• Sonuç bulunamadı

Çalışma kapsamında, hem Türk hem dünya masallarından örnekler incelenmiş; toplumsal cinsiyet açısından masalların birbiriyle benzer ve birbirinden ayrışan yönleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu bölümde öncelikle incelenen masallardaki benzer ve farklı kadınsılık özellikleri ele alınacak, daha sonra da erkeksilik özelliklerinin benzer ve farklı yönleri ele tartışılacaktır.

Broverman, 1972 yılında, 74 erkek ve 80 kadın katılımcı ile yürüttüğü bir çalışmada, her iki cinse yüklenen kadınsılık ve erkeksilik özelliklerini belirlemiştir. Bu çalışmaya göre, Broverman, erkeklerin “ saldırgan/kavgacı, bağımsız, duygusal olmayan/duygularını saklayan, nesnel, kolayca etki altında kalmayan, baskın, etkin, rekabetçi, mantıklı, bilge, iş hayatında yetenekli, dünyayı tanıyan, kolayca incinmeyen, maceracı, kolay karar verebilen, lider konumunda olan, hırslı ve görünüşe önem vermeyen “ (Broverman, 1972, akt. Basow, 1992, s. 5) gibi özelliklerin erkeksi özellikler olarak tanımlandığını belirlemiştir. Aynı çalışmada kadınsılık özellikleri ise “ saldırgan/kavgacı olmayan, bağımlı, çok duygusal,

duygularını saklamayan, kolayca etkilenen, edilgen, küçük krizlerde kolayca telaşlanan, itaatkâr, rekabetçi olmayan, mantıksız, ev odaklı, iş hayatında başarısız, sinsi, dünyayı tanımayan, kolayca incinen, maceracı olmayan, kolay karar alamayan, lider vasfı taşımayan, kendine güvensiz, hırslı olmayan, duyguları düşüncelerden ayırt edemeyen, bağımlı, dış görünüşü konusunda kibirli “ bireyler olarak

tanımlanmıştır. Bunun yanı sıra, kadınlar “konuşkanlık, ince düşünceli olmak, nazik olmak, başkalarının duygularına önem vermek, dindarlık, kendi görünüşü ile yakından ilgili olmak, alışkanlıklarına bağlı olmak, sessiz olmak ve korumaya ihtiyaç duymak” kadınsı özellikler olarak sıralanırken, bu özelliklerin tam tersi olan

« konuşkan olmamak, kaba ve sert olmak, diğer insanların duygularından habersiz olmak, fazla dindar olmamak, kendi dış görünüşü ile fazla ilgili olmamak, alışkanlıkları konusunda özensiz olmak, gürültücü olmak, korumaya ihtiyaç duymamak » (Broverman, 1972, akt. Basow, 1992, s. 5) gibi özellikler erkeksi

73

Bem ise, 1974’teki çalışmasında, kadınsı özellikleri “sevecen, neşeli, çocuksu, merhametli, sert üslup kullanmayan, sakinleştirici, kadınsı, kolay kandırılabilen, nazik, çocukları seven, sadık, başka insanların ihtiyaçlarına duyarlı, sessiz, tatlı dilli, anlayışlı, hassas, anlayışlı, sıcakkanlı ve itaatkar” olarak tanımlamıştır. Erkeksi özellikleri ise, “saldırgan, lider özellikli, hırslı, analitik düşünen, kendine güvenen, atletik, rekabetçi, baskın inançlarını savunan, güçlü, bağımsız, lider özellikli, maskülen, kendine güvenen, kendine yeten, güçlü karakterli, görüşünü savunan, risk alabilen” olarak tanımlamıştır (Prentice and Carranza, 2002, s. 269-270) . Bu tanımlamalar, zaman içerisinde küçük değişikliğe uğrasa da özellikle kadınlara uygun görülen özellikler sabit kalmıştır.

Lueptow ve arkadaşları da (1995, s. 513) çalışmasında, erkeksi özellikleri “baskın, kavgacı, rekabetçi, bağımsız, hırslı, kendine güvenli ve kararlı” olarak listelerken, “sevecen, itaatkar, duygusal, sıcakkanlı, konuşkan ve nazik” gibi özellikler kadınsal özellikler olarak tanımlanmıştır. Ayrıca Lueptow çalışmasında, kadın ve erkekler arasındaki rol ayrımının çok kesin hatlarla yapıldığını da vurgulamıştır.

