alan erkeklerin ise, toplum tarafından cesur, gözü pek ve yiğit olmaları beklenmektedir. Bu bağlamda, ataerkil toplumlarda kadının daha çok ev içine yerleştirildiği ve ev işlerinden sorumlu tutulduğu, erkeğin ise toplumsal alana yerleştirilerek evin geçimini ve güvenliğini sağlama, hane içerisindeki kadınların iffetini ve namusunu koruma görevini yüklendiği göz önüne alınırsa, erkekte olumlanan özelliklerin cesaret, yiğitlik ve kuvvet olması şaşırtıcı olmayacaktır. Nitekim, masallarda kadın karakterler, şehzadelerin ve prenslerin cesaretlerinden ve

26

korkusuz oluşlarından etkilenmektedir. İncelenen Türk masallarında, erkek karakterlerin fiziksel özelliklerine nadiren yer verilirken, cesaretleri mutlaka vurgulanır; şehzadeler cesaret göstergesi olarak ya ejderhalarla yahut devlerle savaşırlar. Buna örnek olarak, “Zümrüdüanka” masalındaki şehzade verilebilir. Devi bulup savaşmak için su kuyusuna girip, kardeşlerinin kendisine oynadığı oyun yüzünden kuyuda hapis kalan şehzade, yerin altında gittiği yerlerden birinde bir yöre halkının susuzluk çektiğini görür. Bunun sebebini sorduğunda ise, bir ejderhanın pınar başında oturup yöre halkına su vermediğini öğrenir. Ejderhadan su alabilmek için her sene yöreden bir genç kızın kurban verildiğini öğrenen şehzade, ejderha ile savaşır ve kurban verilen kızı kurtarır. Kız kurtulunca şehzadeye şu sözleri söyler: “Maşallah yiğidim, gerçekten bir başka dünyadan gelip bizim imdadımıza yetişmişsin. Sen olmasaydın, bu suyun yolunu açacak; bu dudağı çatlak, hepsi de ödlek halkın içini serinletecek bir kimse bulunmazdı (Alangu, 2017, s. 157). Yine, aynı şehzadenin cesareti ve yiğitliği, kurtarılan kızın şah babasına şehzadeyi övdüğü sözcüklerde de ortaya çıkmaktadır: “… karşıma öyle bir yiğit çıktı ki, bu diyarın yiğitlerine benzemez. Gücü, direnişi, hele aklı, hüneri, kimseninkine benzemez. Yiğidin irisi, hem de güçlü dirisi…” (Alangu, 2017, s. 158). Bu örnekte de görüldüğü gibi, masaldaki kadın karakter, şehzadeyi babasına överken yiğit ve güçlü oluşu gibi, toplumun erkeksi olarak nitelediği özelliklerini belirtmiştir.

Aynı şekilde, “Alicengiz Oyunu” isimli masalda, derviş tarafından kaçırılıp bir odaya kapatılan bir kızı kurtaran erkek kahraman “Gerçekten akıllı, hünerli, mahir yiğit imiş…” denilerek övülür; cesareti ve yiğitliği padişah tarafından ödüllendirilir (s. 247). “Billur Köşk ile Elmas Gemi isimli” masalda ise, şehzadenin güzelliği övülürken, cesaretinden dolayı da aslana benzetilir: “Öyle bir yiğittir ki, ayın on dördüne benzer. Dört kaşlı, aslan duruşlu.” (Alangu, 2017, s. 13).

Bu tartışmalarla benzer olarak, incelenen Keloğlan Masallarında da, Keloğlan’ın akıllı olduğu doğrudan söylenmezken, zekası ile bir çok zorluğun üstesinden geldiği, türlü zeka oyunlarıyla padişahın takdirini kazanıp kızıyla evlendiği söylenmektedir. Keloğlan masallarında yer alan kadın karakterler ise, güzelliği ile dikkat çekmektedir.

Yukarıdaki tartışmalar, Türk masallarında kadın kahramanlar çoğunlukla güzelliği ile, erkek kahramanların ise yiğitlikleri cesur, hünerli ve akıllı oluşları ile ön plana çıktıklarını göstermiştir. Bu özellikler, Bem’in toplumsal cinsiyet kalıp yargılarıyla ilgili yaptığı çalışmaların sonuçlarıyla uyumludur. Bem çalışmasında,