• Sonuç bulunamadı

1.3.2.2 2002 Tarihli Ulusal Güvenlik Stratejisi’nin Ana Hatları

IX. Bölüm: Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumlarının Yirmi Birinci Yüzyılın İmkan ve Meydan Okumalarını Göğüsleyebilecek Şekilde Yeniden

1.4. ABD’nin Afganistan Operasyonu

1.4.1. Sınırsız 24 Özgürlük Operasyonu

11 Eylül saldırıları akşamı ilk hedef olarak Irak seçilmiş ancak Dışişleri Bakanı Powell somut delillere dayanılmadan Irak’a saldırılması halinde uluslararası camianın buna katılmayacağını ve destek bulamayacaklarını belirtmiş ve bu yüzden hedefin Afganistan ve El Kaide olması gerektiğini söylemiştir(Yavuz, 2006: 94-95). ABD Senatosu, ABD Anayasası gereğince Başkan Bush’a verdiği 15 Eylül 2001 tarihli “Askeri Kuvvet Kullanma” yetkisi hakkındaki kanunda; 11 Eylül saldırısının, ABD’ne, vatandaşlarına ve ulusal güvenliğine karşı olağanüstü tehdit oluşturan bir ihlal olduğunu, Anayasanın verdiği yetki çerçevesinde uluslararası terörizme karşı koruyucu ve caydırıcı tedbirler almak hakkının; ABD’nin “Meşru Müdafaa” ve ABD vatandaşlarının güvenliklerinin korunması hakkına dayandığı, kuvvet kullanımının, muhtemel hedeflerinin ise, uluslararası terör örgütlerine, terörist kişilere ve teröre destek veren uluslara karşı kullanım yetkisine dayandırıldığı deklare edilmiştir(Çaşın,2002:68).

7 Ekim 2001 tarihinde Bush ulusa sesleniş konuşmasında “ABD ordusu Afganistan’da El Kaide’nin terörist kamplarına ve Taliban rejiminin askeri yapılanmasına karşı saldırıya başladı.” demiş ve savaşı açıkça başlatmıştır(Sever ve Kılıç, 2001: 287). Böylece ilk hedef Afganistan olmuştur.

5 Aralık 2001 tarihinde Bonn’da yapılan konferans sonrasında, BM Güvenlik Konseyi (BMGK)’nın 1386 sayılı kararıyla oluşturulmuş ve ilk lider ülke görevini (lead nation) gönüllü olarak İngiltere üstlenmiştir. Böylece Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti (International Security Assistance Force-ISAF) oluşturulmuştur. ISAF bir BM kuvveti olmayıp, BMGK sorumluluğu altında, isteyen

24

ülkelerin katkıda bulunabildiği bir koalisyon kuvvetidir. Afganistan’da, BM Afganistan Yardım Kuvveti (United Nations Assistance Mission in Afghanistan- UNAMA), ISAF ve ABD liderliğindeki OEF olmak üzere üç ayrı harekât yürütülmektedir.

NATO’nun Ağustos 2003’te Kabil sorumluluk sahasında icra edilen ISAF görevini almasının ardından, harekâtın 5 bölümde icra edilmesi planlanmıştır.

Birinci bölüm; değerlendirme ve hazırlık safhası olup, Kabil sınırları içindeki harekâtı kapsamaktadır.

İkinci bölüm; görev sahası sorumluluğunun tüm Afganistan’a genişletilmesini kapsamaktadır. 13 Ekim 2003 tarihinde BMGK, NATO ISAF görevinin Kabil ötesine de genişlemesine imkân veren 1510 sayılı kararı kabul etmiştir.3 Bu karar üzerine sorumluluk sahasının kuzeye genişletilmesi, 2004 Ekim ayında tamamlanmıştır. Bunu takip eden batıya hareket ise Eylül 2005’te; güneye genişleme Temmuz 2006’da; doğuya genişlemeyi içeren safha ise Ekim 2006’da tamamlanmıştır.

Üçüncü bölüm; istikrar safhası olarak adlandırılmaktadır. Bu safhada tüm ülkenin, barış ve istikrarı sağlanacaktır. Hâlen bu safhada bulunulmaktadır.

Dördüncü bölüm; geçiş dönemi olarak planlanmaktadır. Bu dönemde sorumluluklar, yetiştirilmiş ve teşkil edilmiş Afgan güvenlik kurumlarına ve kuvvetlerine teslim edilecektir.

Beşinci bölüm ise NATO birliklerinin ülkelerine geri dönmelerini içermektedir. Dördüncü ve beşinci safha, birlikte icra edilecek şekilde planlanmaktadır(Mengi ve Oğan,2008,www.asam.org.tr).

Tablo IX: İSAF’ın Görev Bölgeleri

Kaynak: www.asam.org.tr

ISAF’ın Askerî Organizasyonu: ISAF Kabil Merkez Bölge Komutanlığı ile Kuzey, Batı, Güney ve Doğu Bölge Komutanlıklarından oluşmaktadır.