Bu bilgilerden yola çıkarak incelenen her iki masal grubunda da kadın karakterlerin fiziksel güzelliklerinin ön planda olduğu, fiziksel güzelliğin kadınlar açısından önemli hatta kıskançlık ve haset sebebi olduğu, haset nedeniyle kadınların birbirlerine çeşitli kötülükler yapıp iftiralar attığı görülmüştür. Hem Türk masallarında hem de dünya masallarında, kadın karakterlerin güzellikleri ayrıntılı olarak verilmiştir. Türk masallarında kadın kahramanların yüz güzelliğinin yanı sıra, endamından, vücut hatlarından, selvi boylu, kumru edalı oluşundan da bahsedilmiştir. Bunun yanı sıra kadınların erkekler için bir cinsel arzu sebebi olarak verilmiş olması dikkat çekicidir. Dünya masallarında ise, başat kadın karakterlerin betimlemesi, vücut güzelliğinden daha çok yüz güzelliğine odaklanmış ve kadın karakterlerin güzelliğinden daha genel hatlarla bahsedilmiştir.

Başat kadın karakterlerin güzelliğinin yanı sıra, temiz ve masum oluşu, narin ve kırılgan oluşu incelenen iki masal grubunda da kadın karakterlere yüklenen ortak özelliklerin arasındadır.

Kadınların güzelliğine karşın, erkek karakterlerin cesur ve yiğit oluşu her iki masal grubunda vurgulanan erkeksi özelliklerin başında gelmektedir. Yiğit kelimesi sözlük manası ile “güçlü ve yürekli” anlamına geldiği için, dünya masallarında doğrudan yiğit sözcüğü kullanılmasa da, erkek karakterlere yüklenen özellikler

74

incelendiğinde, onların da Türk masallarında kullanılan anlamıyla “yiğit” karakterler olduğu anlaşılmaktadır. Her iki masal grubunda başat erkek karakterlerin tamamı cesur ve güçlü erkeklerdir.

İncelenen Türk ve Dünya masallarında, kadınların her zaman güzellikleri ile ön planda oluşu, erkeklerin ise cesur ve güçlü olmaları, Basow (1992), Bem (1974) ve Lueptow (1995) ’un çalışmalarında belirledikleri kadınsılık ve erkeksilik özellikleri ile uyumluluk göstermektedir. Bu üç araştırmada da, kadınların güzel, sevecen, canayakın olmaları ; erkeklerin ise güçlü, rekabetçi, hırslı olmaları cinsiyetlerine atfedilen kalıp yargılar arasındadır.

İncelenen her iki masal grubunda da, evlenmek kadınlar için ulaşılması gereken bir hedeftir. Masallarda evlilik, kadınlar için sahip olunan bir statü, kadının varlığını onurlandırıcı bir kurum olarak sunulmuştur. Basow (1992), kadın karakterlerin evliliğe düşkünlüğünü, kadınların ev odaklı (home-oriented) olması ile ilişkilendirildiği sonucuna ulaşmıştır. Yine aynı çalışmada, Basow (1992), kadınların korunmaya ihtiyaç duyan bireyler olarak tanımlandığını belirtirken, erkeklerin ise koruyucu olarak tanımlandığını belirlemiştir. Bu durumda, masallardaki kadınların evlenme arzusunu, hem kendilerine ait bir yuva, hem de koruyucuya sahip olma isteği olarak yorumlamak mümkün olabilir. Ancak evlilik kararını, hem Türk hem de Andersen masallarında, kadın karakterler değil, bu karakterlerin yerine babaları yahut babaları yerine koydukları karakterler vermektedir. Hem Lueptow (1995), hem de Basow (1992) ve Bem (1974) , kadınların itaatkâr ve teslimiyetçi olarak nitelenirken, erkeklerinde baskınlığın olumlanan bir özellik olduğu belirlemişledir. Basow ayrıca, çalışmasında erkeklerin kolay karar alabilen bireyler olarak atfedildiği sonucuna ulaşmıştır. Diğer bir deyişle, yapılan çalışmalarda da, erkeklerin kararlar alan ve yöneten, kadınların ise boyun eğerek itaat eden bireyler olarak betimlendiği ortadadır. Dolayısıyla, kadın ve erkek bireylerin masallardaki temsillerinin de aynı doğrultuda olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla, masalların ataerkil toplumların kadınsılık ve erkeksilik özelliklerini yansıttıkları söylenebilir.

Hem Andersen masalları grubunda, hem de Türk masallarında kadınların evlenmek istedikleri kişiyi seçtikleri masallar olup olmadığı incelendiğinde, Türk masallarından “Billur Köşk ve Elmas Gemi” isimli masalda, padişah kızı âşık olduğu delikanlının peşinden Yemen’e gitmiş, onun peşinden kendi ülkesine gelmesini sağlamış ve onunla evlenmiştir. Evleneceği kişiyi kadın karakter seçmiş, babası ile tanıştırmış ve babasının da rızasıyla onunla evlenmiştir. “Billur Köşk ve Elmas Gemi”

75

masalı hariç, diğer tüm masallarda kadınlar zor durumdan kendilerini kurtaran erkeklerle evlenmişler, çoğunda fikirlerini bile söylemeden, kurtarıcı erkeğin elini tutup saraya gitmişlerdir. Türk masallarından “Ağlayan Nar ile Gülen Ayva” isimli masalın da bu noktada ayrıştığı söylenebilir. Şöyle ki, kızıyla evlenmek isteyen şehzadeye kızını ikna etmesi gerektiğini kızın padişah babası söylemiş, kızının olumsuz fikirlerinde kızını zorlamamış ve şehzadeden cesaretini ispatlayarak kızının rızasını almasını istemiştir. Bu masalda da, her ne kadar padişah kızını beğenip talip olan masaldaki erkek karakter olsa da, padişah baba kızının rızası dışında kızı hakkında evlilik kararı vermemiştir. Andersen Masalları içerisindeki Küçük Deniz Kızı isimli masalda da, deniz kızı aşık olduğu prensle evlenmek için kendi kararlarını almıştır. Bu masalların, kadınların gösterdiği cesaretler, kendi kendilerine karar alabilme yetisine sahip olmaları göz önünde bulundurulduğunda, cinsiyet kalıp yargılarını ortaya koyan çalışmalarla ters düştüğü söylenebilir ve bu oldukça dikkat çekicidir. Bu iki masal hariç, incelenen diğer tüm Türk masallarında, kadınlar, kendilerini içinde bulundukları zor durumdan kurtaran, ağaç tepesinde onları bulup indiren, saklandıkları mağarada hayatta kalmalarını sağlayan, ya da ailesi tarafından kapı dışarı edildiğinde sığındıkları evdeki erkek ile evlenen kadınlardır. Kadınlara masallarda evlilik teklifi dahi sunulmamış, kurtarıcı erkeklerin “onlarla evlendiği”, “onları alıp saraylarına götürdüğü” söylenmiştir. Bu durum, dünya masalları için de geçerlidir. Kadın karakterlerin hepsi, kendi rızaları dışında evliliğe zorlanmış, babaları ya da başka bir erkek haklarında evlilik kararı almıştır. Kadınlar bu evliliğe boyun eğmiş, bir kurtarıcı beklemiş, kurtarıcı geldiği zaman da kurtarıcı olan erkek ile evlenmişlerdir.

Evlenen kadınlara her zaman zenginlik ve statü vaad edilmiştir. Türk masallarında evlenilen erkeklerin hemen hepsi şehzade ya da padişahtır, bu kişiler zaten zenginliğin ve statünün temsilidir. Dünya masallarında da kurtarıcı olan ve kadınların evlendiği erkeklerin hepsi kral ya da prenstir. Lueptow (1995), Basow (1992) ve Bem (1974) in çalışmalarında ulaştığı sonuçların iş hayatında başarılı olma özelliğinin erkeklere yüklendiği; kadının ise edilgen, boyun eğen ve itaat eden olarak kabul edildiği göz önüne alındığında, erkeğin güçlü ve zengin oluşunun yüceltiliyor olması olağandışı değildir. Her iki masal grubunda, bu genellemelerin dışında kalabilecek birer masalla karşılaşılmıştır. Türk masallarında “İğci Baba”da başat kadın karakter iğci babanın mağarasında tanıştığı delikanlı ile evlenmiş, Andersen masallarında ise “Çoban Kızı ile Ocak Süpürücüsü”nde oyuncak çoban kızı zengin

76

olan karakteri değil ocak süpürücüsünü tercih etmiştir. Her iki masalda da erkekler statü sahibi yahut zengin değildirler, ancak kurtarıcı rolleri devam etmektedir.