Tablo X: ISAF’ta Görev Alan Ülkelerin Afganistan’daki Konumları

Kaynak: www.asam.org.tr

ISAF’a Katkı Yapan Ülkeler ve Mevcut Durumu: ISAF bir NATO harekâtı olmasına rağmen, NATO üyesi olmayan ülkelerin de önemli katkıları bulunmaktadır. 19 bin kişilik kuvvetle en fazla katkıyı yapan ABD’yi, İngiltere izlemektedir. NATO

üyesi olmayan ülkeler arasında en fazla katkı Avustralya tarafından sağlanmaktadır(Mengi ve Oğan,2008,www.asam.org.tr).

Tablo XI: İSAF’taki Ülkelerin Asker Sayıları

Kaynak: www.asam.org.tr

7 Kasım 2001’de ABD’nin Afganistan’a müdahalesi sona ermiştir. BM ve ABD gözetiminde 27 Kasım 2001’de gerçekleştirilen Bonn Zirvesi’nde ülkedeki tüm etnik ve silahlı grupların durumu göz önünde tutularak geniş tabanlı bir hükümet kurulması için Amerikan Petrol şirketi UNOCOL’ın danışmanlığını yapan Hamid Karzai başkanlığında hükümet kurulmuştur. Bu yönetimde etnik dağılıma göre 11’i Peştun, 8’i Tacik, 5’i Hazara ve 3’ü Özbek olmak üzere 27 bakanlık kurulmuştur. Ancak bu dağılımında adil olmadığı daha sonra çıkan çatışmalardan anlaşılmaktadır(Burget, 2002: 62).

Afganistan’daki Anakonda operasyonu, El Kaide ve Taliban’ın kalıntılarının kökünü kazıyamamıştır. General Franks’a göre;

Operasyon mutlak bir başarısızlık olmasa da El Kaide lideri hala yakalanabilmiş değildir. ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Afganistan savaşının giderek karmaşıklaştığı bir dönemde “terörizme karşı savaşın” ikinci aşaması için Saddam rejimine yönelik operasyona destek arayışları için gittiği Ortadoğu gezisi de olumlu sonuç vermemişti. Bunun birinci nedeni, gezinin

gündemini Irak savaşının değil, İsrail-Filistin sorununun belirlemiş olmasıdır. İkinci nedeni ise, Cheney Irak’a karşı yapılması planlanan askeri müdahaleye destek verecek tek bir Arap ülkesi bulamamıştır. Savunma Bakanı Rumsfeld ise gazetecilerin sorusuna “dostlarımızın kamuoyuna başka bir şey, kulağımıza başka bir şey söylemesine alışığız” demesi el altından bazı anlaşmaların gerçekleşmiş olabileceğini düşündürtmüştür (Yıldızoğlu, 2002: 150–151).

Fransız Yazar Alain Joxe ABD’nin Afganistan’a saldırısını “Kaos İmparatorluğunu kurma saldırısı” olarak nitelendirmektedir(Joxe,2003: 106). Alain Joxe gibi bir çok akademisyen ve yazar ABD’nin bu saldırısının Hazar petrollerini kontrol etme fikri ve dünya petrol rezervinin % 30’luk kısmını elinde tutan Orta Asya bölgesine yaklaşma çabası olarak görmektedir. “Terörizme Karşı Küresel Mücadele” boyutlarını aşarak yapılan müdahale ABD’nin kısa bir sürede Orta Asya ve Avrasya’da, de facto olarak, hegemonyasını kurmasına sebep olmuştur. 11 Eylül saldırılarından sonra ABD’nin Afganistan operasyonuna Orta Asya devletleri de hava sahalarını ve üslerini açarak yardımcı olmuşlardır. Özbekistan, Termiz ve Hanabad, Kırgızistan Manas, Tacikistan Kulyab, Kurgan-Tyube ve Hokand, Kazakistan ise Almatı havaalanını açarak yardımcı olmuştur(Erhan,2005: 35).

ABD’nin Orta Asya’da fazla enerji sarf etmeden hegemonyasını kısa sürede tesis etmesini Mauer şu beş başlık altında toplamaktadır.

 Bu bölgedeki tüm devletlerin ortak amacı uluslararası sistem ve ulusal güvenlik açısından ortak tehdit olarak gördüğü aşırı dinci teröristlerin yok edilmesini istemleri.

 Terörizmin bölge ülkeleri tarafından yok edilmesinin zorluğundan dolayı, ABD’nin bu bölgede bulunmasının, bölge devletleri için kısa ve uzun vadede arzu edilen bir durum olması.

 Bölge devletlerinin ABD’ye her türlü desteği sağlamak karşısında ABD’nin kendi otoriter rejimlerini devam ettirmelerine izin vermesi beklentisi taşımalarıdır.25

 ABD bu bölgede dengeleyici bir güç olarak algılanmıştır. Çünkü ABD bu bölge ülkeleri üzerinde nüfuz etme gayret ve çabası içerisinde bulunan potansiyel güçler arasında bir nevi “arabulucu” konumunda görülmüştür.

 Bölgede ABD, Rusya’nın karşısında en önemli güç olarak algılanmıştır(Gökçe ve Akgün, 2006:29-30).

Böylece ABD, bölgede hem Rusya’nın hem de Çin’in nüfuzunu kırmaya çalışmış; ayrıca İran-Rusya-Çin üçgeninin ortasına girerek aralarına sınır çekmeye çalışmıştır.