İncelenen masallarda, en çok dikkat çeken noktalardan birisi kadın kahramanların özel alanlarından kamusal alana çıkamıyor olmalarıdır. Özel alanlarını terk ederek kamusal alana çıkan kadınların hemen hepsi, gittikleri yerler hamam gibi erkeklerden izole mekânlar bile olsa, türlü kötülüklere maruz kalmışlardır. Kadınlar kendi cinsiyetleri ile kamusal alanda asla varlık gösterememişler, kötülüklerden korunabilmek için erkek kılığına girmek zorunda kalmışlardır. Bu durum da, çalışmalarla uyumlu olarak, kadınların lider olarak görülmemesinin, kendi kararlarını alamayan, iş hayatını ve dünyayı tanımayan, kendini koruyamayacak bireyler olarak görülmesinin sonucudur. Ayrıca kadınlar, ev odaklı ve maceracı olmayan bireylerdir, bu yüzden dış dünyanın kötülüğüne karşı koyamayacakları düşünülmektedir. Bu durum tüm Türk masallarında böyle iken, Andersen masallarında bu duruma istisna olabilecek tek bir masal mevcuttur: “Yaban Kuğuları”. Bu masalda, kötü kalpli kraliçe tarafından ağabeyleri büyülenerek yaban kuğusuna dönüştürülen prenses, evden çıkıp ağabeylerini bulmuştur. Masal ilk defa başat kadın karakterin erkek kılığına girmeden toplumsal alana çıkıp ağabeylerini araması ve başarılı olup ağabeylerini bulması ile sonuçlanması bakımından önemlidir. Ancak, kralla evlendikten sonra kendisine tanımlanan özel alanı olan saraydan çıkıp, ağabeylerine yapılan büyüyü çözmek için ısırgan otu toplamak amacıyla mezarlığa gittiğinde başpiskopos tarafından büyücülükle suçlanmış ve ölüme mahkum edilmiştir. Şöyle söylenebilir ki, aynı masalda kamusal alanda erkek kılığına girmeden başarılı olan Elisa, aynı masalda özel alanından ayrıldığı için iftiraya uğramıştır. Yaban Kuğuları masalı, kadının kamusal alana çıkması ile ilgili hem başarılı hem başarısız bir örneği barındırmaktadır. Broverman’ın çalışmasında, (1972, akt, Basow, 1992, s. 5), toplum tarafından erkeğe yüklendiği belirlenen maceracılık ve karar alan kişi olma özelliklerini yüklenen kadın, ilk adımda başarılı olmuş ama sonradan yine kötülüğe maruz kalmış ve kurtarıcı ağabeyleri vesilesi ile ölümden kurtulmuştur.

Kadın karakterlerin kamusal alana çıkmalarına değinilmişken, kadın kimlikleri ile özel alanlarından ayrılan kadınların başına gelenlerden bahsetmek yerinde olacaktır. Erkek kılığına girmeksizin, kadınlar kendi kimlikleri ile özel alana çıktıkları zaman başlarına gelen öncelikli kötülük iftiraya uğramalarıdır. Özel alanlarından ayrılan kadınlar, bazen başka bir kadının, bazen kendilerine göz koyan bir erkeğin, bazen ise bir din adamının iftirasına uğrar ve ölüm cezasına çarptırılırlar.

77

İftiraya uğramak masallarda bir kadın için olağan ve çok sık karşılaşılabilen bir durumdur. Masallarda iftiraya uğrayan kadını babası ya da kocası olan erkek sorgulamaz, kadın kendini savunmaz, çarptırıldığı ölüm cezasına boyun eğer. Kadınların kendilerini savunmak için herhangi bir uğraşı içine dahi girmemeleri oldukça şaşırtıcıdır. Özel alana kadın olarak çıkıp iftiraya uğramayan tek kadın, Kibritçi kızdır; o da çalışmak için özel alana çıktığı için masalın sonunda ölmüştür.

Kadın karakterler masallarda ölümle sık sık burun buruna gelirler. Masallardaki kadın karakterlerin hemen hepsi en az bir kez ölüm cezasına çarptırılmış ve kurtarılmışlardır. Bu, özellikle Türk masallarında çok daha fazla rastlanılan bir durum olsa da, Andersen masallarında da kadın karakterlerin bazıları, ölüm cezasına çarptırılmış ve hayatta kalmışlardır. Yalnızca ölüm cezasına çarptırılarak değil, sevdiği prense kavuşamayınca fedakârlık yaparak ölen yahut soğukta donarak ölenler de kadın karakterlerdir. İncelenen masallarda, ölümle yüzleşmiş ya da hayatını kaybetmiş tek bir erkek karaktere rastlanmıştır. “Helvacı Güzeli” isimli masalda, komşu kızına iftira atan müezzin, kızın suçsuzluğunun ortaya çıkması neticesinde padişah tarafından işbirlikçi bohçacı kadın ile beraber öldürülmüştür, Yaban Kuğuları”nda ise Elisa’ya iftira atarak büyücülükle suçlayan başpiskoposa herhangi bir ceza verildiğine dair bilgi yoktur.

“Helvacı Güzeli” isimli masaldan bahsederken, bir üst paragrafta vurgulandığı üzere, müezzine komşu kızını oyuna getirmesinde bir bohçacı kadının yardım ettiğinden söz edilmişti. Tıpkı bu masalda olduğu gibi, İncelediğimiz masallardaki kötü karakterler, iş birlikçiler, büyücüler daima kadın karakterlerdir. Masallarda kadın karakterler, özel alanlarından ayrılan ve dul kadınlarsa, mutlaka kötü olarak betimlenmişlerdir. Türk masallarında, kadınlar genç ve bakire olduklarında, temiz ve masumluğu ile vurgulanırken, yaşlandıklarında çirkinlikleri ve yaşlılıkları ile betimlenmekte, eğer özel alanlarından da ayrılıp kamusal alana çıkıyorlarsa mutlaka kötü karakterler olarak nitelendirilmektedirler. İncelenen Andersen masallarında ise, büyücü kadın, özel alanından ayrılmamış da olsa çirkin bir karakter olarak okuyucunun karşısına çıkmaktadır. Türk masallarında özel alanlarından ayrılan kadınların hemen hepsi kötü karakterler olarak nitelenmişken, Andersen masallarında kötü karakterleri sınıflandırmak için mekân ayrımı yapılmamıştır. Burada, masallardaki kadın karakterlerin, özel alanlarındaki diğer kadınları ötekileştirerek kendi alanlarından uzaklaştırmak için gösterdikleri çabayı göz ardı etmek doğru olmaz. Masallardaki kadın karakterler, üvey anneler, ev sahibi hanımlar, özel

78

alanlarına sonradan giren ya da özel alanlarındaki rakip gördükleri kadınları türlü oyunlarla ve büyülerle uzaklaştırmak için ellerinden geleni yaparlar. Bunun altında yatan sebep, kadının söz sahibi olabildiği tek mekan olan kendi özel alanındaki gücünü kaybetmeme isteği olarak yorumlanabilir. Ayrıca, Brovermann (1972)’ un çalışması da göz önünde bulundurulduğunda, masallarda sinsi ve rekabet etmek istemeyen kadın karakterlerle karşılaşılması ilginç değildir.

Masallarda kadınların, kendi özel alanlarına sahip olabilmeleri için temiz, masum ve güzel olmalarının yanı sıra, mutlaka ev işlerinde marifetli olmaları gerektiği vurgulanmıştır. İster sıradan bir kenar mahalle kızı olsun ister padişah kızı, bütün masallarda kadınlar, mutlaka ev içinde bir takım temizlik gibi işlerle ve dikiş, nakış, örgü gibi el işleriyle uğraşmaktadırlar. Özel alanlarını kaybedip yeni bir özel alana kavuşmak isteyen kadınlar, erkekleri ev işleriyle etkilemeye çalışmakta yahut bir özel alana dahil olmak isteyen kadına o evin işlerinde yardımcı olma şartı sunulmaktadır. Hem Türk masallarında hem incelenen dünya masallarında bu durum sabittir. Başlarında bir erkek olmadan, kendi geçimlerini sağlamak isteyen kızlar da mutlaka dikiş ve örgü gibi evden çıkmadan yapılabilecek işlerle geçimlerini sağlamaktadırlar. Kadının kendi başına, kadın olarak toplumsal yaşamda hayatta kalabilmek ve karar alabilmek gibi bir şansı yoktur. Kadınlar kendi kararlarını alamazlar ancak haklarında alınan kararlara itaat edebilirler. Bu durumun tek istisnası, “Küçük Deniz Kızı” isimli masaldaki deniz kızıdır. Aşık olduğu prense kavuşabilmek için kimseyi dinlemeyip insan olma kararı almış ve bunun için sesini feda etmiştir deniz kızı. Tüm bu kararları alırken de ne bir erkeğe ne de başka bir kadına danışmamıştır. Ancak, kendi başına aldığı bu karar onun ölümüne sebep olmuştur.

İncelenen Türk masalları ile dünya masallarında dikkat çekici bir nokta daha vardır. Kimi masallarda şehzadelerin ya da prenslerin okçuluk, ata binme yahut okul eğitimi gibi bir takım eğitimler aldıklarına rastlanırken, kadın karakterlerden yalnızca bir tanesinin eğitim aldığına dair bilgi vardır. Buna istisna olarak, “Ağlayan Nar ve Gülen Ayva” isimli masal verilebilir. Bu masalda, ergenliğe kadar erkek kılığında yaşayan kadın şehzade, okçuluk, ata binme gibi eğitimler almıştır ancak, bu eğitimler kadın karaktere erkek olduğu düşünülerek verilmiştir. Andersen masallarında yeralan “ Yaban Kuğuları” bir kadın karakterin kitabı olduğuyla ilgili bilgi barındıran tek masaldır. Bu kadın karakterin bir kitabı olduğuna göre, okuma-yazma eğitimi aldığı söylenebilir. Ancak, prens kardeşleri gibi okula gitmeden, özel alanından ayrılmadan sarayda eğitim aldığının ipuçları vardır. Yine de söz konusu masal, kadın bir

79

karakterin okuma-yazma bildiği, eğitim aldığı ile ilgili bilgi veren tek masal olması bakımından büyük önem arz etmektedir. İncelenen Türk masallarının hiçbirinde ise kadın karakterlerin eğitim aldığına dair bilgi yoktur. Bu sebeple, söz konusu masal, cinsiyetler arasındaki rol değişiminin temsili gösteren önemli bir örnektir.

Masallardaki kadın ve erkeklere yüklenen özellikler, bu açıklamalar ışığında incelendiğinde, masalların uzun tarihsel geçmişi, içinde var olduğu kültür de göz önünde bulundurulduğunda, kendi dönemlerinin kadın ve erkeğe bakış açısı kaçınılmaz olduğu anlaşılacaktır. Tahir Alangu tarafından 1900’lü yılların başında derlenen Billur Köşk Masalları ve Boratav’ın Az Gittik Uz Gittik ile, Türk kültüründe en az bu kitaplardaki masallar kadar uzun bir geçmişe sahip olan Keloğlan

Masalları’ndaki kadınların dönemlerinin kadın rollerine uygun bir şekilde daha

edilgen, kurtarılan, sessiz, narin, kadınsı, kolay kandırılan, hassas kişilikler olması oldukça normaldir; ancak bu rollerle uyumlu olmayan güçlü bir kaç kadın karaktere de rastlanmıştır. Batı dünyasında, kadınsı özelliklerin bir çoğu Türk masallarıyla benzer özellikler gösterse de, Anadolu’dan daha önce başlayan feminist hareketlerin etkisiyle, kendi başına kararlar alabilen, risk alabilen daha çok sayıda kadına rastlamak da şaşırtıcı değildir. Ancak, yine belirtmek gerekir ki, yüzyıllardır söylenegelen bu masalların hemen hemen hepsinde kadının edilgen, boyun eğen, hassas, risk almaktan kaçınan, kolay kandırılan, teslimiyetçi ve itaatkar ; erkeklerinse baskın, güçlü, rekabetçi ve maceraya açık karakterler olarak temsil edildikleri tespit edilmiştir. Bu özellikler de kadınsılık ve erkeksilik özelliklerini belirlemek için yapılan çalışmalarla uymludur. Bir başka deyişle, bu masallar kuşaktan kuşağa ataerkil toplumların kadınlarda ve erkeklerde olmasını beklediği özellikleri taşımakta, cinsiyet roller kalıp yargılarının içselleştirilmesine katkıda bulunmaktadır.

80

SONUÇ

Bu çalışmada Türk ve Dünya masallarından örnekler incelenmiş, incelenen örneklerdeki kadın ve erkek karakterlere yüklenen roller ve toplumsal cinsiyet kalıp yargıları irdelenmiştir. Çalışma sonucunda, iki masal grubunda birbirine benzeyen ya da birbirinden farklı kadınsılık ve erkeksilik özelliklerinin ve cinsiyet rollerinin olduğu belirlenmiş ve bu roller ve kalıp yargılar ayrıntılı olarak tartışılmaya çalışılmıştır. Bu tartışmalar, Türk masallarında kadınların daha edilgen,